Dolar

32,5158

Euro

34,8476

Altın

2.442,03

Bist

9.915,62

AK Parti MYK Toplantısı

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: (2)- '(Güvenli Bölge) AB'deki bazı odaklar, Türkiye'nin demografik yapıyı değiştirmek istediği yaklaşımına giriyorlar. Bu baştan aşağı yalandır'- (Kaşıkçı cinayeti) Birileri bunu Türkiye ile Suudi Arabistan arasında ikili mesele haline getirmeye çalışıyor. Bu kesinlikle söz konusu değildir, Kral ve tabii ki Suudi Arabistan halkı tartışmaların dışındadır'

5 Yıl Önce Güncellendi

2019-10-02 20:28:55

AK Parti MYK Toplantısı
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "(Güvenli Bölge) AB'deki bazı odaklar, Türkiye'nin demografik yapıyı değiştirmek istediği yaklaşımına giriyorlar. Bu baştan aşağı yalandır." dedi.

Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında parti genel merkezinde, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili Washington Post gazetesine bir makale yazdığını anımsatan Çelik, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanımız bu olayın 21. yüzyılın en tartışmalı olayı olduğunu ifade etti. Maalesef dünyanın sessizliği bu konuda halen devam etmektedir. Türkiye, elindeki kanıtları Arabistan ile paylaştı. Amerika, Rusya, Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık'ın aralarında olduğu ülkelerle de paylaştı. BM Özel Raportörü'nün yürüttüğü soruşturmaya Türkiye en güçlü katkıyı vermiştir. Cumhurbaşkanımızın makalesinde de belirttiği gibi uluslarası toplumun kurullara dayalı olarak işlemesi hassasiyetimizin bir devamı olarak bu meseleye sahip çıkmaya devam ediyoruz."

Kaşıkçı cinayetinin Türkiye'de işlendiği için Türkiye'ye karşı da bir saygısızlık yapıldığına işaret eden Çelik, bundan dolayı cinayeti takip etmek için daha doğal bir nedenin olamayacağını vurguladı.

Çelik, cinayet ile ilgili "Birileri bunu Türkiye ile Suudi Arabistan arasında ikili mesele haline getirmeye çalışıyor. Bu kesinlikle söz konusu değildir, Krala, Suudi Arabistan halkına ve devletine yönelik bir tavır değildir. Kral ve tabii ki Suudi Arabistan halkı bütün bu tartışmaların dışındadır. Suudi Arabistan dost ve müttefik bir ülkedir." dedi.

- "Muhakkak süreç açığa çıkarılmalıdır"

Türkiye'nin dostluğa ve müttefikliğe önem verdiğini belirten Çelik, şöyle devam etti:

"Ama Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğunda bir gazetecinin katledilmesi karşısında devletin içine yuvalanmış bu çetenin ortaya çıkarılması, bu emri kim vermiştir, bu katliamı gerçekleştirenler kimlerdir, bütün bunlar son derece önemlidir ve muhakkak süreç açığa çıkarılmalıdır. Şimdiye kadar süreç şeffaflıktan uzak bir şekilde yürütüldü, duruşmalar kapalı kapılar ardında yapıldı. Hatta suçlanan bazı kişilerin illegal olarak serbest bırakıldığına dair çeşitli duyumlar alındı.

Dolayısıyla hem Suudi Arabistan ile dostluk ve müttefiklik açısından ilişkimize verdiğimiz önemin bir neticesi olarak, ayrıca ülkemiz topraklarında gerçekleyen bu eyleme karşı duyarlılığımızın bir göstergesi olarak, ayrıca bir gazetecinin öldürülmesine karşı duruşumuzun bir göstergesi olarak tüm bu süreci takip ediyoruz. Suç İstanbul'da işlendiği için uluslararası gözlemcilerin gözetiminde İstanbul'da uluslararası bir yargılama yapılması gerektiğini tekrar ifade ediyoruz. Şu ana kadar Suudi Arabistan yetkilileri bu çağrılarımıza bir cevap vermemiştir. Dost ve müttefik Suudi Arabistan'ın bu süreçten dolayı yara almasını da istemiyoruz, bu süreçten dolayı ortaya çıkan eleştirilerin ve yıpratıcı süreçlerin dışında kalmasını arzu ediyoruz. Bunun en iyi yolu, bahsettiğimiz soruşturmanın İstanbul'da gerçekleştirilmesidir. BM tarafından yürütülen soruşturma sürecini de bu çerçevede destekliyoruz."

- "AB mülteci meselesinde sınıfta kalmıştır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Avrupa Birliği'ne (AB) mülteciler konusundaki mükellefiyetliklerini yerine getirmemesi nedeniyle "Biz burada bu yükü tek başımıza taşımak durumunda değiliz. Taahhütlerinize uymuyorsunuz, gereğini yaparız" açıklamasınının ardından Avrupa'dan pek çok açıklama geldiğini ifade eden Ömer Çelik, şunları kaydetti:

"AB mülteci meselesini yönetme konusunda sınırları kapayan, duvarları ören bir tutumla ortaya hiçbir yönetim modeli koyamadan sınıfta kalmıştır. Türkiye ise dünyadaki standartları yükselten bir şekilde bu meseleyi yönetmektedir."

İçişleri Bakanlığının meseleyi yönetirken AB ve uluslararası kurumların kriterlerinin çok üstünde uygulamalar yaptığına dikkati çeken Çelik, sahadaki çalışmaların da dünyada örnek alınması gereken referans sistemini değiştiren uygulamalar olduğunu vurguladı.

Çelik, mülteci çocukların eğitiminin, terör örgütlerinin insan deposu olarak kullanılmasını önlediğini vurgulayarak, "Örneğin mülteciler için dünya genelinde ilkokullarda okullaşma yüzde 61 iken Türkiye'de yüzde 96,3'tür." dedi.

Türkiye'nin Avrupa'daki bazı ülkelerin nüfusunun yarısı kadar mültecinin yükünü tek başına çektiğini ifade eden Çelik, "Bu geri göndermeme ilkesine insani sebeplerle bağlıyız ama netice olarak bu yükü sonsuza kadar çekmek gibi bir kapasiteye sahip değiliz. Dolayısıyla ölümden, yokluktan, yoksulluktan kaçan bu insanların kendi ülkelerine sağsalim, güvenli bir şekilde dönebilmeleri için çözüm burada güvenli bölgenin kurulmasıdır." diye konuştu.

- "Güvenli Bölge, göç baskısından kurtaracaktır"

Türkiye'nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla ortaya koyduğu sonuçların 54 bin Suriyelinin ülkelerine dönmesini sağladığını belirten Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Demek ki, güvenlik sağlandığı zaman bu insanların dönmesi mümkün olmaktadır. Bu hem Türkiye'nin üzerindeki yükü alacaktır hem AB ve diğer ülkeleri göç baskısından kurtaracaktır. En önemlisi de Akdeniz'de rastladığımız insani faciaların ortaya çıkmasını önleyecektir, Akdeniz'deki ölümleri durduracaktır. Güvenli Bölge uygulamasının hayata geçirilmesi için herkesin elini taşın altına sokması gerekir. Cumhurbaşkanımız bunu ifade ettikten sonra AB'deki bazı odaklar, Türkiye'nin demografik yapıyı değiştirmek istediği yaklaşımına giriyorlar. Bu baştan aşağı yalandır."

Çelik, bölgedeki demografik yapıyı değiştiren unsurlara da değinerek, şunları kaydetti:

"Olayın başlangıcında itibaren bakıldığı zaman oradaki demografik yapıyı değiştiren unsurlar bir rejimin saldırıları, iki PYD/YPG terör örgütünün saldırıları, üç DEAŞ'ın saldırıları gibi uygulamalardır. Asıl demografik yapıyı değiştirenler bunlardır. Örneğin YPG'nin olduğu bölgelerde doğrudan Arap, Türkmen nüfuslarının olduğu yerlerden göç ettirilmesine dönük bir gayret söz konusu olduğu gibi kendilerinden olmayan Kürtlerin de o bölgelerden sürülmesine dönük bir gayret söz konusudur, Hristiyanların o bölgelerden uzaklaştırılmasına dönük bir gayret söz konusudur. YPG/PYD başta olmak üzere terör örgütleri asıl demografik yapıyı değiştiren unsurlardır, demografik yapıya karşı mütecaviz davranan unsurlardır ve orada homojenleştirmek için terör devletçiği kurmak için bu uygulamalara imza atıyorlar.

Türkiye'nin bu güvenli bölge ve orada yerleşim birimleri kurmakla ilgili önerisi gündeme geldiginde 'Bu Türkiye'nin bir demografiyi değiştirme çabasıdır' diyenler asıl rejimin, YPG/PYD terör örgütünün ve DEAŞ terör örgütünün oradaki demografik yapıyı değiştirme gayretlerine örtülü bir destek verdiklerini iyi düşünmelidirler. Bu uzun vadeli ve kalıcı bir istikrarsızlığa yol açabilecek bir durumdur. Güvenli bölgenin, herkes hangi bölgede oturuyorsa o bölgenin asıl sahiplerine teslim edilmek suretiyle kurulması en önemli meseledir."

(Sürecek)


Haber Ara