Dolar

32,2564

Euro

34,6904

Altın

2.401,64

Bist

10.264,57

Esad'ın düşmesini hangi ülkeler istemiyor?

Washington, İsrail, Türkiye ve İran, Esad’ın işbaşında kalması için önemli nedenlere sahip. İsrail’e karşı Hizbullah saldırısı ya da Lübnan’ın kontrolünü eline geçirmesi karşısında bir güvenlik supabı olarak görülüyor.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-29 11:30:15

Esad'ın düşmesini hangi ülkeler istemiyor?


Zvi Bar’el* / TİMETURK

Suriye gösterilerini çevreleyen hengâmede bir ses birdenbire yok oldu. Hasan Nasrallah’ınki... Yozlaşmış liderlerine karşı “Arap halkının” ayaklanmasını teşvik eden ve onlara başarı dileyen, Hizbullah eylemcilerini tutuklama cüreti gösteren düşmanı Mübarek’in devrilmesi ve arkasından 1978’de İmam Musa el-Sadr’ın kaybolmasının esas şüphelisi Kaddafi’ye karşı protestolarla içinin yağı eriyen kişi şimdilerde sessiz. Alevler Beşir Esad’ın sarayını yalamaya başladığında da sessizliğini muhafaza ediyor. Lübnan’da siyasi bir devrim sahnelemeyi başaran Nasrallah, siyasi bir patronu olmadan ve belki de İran’a coğrafi bağlantısını yitirdiği için kendini tehlikede görüyor.

Paradoksal olarak Hizbullah’ın yüzleştiği tehdit aynı zamanda Esad’ın savunma kalkanı. Pazar günü Hillary Clinton, Birleşik Devletler’in Suriye’ye askeri olarak müdahil olmayacağını söylediğinde, uluslararası uzlaşı eksikliğinden dem vurdu. Fakat Washington, İsrail, Türkiye ve İran’ın, Esad’ın işbaşında kalması için önemli nedenleri var. Yakın senelerde Birleşik Devletler’e yakınlaşan Suriye başkanı, 6 yıllık fasılanın ardında Amerikan elçiliğinin Şam’a dönmesiyle ödülünü aldı. Esad, Hizbullah’ın İsrail’e karşı vahşi saldırısı ya da Lübnan’ı ele geçirmesine karşı bir emniyet supabı olarak görülüyor. Ahmedinecat’ın Lübnan’a ihtilaflı ziyaretinin ardından İran’la görüş ayrılıkları da biliniyor.

Esad’ın düşüşü İran’a, Suriye’nin duruşunu artık düşünme ihtiyacı duymadan Lübnan’a uzanan bir yok açabilir.

Taviz yanlısı bir rol üstlenen ve komşularıyla sıfır sorun politikasını benimseyen Türkiye’de aynı şekilde endişeli. Esad’ın düşüşü, Esad’la ilişkilerinden ötürü Türkiye’ye değersiz bir müttefik olarak görecek bilinmez bir rejimi beraberinde getirebilir ya da İran’ın Lübnan’daki etkisini genişletebilir. Türkiye Başbakanı ve Dışişleri Bakanı, geçen hafta boyunca Esad’dan reform talep eden çağrıları seslendirdi ancak Türkiye, gerçek değişim yerine reform öneren diğerlerinin başına neler geldiğinin farkında.

Tüm bu gelişmeler, gerçekçi bir senaryoda örgütün İran’la bağlarının zayıflayacağını değil güçleneceğini öngören ve Hizbullah’ın korkularını paylaşmayan Washington’u da endişelendiriyor. Bu nedenle, göstericilere bazı tavizler karşılığında ya da hatta “ölçülü” bir güçle bastırılmasıyla Esad’ın hâkimiyetinin sürmesine yeşil ışık yakmak istiyor. 

Bu arada Esad, Tunus’ta Bin Ali’nin, Mısır’da Mübarek’in ve Yemen’de Salih’in işe yaramayan formülünü deniyor. Yarından itibaren geçerli olacak şekilde kabinesini dağıtarak ve bazı makyaj reformlar sözü vererek zaman kazanmaya çalışıyor.

Baas Partisi’nin egemenliğini feshetmek ve 1963’ten beri uygulanan sıkıyönetim rejimini sona erdirmek, ülkenin ekonomik ve askeri kaynakları üzerinde onun ve ailesinin hâkimiyetinde çok az bir azalmaya neden olacak. Aynı zamanda, kendisine 11 yıl sağlayan babasının 1982’de uyguladığı korku rejimini tekrar canlandırmaya çalışıyor. Sivillere ateş edip öldürüyor, yüzlercesini tutukluyor ve Mısır’lı mevkidaşının aksine büyük ölçüde rejime sadakatiyle kazandığı menfaatleri kaybetme riski taşıyan orduya güveniyor.

*Haaretz gazetesi köşe yazarı.

Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.
 

Yorum / Analiz

Washington, İsrail, Türkiye ve İran, Esad’ın işbaşında kalması için önemli nedenlere sahip. İsrail’e karşı Hizbullah saldırısı ya da Lübnan’ın kontrolünü eline geçirmesi karşısında bir güvenlik supabı olarak görülüyor.

Bu Suriye rejim propagandasının tamamen zıttı. Rejim, dış güçleri (İsrail ve ABD) isyanı körüklemekle suçluyor. Rejimin yalanı, Esad'ın “direnişi desteklediği” için cezalandırıldığı şeklinde.

Gerçekte ise İsrail ve ABD, Suriye adındaki bu hapishanenin yönetiminde bu gardiyanı işbaşında tutmasının çıkarı var. ABD-İsrail’in isteyeceği son şey, erkin ve dinamiğin Suriye halkına bırakılmasıdır. Mısır Firavunu'nun devrildikten sonra ne olduğunu biliyorlar.

Hakikatte Esadlar, baba-oğul, İsrail’le iyi olmuşlardır. Golan’da barışı sürdürmüş, Lübnan’da Filistinlilerin bastırılmasına yardım etmiş ve Suriye’yi Dünya Bankası, IMF ile diğer sömürgesel neo-liberal ekonomiye açmışlardır.

 

Haber Ara