Dolar

32,4375

Euro

34,7411

Altın

2.439,70

Bist

9.915,62

Abdurrahim Boynukalın o geceyi anlattı

Hürriyet gazetesinin hedefindeki isim AK Parti Genel Merkez Gençlik Kolları Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Abdurrahim Boynukalın “Hürriyet'e dokunuyoruz, Paralel yapı yerinden zıplıyor. Paralel yapıya dokunuyoruz, CHP zıplıyor. Hepsine birden dokunuyoruz, PKK zıplıyor. Ne oluyorsa yani?” dedi.

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-09-10 12:17:52

Abdurrahim Boynukalın o geceyi anlattı

AK Parti Genel Merkez Gençlik Kolları Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Abdurrahim Boynukalın gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Diriliş Postası'nda yer alan söyleşide Boynukalın "Taksim'in yanıp tutuşmasına göz yuman, üstüne bunu teşvik eden, buna doğal bir protesto ve eylem gözüyle bakan adamlar, şimdi 16 şehidin olduğu bir yerde, bir cam kapıyı bütün mevzunun gündemine yerleştirdiler. Bu inanılmaz, insanların aklıyla dalga geçme halidir" ifadelerini kullandı. Boynukalın'ın dikkat çeken açıkamaları şöyle:

Seni başkan yaptıracağız dedin, kartel medyasının ve paralel medyanın saldırganlığına maruz kaldın. O akşam neler oldu Hürriyet binasının önünde?

Cumhurbaşkanımızın 400 vekille alakalı bambaşka bir şey söylerken, bunu toplayıp “400 vekil olsaydı Dağlıca olmazdı”ya çevrilmesinden bir grup insan rahatsız olmuş. Hürriyet binasının önüne protesto etmek için toplanmışlar. Biz de arkadaşımızın düğününden dönüyorduk. Bu eylemi haber aldık. Katkı sağlamak, haklı eylemlerinden dolayı destek vermek, hem de bir sıkıntı olmasın diye teskin etmek için o tarafa doğru gittik. Gittiğimizde kapının hırpalandığını gördük.

Siz gitmeden önce mi camlar kırılmış? Sanki sizin getirdiğiniz grup camları kırmış gibi algı yayıyorlar. Bu doğru değil mi?

Değil tabii ki. Haberleri gibi bu da yalan. Biz çok sonra katıldık eyleme. Biz gittiğimizde camlar falan kırılmıştı. Onunla alakalı bir suç duyurusunda bulunulmuş. Zaten kamera kayıtları gösterecektir. Benim ve arkadaşlarımın etrafta olup da camların kırılma ihtimali yok. Bu noktada ben izahat yapmak durumunda olduğumuzu da düşünmüyorum. Onu da söylemeliyim. İzahat yapılacak yer Hürriyet falan değil. Gezi'de sabah akşam şiddeti destekleyen, İstanbul'un ortasının, Taksim'in yanıp tutuşmasına göz yuman, üstüne bunu teşvik eden, buna doğal bir protesto ve eylem gözüyle bakan adamlar, şimdi 16 şehidin olduğu bir yerde, bir cam kapıyı bütün mevzunun gündemine yerleştirdiler. Bu inanılmaz, insanların aklıyla dalga geçme halidir.

AK Parti gençlik kolları mı organize etti bu eylemi?

Tamamen doğal bir şekilde gelişti. Bir tane tweet bulamazsınız bununla alakalı. Bir görsel bulamazsınız. Artık canına tak etmiş bir grup insan gitti oraya. Biz de destek vermeye gittik. Biz öyle bir eylem organize etmiş olsak, orada 200 kişi olmazdı. Çok daha fazla kişi olurdu. Bunlar üzerinden bizi kurumsal olarak yıpratmaya çalışıyorlar. Şunu da söylemeliyim, halkın feraseti her zaman yol göstericidir. Bundan sonra da çıkar, şiddet göstermeden, yalan haberleri için eylemimizi yaparız.

Hürriyet'in birkaç yazarı, “protesto yapabilirsiniz, siyah çelenk koyabilirsiniz, cam kapı kırmak da ne demek?” gibi ifadeler kullandılar. Buna ne dersiniz?

Onu söyledikten sonra “tamam, alışsınlar artık, biz eylem yapmaya devam edeceğiz” diyoruz, o zaman da “Abdurrahim Boynukalın tehdit etti” oluyor. Biz de meşru eylem yaptık zaten. Ne yaptık? Bu kadar mı dokunulmazsınız? Çıkıyorsunuz, savcı Mehmet Selim Kiraz DHKP-C'liler tarafından öldürülüyor, onunla alakalı sizin gazete yazarınız “Biz de sizi seviyoruz” hashtagıyle tweet paylaşıyor. Çıkıyorsunuz, baştan sona kadar şiddeti makul gören DHKP-C'lileri eylemci olarak veriyorsunuz. Mirgün Cabas bu şiddet eylemlerinin tamamına meşruiyet sağlayacak tweetler atıyor. 7 Haziran bitiyor, her türlü terör eylemi yapılıyor, onlara bir kılıf bulabilmek için canınız çıkıyor. PKK bile diyemedikleri gibi, insanlar kendiliğinden hayatlarını kaybetmiş gibi bir haber dili kullanıyorlar. Mayın üzerinden paramparça olan Fırat Simpil'in katilleriyle ilgili tek kelime etmiyorsunuz. Üzerine bir de “mayın erken patladı” diyerek insanların aklıyla dalga geçiyorsunuz. Canlı yayında ülkenin Cumhurbaşkanı konuşurken onun hakkında yalan haber yapıyorsun. Sonra siliyorsun bunu, sildiğin zaman da bunun buharlaşacağını düşünüyorsun. Sonra da çıkıp “olur böyle şeyler, kimse bana dokunamaz” diyorsun. Sürekli olarak şiddeti meşru gören onlar, şiddet yapan biz gibi gözüküyor. Tekelci yapı onlarda, biz diktatör olarak adlandırılıyoruz. Her türlü rezillik onlarda, her türlü şiddeti besleyen tavır onlarda bizim bunun yardakçısı olduğumuz söyleniyor. İnsanlar da çıkar, “Yeter artık” der. “Bu kadar aklımızla oynamayın” der. Meşruiyet çizgisini aşmadan, kesinlikle cam bile kırmadan, tepkisini protesto gösterileriyle ortaya koymaya yerden göğe kadar hakları var. Biz işin burasındayız. Cam kırma konusu bizimle alakalı bir konu değil. Ama ipin ucu kaçırıldığında bu işlerin nereye kadar varabileceğini elbette biliyor ve herkesi protestolarda dikkatli, ölçülü davranmaya çağırıyoruz. Keşke Hürriyet bu konuda bizim gibi hassas olsaydı. Ufacık bir şekilde kendilerine dokunulduğu zaman ortalığı ayağa kaldırıyorlar; ama bunlar 28 Şubat döneminde Akit Gazetesi'ne sopalarla saldırıldığı zaman, o şiddet eylemlerini meşru gören insanlardı. Alınlarından öpüyorlardı saldırganları. Yine aynı dönemde, Yeni Şafak'ın sahiplerine işkence yapıldığında hiç sıkıntı yoktu bunlara göre. Alkışlıyorlardı. Ülkenin seçimlerini bizim tanımadığımızı söylüyorlar. Kendileri 28 Şubat'tan sonra meşru başbakanı kabul etmediler, üzerine geldiler.

Belki başka bir panik hali var, ama “seçim sonuçları ne olursa olsun, seni başkan yaptıracağız” söylemine takılmış gibi görünüyorlar. Selahattin Demirtaş da “seni başkan yaptırmayacağız” diyerek çıkmıştı. “sonuçlar ne olursa olsun” ifadesi mi hatalıydı onlara göre? Ne demek istedin burada?

Onlara göre hatalı olabilir. Problem değil. Ben sonuna kadar arkasındayım söylemlerimin. Biz 2011'den beri partinin beyannamelerinde bulunan bir sistem değişikliğinden bahsediyoruz. Şu anki sistem Türkiye'ye dar geliyor. Bitmiş durumda. 3 aydan beri bunu yaşıyoruz. Ekonomide kan kaybediyoruz. Askeriyede kan kaybediyoruz. AK Parti'nin en büyük vaatlerinden bir tanesi, anayasal anlamda bir değişiklik yapmak ve sistem değişikliğine gitmekti. Bu bir seçimle bitecek mevzu değil ki. Bu seçimde olmazsa ondan sonraki seçimde, ondan sonraki seçimde olmazsa daha sonrakinde. Biz bu iddiamızı devam ettireceğiz. Bu iddiamızı devam ettirmek, seçimden sonra ne olursa olsun, biz yine aynı şekilde iddiamızı devam ettireceğiz demek niye anti demokratik bir suç oluyor? Biz bunu da izah etmek durumunda değiliz üstelik. Sürekli bir defans halindeyiz. Adam çıkıp bütün seçim kampanyası boyunca “seni başkan yaptırmayacağız” deyip, üzerine 7 Haziran akşamı “korkma ya, idam etmeyeceğiz seni, yargılayacağız” dediğinde problem yok, sizi tükürüklerimizle boğarız dediklerinde problem yok, adamlar 10 dakika önce askerle çatışan teröristi sokaktan alıp eylem yaptığında problem yok, onlar vekil oluyor, anayasal haklarını kullanmış oluyorlar, biz gelip de “bu iddiamızı devam ettireceğiz” dediğimiz zaman, seçim sonuçlarını takmamış oluyoruz. Geçsinler Allah aşkına bunu. Biz seçimi takmasaydık koalisyon görüşmeleri mi yapılırdı?

Oradaki eylemcilere özetle ne söylemiştin?

“Yapılan bu eylemin haklı bir eylem olduğunu, canlı yayında Cumhurbaşkanımızın beyanatını önce Hürriyet'in, sonra paralel medyanın, sonra terör örgütüne yakın yayın organlarının çarpıttığını, bu çarpıtma sonucu buraya gelmenin haklı bir eylem olduğunu, ama ne olursa olsun bize yakışan şeyin, bir şekilde tevazuyla, ferasetle, cesaretle burada olup, sonrasında da hiçbir sıkıntıya mahal vermeden, özellikle orada çalışan polisleri rahatsız etmeden kalabalığın dağılması gerekir” deyip bitirdik. Özellikle sistem değişikliği ile alakalı iddiamızın da sonuna kadar takipçisi olacağımızı söyledik. Hikayemiz bu. Bir de bu videoyu kesmeyi unutmuşlar, ben “asla şiddet olmamalı, burada kimseyi rahatsız etmememiz lazım” diyorum, bitiyor. Bittikten sonra da CNN Türk'ün sunucusu diyor ki; “Şiddeti öven ve teşvik eden tavrından dolayı suç duyurusunda bulunacağız.” Komik yani.

Gürsel Tekin “seçimden sonra ilk işimiz bu gazetelerin tamamına el koymaktır” dediğinde, Hürriyet Gazetesi medya özgürlüğünden söz etmiş miydi?

Hiçbir şey söylememişlerdi. İşlerine geleni görüp, işlerine gelmeyeni görmeyen bir yapı var orada. Hürriyet'e dokunuyoruz, Paralel yapı yerinden zıplıyor. Paralel yapıya dokunuyoruz, CHP zıplıyor. Hepsine birden dokunuyoruz, PKK zıplıyor. Ne oluyorsa yani?

Ahmet Hakan canlı yayında…

“Sen kimsin” falan demiş ya, çok komik bir ifade olmuş. 16 tane şehit var. Çık, Demirtaş'a “sen kimsin” de. Çık, PKK'ya “sen kimsin” de. Madem bu kadar vicdanın sesisin, millete sesleniyor çünkü “Ey PKK, Ey devlet, Ey AK Parti” falan filan, çık kendi medyandaki insanlara dönerek “siz kimsiniz” de. Şiddeti bu kadar meşru görüp, ülkeyi bu kadar kana bularken, hiç mi canınız acımıyor. Bir tane cam kırılınca niye sahibinin sesi olarak gelip bize saldırıyorsun, sen kimsin?

AK trollerin “Madımak'a çevireceğiz orayı” gibi twitler attığını söylüyorlar. Doğru mu bu?

Orada da yalan söylüyorlar. Yeni açılmış, toplam 8 twiti olan sahte bir hesaptan yapılmış böyle bir paylaşım. Twitter öyle bir yer ki, fake bir hesap, sizin adınıza gelip bir şey söyler, AK troll olarak kalır. Ne alakası var? Piyasadaki AK troll olarak bilinen hesapların hiçbirinden böyle bir açıklama yazılmadı. Saçma bir hesabın yazdıklarını kurumsallaştırıyorlar.

Haber Ara