Ayak fetişizmi ve bununla bağlantılı, kadını efendi olarak gören köle fantezisine dayalı seks oyunları son yıllarda Türkiye'de çok yaygınlaştı. Aslında bu global bir fenomen. Dolayısıyla Türkiye'de de bunun olması normal.
Ben yıllardır bu konuyu kişisel bağlamda dile getiririm ama Türkiye'deki durumun ilk tespitini Ayşe Arman yıllarca önce Hürriyet'te bir pazar günü konuya iki tam sayfa ayırarak yapmıştı. Yıllar önce olduğu için kesin tarihi tam hatırlıyamıyorum.
İlk başlarda Hürriyet'te bu tür konularda yazarken bir kadın okuyucumdan mektup gelmişti (e-mail değil klasik mektup).
Kadın, yazılarımdan benim cinsel fantezilerimi tamamen doğru olarak tespit ettikten sonra kendisinin yüzlerce kölesi olduğunu, sayının her gün arttığını, eğer bu konuda sohbet etmeyi istersem bana belirttiği telefondan kendisine ulaşabileceğimi yazmıştı.
Gazetecilik heyecanımdan tabii ki hemen aradım ve randevulaştık. Ne kadar aksini savunsam da bende bile araştırmacı gazetecilik ruhu olduğundan ve bu nadiren olsa da ortaya çıkabildiğinden gittim kadınla konuştum. İlginç 'köle hikayeleri' anlattı bana.
Sonra 'Serdar Bey, şimdi ben eminim ki siz bu olayın çok sınırlı çevrede geçerli olduğunu, sadece bir sınıftan insanın böyle olduğunu düşünüyorsunuzdur' dedi. Ben de itiraf ettim; 'Evet böyle düşünüyorum' diye ekledim.
Kadın, 'Bu işin eğitimle, maddi durumla ve sınıfla filan alakası yok. Benim kölelerimi bir görseniz, toplumun her kesiminden var. Hatta ben son zamanlarda maddi durumu iyi olmayan eğitimsiz erkeklerden gelen talebin artmasına şaşırıyorum. Örneğin; Kıbrıs'ta er olarak askerlik yapan bir kişi var. Sadece benim önümde diz çökmek için arada bir bölüğünden kaçıp İstanbul'a geliyor. Sonra da geri dönüyor. Şaşırttı mı bu sizi' dedi. Ben de 'Hayır, genelde şaşırtmadı. İnsanların seksüel tutkularının peşinde gitmeleri beni şaşırtmaz ama bunun eğitimsiz bir insan tarafından bu şekilde Türkiye'de yaşanıyor olması gayet tabii ki şaşırtıcı ve beklenmedik' dedim.
Konuşmamız bitince de-inanmayacaksınız belki-ayrıldım gittim. Açıkça söyleyeyim; videoya kaydedilme korkum olmasaydı böyle kolay çıkacağımı da hiç tahmin etmiyorum.
ARTIK BU KONUYU YAZMAYA KONUMUM HAYLİ UYGUN
Bu meseleyi yıllardır yazmak istiyordum. Hatta bir kez yayın yönetmeniyken konuyu yazmayı düşündüm ama bazı arkadaşlar 'Sizin konumunuzda birisinin bunu yazması doğru olmaz' dediler. Ben de o konumumun ortadan kalkmasını beklemeye başladım.
Tabii ki kadınla o konuşmanın olduğu yıllar (!990'ların başı) fetişistik Türk oyunların henüz öncülerinin (Pioneers of Turkish fetishism) ortada yeni gözükmeye başladığı yıllardı. Ondan sonra arada geçen yıllarda konu iyice yaygınlaştı.
Bana inanmıyorsanız internette kısa bir araşırma yapın, bu konuya yoğunlaşmış grupların, facebook adreslerinin, Türkçe sitelerin ve blogların ne kadar da fazla olduğunu göreceksiniz.
Kadın ayağına duyulan fetişistik ilgi dünyadaki en yaygın fetiştir. Bu Türkiye'de de öyle bir yaygın ki artık fetiş denilince sadece ayak fetişizmi anlaşılır hale geldi.
İnsan beyninin kara deliği olduğundan seksle ilgili hiçbir yaklaşım beni şaşırtmaz. (İki olgunlaşmış insanın karşılıklı anlaşarak oynadıkları her oyun benim için normal sekstir). Dolayısıyla fetişlerin Türkiye'de de yaygınlaşması bana tamamen normal geliyor.
Ayrıca bunu sıhhatli bir gelişme olarak da görüyorum. Çünkü baskı altında tutulmuş cinsel eğilimlerin çok tehlikeli olduğu da biliniyor. İnsanın kendisini tanıyıp mutlu kılacak şekilde davranabilmesi güzel bir gelişme.
Ama şurası çok ilginç değil mi: Türkiye gibi erkeklerinde ciddi bir maço kültürünün bulunduğu bir ülkede ayak fetişizmi ve efendi-köle ilişkisi gibi sonuç itibarıyla erkeği aşağılayan (Arzu zaten bu oyunda bundan ibaret) bir seks oyununun tutması ve yaygınlaşması çok ilginç geliyor bana. Hele de dar gelirli ve eğitimi fazla olmayan, Batı hayat tarzına aşina olmayan insanlarda da bu eğilimlerin ortaya çıkabilmesi araştırılmaya değecek ilginçlikte değil mi.
Yazımın başlığını bu yüzden biraz provokatif attım.
Şimdi biliyorum ki 'Yaygınlığı nereden çıkarıyorsun, ben ve benim çevrem böyle değil. Biz taş gibi erkekleriz' diyenler çıkacaktır. Bu tür konular açıldığında maalesef daima böyle insanlar ortaya çıkar. Nereye bakacağınızı bilirseniz ve biraz dikkatli bakarsanız dediğim olguyu mutlaka göreceksiniz. Kimse korkmasın da kimse taş gibi erkek olmaktan vazgeçecek demiyoruz, çok gerekiyorsa, çok lazımsa, isteyen maço da olur tabii, fetişler bulaşıcı da değildir ayrıca, korkmaya gerek yok.
Afyon'un bir köyüne gidip araştırma yapıp burada böyle bir eğilim göremedik demeyi düşünen sosyologlar baştan hiç zahmet etmeseler ve şimdiden sussalar daha iyi olur. Sosyologların böyle anlamsız şeyler yapmaya eğilimleri var. Bunu bildiğimden böyle konuşuyorum..
FAHİŞELİK DE SAYILMIYOR
Amerika'da fetiş servisleri veren kadınların ilanlarında patlama yaşanıyor. Türkiye'de de var bu ilanlardan. Arzu eden kendisi bulsun. Hatta Şişli civarında bir adet dungeon (Zindan) denilen fetişistik seks oyunu mekanı da var. Bu tür seks oyunlarında 'normal' cinsel ilişki bulunmadığından bir Amerikan mahkemesi bunun cinsellik sayılamayacağı kararını verdi. Ondan sonra da bu tür fetiş servisleri veren kadınların hukuken fahişe sayılamayacağı ortaya çıktı. Onların yaptığı bir tür oyunmuş. Bu fetişler dünyasını hayli rahatlatan bir karar oldu.
Ben gençken New York'ta birkaç polis baskınında yakalanmıştım. Artık bu tehlike de ortadan kalktı. Türkiye'deki legal durumu tam bilmiyorum, ama ortada herkesin anladığı türden seks olmayınca, nasıl karar verileceği de meçhul tabii ki...
MİSTRESS YUKİ'YE SAYGI DURUŞU
Konu açıldığından ve yeri geldiğinden bu noktada Mistress Yuki'yi anıp ona saygılarımı sunmamam da mümkün değil tabii ki. Size tavsiyem; ne siz sorun ne ben anlatayım. Sonra sorduğunuza pişman olabilirsiniz. Benim Japonlara tüm saygımın Yuki sayesinde olduğu bile söylenebilir.
Özkök ile mülakat
Umreden dün dönen Ertuğrul Özkök ile mülakat yapmak için başvuruda bulundum. Konusu 'İnanç' olacak. Eğer kabul ederse ortaya ilginç bir söyleşi çıkacağına inanıyorum.
Yorum Yap