Dolar

32,3660

Euro

34,7983

Altın

2.394,59

Bist

10.247,42

KCK'nın geri çekilmeyi durdurması ne anlama geliyor?

Cemil Bayık yakın zamanda yaptığı açıklamada: 'Süreci askıya alırız. Mesela gerilla yavaş çıkar veya çıkışı durur, diyaloglar kesilir, kitle hareketleri örgütlenir ama silahlı mücadeleyi düşünmüyoruz' demişti. KCK, bugün geri çekilmeyi durdurdu ama ateşkesi devam ettirdi. Peki bu ne anlama geliyor?

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-09-09 16:49:23

KCK'nın geri çekilmeyi durdurması ne anlama geliyor?

TIMETURK / Nevzat Çiçek

Abdullah Öcalan’ın 21 Mart’ta okunan mektubunda "Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor. Siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor; demokratik hakları, özgürlükleri, eşitliği esas alan bir anlayış gelişiyor" sözleri Abdullah Öcalan ile MİT arasında görüşmelere ilişkin sinyalleri de veriyordu.

Öcalan’ın çağrısıyla 8 Mayıs’ta sınır dışına çıkmaya başlama kararı alan PKK, Türkiye içindeki ilk grubun 14 Mayıs’ta Irak Kürdistan Federe Bölgesi’ne geçtiğini duyurdu. PKK, tüm güçlerinin sınır dışına çıkabilmesinin yaklaşık üç ay sürebileceğini açıklarken gözler hükümete çevrildi. Hükümetin atacağı demokratik adımların 1 Eylül’e yetişip yetişmeyeceği tartışılırken bu noktada demokratikleşme paketi üzerinde çalışıldığı ve Meclis’in erken toplanması için çağrı yapılacağı ifade edildi.

Süreç böyle devam ederken Öcalan’ın “Stratejik Konum” talebi sonrasında üslup değişikliği gözlerden kaçmadı. İmralı’da yapılan son görüşmede Öcalan’ın “stratejik konum” talebinde bulunması ve bu görüşmenin ardından BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş Kandil’e gitti ve KCK yöneticileriyle durum değerlendirmesinde bulundu. PKK ve BDP cephesinde göze çarpan üslup değişikliği bu zirveden sonra hissedilmeye başlandı. Öyle ki KCK Yürütmesi Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Kimsenin PKK'yı teslim alamayacağını belirterek, "1 Eylül'e kadar Türk hükümetine süre vermiştik. Şimdiye kadar bir şey görmedik. Bunun manası sorun çözülmek istemiyor demektir. Savaş yapmak istiyorlar. Biz de kendimizi savunuruz. Eğer operasyonlar başlarsa biz de buna karşı kendimizi savunuruz. Eğer savaş başlarsa ve imhaya yönelirlerse bizde gerilla gruplarını geri göndeririz" dedi.

Bayık bu açıklamadan önce kendisini ziyarete gelen heyete süreçle ilgili neden güvensiz bir ortamın oluştuğunu ise şöyle açıklıyordu: "Abdullah Öcalan barış için el uzatınca Başbakan da bu eli tutunca biz bu hazırlıkları durdurduk. Ateşkes kararı, elimizdeki esirlerin bırakılması, gerillanın geri çekilmesi bu süreci takip etti ve süreç halen devam ediyor. Aramızda tarihsel ve güncel yaşanmışlıklardan kaynaklı toplumsal, siyasal güvensizlikler var. Dolayısıyla sorunun esasına yönelmek için gerekli olan 'Güven Verici Adımlar'ın tek yanlı kalmaması gerekiyor. Ama hükümet verdiği sözlerin hiçbirini tutmayınca zaten hâlihazırda var olan güvensizlik arttı."

Bayık, sürecin tıkandığını ve tıkanıklığın aşılması gerektiğini ifade etmişti. İlginçtir Bayık, kamuoyuna yaptığı ve çekilme anlamına gelen sözlerine karşılık BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, "Cemil Bayık'ın açıklamasından, KCK'nın resmi olarak geri çekilmeyi durdurduğu anlamı çıkmıyor" demişti. Bugün çekilmenin durdurulduğu KCK açıklamasında ateşkesin korunduğu ifade edilirken, “Önder Apo'nun yarattığı çatışmasızlık ve çözüm konusundaki önerileri bu inançtan kaynaklanmaktadır. Ancak Kürt Özgürlük Hareketi üzerine düşenleri yaptığı halde devlet ve hükümet bu adımlara hiçbir karşılık vermemiş, Kürt Özgürlük Hareketi'nin attığı adımların hiçbir siyasal karşılığı yokmuş gibi davranmıştır. Hiçbir karşılık vermeyerek Kürt Özgürlük Hareketi'nin attığı tarihi büyük adımları anlamsız kılmıştır. İmralı’da hiç görüşmeler olmamış ve kendisinin atacağı hiçbir adım yokmuş gibi başlatılan sürece karşı sorumsuz yaklaşmıştır. Kürt sorunuyla ilgili birçok çevre ve demokratik kamuoyu, şimdi AKP'nin Kürt Özgürlük Hareketi'nin yaptıkları karşısında hiçbir şey yapmadığı konusunda hemfikir durumdadır” denilerek top hükümete atılmaktadır.

Bütün bunlar yaşanırken Başbakan Erdoğan’ın siyasi Baş Danışmanı Yalçın Akdoğan Kandil’in baştan beri sürece karşı olduğunu ifade ederek şunları söylüyordu: “Kandil sürece bu işin başından beri karşıydı. İmralı'dan gelen açıklama sonrası karşı olmayı bıraktı. Kandil taktik açıklamalarla hükümeti farklı bir yere çekmek istiyor olabilir. Süreç normal seyrinde devam ediyor. PKK'nın çekilme oranlarıyla ilgili yaptığı açıklamalar yanlıştır. Hükümetin posta koymasını bekleyenler yanılıyor. Hükümet hangi adımı atacak buna yine hükümet karar verir. Hükümet tek başına şu yaparım demiyor. Meclis'te konuşuluyor uzlaşı sağlanan konular da oluyor uzlaşı sağlanmayan konularda oluyor. Diyarbakır'da Nevruz konuşmasında verilen mesaj fikri oluşturuyor. Silahla değil siyasetle bu iş olacak diyorlardı. Son dönemlerde taktik gereği yine silahı öne çıkaran bir açıklama var. Bu tür konuları konuşmak sürece zarar verir, umutları söndürür. Bu konuların çok fazla konuşulmamasını düşünüyorum. Süreç sonsuza kadar sürecek bir süreç değil. Halkın benimsemesi ve siyasi kanadın birlikte hareket etmesiyle sonuçlanacak bir süreçtir. Göstermelik bir adımlar değil örgütün daha ciddi bir adım atması gerekir. Öcalan'ın sözünü boşa çıkarmamalıdırlar.” diyordu.

Hükümetin demokratik adımları 14 başlık altında toplanıyor eylem planında bu amaçların gerçekleştirilmesi için 53 hedef belirleniyordu. Bütün bu gelişmeler yaşanırken İstihbarat birimlerine göre, süreci bozan taraf olmak istemeyen PKK, hükümet çözüm sürecinde gerekli demokratikleşme adımlarını atmazsa Batı'ya Türkiye'yi şikâyet ederek diplomatik atak başlatacak ve silahlı olmayan eylemler başlayacaktı


“SİLAHLI MÜCADELE DÜŞÜNMÜYORUZ”

Kürt meselesine ilişkin barış sürecine katkı sağlaması amacıyla kurulan Âkil İnsanlar Heyeti'nde yer alan Celalettin Can ve Tükenmez Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Nimet Tanrıkulu, kısa bir süre önce Kandil'e giderek KCK Yürütme Konseyi'nin eş başkanları Cemil Bayık ve Bese Hozat ile görüştü. Görüşmelere KCK'nin üst düzey yöneticileri Mustafa Karasu, Ali Haydar Kaytan, Sabri Ok ve Beritan Dersim de katıldı.Burada Bayık’ın sürecin ne bu hale geldiğinin ve özellikle de silahla mücadeleye dönülmeyeceği ile ilgili sözleri oldukça dikkat çekiciydi. "Her şeye rağmen 1 Eylül'de açıklama yapılmazsa ne yaparsınız" diye sorulunca Bayık şu cevabı veriyor: "Süreci askıya alırız, bunun son derece zengin ve yaratıcı yolları var. Gerillanın geri çekilmesinin yavaşlatılmasından tutun da çekilmenin durdurulmasına, bütün Türkiye'ye yayılan serhıldanlardan, görüşmelerin durdurulmasına, Kürdistan'ın diğer parçalarında AKP politikalarına karşı siyaset geliştirilmesine kadar daha akla gelmeyen birçok yol ve yöntem geliştirilebilir. Silahlı mücadeleyi şu an düşünmüyoruz. Kafamızda öyle bir şey yok ama biz her zaman her türlü gelişmeyi karşılayacak örgütsel düzeyi yakalamış durumdayız. Süreci askıya alırız. Mesela gerilla yavaş çıkar veya çıkışı durur, diyaloglar kesilir, kitle hareketleri örgütlenir ama silahlı mücadeleyi düşünmüyoruz."

Zaten PKK'nın Kürt Ulusal Konseyi'ne katılacağını ilan etmesi de silahı kullanmayacağının en büyük göstergelerinden biriydi.

Kısacası yapılan hamle PKK açısından kendi militanlarını kontrol altında tutmak, iplerin kendi ellerinde olduğunu göstermek ve hükümeti daha da siyasi adımlara  hızlandırmak adına yapılan bir hamleye benziyor. Bu saatten sonra siyasette karşılıklı suçlamalar daha da artacak, çeşitli gösteriler hızlı ve farklı bir şekilde daha çok organize edilecek, belki aynı günde birden fazla gösteriler karşımıza çıkacak. Kamuoyunun rahatılması adına kamuoyuna Öcalan’ın İmralı’da çektirdiği fotoğraf paylaştırılacak. Bütün bunların yanında eğer birileri birileri adına silah kullanmazsa yeni dönemde silah olmayacak.

Demokratik adımların hızlandırılması sonrasında sürecin tekrar rayına girebileceği beklendiği gibi PKK’nın mevcut oluşan siyasi durumlara göre çok hızlı politika üretmesi de gözlerden kaçmamalı. Unutulmamalı ki, Oslo sürecinin olduğu zamanlarda kamuoyu önünde en ağır sözcüklerle açıklama yapılıyor, ipler koptu zannediliyordu ama arka taraftan da bir Oslo Görüşmesi yapılıyordu. Şuan pazarlık masasında herkes kendisine göre kozlarını oynuyor. Ama bu kozların hala silahsız bir ortamda oynanması göz ardı edilmemeli ve bu ortam hızlı bir şekilde devam ettirilmelidir.

Bütün bu gelişmelerden bağımsız yapılması gereken tek bir hamle varsa oda yeni bir Anayasa'nın hızlı ve nötr bir şekilde yapılmasıdır.

Haber Ara