Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

Piri Reis'in haritası kopya mı?

İslam Bilim Tarihi Profesörü Fuat Sezgin, Amerika'yı da önce Müslümanların keşfettiğini anlatarak, 'Benim inancıma göre Piri Reis haritası İtalyanların bazı ilaveleriyle, aslında Arapça orijinale dayanan, bir İtalyanca haritanın Türkçe kopyasıdır' dedi.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-02-24 22:20:29

Piri Reis'in haritası kopya mı?
Röportaj: Emeti Saruhan

Prof. Dr. Fuat Sezgin liseyi bitirir bitirmez gönlünü İslam Bilim Tarihi'ne kaptırmış. O zamandan bu yana tüm dünyada, yitik hazinemizin peşine düşen Sezgin, bugün en önemli İslam Bilim tarihçilerinden biri olarak biliniyor. 1960 askeri darbesi sırasında 147'likler diye bilinen akademisyenler arasında üniversiteden uzaklaştırılan ve çalışmalarını sürdürmek üzere Almanya'ya giden Sezgin, burada İslam Bilim Tarihi alanında bir doçentlik tezi daha yaptı. 1965'te Frankfurt Üniversitesi'nde, aynı alanda kürsü profesörü oldu. 1982'de bir vakıf tarafından finanse edilen Arap-İslam Bilimler Tarihi Enstitüsü'nü kurdu. İstanbul'da yazmaya başladığı İslam Bilimler Tarihi'ne Almanya'da da devam ederek, kaynak eser haline gelen ve hala aşılamamış 17 ciltlik eserini yazdı. Türkçe'ye hala çevrilemeyen bu eser şimdi Tübitak ve Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı ortak çalışması ile çevrilmeye başlanıyor. 88 yaşında hala bilim aşkı ile araştırmalarına devam eden Sezgin'le Gülhane Parkı'ndaki İslam Bilim Tarihi Müzesi'nde konuştuk.

Çalışmalarınızdan bahsederken, Müslümanları aşağılık duygusundan kurtarmak istiyorum diyorsunuz.

Ondan önce Müslümanların bilim tarihinde ne büyük yeri olduğunu öğretmek istiyorum. Müslümanlar Avrupa'da gelişen bilimlerin nasıl geliştiğini, Müslümanların ne büyük rolü olduğunu bilmiyorlar.

Geçmişte neler yaptığımızı öğrenmek bize nasıl bir katkı sağlar?


Bunları yapan Müslümanlar başlangıçta çok az şey biliyorlardı. Bir din çıktı ve onlara 'öğreniniz' dedi. Öğrenme aşkı verdi. Onlar Yunanlılardan, Babilonyalılardan, Hintlilerden gelen bilimleri büyük bir süratle öğrendiler. Hakikaten eğer İslam'da bilim, bilim aşkıyla gelişmiş olmasaydı böyle büyük bir gelişme olmazdı. Bu bilinmiyor. Müslümanlar Avrupa'daki bilim seviyesine hayranlık duyuyorlar ama hayranlık duydukları şeyin nasıl ortaya çıktığını bilmiyorlar. Güney Kore 60 sene önce başladı, birçok bakımdan Avrupalılara ulaştı. Bu bizde henüz yok. Onu vermek lazım. Türkler hala istendiği kadar uyanamadılar. Onları uyandırmak lazım.

İSPANYA'YA AYAK BASTIK GERİ KALDIK

Peki hep tartışırız neden geri kaldık diye. Neden geri kaldık?


Uzun bir mesele. Müslümanların bütün bilimlerde kat ettiği büyük gelişmelerden sonra bazı olaylar oluyor ve gerileme seyrine giriliyor. Benim inancıma göre Müslümanlar İspanya'ya ayak basmasalardı bugün dünyanın durumu böyle olmazdı. Bastıklarından itibaren Avrupalılar 500- 600 yıl boyunca Müslümanların geliştirdikleri bilimleri Avrupa'ya taşıdılar. İslam'ın gerilemesini ben jeopolitik olarak buluyorum. Müslümanlar 17. Yüzyıl başında Avrupalıların teknikte İslam dünyasını geçmeye başladığını görünce bunun nasıl olduğunu bilemediler. Kendilerinin bu gelişmedeki rolünü göremediler. Belki bugün bile göremediler. 20. yüzyılın eşiğinde bakıyoruz, ilmin çok gelişmiş bir seviyesi var. Şimdi ona pek katılamıyoruz. Katılabilmemiz için en büyük şırıngalardan biri oradaki rolümüzün büyük olduğunu öğrenmek. Şuurlu olarak çalışma yoluna girersek 50 -60 senede bilimin bütün dünyadaki standardına gelmememiz için sebep yok.

Bu sene Piri Reis yılı. Siz Piri Reis haritası konusunda da ezber bozan şeyler söylüyorsunuz…

Avrupalılarda olan coğrafya tarihi tamamıyla yanlış. Müslümanların haritaları kaybolmuş. Onun için kartoğrafya tarihi, Yunanlıların ve 15. Yüzyıldan itibaren de Avrupalıların bir eseri sayılıyordu. Bugünkü kullanmış olduğumuz haritaları aslen Müslümanlar yaptı. Bunlardan faydalanan Avrupalılar sonradan bazı tashihler, bazı ilaveler yaptı. Kristof Kolomb, bir Arap haritasının İberik Yarımadası'na gönderilen kopyasına ve bir Arap pusulasına dayanarak, Asya'ya ulaşmak istemişti.

AMERİKA'YI MÜSLÜMANLAR BULDU

Yani Amerika'yı önce Müslümanlar mı keşfetmişti?


Evet. Kolomb ve Portekizli gemiciler, bu arada Macellan, Amerika'ya ellerine geçen İslam dünyasının haritalarıyla ulaştılar. Ne eski Portekizliler ne de İspanyollar bu gerçeği saklıyorlardı. Piri Reis haritasına gelince, benim inancıma göre İtalyanların bazı ilaveleriyle aslında Arapça orjinale dayanan bir İtalyanca haritanın Türkçe kopyasıdır.

Piri Reis'in Kristof Kolomb'un kayıp haritasını bulduğu düşüncesi yanlış mı?

Bir oryantalistin yazdığına göre Piri Reis'in dayısı Kemal Reis'in bir İspanyol gemisini ele geçirmiş. Gemide bulunan esirlerden birinin elinde bir harita varmış. Bu harita da Kristof Kolomb'un haritasıymış. Bu tamamıyla bir yanlış anlama. Bunu artık Türkler unutmalıdırlar. Kolomb'un, kardeşiyle birlikte yapıp İspanyol kraliçesine gönderdiği haritayı tanıyoruz. Çok basit ve çok yanlış bir harita. 15. Yüzyılın ortalarında Arap alfabesiyle yazılmış bir harita ulaştı İtalya'ya. Bu haritada Amerika'nın doğu tarafı kısmen gösterilmiş vaziyetteydi. İtalyanlar bu haritanın bir İtalyanca kopyasını Portekizlilere gönderdi. Portekizliler bu haritaya birkaç ilave yapmışlar ve bu harita da Piri Reis'in eline geçmiştir.

Bilimsel aletler yazma kitaplardan ortaya çıktı

İslam alimlerinin geliştirdiği pusula, takvim, güneş saati, askeri top ve tank, usturlab, küre, su pompası gibi aletin tıpkılarını yaptınız. Bunlar nasıl hayata geçirildi?


Kitabımı yazarken dünyadaki bütün önemli yazma kitapları araştırdım, neredelerse gidip buldum, inceledim. Bu aletleri yazma kitaplarda tanıdım. Bir kısmı üzerinde Avrupalı oryantalistler makaleler yazmıştı. İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü'nü ve onu desteklemesi için bir vakıf kurdum. Bu esnada bu bilgi yavaş yavaş bende birikti. Bütün İslam dünyasında geliştirilen bilim aletlerini tanıtmak, mümkünse onların modellerini yapmak istedim. Yani bu aletler yazma kitaplardan çıktı. Avrupalı oryantalistler bazı aletleri tarif etmişti. Büyük bir Alman fizikçisi Prof. Wiedemann bunları Almanca'ya tercüme etmişti, İslam bilimlerine dair 200'e yakın etüd yayınladı. 1900 senesinde de bir iki alet modeli yaptı. Fakat o zamanın tekniği o kadar gelişmiş değildi. Usturlab'ın Arapça kelimeleri yazılamıyordu. Mukavva üzerine yazıp maden üzerine oturttu. Bunlar Münih Müzesi'nde var fakat iptidai modeller. Ben onun model yaptığını biliyordum. Belki bilgim oradan gelmiştir. Esas rol benim, fakat onların hazırladığı basamakları inkar edemem.

Eşim benim için Şarkiyat tahsili yaptı

Neredeyse bir ömür İslam Bilimleri Tarihi alanında çalıştınız. Bu alanı seçmeseydiniz hangi alanda çalışacaktınız?


Bir mühendis olacaktım. Muhitim 'iyi bir mühendis olur' düşüncesindeydi. Fakat ben Edebiyat Fakültesi'nde dünya çapında bir Alman profesörün, Hellmut Ritter'in, İslam bilimlerini, Arapça'yı, Doğu dillerini öğrettiğini duyunca bir seminerine gittim. Bu tip bir insan bulunabileceğine hayret ettim. Belki söylediklerini çok anlamayan genç öğrencilere neler neler veriyordu o adam. Daha seminerin ilk saatinde talebesi olmaya karar verdim. Edebiyat Fakültesi'ne gidip öğrenci olmak istedim. Kayıtlar kapanmıştı. Alamayız dediler.

Ne yaptınız?

'Ben dün büyük bir bilgini gördüm, ona hayran oldum, yanında okumak istiyorum' dedim. 'Kayıtlar kapandı' dediler. 'Dekana gidip görüşeyim' dedim. Herhalde beni deli, çılgın bir adam olarak karşılarında gördüler, gitmiyor, kurtulamıyorlar. Dekana götürdüler. Şansıma görüşmemizin 3. dakikasında Hellmut Ritter kapıyı çalıp içeri girdi. Dekan 'Hocam burada bir genç var. Sizin öğrenciniz olmak istiyor' dedi. Hoca bana baktı, 'Zengin bir ailenin çocuğu musunuz. Bu fakir işi değil. Buradan çıkarsınız, kimse elinizden tutmaz, aç kalırsınız' dedi. 'Ben bu tehlikeyi göz önüne alıyorum' dedim. Dekana 'bu kendine çok inanmış bir çocuk kaydını kabul edin bakalım ne olacak' dedi. Böyle kabul ettiler.

365 gün 17 saat çalışarak bugünlere gelmişsiniz. Hala bu kadar çalışmaya devam ediyor musunuz?

O zaman günde 13 -14 saat çalışıyordum. Mütemadiyen hocamın istediği dilleri öğrenmeye çalışıyordum. Bana 'Bu kadar çalışmayla alim olmazsın. Alim olmak istiyorsan buna birkaç saat daha eklemen lazım. Benim hocam Brockelmann günde 24 saat çalışırdı, gün uzun olsaydı daha çok çalışırdı' dedi. Böylece birkaç saat daha çalışmaya başladım. Artık 88 yaşındayım. O tempom çok düştü. Fakat Cumartesi Pazar çalışmaya devam ediyorum. Cumartesileri sabah sekizde enstitüde oluyorum.

Çok yoğun çalışmışsınız hep. Aileniz bunu nasıl karşıladı?

Evet, önemli olan bunlara tahammül eden bir eşim var. Eşimi üniversitede tanıdım. Siyasal bilgiler tahsili yapıyordu. Benim için bırakıp Şarkiyat tahsili yaptı. Kitabımı yazarken hazırlığımı yapmıştım, Almanya'da yazmaya başladım. Ben elle yazıyordum, eşim tape ediyordu. Eşim bana Allah'ın en büyük nimetlerinden biri.

Darbe sebebiyle üniversiteden atılmanız sizin hayata bakış açınızı değiştirmiş. Nasıl bir dönüşüm oldu bu?

Kadere teslimiyetim arttı. Almanya'ya İslam Bilimler Tarihi'ni yazmak için gittim. Esas hedefim buydu. Üniversitede kalmam lazımdı, fakat orada da rekabetler, kıskançlıklar vardı. Bu beni korkutmuyordu, gençtim. Üniversitedeki yerimi kaybedersem işçi olarak bile çalışırım diye düşünüyordum. Bu bana kuvvet veriyordu. Hayatım günden güne gelişti. İnanamadığım başarılar oldu. Baktım hayatın umumi planını çizmek lazım fakat küçük aksamalardan rahatsız olmamak lazım. Bir inanç olması lazım. Benim başarılarıma tesir etti böyle bir inanç.

27 dil bildiğiniz söyleniyor. Nasıl öğrendiniz?

Kaç dil bildiğimi ben bilmiyorum ama İslam Bilimler Tarihi yazarken pek çok dili bilmem, Avrupa'nın bir çok dillerinde Avrupalıların yazdığı etüdleri okumam lazımdı. Hangi dili öğrenmem gerektiğini düşündüğüm zaman o dile başladım. Mesela baktım coğrafya tarihini yazacağım, bir Rus alimi İslam Coğrafya Tarihi diye muazzam bir kitap yazmış. Onun için Rusya'ya gitmem lazımdı.

Bir dili ne kadar zamanda öğreniyorsunuz?

Dile bağlı. Farsça'yı 2 ayda öğrendim. Ama başka diller daha zor olabiliyor. Mesela Rusça çok daha zor bir dil.

Yenişafak

Haber Ara