Dolar

32,4375

Euro

34,7411

Altın

2.439,70

Bist

9.915,62

Hayrettin Karaman: ABD, Rusya, AB ve İsrail Erdoğan'a karşı ittifak etti

Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman bugünkü köşe yazısında, ABD, Rusya, AB ve İsrail'in, Türkiye'nin güçlenmesini, büyümesini, lider ülke olarak İslam dünyasını bir şekilde birleştirmesini engellemek için ittifak ettiğini yazdı.

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-05-19 15:41:19

Hayrettin Karaman: ABD, Rusya, AB ve İsrail Erdoğan'a karşı ittifak etti

"Bu engellemenin en önemli parçası da misyonu ve vizyonu ile böyle bir davanın sahibi ve takipçisi olan Erdoğan'ı etkisiz hale getirmektir" ifadesini kullanan Karaman, "Apaçık gerçekler karşısında gözleri yumuk, kulakları sağır olanlar varsın istediklerini söylesinler, biz bize gelelim. Sykes-Picot'ın yeni versiyonunu engellemek için Türkiye'ye ve İslam ülkelerine düşen vazifeler var" diye yazdı.

Hayrettin Karaman'ın, "Bu ittifak niçin?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

ERDOĞAN'I ETKİSİZ HALE GETİRMEK

ABD, Rusya, AB ve İsrail Türkiye'nin güçlenmesini, büyümesini, lider ülke olarak İslam dünyasını bir şekilde birleştirmesini engellemek için ittifak etmiş bulunuyorlar. Bu engellemenin en önemli parçası da misyonu ve vizyonu ile böyle bir davanın sahibi ve takipçisi olan Erdoğan'ı etkisiz hale getirmektir.

Yukarıdakine benze bir cümle kurulduğunda bazı kalemler bundan rahatsız oluyorlar, “Bunlar komplo teorileri, bunlara sığınarak içimize kapanmayalım, bu iri devletlerle iyi geçinelim (yani dediklerini yapalım, istediklerini verelim)” diyorlar.

ÇIKARLARI VİCDANLARINI KÖRLEŞTİRMİŞ

Biz de diyoruz ki, 16 Mayıs 1916'da yapılan Sykes-Picot anlaşmasının bunu yapanlar tarafından daima gündemde tutulduğuna inanmak komplo teorisi midir? Bu anlaşma Osmanlı devletini parçalamadı mı, topraklarında küçük ve sözde devletler oluşturmadı mı? Çıkarları vicdanlarını körleştirmiş olan bu ülkeler oluşturdukları devletçikleri kapalı veya açık usullerle yönetmediler mi, bu devletlerin servetlerini gasp etmediler mi, aralarına nifak sokup savaştırmadılar mı, savaşan taraflarının tamamına silah satmadılar mı, başta petrol olmak üzere mallarını ucuza alıp kendi mamullerini pahalıya satmadılar mı, tekerine taş koymaya kalkışan düşünce veya siyaset adamlarını bir bir ortadan kaldırmadılar mı, petrolün –altın karşılığı olmayan uyduruk para- dolarla satışını dayatmadılar mı, içeri aldıklarına göre durumu ve şartları daha müsait olan Türkiye'yi yıllardır AB'nin kapısında bekletmiyorlar mı; mezheb, etnisite ve ideoloji farklılıklarını kullanarak, köpürterek, kaşıyarak ülkeyi karıştıranlar, iç avaş çıkarmak için gece gündüz uğraşanlar bunlar değil mi?

TÜRKİYE VE İSLAM ÜLKELERİNE DÜŞEN VAZİFELER

Bütün bunlar komplo teorisi mi?

Apaçık gerçekler karşısında gözleri yumuk, kulakları sağır olanlar varsın istediklerini söylesinler, biz bize gelelim.

Sykes-Picot'ın yeni versiyonunu engellemek için Türkiye'ye ve İslam ülkelerine düşen vazifeler var:

Batı'nın demokrasi, insan hakları, bu meyanda düşünce özgürlüğü, hukuk gibi kavramları ve kurumları kullanarak (istismar ederek) Türkiye'yi engelleme taktikleri karşısında uyanık olmak.

İslam ülkelerinde İslâmî demokrasiyi kurup işletmek için çaba göstermek.

İslam ülkeleri arası bir hakem heyeti (veya şûrâ) oluşturmak, ihtilafları burada çözmeye çalışmak ve çatışmayı ortak karar dışında kesin olarak gündemden kaldırmak.

Ortak karardan maksadım hakem ve şûrâ heyetinin haklıyı haksızdan ayırmasına, en uygun çözümü ortaya koymasına rağmen yanlışta ve haksızlıkta direnen yönetimlere karşı ortak hareket etmek ve en az zararla durumu normalleştirmeye çalışmaktır.

İslam dünyasını bütünleştirme çalışmasını yürütecek olan kuruluşun yönetimini -rekabet ve hasedi önlemek için- dönem başkanlıkları vasıtasıyla yapmak.

Çıkarları dinleri olan kalkınmış ülkelerin tamamını karşımıza almak akıl kârı olmadığından aralarındaki ideoloji, menfaat ve rekabet farklarını kullanarak bizim için zorunlu olanlarla zorunlu olduğu ölçüde siyasi, askeri, ekonomik ilişkiler kurmak.

Bugün İslam dünyasında -halkların katında- R.Tayyip Erdoğan'ın büyük itibarı olduğu, kendisine güvenildiği, yılların rüyasını gerçekleştireceği umulduğu, “Bu dünyada dinimiz, medeniyetimiz, ahlakımız ve davamızla biz de varız, dünya beşten büyüktür…” diyerek büyük ufkunu açıkladığı için düşmanın oyununa gelmeden onu korumak ve kutlu yolunda yürümesini sağlamak için yardımcı olmak, hatası ve yanlış olduğunda yıkıcı değil, yapıcı uyarı ve tenkitlerde bulunmak.

Dünya ve ülke şartlarını daima göz önünde bulundurmak, ayakların yere basmasına itina göstermek, hayal ile hakikati ayırmak, adımların sırasını asla şaşırmamak, bir ağaca dalıp ormanı unutmamak.

 

Haber Ara