Dolar

32,4375

Euro

34,7411

Altın

2.439,70

Bist

9.915,62

Ailedeki travmatik süreçler, deprem travmasının kalıcılığında etkili

Davranış Bilimleri Enstitüsü Başkanı Emre Konuk: - 'Bölgeye ne zaman gitsem hep şöyle bir durumla karşılaştım: Bazı insanlar gece yatarken ışığı kapatamıyordu veya bazı insanlar 03.00'a kadar yatamıyordu. Hala travma sonrası stres bozukluğu semptomlarını gösteren insanlar vardı, ancak bir de hiç göstermeyenler vardı. Aynı depremi yaşamış, ama hiçbir sıkıntısı yok' - 'Neden üzerinden 20 sene ge

4 Yıl Önce Güncellendi

2020-08-17 11:07:06

Ailedeki travmatik süreçler, deprem travmasının kalıcılığında etkili
ANDAÇ HONGUR - Marmara Depremi'nin ardından depremzedelere travmalarını atlatmaları için terapi desteği verilmesine katkı sunan Davranış Bilimleri Enstitüsü Başkanı Emre Konuk, depremin 20'inci yılında yaptıkları araştırmanın, ailedeki travmatik süreçlerin deprem travmasının kalıcılığında etkili olduğunu gösterdiğini belirtti.

Binlerce insanın hayatını, yüz binlerce insanın evlerini kaybetmesine neden olan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nden sonra yapılan incelemelerde hayatta kalanların yüzde 70'ine yakın bölümünde Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) belirtilerine rastlandı.

Doğal afet dönemlerinde verilecek psikolojik desteğin kısa sürede etkili olması, afet sonrasının belirsizliği ve düzensizliği içinde uygulanabilir olması önem kazanırken, 3-5 seansta etkisini göstermesi bakımından uygun bir destek yöntemi olarak EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) psikoterapi yaklaşımı öne çıktı.

1999 Marmara Depremi'nin ardından Davranış Bilimleri Enstitüsü Başkanı Emre Konuk aracılığıyla uluslararası EMDR kuruluşlarıyla bağlantıya geçilerek, onların gönüllü desteğiyle Türkiye'den gönüllü terapistlerin EMDR eğitimi alması sağlandı. Çadır kentlerde kurulan kliniklerde TSSB tanısı konulan yaklaşık 1500 kişi ücretsiz EMDR terapisi gördü.

Depremin ardından depremzedelere terapi desteği sağlanmasına katkı veren Davranış Bilimleri Enstitüsü, depremin 20'inci yılında "20 Yıl Sonra: 1999 Marmara Depremi Araştırması, Travmanın Rolü, Ailenin Gücü, Psikolojik/Psikiyatrik Sorunlar" araştırması yaptı.

Araştırmadan doğal afet ve felaketlerin yol açtığı travmatik durumların kalıcılığını önleyen veya sağlayan en önemli faktörün, aile ilişkileri olduğu sonucu çıktı.

- Deprem bölgesinde 6 klinik, 1 kalıcı merkez kuruldu

Emre Konuk, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, 1999 Marmara Depremi'nin ardından ekim ayında 110 terapiste EMDR eğitimi verildiğini kaydederek, "Alanda zaten organize olmuştuk. 6 klinik, 1 de kalıcı bir merkez kurduk. Aşağı yukarı 3 sene orada çalıştı bu klinik ve merkezler. Çadırlar kaldırılıp evler yapıldıktan sonra alan boşaltıldı. Biz de işimizi bitirmiş olduk, ancak verimlilik araştırmalarını sınırlı yapabildik." dedi.

Deprem bölgesinde 3-3,5 sene kaldıktan sonra da çeşitli zamanlarda farklı projeler, seminer ve eğitimler için bölgeye gittiğini dile getiren Konuk, şunları anlattı:

"Bölgeye ne zaman gitsem hep şöyle bir durumla karşılaştım: Bazı insanlar gece yatarken ışığı kapatamıyordu veya bazı insanlar 03.00'e kadar yatamıyordu. O günleri yaşayan insanlarla konuşurken bir kısmı ağlıyordu, duygulanıyordu. Hala TSSB semptomlarını gösteren insanlar vardı, ancak bir de hiç göstermeyenler vardı. Aynı depremi yaşamış, ama hiçbir sıkıntısı yok. Başlangıcında da uzun süre hiç olmamış, kısa zamanda atlatmış travmatik süreci. 'Neden üzerinden 20 sene geçen deprem hala günlük hayatta etkisini gösteriyor?' sorusunun cevabını bulabilmek için geçen yıl ağustosta bir araştırma yaptık. Bir yaklaşıma göre, ruh sağlığı ile ilgili psikolojik ve psikiyatrik sorunlar söz konusu olduğunda, çok büyük ihtimalle bunda geçmişte yaşadığımız travmatik süreçler rol oynuyordur, yani bunların etkisi devam ediyordur. EMDR'nin aslında temel varsayımı budur. Araştırmamızda buna baktık. Depremi hatırlayacak yaşta olan ve depremi yaşayan 400 kişiyle temas ettik. Onlara 'O zaman yaşadığın ailende şu travmatik süreçlerden hangileri vardı?' sorularını yönelttiğimiz tipik bir test uyguladık. Halen yaşadıkları travma sonrası stres bozukluğu semptomlarının olup olmadığını sorduk. Bir de dayanıklılığa, yani stresle baş etme becerilerini ne kadar geliştirdiklerine baktık."

Konuk, araştırma sonuçlarını, "Depremi yaşayanların geldikleri ailede travmatik süreçler, ne kadar çoksa bugün travma sonrası stres bozukluğu semptomları o kadar çok görülüyor. Geldikleri ailede travmatik süreçler çok azsa, travma sonrası stres bozukluğu semptomu göstermiyorlar. Çocukken ailesinde yaşadığı olumsuz yaşam olayları, çok olursa 20 sene sonra da travma sonrası stres bozukluğu yüksek oluyor." şeklinde değerlendirdi.

- "Dayanıklılık seviyeleri düşük olan çocuklarda TSSB yüksek"

Dayanıklılığın stresle ve olumsuz yaşam olaylarıyla baş etme kapasitesini ölçtüğüne değinen Konuk, dayanıklı insanların stresle baş etme ve sorun halletme kapasitelerinin yüksek olduğunu belirtti.

Klinik Psikolog Emre Konuk, çocuğun büyürken kendini ifade etme, duygularını net dile getirme, haklılığını savunma ve reddetme gibi becerilerini aile içinde travmatik süreçler yüksekse öğrenemediğini ve strese karşı dayanıklı olamadığına işaret ederek "Dayanıklılık seviyeleri düşük olan çocuklarda TSSB yüksek oluyor. Bu da çocuğun büyümesinde ve olgunlaşmasında ailenin ne kadar önemli olduğunu bize gösteriyor. Bu sadece depremle ilgili değil. Aile içinde bu süreçler süreklilik gösterirse veya yaşanmazsa diğer psikolojik ve psikiyatrik sorunlar da yüksek veya düşük olabiliyor." dedi.

Haber Ara