Dolar

32,4375

Euro

34,7411

Altın

2.439,70

Bist

9.915,62

Adım adım kaosa sürüklenen ülke: Libya

2011'de Kaddafi'nin devrilmesinin ardından, aşiretlerin ağır silahlarla çatıştığı, darbe girişimlerinin yapıldığı ve siyasi bir otoritenin hakim olamadığı Libya'yı, Gazeteci-Yazar Bülent Şahin Erdeğer anlattı.

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-09-09 16:41:52

Adım adım kaosa sürüklenen ülke: Libya

Kaddafi döneminde ekonomik olarak rahat bir yaşam süren halkın devrimden beklentileri nelerdi?

Öncelikle halkın ekonomik bir rahatlık içinde olduğunu söyleyemeyiz. Evet, Libya halkı sefalet içinde yaşamıyordu ama çok ta rahatlık içinde değildi. Ayrıca ülke gelirlerinden alması gereken büyük paydan mahrum bırakılıyor ve sadece sus payına razı olmak zorunda kalıyordu. Devrimden beklentileri ise öncelikle Diktatörlükten kurtulmak ve dünyaya açılmaktı. Libyalılar diktatörlükten kurtulup hak ettikleri gelirlere kavuşma ve düşünce ve inanç özgürlüğü, demokrasi gibi talepleri vardı. SETA’nın Libya Raporuna göre; 2003’te Libya’nın kitle imha silahları üretimi programını bıraktığını açıklaması ülke ekonomisi açısından olumlu sonuçlar doğurmuştur. BM’nin 1992’de başlattığı yaptırımları sona erdirmesi ve ABD tek taraflı uyguladığı yaptırımları 2004-2006 yılları arasında aşamalı olarak kaldırdı. Libya’yı uluslararası piyasalara entegre edebilmek için Kaddafi birbiri ardına önemli ekonomik icraatlar yapmıştır. BM yaptırımları nedeniyle sınırlanan petrol ve gaz ihracatının serbest kalması ile özelikle ABD başta olmak üzere Batılı şirketlerin Libya’ya yatırım yapmasını engelleyen koşullar ortadan kalkmış ve böylece Libya’da enerji sektörü başta olmak üzere yapılan doğrudan yabancı yatırımlar oldukça artmıştır. Libya’ya yapılan doğrudan yabancı yatırımlar 2005-2008 yılları arasında 1,7 milyar Euro’dan 9,2 milyar Euro’ya çıkmış, 2007-2008 yılları arasında ise bu oran %55,6 artmıştır. Aynı dönemde dışarı çıkan yatırım miktarı ise 1,3 milyar Euro’dan 7,8 milyar Euro’ya çıkmış, 2007-2008 yılları arasında ise dışarıya çıkan yatırım miktarı %132 artış göstermiştir. Libya’nın petrol ihracatının yaklaşık olarak %85’lik kısmı Avrupa ülkelerine yapılırken, yaptırımların 2004’te kalkmasıyla Libya’nın ABD’ye yaptığı petrol ihracatı da giderek artmıştır.

Libya'nın sosyolojik yapısını göz önüne aldığımızda, yaşanan siyasi krizde aşiretler nasıl rol oynadı?


Libya toplumu aşiretler üzerine bina edilmiştir. Bu Romalılardan bu yana hatta daha eskiden bu yana böyle. Dolayısıyla yaşanan krizin bir boyutu da aşiretler arasındaki bölüşüm kavgasıdır. Libya kriz sebebiyle fiilen iki cepheye bölünmüş durumdadır.Libya'nın geçici meclisi Milli Genel Kongre'den (MGK) ayrılan bazı milletvekilleri başkent Trablus'tan ayrılıp, ülkenin doğusundaki Tobruk kentinde Temsilciler Meclisi adı altında çalışmalara başlamıştı.

Geçen hafta istifasını sunan geçici Başbakan Abdullah es-Seni'nin ise MGK'dan ayrılarak Tobruk'ta Temsilciler Meclisini kuran milletvekilleri tarafından yeniden hükümeti kurmakla görevlendirilmişti. Trablus'ta ise MGK'nın görevlendirdiği Ömer el-Hasi hükümeti de 2 Eylül'de MGK'dan güven oyu almıştı.Libya'da Hafter'in Zintan merkezli milis gruplarla ortaklaşa başlattığı darbe girişimi, Trablus ve Misrata merkezli devrimci gruplarla ortak hareket eden Trablus merkezi yönetimi tarafından engellenmiş, ülkedeki silahlı güçler Trablus merkezli MGK'nın desteklediği Fecr Kuvvetleri ile Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi'nin desteklediği Hafter'e bağlı milisler şeklinde ikiye bölünmüştü.MGK, darbe girişimini Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri yönetimlerinin desteklediğini ileri sürerken Hafter'i destekleyen Temsilciler Meclisi, Fecr kuvvetlerini Türkiye, Sudan ve Katar'ın desteklediğini iddia ediyor.

Libya'daki petrol rezervlerinin dünyanın en kaliteli rezervleri olduğu gerçeğinden hareketle Batı, nasıl bir Libya senaryosu istiyor?


Batı Libya halk devrimini çalmak için hava müdahalesi yapmış, müdahale sonunda da yeni kurulan rejimi tamamen kontrolü altına almaya vesayet ilişkisi kurmaya çalışmıştı. Ama istediğini alamadı çünkü Libya’daki toplumsal dinamikler ve tüm kesimlerin tepeden tırnağa silahlı oluşu Batıya hizmet edecek bir rejimin kurulmasına engel oldu. Devrimi gerçekleştiren bir çok milis grup aynı zamanda batı karşıtı olan İslamcılardan oluşuyor. Batı bu sebeple 3 yıllık süreçte bocaladı. Sonunda da ABD’nin desteklediği darbe girişimleri yapılmaya çalışıldı ama o girişimler de tüm ülkeyi kontrol almaya yetmedi.

Libya'da uzun bir süre bulunmuş biri olarak, 42 yıllık Kaddafi yönetimine son veren halk, Ekim 2011’den beri yaşananlar nedeniyle, Kaddafi dönemini arıyor mu? Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Libya’da Kaddafi rejimini destekleyen yüzde 15-20’lik bir kesim var. Bu kesim de ideolojik nedenlerle değil devlet bürokrasisinin olanaklarından mahrum kaldıkları için, ayrıcalıklı konumlarını kaybettikleri için Kaddafi’ye özlem duyuyorlar. Her diktatörlük adi suçlar açısından güvenli ortamlar yaratırlar. Bu Kuzey Kore için de Hitler Almanya’sı için de böyleydi. Sokaktaki vatandaşın adi suç oranlarının artması ve kaosun sürmesi sebebiyle eski dönemi araması normaldir ama hiçbir zaman Kaddafi diktasının kendisini özlememektedir.

Aşiretlerin silahlı birer güce dönüştüğü ülkedeki güvenlik probleminin çözümü noktasında İslam Dünyası ne yapmalıdır?


İslam dünyasının şuan topyekun olarak kendisine bir hayrı dokunmadığından gerçekçi bir çözüm getirebileceğini zannetmiyorum. Ancak olması gerekeni soruyorsanız olması gereken Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan gibi ülkelerin hakemliğinde bir uzlaşı toplantısı tertip edilmesi ve ülkede tüm tarafların taleplerini karşılayacak güçlü bir yönetimin tesis edilmesidir. Ancak maalesef bu çözüm genel tabloya bakıldığında imkansızdır. Çünkü bahsini ettiğimiz ülkeler kendi aralarında bir çıkar rekabeti içindedir. Ülkedeki iktidar mücadelesi Batı yanlılarıyla karşıtları arasında yaşanmaktadır. Tüm Ortadoğu’da Arap Baharı’nın rövanşı alınıyor. Bildiğiniz üzere Arap Baharı sonucunda halklar ilk kez demokrasiye kavuşabilmiş, Demokratik süreçler İhvan ve Nahda ile ifadesini bulan, ne aşırılıkçı ne teslimiyetçi olan İslami orta yol/vasatiyye çizgisinin iktidara taşımıştı. Buna karşı hamleye geçen Batı güdümlü eski statükolar Arap Baharını yaza hatta sonbahara çevirdi. Halkların kazanımlarının bir kısmı kaybedildi, Mısır’da Sisi darbesi bunun en iyi örneğiydi.

Vasatiyye önderliğindeki Suriye devriminin önünün tıkanması ve Hizbullah ile IŞİD belasının başına sarılması başka bir örneği. Bölgede Arap Baharı dinamiklerini destekleyen güçlerle bu dinamikleri bastırıp kendi statükolarını devam ettirmeye çalışan güçler arasında bir mücadele var. Türkiye, Katar ve Vasatiyye çizgisi (İhvan-Hamas-Nahda)ne karşı Arap Baharının yaşandığı tüm ülkelerde Suud-Birleşik Arap Emirlikleri-Batı ittifakı mücadele ediyor. Darbe yapılabilen yerlerde darbe yapılıyor, Libya’da da Mısır’daki süreci tekrarlamaya çalıştılar ama daha önce belirttiğim sebeplerden dolayı başarılı olamadılar ama ülkeyi bir iç savaşa sürüklemeyi başardılar…

Lateast.com

Haber Ara