Dolar

32,4845

Euro

34,9782

Altın

2.433,80

Bist

9.716,77

Tzortzis:19 Mayıs'ta burada bulunmam Allah'ın rahmetidir

Sosyal medyada paylaşım rekorları kıran bir hitabıyla Türkiye'de geniş kesimlerin tanıdığı İngiltere'de yaşayan Yunan asıllı Müslüman vaiz Hamza Tzortzis Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrencilerin karşısındaydı.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-05-22 14:06:44

Tzortzis:19 Mayıs'ta burada bulunmam Allah'ın rahmetidir

TIMETURK / B.Ü İSLAM ARAŞTIRMALARI TOPLULUĞU

Hamza A. Tzortzis, Boğaziçi Üniversitesi GKM Ayhan ŞahenkSalonu’nd geniş bir kitle önünde"İslam bir peri masalı mı, bir hakikat mi? başlıklı konferansa bu cümle ile başladı.

Cana yakın üslubuyla ve güleryüzlülüğüyle pek çok insanın kalbinin İslam’a ısınmasına vesile olan Hamza A. Tzortzis,  Boğaziçi Üniversitesi İslam Araştırmaları Topluluğu tarafındanTürkiye’ye davet edildi. Kendisini MoazzamBegg’in salınması için yaptığı ateşli konuşmasıyla,daha genelde kapitalizm ve sekülerizm karşıtı konuşmalarıyla ve ünlü ateistlerle münazaraları vasıtasıyla tanıyoruz.

Boğaziçi Üniversitesi İslam AraştırmalarıTopluluk üyesi Arif Erbil, Mustafa Runyun ve Hüseyin Emre Sayıcı kendisiyle Timetürk için özel bir röportaj gerçekleştirdiler.



Kısaca Hamza A. Tzortzis kimdir?

Yunan asıllı İngiliz vatandaşı Hamza A. Tzortzis, 1980 yılında Londra’da doğdu. Westminster Üniversitesi Psikoloji bölümü olan münazır, halen Batıve İslam felsefesi üzerine doktora çalışmalarına devam ediyor. 2002 yılında hidayete eren Hamza Tzortis, IERA (Islamic Education and Research Academy) içerisinde tebliğ faaliyetleri ile meşgul.

Nasıl Müslüman oldunuz ve İslam hayatınızda neleri değiştirdi?

Babam milliyetçi bir insane değildi, bana hep doğruyu aramamı öğütlerdi. Çok kültürlü bir çevrede büyüdüm, Türkler, Kürtler, Pakistanlılar, Hindistanlılar vs.bir çok milletten insane vardı, ortam sizing deyiminizle “turşu” gibiydi. Gençliğimde sürekli sorus oruyordum , zaten çokça Müslüman arkadaşlarım vardı. Bu sorular beni İslam’a yönlendirdi. Müslüman olduğumda bir öğlevaktiydi, öğle namazını kıldım.İslamın şahsiyetimde sebebiyet verdiği en önemli değişiklik ise egomu kırmak oldu. Ben bir Müslümanın kibir sahibi olabileceğine inanmıyorum, çünkü büyük kibir küfür alametidir, tıpkı ibliste olduğu gibi.

Kurumunuz olan IERA’nın faaliyetleriyle ihtida eden tahmini ne kadar insane var? Mühtedilere yönelik bir sosyal baskı var mı? Veya Müslümanlar toplumda ötekileştiriliyor mu, yeni Müslüman olanların temel problemleri neler?

Sayabildiğimiz kadarıyla iki binden fazla, ve çoğu Müslüman olarak hayatlarına devam ediyorlar. Bazı mühtediler, bir sure sonar islamı terk edebiliyor. Biz bunun yaşanmaması için yeni Müslümanlara yönelik eğitim faaliyetleri düzenliyoruz. Aslında ilk edinilmesi gereken namaz, gerisi bir şekilde geliyor. Diğer sorunuza gelmek gerekirse, evet mühtediler problem yaşıyorlar. Bazen Müslüman camia bile büyük problem oluşturabiliyor bazı kültürel, materialist ve kavmiyetçi sebeplerden dolayı. Bunun dışında toplumda onları destekleyen yok, sosyal çevrelerini kaybediyorlar, internet ortamında saldırılara maruz kalıyorlar vs. Bu noktada Müslümanlara büyük bir görev düşüyor, onlara karşı daha hoşgörülü olmaları, ve onları kendi sosyal ortamlarına Kabul etmeleri gerekiyor.



Müslümanlar kendilerini İngiliz vatandışı olarak tanımlıyorlar mı, diğer bir ifadeyle İngiliz vatandışlığı ile Müslüman kimliği arasında bir çatışma var mı?
Hayır, İngiliz vatandışlığ ıile Müslüman kimliği arasında bir tenakuz görmüyorum. Dinin önüne geçirmediğiniz sürece yaşadığınız, doğup büyüdüğünüz memleketisevmenizde bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. Peygamber (s.a.v) Mekke’yi seviyordu ama bu bir sıkıntı oluşturmuyordu.

Arap sermayesi İngiltere ekonomisine önemli bir katkı sağlıyor. İngiltere’deki Müslümanlar da bu imkanlardan yeterince faydalanabiliyor mu?
Bu diyecekleri mimilliyetçi bir söylem olarak algılamayın ama, Araplar sahip olduklarının hakkını vermiyorlar futbol takımı satın almakla meşguller. İçlerinde en iyisi Katar, gerçekten bir şeyler yapmaya çalışıyorlar, eğitim faaliyetleri vs. ama bunlar bile olması gerekenin altında. İngiltere hükümeti bu sermayenin ekonomiye olan katkısının farkında, boşuna İslam Ekonomisi forumları vb. Faaliyetler düzenlemiyorlar, Arap parasını çekmek istiyorlar. Söylediğiniz gibi bu sermayenin Müslümanlara olan katkısı düşünülmeli.

İngiltere’den Türkiye’yi nasıl görüyorsunuz, bir İslam devleti mi yoksa seküler birdevlet mi? Türkiye’deki bazı Müslümanların siyasi beklentileri var, sizin İngiltere’ye dair bu tarz hayalleriniz var mı?

Ne yüzde yüz seküler bir devletsiniz diyebilirim, ne de yüzde yüz islami. Türkiye’yi arafta görüyorum, Müslümanlar daha liberal olanlar ile daha gelenekçi olanlarar asında ikiye bölünmüş gibi. Osmanlı’dan gelen tarihi bir mirasınız var, fakat büyük bir dönüşüm geçirmişsiniz. Diliniz, kültürünüz, yaşantınız değiştirilmiş.Bakın, bir Müslüman olarak bizim hayalimiz her zaman başkaları için faydalı olmaktır. Ben içten bir şekilde hem İngiltere hem de diğer bütün ülkeler için en iyi olanı istiyorum. Onlar için barış, hoşgörü, uyum istiyorum, insanların onurlu yaşamalarını, yeterli düzeyde eğitim, sağlık gibi ihityaçlarının karşılandığı yani insanca yaşayabilecekleri adil bir düzen hayal ediyorum. Tüm kalbimle inanıyorum ki İslam bu düzeni sağlayabilir. Bu demek değildirki insanlara empoze edelim, bu sadece bizim insanlığ aolan bi rönerimizdir, Kabul ederler ya da etmezler. Bu bağlamda sahip olduğum en değerli şeyi insanlarla paylaşmak için tebliğ(dawaah) faaliyetleri yürütüyorum.Tüm bunlar göz önüne alındığında büyük dönüşümler sadece tepeden veya sadece alttan değil insanın kendisinden başlar.

Bizi kırmayarak röportaj talebimizi Kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.

Estağfurullah, asıl ben teşekkür
ederim.


ANKARA'DA DA ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ İLE BULUŞTU

ODTÜ Mescid Topluluğu’nun organizatörlüğüyle Ankara’da bini aşkın kişiye konferans verdi. “Sizlerin 80-90 yıllık bir tarihiniz yok, 1400 yıllık bir tarihiniz var” diyen Tzortzis, yalnızca İslam’ın insanları birleştirebileceğini ve Türkiye’ye iyiliği getirebileceğini ifade etti. Konuşması boyunca davetin önemini vurgulayan Tzortzis, Endülüs tecrübesini de örnek göstererek Müslümanların Kuran’dan uzaklaştıkça dünyadan geri kaldığını söyledi. Davetin farklılıklara hoşgörülü bir yaşam alanının ve bilimsel gelişmenin yanında dünyaya adalet de getirdiğini ifade eden Tzortzis, Osmanlı toplumuyla güncel Amerikan toplumunu karşılaştırdı. Tzortzis, cesur ve özgür insanların ülkesi olan ABD’de hala adaletsizliğin olduğunu ve bu ülkede başarılı olmak için paranızın olması gerektiğini ve şu anda ABD halkının %25’nin yoksul olduğunu ifade ederken, “Ama Osmanlı döneminde, bizim medeniyetimiz zamanında herkesin yiyeceği, barınma yeri, kıyafeti vardı. İstanbul’a gidin. Camilerde sadaka toplanan yerler görürsünüz” dedi. Tzortzis Osmanlı yönetiminde tesis edilen adaletten bahsederken Yunanlıların Osmanlı zamanında her şeye sahip olduğundan ve şimdi daha kötü durumda olduklarından da bahsetti. “Tayyip Erdoğan’ın telefonu olsa onu arardım” diyen Tzortzis, Erdoğan’a, “Yunanistan’a gidip 200 yıl öncesini tekrar tesis edelim diyeceğini” söyledi.

İslam’ın herkes için barınma, yeme içme, giyinme ve onurlu bir şekilde yaşama imkanları sunmak olduğunu söyleyen Tzortzis, ABD’nin ve kapitalizmin bunun tersi bir dünyayı ürettiğini söyledi. Tzortzis Hz. Ömer’in yoksul bir kadına bizzat yiyecek taşımasından bahsederek “işte bizim ürettiğimiz lider modeli budur” derken, “aşağılık kompleksine kapılmayın, insanlar size aşırı veya gerici diyecek diye korkmayın” çağrısında bulundu. - 

Sekülerizmi savunanların da düşman değil kardeş olarak görülmesini isteyen Yunan kökenli vaiz, onlara da yumuşaklıkla yaklaşma çağrısında bulundu. Tzortzis “Bizim başarımız binalardan ibaret değil. Başarımız minarelerde gümüşte altında değil. İnsanlarda kalplerde. Başarımız bu” derken Türkiye’nin son 10 yılda bir üçüncü dünya ülkesinden bir birinci dünya ülkesine geldiğini ve bu başarının da hükümete ait olduğunu belirtti. Tzortzis “hükümetin benimsediği İslami değerleri yok saysanız belki bu başarı gerçekleşmeyecekti” dedi.




Haber Ara