Dolar

42,5291

Euro

49,5628

Altın

5.744,63

Bist

11.007,37

Fransa burnunu Tunus’un iç işlerine sokuyor

14 Yıl Önce Güncellendi

2013-02-19 12:04:42

Fransa burnunu Tunus’un iç işlerine sokuyor
Fransa iyice azıtmaya başladı. Gözünü tam anlamı ile eski sömürgelerine dikti. Ekonomik dar boğazında olan Fransa ekonomisini düzeltmek için değişik yollar aramaya başladı. Eski sömürgesiAfrika kıtasına dönmek için değişik manevralar yapıyor. Ekvator üstündeki Afrika ülkeleri yeniden tasarlanıp parsellenmeye başlandı.   
 
Yasemin devrimi” zamanında Fransa, Tunus halkının yayında olmadı. Eski diktatör ve her şeyi ile Fransa’ya bağımlı olan Zeynel Abidin Bin Ali ve diktatör rejimden yana tavır aldı. Tunus halkı devrimini kazanınca Fransa burada kaybettiğini anladı ama bu kez komşu Libya’da başlayan halk hareketine anlamsız bir şekilde ve NATO’nun almış olduğu karardan önce müdahale etmesi ile Libya’daki petrol çıkarma işlerinde kendisine öncelik kaptı.
 
Şimdi ise, sözde “İslami Terörü” bahane göstererek Mali’yi işgal etti. İlk iş olarak Uranyum yataklarını kontrol altına aldı. Şehir ve kasabaları havadan bombalayarak büyük bir katliam vesoykırım yapmaya devam ediyor. Afrika birliğinden topladığı askerler ile Mali askerlerini şehirlere sokarak talan ve yağma yaptırıyor. Utanmadan da “bu yağmalamayı İslamcı örgütler yaptı diye haber yaptırıyor. 
 
El Kaide, Ensaruddin ve bunlara benzer yeni yetme örgütlerin öcü gibi ve katliam yaptıklarını, Müslüman halka yaşam hakkı tanımadıklarının propagandasını yaparken bir yandan da bu örgütlere mensup birkaç kişiyi bulup onların güçlenmesine müsaade edildi. Bu kişilerin vahşetini gören halk mecburen bir kurtarıcı aramaya başladı. Emperyalist Fransa tam da burada devreye girerek sözde Mali halkını kurtarmaya gitti. Bilgisiz halk da ellerinde sömürge ve işgalci ülkenin bayrakları ile Fransa’yı karşıladı. Oysa bu senaryoyu zaten kendileri yazdı.
 
Mali’ye iyice yerleşen, Nijer’i kısmen kontrolünde tutan, Libya’da söz sahibi olan Fransa, Tunus’ta kaybetmiş olduğu prestijini yeniden kazanmak için ülkenin iç işlerine karışmaya başladı.
 
Geçtiğimiz haftalarda 6 Şubat 2013’de Tunus’ta muhalefette bulunan demokrat Yurtseverler Partisi Genel Sekreteri Şükrü Beliyd, işine giderken sokakta saldırı sonucu hayatını kaybetti. Bu saldırı ileülke karıştı. Pusuda bekleyen “leş kargaları” olaydan hemen sonra, araştırma ve resmi sonuçlar açıklanmadan önce hemen açıklama yaptılar.  Açıklama yapanların bir kısmı Tunuslu kişiler ama en garip olanı ise Fransa’nın iç işleri bakanı olan Manuel Vals yaptı. “Beliyd’i İslamcı Faşistler öldürdü” dedi.
 
Tunus’’un önemli liderlerinden ve İslam dünyasında da önemli bir fikir adamı olarak kabul edilen En Nahda lideri olan Raşid El Gannuşi’da Fransa’nın bu akıl dışı açıklamasına ve ülkesinin iç işlerine karışmasını açık bir dille karşı çıkarak halkın daha uyanık olmasını ve dış tahriklere kapılmamalarını tavsiye etti.            
 
Devlet geleneklerine ve diplomasi teamüllerine tamam aykırı bir şekilde davranıp hedef göstererek açıklama yapması çok şaşırtıcı ve garip bulundu. Bu ne hızlılık böyle! Müneccim misin nesin? Nasıl bu cinayet olayını bu kadar hızlı çözdün ve sonuca bağladın?
-Yoksa bu işle bir alakan mı var?
 
Fransa’nın bu küstahlığı ve Tunuslu Müslümanları töhmet altına alan kabul edilemez açıklaması karşısında Tunus halkı son derece duyarlı ve Fransa’nın oyununa gelmediler. Hepsi birlikte Habib Burgiba Bulvarında yan yana durarak Fransa’yı protesto ettiler. “Tunus bir daha asla Fransa sömürgesi altında olmayacaktır” diye haykırdılar. Ama şurası da bir gerçek, ülke zorlu bir sürecin içine girdi.
 
Halk nezdinde sevilmeyen hatta nefret edilen Fransa, ülkenin derin güçleri üzerinde olduğu kadar asker, polis ve bürokratik kesim üzerinde tesiri olan bir nüfuza sahiptir. Zaten bu nüfuzu sayesinde son işlenen siyasi cinayet bu derin güçler tarafından yapıldığı biliniyor ama bunu tespit etmek ve delilleri ile birlikte ortaya koymak gerekir. Eski rejimden kalma özellikle polis teşkilatı bir an önce mercek altına alınıp acilen değiştirilmesi gerekir. Yoksa bu teşkilat yapısı ile ülkede çok daha vahim olaylar olabilir. Fransa gibi diğer emperyalist güçler gerek Tunus’un ve gerekse Mısır’ın başarılı olmaması için ellerinden gelen karışıklığı ve hatta cinayetleri rahatlıkla işleyebileceklerinin altını çizmek gerekir.
 
Mısır ve Tunus devrimlerine karşı devrim senaryoları
İki yıl önce her iki ülkede de diktatör rejimleri yıkıp iktidar olan halka karşı bu kez zinde güçler sokaklara inerek seçimle iş başına gelmiş olan iktidarları işlevsiz ve iş göremez hale getirip uzaklaştırmak istiyorlar. Güvenlik güçleri ile çatışan, kamu mallarına zarar veren eski rejim yanlılarıkanlı olaylara sebebiyet veriyor. Eski dikta rejime dönülmese de kendilerine tahsis edilmiş olan ikballerinden vazgeçmek istemiyorlar.
 
Karşı devrim gerçekleştiremeyeceklerini bilen statükocu kişiler karalama ve propaganda yaparak yeni gelen kişilerin devrimi çaldıklarını, ekonomik dengeyi başaramadıklarını, eşitlik ve sosyal adaleti gerçekleştiremediklerini ileri sürerek yeni siyasileri ve ülkeyi gergin atmosfere sokarak kaosortamının oluşmasına zemin hazırlıyorlar. Müslüman eğilimli kimselerin iş başına gelmesinihazmedemeyen kişi ve çevrelerin pis oyunu yüzünden Tunus’ta solcu lider Beliyd katledildi. Faturasını da Müslümanlara ve En Nahda’ya kesmeye çalıştılar.
 
Mısır’da Muhammet Mursi biraz daha hızlı davranarak eski Firavun rejiminin kalıntılarını bir an önce silmek, hizaya getirmek için orduyu, anayasa mahkemesini ve polis teşkilatı ile yazılı olan anayasayı yenileyip değişim ve dönüşümü daha çabuk yaptı. Bu hızlı değişim karşısında da Mısır muhalefeti güçlenip şiddetli protestolar yaptı / yapıyorlar. Ama Tunus öyle değil her şeyi sağ ve sol muhalif kesimlerle birlikte, ortaklaşa yapıyorlar. Bundan dolayı da ciddi bir muhalefet ve nefret oluşturamayan düşman çevreler bu kez kendi işledikleri siyasi cinayeti Müslümanların üzerine atmaya çalışmaları bardağı taşıran son damla oldu. Ama her iki ülkede de halk devrimleri yalpalasa da yoluna devam ediyor. Ancak siyasi cinayetlerin sonu gelmezse gidişatın mecrasından kopacağı ve emperyalistlerin istediği istikamete doğru gidebileceği konusunda duyarlı olunması gerekir.      
 
Tunus’un başarısı gölgelenmek isteniyor
Üniversite mezunu ve seyyar satıcılık yapan Muhammed Buazzi, 17 Aralık 2010’da haksızlığa vedespotizme tepki olarak kendisini yakması ile başlayan olaylar diğer Arap ülkelerine domino etkisiyaparak diktatörlükler yıkılıp yerine halkların iradesi hâkim oldu. İlk başarılı örneği sergileyen Tunus olmuştu. Burada En Nahda partisini ve onun lideri Raşid El Gannuşi’nin özverisini unutmamak gerekir. Devlette ve hükümette hiçbir görev kabul etmeyip sadece partisinin başında kalmayı yeğleyen El Gannuşi gerçek bir lider ve önder gibi davranıp ülkesinin birliğini sağlamaya çalıştı.
 
Cumhurbaşkanlık kendi hakkı iken bu makamı solcu Munsif El Marzuki’ye verdi. Seçimlerden yüzde 41,5 oyla birinci parti çıkmasına rağmen solcu ve liberal eğilimli partilerle koalisyon yaparak “ülkeyi birlikte yönetelim” dedi. Bütün bunlar Laik, solcu ve statükocu kişileri rahatsız etmemek ve herkesin ülkesinde kendisini rahat hissetmesi ve hep birlikte yeni Tunus’u kurmak için yapıldı. Aslındabaşarılı da olundu da.  
 
Tunusun başarılı olması emperyalistlerin işine gelmediği için ülkedeki laik kesim ile İslami kesimi karşı karşıya getirmek ve çatıştırmak için siyasi cinayetler işlemeye başladılar. Bazı solcu gruplar bu oyuna gelerek Fransa ile birlikte aynı tur açıklamalar yapmaya başladılar. Kendileri halk nezdinde yer bulamayınca gizli kapaklı yollardan tekrar iktidarı ellerinde tutmak, yazılımı tamamlanmak üzere olanAnayasanın halkoyuna sunulmaması ve yine bu yıl yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerininyapılmasının önünü kesmek için çaba sarf ediyorlar
 
Siyasi cinayetin işlenmesi sonrasında Tunus hükümetinin baş aktörü durumda olan En Nahda partisihükümetten uzaklaştırılmaya başlandı. Cinayetle hiçbir bağı olmayan, hatta iktidar olan bir parti durup dururken fazla etkinliği olamayan bir siyasi kişiliği neden öldürtsün? Ayrıca bu insanlar adam öldürmenin ne denli günah olduğunu gayet iyi bilen kişilerdir.  
 
En Nahda’nın iki numaralı adamı ve Başbakan olan Hamadi Cibali seçimlere kadarteknokratlardan oluşan bir hükümet kurmak istediğini açıkladı. Yani partisine ve kendi seçmenine karşı bir ihanet girişiminde bulundu. Seçilmemiş, sorumluğu ve halk desteği olmayan teknokrat kişilerle ortaklaşa bir kabine oluşturmak istemesi anlaşılır ve mantıklı bir tarafı yok.
 
Başbakan Cibali ne yapmak istiyor pek de anlaşılmıyor. Kendi taraftarları sokağa dökülerek hükümetten kendi adamları olarak bildikleri kişi tarafından uzaklaştırılmak istenmesini protesto ettiler. Geri adım atarak normal hükümet kabinesini kuracağını açıkladı.
 
Ama kafalardaki neden ve niçin? Sorularının cevabı karşılığını bulmuş değil.

SDP 28 Şubat’ı protesto ediyor

“Darbe bir insanlık suçudur” diyen Ayhan Ogan Başkanlığındaki Sivil Dayanışma Platformu ve “Darbelere Karşi 70 Milyon Adım Koalisyonu” tarafından organize edilen 28 Şubat sürecini telinyürüyüşü 23 Şubat 2013 Cumartesi günü saat 14.00’de Tünel’den başlayıp Taksim’de son bulacaktır. Vakti olan ve İstanbul’da bulunan darbe karşıtlarının bu yürüyüşe katılmaları iyi olur
WebRep
Tüm değerlendirmeler
Bu sitenin herhangi bir değerlendirmesi yok
(yeterince değerlendirme yok)

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Batman'da 'yeraltı camisi' bulundu

Haber Ara