Dolar

32,3694

Euro

34,9629

Altın

2.325,75

Bist

9.071,02

Hiram Abas'ın istihbarat serüveni

Ergenekon Davası’nda ismi gündeme gelen Hiram Abas’a istihbaratın yolunu dedesi Mübarek Galip Eldem açmıştı.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-07-29 09:24:57

Hiram Abas'ın istihbarat serüveni
Tuncay Opçin'in haberi;

Geçen hafta Perşembe günü Silivri'de görülen Ergenekon Davası'nda iki önemli isim şahitlik yaptı; Hadi Özcan ve Alaattin Çakıcı. Suç örgütü liderliğinden yargılanan ve halen tutuklu bulunan Çakıcı ve Özcan doksanlı yılların yer altı dünyasının efsaneleriydi. Alaattin Çakıcı'nın Fransa'da yakalanması, Türkiye'ye getirilişi, firar etmesi ve tekrar yakalanması günlerce konuşulmuştu. İşte bu Alaattin Çakıcı Ergenekon Davası'nda verdiği ifadesinde birbirinden önemli bilgiler açıkladı Hiç şüphesiz bunlar arasında en ilgi çekicilerinden bir tanesi ünlü MİT müsteşar yardımcısı Hiram Abas ve Abas'ın öldürülmesiyle ilgili söyledikleriydi.

Çakıcı Abas'ı gayet yakından tanıyordu. Abas suikastinin faillerinin yakalanamamasından dolayı da MİT'i sorumlu tutuyordu. "MİT isterse toprağın altındaki adamı bulur" diyerek Abas'ın katillerinin bilerek bulunmadığını ima ediyordu. Çakıcı ifadesinde Abas öldürülmeseydi ertesi gün biraraya geleceklerini de belirtiyordu. Belli ki Çakıcı ile Abas arasında dostluğa varan bir ilişki vardı.

AMCASI OSMAN HAMDİ

En son Çakıcı'nın Türkiye gündemine taşıdığı Hiram Abas, 80'li yılların en çok tartışılan isimlerindendi. Dönemin başbakanı Turgut Özal'a yakınlığıyla biliniyordu. MİT'in başına getirilmesi ve böylece asker müsteşarlarla idare edilen kurumun sivilleştirilmesi düşünülüyordu. İsmi Türkiye"nin gündemine giren ve herkesin tanıdığı, bildiği ilk istihbaratçı olmuştu. Siyasi tarihe "MİT Raporu Skandalı" adıyla geçen olaydan sonra ekibiyle birlikte çalıştığı kurumda pasifize edilmişti. Abas zaten daha sonra da suikaste kurban gitmişti.

Türkiye Abas'ı adının karıştığı skandal ve öldürülmesiyle tanıdı. Oysa Abas'ın romanlara konu olabilecek bir ailesi ve soy ağacı vardı. Abas'ın dedesi Mübarek Galip Eldem'di. Eldem'in amcası adı Kaplumbağa Terbiyecisi tablosu ile özdeşleşmiş ünlü ressam Osman Hamdi'ydi. Diğer amcası ise ünlü müzeci Halil Edhem'di. Ailenin kolları eski başbakanlardan Fethi Okyar'a, ünlü müzik adamı Cemal Reşit Rey'e, yine cumhuriyet tarihinin en ünlü mimarlarından Sedad Hakkı Eldem'e uzanıyordu. Ailenin bilinen ve tarihe geçen ilk ferdi ise Sadrazam İbrahim Edhem Paşa'ydı.

DEDESİNİN İZİNDEN GİTTİ

Bütün bu isimler arasında übarek Galip Eldem'in ayrı bir yeri var. Abas'ın hayat çizgisinde de bu meçhul dedenin izleri büyük. Hiram Abas'ın istihbaratçı olmasında da Eldem'in etkisi olduğu biliniyor. Oysa Mübarek Galip Eldem bugün adını bile unuttuğumuz ya da hiç duymadığımız bir isim. Hariciye Vekaleti'nde (Dışişleri Bakanlığı) başladığı memurluk hayatını, Milli Eğitim Bakanlığı'nda sıradan bir görevde bitirdi. Bu görevlerden geriye birbirinden ilginç dört kitap ve pekçok makale kaldı.

BABASI DA NÜMİZMATTI


Mübarek Galip'in babası İsmail Galip Bey, Sakızlı Sadrazam İbrahim Edhem Paşa'nın (1818 - 1893) dört oğlundan biriydi. Yaşadığı dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nun en meşhur nümizmatıydı. İsmail Galip'in üç kardeşi vardı; Osman Hamdi, Halil Edhem ve Mustafa.

Osman Hamdi, ünlü müzeci ve ressamdı. Halil Edhem de ağabeyi Osman Hamdi'nin izinden gitmiş ve müzeci olmuştu. Ailenin en bilinmeyen ferdi Mustafa, İstanbul Gümrük Müdürü'ydü.

Nümizmat İsmail Galip'in (1848 - 1895) iki çocuğu vardı. Annesi ise Dürsan hanımdı. İsmail Galip eskilerin tabiriyle meskukatçılığı yani nümizmatlığı ile tanındı. Bu yönü ile Alâettin Gövsa'nın hazırladığı Türk Meşhurları Ansiklopedisi'ne girdi. Oğluyla ilgili ilk bilgileri de burada verdi Gövsa; "...oğlu Mübarek Bey de bu sahada (meskukat) çalışmıştır."

CUMHURİYET'İN İLK KÜLTÜR MÜDÜRÜ


1937'de vefat eden Mübarek Galip, 1868 yılında dünyaya gelmişti. İstanbul-Süleymaniye'deki Abdi Kâmil Efendi Okulu'nda başladığı öğrenimine Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun başkenti Viyana'da devam etti. Tireni/Tirezi Yanum Akademisi'ne 1880'de kayıt yaptıran Mübarek Galip, sekiz yıl sonra ise Almanya'ya geçti. Berlin - Falk jimnazyumunda liseyi bitirdi. Buradan da Fransızca'sını ilerletmek için aynı yıl Belçika'nın Namur şehrine gitti. Namur'da Atina lisesinin retorik kısmında sınava giren Mübarek Galip, altı ay Liege'de, altı ay da Brüksel'de kaldı. Brüksel'e doktora çalışması için giden Mübarek Galip'in doktorasını tamamlayıp tamamlamadığı ise meçhuldür. Çünkü bütün yaşamı boyunca yazmış olduğu eserlerinde doktor unvanını kullanmamıştı. Ancak uzun yıllar Avrupa'da kalması Fransızca ve Almanca'yı iyi derecede öğrenmesini sağladı. Bu sayede de bir iş bulabildi İstanbul'da.

1891 veya 1892'de dönemin Dışişleri Bakanlığı olan Hariciye Nezareti'nde çalışma hayatına adım atan Mübarek Galip, pek çok bakanlıkta ve pek çok görevde çalıştı. Ancak adını Milli Mücadele'nin başlaması ile duyurdu. İstanbul'da başında bulunduğu İstatistik Kalemi'nde göreve devamsızlıktan başı derde girdi. Bir de her yıl yayınlanması gereken İstatistik Mecmuası, Mübarek Galip'in görevde bulunduğu beş yıl boyunca hiç basılmamıştı. İşte bu yüzden görevinden alındı.

Hemen ardından da İstanbul'dan Ankara'ya taşındı ve Milli Mücadele'ye katıldı. 1921 yılında Maarif Vekaleti yani Milli Eğitim Bakanlığı Hars (Kültür) Dairesi Baş Müdürlüğü'ne getirildi. Dört yıl bu görevde kalan Mübarek Galip'in müdürlüğü sırasında Cumhuriyet ilan edildi. Böylece Mübarek Galip de, Cumhuriyet tarihinin ilk kültür müdürü oldu. Milli Mücadele'nin en zorlu yıllarında görev yapan Mübarek Galip dört yıllık görev süresinde 56 kitap yayınladı.

Yükselişi 1929 yılına kadar devam etti. 1929'da Müzeler Dairesi Asar-ı Atika Şubesi'ndeki görevinden alınarak, Eskişehir'e Fransızca ve Almanca öğretmeni olarak tayin edildi. Emekli olduğu 1932'ye kadar da bu görevine devam etti. 18 Şubat 1938'de vefat eden Mübarek Galip, emeklilik günlerini de boş geçirmemişti. Adalet Bakanlığı'nda Fransızca çevirmenliği yaptı.

Mübarek Galip'in bir çalışmasını Türkçe'ye kazandıran Yrd. Doç. Dr. Ali Satan'ın verdiği bilgiye göre Sadrazam İbrahim Edhem Paşa'nın torunu olan Mübarek Galib Eldem, yine kendisi gibi bir "paşazade" olan Munise Hanım ile evlendi. Munise Hanım, Anadolu Umum Müfettişi Şakir Paşa'nın (1838-1899) kızıydı. Bu evlilikten sırasıyla Galip, Memduh, Hüsrev, Roksan ve İskender isimli dördü erkek, biri kız beş çocuğu oldu. Kızı Roksan'ı Hilmi Abas ile evlendirdi. Bu evlilikten ise Cumhuriyet tarihinin belki de en ünlü istihbaratçısı Hiram Abas doğdu. Mason olan Mübarek Galip torununa Hiram adını koyarak kimliğini dışavurmaktan çekinmedi. Mason tarihinde önemli bir yeri olan "Hiram Usta"nın adı idi torununa verdiği isim. Hatta geniş çevresini kullanarak Hiram Abas'ın MİT'te görev almasına da önayak oldu Mübarek Galip.

TBMM ADINA MÜSLÜMANLAR'I ARAŞTIRDI

Müze-i Hümayun Meskukat Katologları (Sikke Katalogları) Meskukat-ı Atika-i İslamiye Katoloğu'nun (Eski İslam Sikkeleri Kataloğu) Cengiz İmparatorluğu, İlhanlılar ve Kırım Hanları bölümünü hazırladı. Hemen ardından da Hindistan'da Türk Hükümdarları kitabını yazdı. Mübarek Galip'in üçüncü kitabı ise Anadolu'daki Türk Eserleri oldu.

Ancak Mübarek Galip'in en dikkat çeken kitabı, sonuncu eseri "Kürre-i Arz'da Nüfus-ı İslam" (Dünya'daki Müslüman Nüfusu) idi. Kitap "Vesaika Müstenid İstatistik" (Belgelere Dayanan İstatistik) alt başlığıyla yayınlandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Maarif Vekaleti Neşriyatı tarafından İstanbul'da, Matbaa-i Amire'de, Rumi 1339'da (1923) basıldı.

Yaşadığı dönemin en güvenilir kaynaklarını kullandı eserinde. Dünyada Müslümanlar'ın bulunduğu en ücra yerleri bile araştırdı Mübarek Galip. Müslümanlar'ın 1893, 1905 ve 1916 yıllarındaki sayısını, Müslüman nüfusun o ülke veya bölgedeki toplam nüfusa oranını, mezhebini, bölgede etkili tarikatları belirtti çalışmasında. O gün için ulaşılması hayli zor bu bilgileri toplayan Mübarek Galip, bununla da yetinmedi. Ülke ve bölgelerdeki nüfus artış hızı ve sağlanan verilerin güvenirliliği konusunda da yaptığı yorumlarla çağına göre oldukça ayrıntılı bilgi verdi.

O günlerde dünyadaki Müslüman nüfusu hakkında güvenilir ve derli toplu bir çalışma yoktu. Mübarek Galip de, kitaba yazdığı girişte bu eksikten söz etti. Çalışmasının nedeni buydu. Oysa kitabın yayınlandığı 1923 yılı başlarında, henüz Cumhuriyet ilan edilmemiş, hilafet kaldırılmamıştı.

Kitap işte bu günlerde TBMM'nin dünya Müslümanları üzerinde nüfuz kazanma çalışmalarının bir ürünü idi. Mübarek Galip hazırladığı eserde hiçbir siyasi görüş ve yaklaşım içine girmedi. Sadece yapmış olduğu istatistik hesapları ve nüfus projeksiyonuyla bazı bölgelerin yakın gelecekte tamamen müslümanlaşacağını ileri sürdü.

Ankara, Lozan'a giden süreçte elini kuvvetlendirmek istiyordu. İşte bu maksatla İngiliz ve Fransız işgalinde kalan eski Osmanlı topraklarındaki Müslümanlar üzerinde örtülü faaliyetlerde bulunuyordu. Bu açıdan dünyadaki Müslüman nüfusu dönemin Ankara'sını fazlasıyla ilgilendiriyordu. Kitap bu ilgiyi bilgi ile beslemek için hazırlanmıştı.

20. yüzyılın ilk çeyreğinde dünya üzerinde Türkiye, İran ve Afganistan dışında hiçbir Müslüman topluluk bağımsız değildi. Bağımsız Müslümanlar'ın nüfusu 30 milyonu zar zor bulurken, İngiliz ve Fransız egemenliğindeki topraklarda 300 - 310 milyon Müslüman yaşamakta idi. Mason olan Mübarek Galip, sadece efsanelerdeki üstadının adını Hiram Abas'a aktarmakla kalmadı. Yaptığı araştırmalarla da torununa mesleki bir ufuk açtı...

KÖLELİKTEN SADRAZAMLIĞA

"Hayatımı yazsam roman olur" sözünü haklı çıkaracak bir yaşamı vardı Sadrazam İbrahim Edhem Paşa'nın. Mübarek Galip Eldem'in dedesi, eski sadrazamlardan İbrahim Edhem Paşa, hayata Sakız'da Rum bir ailenin çocuğu olarak başladı. Sakız'da çıkan bir isyan sonrasında, küçük bir çocukken İstanbul'a köle olarak getirildi. Koca Hüsrev Paşa'nın (1765 - 1855) esir pazarından aldığı İbrahim Edhem, Avrupa'da madencilik üzerine eğitim gördü.

Hiç çocuğu olmayan Koca Hüsrev Paşa, İbrahim Edhem'i evladı gibi benimsemiş, eğitimi için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştı. İkbal basamaklarını hızla tırmanan İbrahim Edhem, 93 Harbi (1877 - 1878, Osmanlı - Rus Savaşı) öncesinde sadrazamlığa kadar yükselmişti. Ancak savaş taraftarlığı ve savaşın bozgunla neticelenmesi sadrazamlığının da sonu oldu. Ama hiçbir zaman tamamen gözden düşmedi ve yok sayılmadı.

Sultan Abdülmecid döneminde Yağlıkçılar Kâhyası Hacı Mustafa Ağa'nın kızı Fatma Hanım'la evlenen İbrahim Edhem Paşa'nın bu evlilikten dört çocuğu oldu; Osman Hamdi, Halil Edhem, İsmail Galip ve Mustafa. Osman Hamdi, Avrupa'da eğitim gördü. Ünlü Oryantalist ressam Gerome'dan ders aldı.

Türkiye'ye döndü ve İstanbul'daki Arkeoloji Müzesi'ni kurdu. Osmanlı topraklarındaki arkeolojik eserlerin günışığına çıkartılması için kazılar yaptı. Kardeşi Halil Edhem de ağabeyinin yolundan gitti. Osman Hamdi'nin ölümünün ardından da arkeoloji alanındaki çalışmalarını devam ettirdi ve müze müdürü oldu. İsmail Galip, devrinin en ünlü nümizmatı idi. Ailenin en az bilinen ferdi Mustafa ise İstanbul Gümrüğü'nde müdürlük yaptı.

Çabuk sinirlenmesi ve Rum asıllı olması yüzünden "Deli Corci" lâkabı ile tanınan İbrahim Edhem Paşa ailesinden İsmail Galip'in iki çocuğu vardı; Mübarek Galip ve Azize. Mübarek Galip'in ise beş çocuğu oldu. Roksan adını verdiği kızından ise ünlü istihbaratçı Hiram Abas dünyaya geldi.

İsmail Galip'in kızı Azize ise Dışişleri mensuplarından İsmail Hakkı Bey ile evlendi. Bu evlilikten Cumhuriyet tarihinin en ünlü mimarlarından Sedad Hakkı Eldem doğdu. Başına talih kuşu konan ailenin şansı Cumhuriyet yıllarında da devam etti. Azize'nin diğer çocuklarından Galibe de, eski başbakanlardan Fethi Okyar ile evlendi.

İbrahim Edhem Paşa ailesinin belki de en az bilinen ferdi Mustafa'nın da torunları hepimizin tanıdığı, aşinası olduğumuz isimler. Mustafa Bey'in Ali Sami ve Fethiye adında iki çocuğu vardı. Kızı Fethiye, Dahiliye Nazırlarından (İçişleri Bakanı) Reşit Bey ile evlendi. Bu evlilikten dört çocuk sahibi olan Fethiye Hanım, ünlü müzik adamı Cemal Reşit Rey'in de annesiydi. (bugün)



Haber Ara