Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği 1990 yılında dağilinca ilk olarak Azerbaycan özgürlüğünü almak istedi. Ancak özgürlük mücadelesi veren vatansever Azeriler Sovyetler Birliği tanklarının paletleri arasında can verdiler. Bu ilk başkaldırış karşısında diğer milliyetler ardı ardına istiklallerini almak için büyük mücadele verdiler. Kafkas – Dağıstan bölgesi dışındaki Milliyetler istiklallerini kazandılar. Azerbaycan ve Nahçivan Özerk bölgesi de istiklalini alanlar arasındaydı.
Hem Türkiye'nin hem de Azerbaycan'ın komşusu olan Ermenistan’da SSCB’den özgürlüğünü almış olsa da Ruslar tarafından yönetilen bir idareye sahip. Rusya bu bölgeyi kaybetmek istemiyor. Onun için fakir ve güçsüz olan Ermenistan’i hala kendi üssü olarak kullanmaya devam ediyor.
Rusların desteğini arkasına alan Ermeniler ilk iş olarak Ermenistan’da yaşayan Azeri orijinli aileleri sınır dışı ettiler. Evinden ve yurdundan edilen insanların sayısı 190 bin civarında olduğu söyleniyor. Bu sınır dışı esnasında büyük bir dram ve insanilik trajedisi yaşandı. Azeri halkı evlerini, iş yerlerini bırakarak sadece elindeki bavulu ile ülkeyi terk etmek zorunda kaldılar. Mal varlıklarına Ermeni çeteleri ve devleti el koydu. 1990 yılının Ağustos ayında Azerilere karşı başlatılan bu etnik temizlik Rusya’nin gözleri önünde ve hatta onların kontrolünde yapılıyordu. Her geçen gün Azeriler Sokak ortasında alenen, terör estiren Ermeni çeteleri tarafından resmen katlediliyordu. Hatta işe giderken veya otobüslerde dahi Azeriler halkın gözleri önünde hunharca öldürülmeye başlanınca, Azeriler canlarını kurtarmak için ana vatan Azerbaycan’a sığınmaya başladılar.
Ermenistan’da yaşayan Azeri vatandaşı kalmayınca bu kez Azerbaycan topraklarına saldırı yaparak köyleri ve yerleşim birimlerini yağmalamaya başlad ılar. 1991 yılının Ekim ayında Ermeni çeteleri bazı Azeri köylerini resmen işgal edip ele geçirdiler. İşgal hareketleri aralıksız olarak 1992 yılının Şubat ayına kadar devam etti. Bu çetecilere Ermeni devleti de destek verdi. Ele geçirdikleri yerleşim birimlerinden birisi de Dağlık Karabağ’ın Hocalı kenti idi. Burada yaklaşık 4 bin Müslüman vatandaş yaşıyordu. Bunların çoğunluğu Azeri vatandaşı geri kalanları ise Ahıska Türkleri ve diğer Müslüman toplulukları idi.
Rusya’nin maddi ve manevi desteği ile iyice şımarık ve vahşileşen Ermenistan birlikleri 25 Şubat 1992’de Dağlık Karabağ, Hocalı’ye girdiklerinde bölgede bulunan tüm Müslümanlar hedef alınarak tam bir katliam ve soykırım yaptılar. Katlımın yapıldığı o zamanlarda aktif olarak gazetecilik yapıyordum. Çok istememe rağmen bölgeye gidememiştim, ancak daha sonra nasip oldu. Oradan gelen haberler ve fotoğraflar karşısında dehşete düşmüştük.
-Ne vahşet ama!
-Bu vahşeti yapanlar insan olamaz!
Birçok bölgede savaş gördüm. Savaşan taraflar birbirlerini bertaraf etmek için öldürür. Bu kötü bir fiil olsa da maalesef savaşların mantığı karşı tarafı öldürerek etkisiz hale getirmektir. Ancak savaş kuralları dünyanın her tarafında geçerlidir. Yaşlı, çocuk, kadın veya eli silah tutmayan kişiler öldürülmez. Savaşta sadece elinde silah olan, savaşan kişiler arasında çatışma olur. Bunlar evrensel kuralladır. Ama Rus ve Ermeni canavarları ne anlar evrensel hak ve hukuktan. Esrar'i çeken bu çapulcu gruba Ermeni sahtekâr din adamları tarafından “goy goylanıp” gaza getirilince gözleri artık bir şey görmez oldular.
Ermeni – Rus işbirliği ile Azeriler katledildi
Yakaladıkları masum sivillerin hem canlarını hem de mallarını aldılar. Ancak canlarını işkence ederek ve eğlence eşliğinde aldılar. Sarhoş ve ayyaş askerler tarafından zavallı ve savunmasız sivilleri jiletlerle, baltala rla, bıçak ve çakılarla işkence ve tecavüz ederek katlettiler. Bazılarının üzerine benzin dökerek topluca katlettiler. Bazılarını ise eğlence olsun diye uzuvlarını parçalayarak kestiler.Yüzlerce kişinin kulağı, burnu, bayanların göğüs uçları, erkeklerin erkeklik organları kesilmiş olarak bulundu. Hamile bayanların karınları deşilerek ceninleri kazıklara asılı olarak bulundu.
Bize gelen fotoğrafları incelerken insanlığımızdan utanmıştık. O zaman hükumette Süleyman Demirel ile sol ortağı Erdal İnönü vardı. Halk olarak onlardan bir şeyler yapmalarını istedik. Her zaman ki gibi Demirel’in boş sözleri ve laf ebeliğinin yanı sıra Erdal İnönü’nün anlaşılmaz konuşmaları arasında Ermenistan, Rusya işbirliği ile hem kardeş hem de komşumuz olan Müslüman Azeriler belki de dünya tarihinin görmediği katliam ve işkencelerle katledildiler. Dur- Durak bilmeyen vahşi Ermeni çetecileri Azerbaycan topraklarından sonra Nahçivan’a saldırmaya başlamıştı. Türkiye halkı yine ayağa kalktı, büyük gösteriler yapıldı. Türkiye bu duruma son vermek için 1921 yılında imzalan “ Kars antlaşmasını” hatırlatarak askeri müdahale etme hakki olduğunu hatırlatınca Ermeni çeteleri geri çekilmek zorunda kaldı. Demirel ve İnönü hükumeti de kendince zafer kazanmış oldu.
Ermenilerin Mayıs 1992’de Nahçıvan’a saldırmalarından sonra Türkiye 1921 Kars antlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askeri müdahalede bulunabileceğini açıkladıktan sonra Uluslararası Devletler ancak harekete geçmiştir.
25 ve 26 Şubat tarihleri arasında, İnsanlıktan nasbını almamış Er meni katilleri ile Rusya’nın 366. Alayına ait çapulcular tarafından yapılan soykırım ve katliamda 1300’den fazla kişinin katlediğini biliyoruz. Ancak Azerbaycan makamlarının resmi rakamlarına göre 106'sı kadın, 83'ü çocuk olmak üzere toplam 613 Müslüman Azerbaycan vatandaşı hayatını kaybetti. Vahşi hayvanlar tarafından parçalanan veya toplu olarak dağlarda mezarlara gömülen kişilerin cesetleri bulunmadığı için katledilenlerin yarısı ancak tespit edilebildi.
Katliam bölgesine bir kaç gün sonra giden Azeri ve yabancı ülke vatandaşı olan gazetecilertarafından görüntülenen bu vahşet ve katliam dünya kamuoyu ile paylaşıldı. Rusya ve Ermenistan bu katliamı gizlemeye çalıştı. Ama başarılı olamadılar. Dünyanın birçok kentinde hem Rusya hemde Ermenistan protesto edildi. Her zaman olduğu gibi BM bu katliamı görmemezlikten ge ldi ancak daha sonra yarım bir ağızla bu katliamı kınadı.
Öylece kınamakla kaldı. Başta Fransa, Amerika Ve Rusya ise her zaman olduğu gibi katillerden ve zalimlerden yana tavır koyd ular. Zaten bu katliamın arkasında bu devletlerin maddi ve manevi desteği olmasaydı Ermeni çeteleri böyle bir katliam yapamazlardı. Emperyalist ve katil ülkelerin desteğinin yani sıra Ermenistan’daki Ermeni din adamlarının Haçlı ruhu ile savaşçılarını kutsaması sonucunda bu kişileri böyle bir katliam yapmaya sevk etti.
25 ve 26 Şubat katliamından kurtulan Müslüman Azeriler Dağlık Karabağ’in Hocalı kentinden komşu kasaba olan Ağdam’a yaya olarak ulaşmaya çalıştılar. Aradaki mesafe her ne kadar 12 KM olsa da bu kaçış karlı dağlardan olunca mesafe çok daha uzuyor. Soğuk ve geçit vermeyen karlı dağlardan özgürlüğe doğru kaçan insanların birçoğu soğuktan donarak hayatını kaybetti. Bazıları ise soğuktan elleri ve ayakları donarak kangren olmuştu. Geride binlere yaralı ve sakat insanın yani sıra yetim ve dul kalan kişilerle dağılan ailelerin sayısı binlerce ifade edilmektedir.
Katliamdan kurtulanlar hala mülteci durumundadır
Sadece inançları ve milliyetinden dolayı yurtlarından çıkarılan Azeri vatandaşlarından 1 Milyona yakına insan Azerbaycan'da mülteci ol arak yaşamaktadır. Maalesef Azerbaycan devleti bunca imkâna rağmen hala bu kişilerin durumlarını düzeltemedi. Çok kötü ve sağlıksız şartlar altında ve derme çatma kamplarda yaşam mücadelesi vermektedirler. İşgal edilmiş topraklarını geri alma niyetleri olsa da ciddi anlamda bir adım atmadıkları bilinmektedir. Mademki işgal edilmiş toprakları alamıyorsunuz o zaman içinizdeki mültecilere kalıcı konut ve yerleşim birimleri oluşturun ki bu kişilerin de acıları bir nebze de olsun dinmiş olsun. Hani fakir bir ülke olsa o zaman olanla idare edilsin denilebilir. Ama ülkenin bunca petrol geliri nereye harcanıyor? Mülteci durumunda olan 1 Milyon vatandaşına petrol zengini olan ülke kalıcı bir çözüm üretemez mi?
Bu katliamdan kurtulan kişilerin dramı hala devam ederken, 21 yıl geçmesine rağmen YukarıDağlık Karabağ hala Ermenistan’in işgali altındadı r. Açlıktan ölümlerin olduğu, çalışanların maaşlarının ödenemediği Ermenistan nasıl oluyor da bu bölgeyi hala işgal altında tutabiliyor? Arkasında Ermeni diasporası olduğunu biliyoruz. Onlar sadece Avrupa ve Amerika’dakendilerinin rahatları ve sosyal statülerinin kaybolmaması içim mücadele veriyorlar. Esas zorluğu çeken ise Ermenistan’daki normal vatandaşlar oluyor. Bölgeye sıkışıp kalmışlar. Oysa bu işgale son verseler Türkiye ile ilişkilerini daha da geliştirirler ve ekonomi kalkınmada onlarda nimetlenmiş olurlar ama bir inat ve kör inanışla hala Türkiye düşmanlığı yaparak bölgede siyasiler oy alabiliyor. Geçenlerde yapılan Cumhurbaşkanılığı seçimini yine Sarkisyan kuklası kazandı. Arkalarındaki Ermeni diasporasi Ermeni halkının duygularını sömürerek kendi halkına aslında düşmanlık yapı yorlar.
Hocalı katliamı ve soykırımı ile anlatılacak ve yazılacak çok şey var. Bu katliamı yaşayan ve bizzat tanık olanları dinlemek lazım. Orada bizzat gazetecilik yapan dostlardan olayları dinlediğimizde vahşetin boyutunu anlamakta zorluk çekiyorum.
Ben Moskova’da iken Hocalı katliamından kurtulan bazı kişilerle tanışmıştım. Daha sonra ise o zaman Azerbaycan ordusunda subay olarak görev yapan bazı üst rütbeli subaylarla da konuştum. Hocalı katliamının nasıl olduğunu sordum. Anlatılanlar çok vahim. En az Ermenilerin yaptıkları soykırım kadar bazı Azerilerin hıyanet ve hainlikleri anlatılıyor. Bazı bölgelerin nasıl boşaltıldığını ve hangi şartlarda Ermeni askerleri bu bölgeleri işgal ettiklerinin hikâyeleri insanı çok derinden düşündürüyor. Bazı bölgelerde tek kurşun dahi sıkılmadan geri çekilen Azeri askerlerinin bir kısmı isyan ederek hem ülkesini hem de askerliği terk edip başka yerlere yerleştiler.
O zamanki Türkiye hükumetinin tutumunu aşağı yukarı biliyor, yazıyor ve muhalefet ediyorduk. Avrupa’dan gelen gıda yardımları nasıl da denetimsiz veya “denetim yapılmış gibi "usulsüzlüklerle Ermenistan’a gönderildiği, giden bu yardımların içinde silah ve mühimmat olduğunu bilmeyen yoktu. Ama buna rağmen özellikle Fransa’dan gönderilen yardımların arasındaki askeri mühimmata göz yumularak Ermenistan’a gönderildi.
Sözde insani amaçla Türkiye Ermenistan’a petrol ürünü yardımında bulunmuştu. Gerekçe olarak da “Ermenistan’da halk soğuktan ölüyor”. Bundan dolayı akar yakıt gönderilmesi için Demirel – İnönü hükumeti sözde insani yardımda bulundular. Ermenistan’a giden mazotlar daha sonra Azerileri katleden tanklara kullanıldığı ortaya çıkmıştı. Yani ihanet hem Azerbaycan’dan hem Türkiye’den hem de tüm dünyadan geldi.
Bu ihaneti yapanlar tarih önünde ve "ruzu mahşerde" hesap verecekler.
WebRep
Tüm değerlendirmeler
Bu sitenin herhangi bir değerlendirmesi yok
(yeterince değerlendirme yok)
Yorum Yap