Benim dilim

Türkçe okuyor ve yazıyorum, köken olarak Zazayım. Rüyalarımı Türkçe, Zazaca karışık görebiliyorum. Düşünürken bazen Zazaca bazen de Türkçe düşünüyorum.

Bu asimilasyon sayılır.

Fakat üzerinde durduğum konu bu değildir, dilim derken lisanı kastetmiyorum. Kullandığım üslubu ve nerede durduğumu kastediyorum.

1-Olaylara ve eşyaya bakarken yüce Yaratıcının bize bahşettiği ferasetle bakmaya çalışıyorum. Tüm olup bitenlere bakarken Allah’ın insan için öngördüğü hayatı esas alıyorum. Yani İslam düşüncesine, itikadına ve ahlakına riayet etmeye çalışıyorum, bunu ne kadar becerebiliyorum, o, okuyucuya kalmıştır. Tabii bu denli geniş düşünebilen varsa?

2-Hayatım boyunca T.C. ile aynı kefeye düşmemek için çalıştım, beni tanıyan herkes bunu bilir, lakin taassup insanların görme ve anlama becerisini köreltiyor. Müslüman’ım ve adil olmaya çalışıyorum, adil olmak dengeli olmayı ve tüm insanlığı kucaklamayı gerektirir. Bu yetmez, kendi kavminden de olsa zalime zalim demeyi gerektirir. Ben zalime zalim diyorum hepsi bu kadar, hiç kimse ne devlet kefesine düşmeyeyim diye benden PKK dilini ne de PKK safına düşmeyeyim diye devlet dilini kullanmamı istemesin, bunu yapmayacağım.

3-PKK’nın ve Kürt faşistliği yürütenlerin yanında asla olmayacağım. Ben Şeyh Said’in, İbn Teymiye’nin, Selahaddin Eyyubi’nin izini sürdürmeye çalışıyorum. T.C.nin insanlık dışı, İslam dışı tüm düşünce, eylem ve söylemlerine karşıyım. İslam’ın bir kavme tanıdığı tüm hakları devlet vermek ve bunları kanunî, toplumsal güvencelerini sağlamakla vazifelidir. Bunlar birer ihsan değil mecburiyettir. Mecburi görevini yerine getirmek övülecek bir iş değildir. Bu ihmal bu günleri doğurdu.

4-Türkçü ve Kürtçü söylemde bulunmayacağım.

5-Solcu ve liberallerin safında olmayacağım ve onların kullandığı dili kullanmayacağım. Bu cephenin işe yaramayacağına inanıyorum. İşleri bitmiştir. Kim buna İslamî kılıf geçiriyorsa o da yakında devre dışı kalacaktır.

6-Sağcı ve muhafazakarların dilini de kullanmayacağım onların safında da olmayacağım. Bunların da miadını doldurduklarına inanıyorum.

7-Kapitalistlerle de yollarım hiç kesişmedi, ne sermayeden anlarım ne de sermayeden nemalanırım.

8-Sosyalist de değilim, Ebu Zerr anlayışının olması lazım geldiğine inanırım, lakin o mantıkla devlet idare edilemeyeceğini de bilirim.

9-Her söylediğimin her yaptığımın hesabını ahirette vereceğime inanırım ve ona göre konuşur ve yazarım. Karşılığı olmayan uçarı şeyleri söyleme lüksü yaşayamam. Çünkü ülkenin ciddi bir yol ayrımında olduğuna inanırım.

Kürt- Türk, probleminin bitmesi, tekil olarak ele alınmayacak kadar derin ve köklü bir meseledir. Bunun halli tüm insanlığı kurtaracak yeni bir anlayış ve yaşayışla mümkündür. Bu anlayış ve yaşayış; tüm insanları insan olarak eşit gören, insanların doğdukları yer ve anne- babalarının dili ile değil yapıp ettikleri ile değerlendiren bir anlayıştır. Kim insanlığa ne kazandırmış ona bakan bir anlayış.

Takvayı, Allah korkusunu ve Allah sevgisini merkeze alan bir anlayıştır.

Emperyalizmin her türlüsünü Allah’ın yaratılışına ters ve aykırı gören bir anlayıştır.

Fıtratı bozulmamış tüm insanlar adına konuşmak istiyorum, dilim onların tercümanı olsun istiyorum.
Zalimlerin amansız düşmanıyım, dilimi öyle kullanmak istiyorum.

Hiçbir mazlumu incitmek istemem, ama mazlumiyeti de övmem, çünkü mazlumluk, musta’zaflık zalime davetiye çıkarır.
Tüm bu sayılanların olabilmesi için; Allah’ın insanlık için emir buyurduğu ahkamın; fert, toplum, devlet ve uluslararası ilişkilerde geçerli olması lazımdır. Faizin olduğu yerde sosyal adalet olmaz, zinanın meşru sayıldığı ülkede toplumsal düzen sağlanamaz, rüşvetin, karaborsanın olduğu yerde ahlaklı toplum oluşmaz. Irkçılığın revaçta olduğu ortamda dengeden ve adaletten bahsedilemez.

Allah’ın ahkamının yürürlükte olduğu, doğu ve batı emperyalizmin dışında adil bir dünya istiyorum, dilim onu terennüm etsin diliyorum.
Benim ötekim açık ve aleni İslam ve insanlık düşmanlarıdır.
Ben İslamiyet’le gerçek insanlığı birbirinden ayırmıyorum.
İşte benim dilim…