Dolar

32,2657

Euro

35,0660

Altın

2.464,13

Bist

10.319,96

Başbakan Yıldırım: (4)

'Tek adam padişahlıkta olur, monarşide, otokraside olur. Tek adam demokraside olmaz. Demokraside egemenlik kayıtsız şartsız milletindir'- 'Tek adam, diktatör adam dediğin iki sandık arasında. Bir sandıkta alıyor öbür sandıkta ya tekrar alıyor ya da veriyor. Bu nasıl zihniyet? Böyle diktatörlük olur mu? Diktatörlük dediğin, babadan oğula veya askeri kullanarak, dinamik güçleri kullanarak alavere

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-04-03 22:50:06

Başbakan Yıldırım: (4)
Başbakan Binali Yıldırım, "Tek adam padişahlıkta olur, monarşide, otokraside olur. Tek adam demokraside olmaz. Demokraside egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." dedi.

Yıldırım, TRT ortak yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Yönetimin, bir direksiyonda iki şoförle yürümediğinin geçmişe bakıldığında görüldüğünü belirten Yıldırım, konuya ilişkin, şu örnekleri verdi:

"1946 İsmet İnönü, Başbakan Recep Peker arasında atamalar konusunda anlaşmazlık çıkıyor. Sonuç Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk devalüasyonu, Türk lirası, dolar karşısında yüzde 116 değer kaybediyor. Yıl 1975, iş başında Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, dönemin koalisyon hükümetinin başkanı Süleyman Demirel. Niye bozuşmuşlar? Genelkurmay Başkanı kim olacak, anlaşamıyorlar. Kriz, kilitlendi. Sonuç, iki liderin adayı da emekli oluyor. 1980'de Kenan Evren darbe yapıyor. İkisini de kenara atıyor. 1991 Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan Yıldırım Akbulut. Körfez savaşına katılım var. Akbulut karşı çıkıyor ve Misakımilli iddiamızdan vazgeçiyoruz. 1992, Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan Demirel. Süleyman Demirel, Turgut Özal'ı alaşağı etmek için neler söyledi. 'Çankaya'nın şişmanı, milletin düşmanı' neler söyledi. Sonuç, ekonomik kararlar, atamalar zamanında yapılamadığı için mali yapı bozuldu, krizler başladı.

1994 Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Tansu Çiller. Güç mücadelesi. Demirel bir ifadesinde 'Bayan olmasa Tansu Hanımı camdan atardım' diyor. Hatırlayın, niye söylüyor bunu. Erbakan-Çiller hükümeti var. Bir yılda bir başbakanlığı değiştirecekler. Sıra Tansu Çiller'e geliyor atamıyor. Yani yeterli milletvekili olduğu halde herhangi birini atıyor ve kriz. Geliyoruz nihayet en büyük krize, 2001. Rahmetli Ecevit, Ahmet Necdet Sezer'i aradı, taradı, buldu. 'Bundan iyi cumhurbaşkanı yok'. Bütün herkes de destek verdi. Ne yaptı, hemen anayasa kitabını fırlattı ve olan oldu. Türkiye, cumhuriyet tarihinin en büyük kriziyle karşı karşıya kaldı. 23 banka battı, 7 milyar dolar para bir gecede uçtu gitti. Faizler, yüzde 7 bin 500'lere çıktı. O borçları ödemek de AK Parti'ye kaldı. AK Parti, 2001 krizinden 2011 yılına kadar faizleriyle birlikte 638 milyar lira para ödedi. Bu parayı ödemeseydik, Türkiye'deki kişi başı milli gelir 11 bin dolar değil, 18 bin dolar olacaktı."

- "Tek başına iktidar olunca iki kat büyüyorsun"

Dönemler itibarıyla büyüme oranlarının yer aldığı bir tabloyu değerlendiren Yıldırım, Türkiye'nin Mustafa Kemal Atatürk döneminde yılda yüzde 7,8, İsmet İnönü döneminde yüzde 1,9 büyüdüğüne, 1950'de dünya 2,8 büyürken Adnan Menderes döneminde Türkiye'nin yüzde 6,4 büyüdüğüne, koalisyonların, krizlerin olduğu 1960-1980 arası dönemde dünyadaki büyüme yüzde 4,6 iken Türkiye'nin yüzde 4,8 büyüdüğüne, 1980 ihtilalinden sonra dünya ortalaması 2,9 iken Turgut Özal döneminde Türkiye'nin 5,1 büyüdüğüne, koalisyon dönemi 1992-2001 döneminde dünya ortalaması 3 iken Türkiye'nin yüzde 2,2 büyüdüğüne, 2001-2016 dünya ortalaması 2,9 iken AK Parti döneminde Türkiye'nin yüzde 5,95 büyüdüğüne dikkati çekti.

"Demek ki tek başına iktidar olunca iki kat büyüyorsun, zayıf iktidarlar olunca büyüdüğünü kaybediyorsun, yerinde sayıyorsun." diyen Yıldırım, milletin tercihini buna göre yapacağını bildirdi.

Başbakan Yıldırım, zayıf iktidarlarda, bütçe açığının yüzde 2,5 iken tek partide yüzde 1,3 olduğunu vurguladı. Yıldırım, 2016'da ise bütçe açığının yüzde 1,1'e düştüğüne işaret etti. 1990-1991 döneminde hükümete güvenin yüzde 49 olduğunu, 2001'de bu rakamın yüzde 22,8'e düştüğünü belirten Yıldırım, Meclise güvenin de yüzde 58'den yüzde 37'ye gerilediğini anımsattı. AK Parti'nin iktidara geldiği 2002'den bugüne hükümete güvenin yüzde 62'ye, Meclise güvenin ise yüzde 58'e çıktığına değinen Yıldırım, bunun tek başına güçlü iktidardan kaynaklandığını dile getirdi.

Zayıf iktidarlarda enflasyon oranının, tek partili güçlü iktidarlardan iki buçuk kat fazla olduğuna dikkati çeken Yıldırım, enflasyon yüksek olunca faiz giderlerinin arttığını ifade etti.

Başbakan Yıldırım, zayıf hükümetlerde büyüme yüzde 4 iken tek başına iktidarlarda yüzde 6 olduğunu belirterek, bu örnekleri çoğaltmanın mümkün olduğunu söyledi.

- "Faiz harcamaları yüzde 43,2'den yüzde 8,6'ya düştü"

Eğitim harcamalarının, zayıf hükümetler döneminde yüzde 9 olan bütçe içindeki payının AK Parti hükümetlerinde ise yüzde 19'a çıktığını aktaran Yıldırım, sağlık harcamalarının yüzde 11'den yüzde 16'ya, sosyal harcamaların 6 kat artarak yüzde 7,4'e, yatırım harcamalarının yüzde 6,6'dan yüzde 12'ye yükseldiğini, faiz harcamalarının ise yüzde 43,2'den yüzde 8,6'ya gerilediğini vurguladı.

Başbakan Yıldırım, AK Parti'nin tek başına iktidar olmaması halinde Türkiye'nin 2001'den bugüne kadar 1,8 trilyon lira faiz ödeyeceğine dikkati çekti.

- "Güçlü iktidar, tek başına iktidar Türkiye'yi zıplatır"

"Güçlü iktidar, tek başına iktidar Türkiye'yi zıplatır." diyen Yıldırım, tek başına iktidarla büyüme hızının artacağına, faizlerin düşeceğine, uzun vadeli yatırımların da artacağına işaret etti.

Türkiye'de 1992'den beri tek başına iktidar olsaydı, ülkenin bugün 1992'ye göre 5 kat büyüyeceğini aktaran Başbakan Yıldırım, "AK Parti iktidarında 3 kat büyüdü. 5 kat olduğu zaman büyüme ne oluyor biliyor musunuz? Kişi başı milli gelir 19 bin dolar veya yurt içi gayri safi milli hasıla 5 katrilyon Türk lirası. Yazık değil mi bu ülkeye?" diye konuştu.

Partili cumhurbaşkanı eleştirilerine yönelik bir soru üzerine Yıldırım, bu konuda en fazla eleştiriyi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığını söyledi.

"Bir kişinin elinde bütün yetkilerin toplanması darbeyle olur." açıklamasında bulunan Başbakan Yıldırım, darbe dönemlerini ve darbecilerin kurduğu "kukla hükümetleri" hatırlattı.

Yıldırım, "Recep Tayyip Erdoğan darbeyle mi geldi?" sorusunu yönelterek, "2014'te 10 Ağustos'ta yüzde 52 oyu kim aldı? Bu insanlar zorla mı verdi oyu? Millet seçti. Milletin seçtiği yerde tek adam olmaz. Milletin patron olduğu yerde seçilen diktatör olmaz. Millete hizmetkar olur." dedi.

- Türkiye - Güney Kore karşılaştırması

Güney Kore ile Türkiye arasında karşılaştırmanın yer aldığı tabloyu gösteren Yıldırım, Güney Kore'nin 1987'de sistem değişikliği yapıp, başkanlık modeline geçtiğini anımsattı.

Yıldırım, 1987'de Türkiye'de kişi başına düşen milli gelirin bin 703 dolar, Güney Kore'de ise 2 bin 627 dolar olduğunu bildirdi.

Başbakan Yıldırım, "Geliyoruz 10 yıl sonra 1997'de Kore başkanlık sisteminde, 12 bin 196 dolara çıkmış, değiştirdikten on yıl sonra, Türkiye 3 bin 143 dolara çıkmış. Farkı görüyorsunuz değil mi? Ara açıldı." dedi.

İki ülkeye ilişkin bilgiler veren Yıldırım, şöyle devam etti:

"2007'ye geliyoruz Türkiye 9 bin 309 dolara gelmiş, Kore 23 bin 101 dolara gelmiş. 2015'e geliyoruz, Türkiye 9 bin 125 dolardayız, Kore 27 bin 221 dolar. Farkı görüyor musunuz? 3 kat fark var. Kore'de 1987'den beri 6 başkan göreve gelmiş, Türkiye'de 1987'den beri 20 hükümet 11 başbakan göreve gelmiş. Açık fark burada işte."

- Tek adam tartışmaları

"Tek adam" tartışmalarına değinen Başbakan Yıldırım, "Tek adam padişahlıkta olur, monarşide, otokraside olur. Tek adam demokraside olmaz. Demokraside egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." dedi.

Bugünkü sistemde egemenliğin kayıtsız şartsız millette olmadığını vurgulayan Yıldırım, bugün ara ara yönetime "burnunu sokanlar" olduğunu aktardı.

Yıldırım, beş yıllığına bir seçim yapılacağına değinerek, seçilen kişinin iyi hizmet vermesi durumunda yeniden seçilebildiğini bildirdi. "Belediye başkanını, muhtarı iki tane mi seçiyoruz?" diye soran Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Seçimle gelinen yerde hep tek adam olur. Ama onun altında meclisi var, ekibi var. Onları niye konuşmuyoruz? İkinci sene aday oldu, millet memnun kaldı tekrar seçiliyor. Üçüncü sene 'bu adam iyi bir daha seçelim.' diyor, 'Yok yeter değişim lazım, yenileri gelsin.' Dolayısıyla patronun millet olduğu yerde tek adam olmaz. Yüzde 50+1 oy almak kolay iş değildir. Türkiye'nin bir bölgesine gidip, rahat oy alıp vaziyeti idare etmekle olmaz. 'Sahillerden belirli bölgelerden oy alacağım. Ne güzel iktidar sorumluluğu da yok, siyaset de devam edecek. Genel Başkanlık da var, fiyaka da yerinde. Ne lüzum var memleket yönetmeye. Güneydoğu'da gidip Kürt vatandaşları istismar edeceğim, onların aklını çeleceğim, sonra da terör örgüne teslim olacağım, hayal kırıklığına uğratacağım.' Böyle bir şey yok. Türkiye'yi yönetecek her kimse, 2019'da yapılacak seçimde Türkiye'nin her tarafından oy alması lazım. Her renginden destek alması lazım. Her mezhebinden, her meşrebinden, her etnik kimlikten, fakirinden, zengininden, emekliden, gençten, ihtiyardan, Türk'ten, Kürt'ten, Roman'dan, Alevi'den, Sünni'den, Caferi'den... Herkesten oy alması lazım. Alamazsa seçilemez cumhurbaşkanı. Bu sistem sandıkta garanti hükümeti getiriyor. Garantili hükümet sistemi bunun adı veya millet hükümet sistemi."

Yıldırım, milletin sandıkta iki oy verdiğini, birinde cumhurbaşkanını diğerinde de milletvekilini seçtiğini belirterek, sonuçlar açıklandığında da yüzde 50+1 alanın ülkeyi yöneteceğini söyledi.

- "Güvenoyunu millet veriyor"

Bu rakama ulaşılamadığında iki hafta sonra yeni bir seçim olduğunu ve mutlaka yüzde 50+1 şartının arandığına işaret eden Yıldırım, dolayısıyla güvenoyunu da milletin verdiğini ifade etti.

Başbakan Binali Yıldırım, milletin 5 yıl görev verdiğine diğer yıl veremeyebileceğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Tek adam, diktatör adam dediğin iki sandık arasında. Bir sandıkta alıyor öbür sandıkta ya tekrar alıyor ya da veriyor. Bu nasıl zihniyet? Böyle diktatörlük olur mu? Diktatörlük dediğin, babadan oğula veya askeri kullanarak, dinamik güçleri kullanarak alavere dalavereyle yıllarca iş başında kalmak demektir. Böyle bir şey yok. Bir kişi seçiyorsun ama bir sürü denetim mekanizmaları var. Bu seçim 5 yılda bir yapılıyor, hem milletvekilleri seçiliyor hem cumhurbaşkanı seçiliyor. Milletvekilleri meclisi oluşturuyor. Meclis kanunları yapıyor. Şimdiki sistemde yürütmeyle meclis iç içe girmiş durumda. İktidar partisinin istemediği hiçbir şey mecliste olmaz. Hani yürütme, yasama, yargı ayrıydı. Bu sistemde böyle bir şey yok. Gelecek sistemde tam da bunu yapıyoruz. Yürütme memleketin işlerine bakacak. Vatandaşın taleplerini yerine getirecek. Meclis kanunları yapacak. Şimdi milletvekilleri kanun teklifi verebiliyor ama iktidar partisi olur vermeden hiçbir milletvekilinin teklifini kabul görmez."

(Sürecek)

Haber Ara