Dolar

32,4375

Euro

34,7411

Altın

2.439,70

Bist

9.915,62

Erdoğan bir Hitler mi yoksa Roosevelt mi?

8 Yıl Önce Güncellendi

2016-10-10 12:27:09

Erdoğan bir Hitler mi yoksa Roosevelt mi?

Küresel diktatörlük, Recep Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığını kazandığı 1994 yılından beri, anti-Erdoğanizm olarak adlandırabileceğimiz bir saçmalığa tutunmuş durumda. 

Seküler üst akıl, bahsi geçen bu algı operasyonunu sadece Türkiye'de değil, Ortadoğu ve Avrupa ölçeğinde de gerçekleştirmeye çalışıyor on yıllardır. 

Avrupa'nın bir kısmında olduğu gibi; kimi Ortadoğu ülkelerinde de ektikleri Erdoğan karşıtlığı tohumlarının acı meyvelerini topluyorlar birkaç yıldır.

Erdoğan'dan bahsederken “dikta, otorite, baskı…” gibi üst akıl üretimi yapay kavramları kullanmaya çalışan siyasiler ülkemizde de oldukça fazla!

Sapla samanı, bilgiyle hurafeyi, saçmalıkla yalanı birbirine karıştırıp, Erdoğan ile Hitler arasında benzerlik kurma arayışlarına girmeleri, gülünç olmaktan öte mide bulandırıcı oluyor artık. 

Hala göremiyorlar mı içine düştükleri Türkiye karşıtlığı bataklığını? Hangi güçler, hangi küresel planlar onları kendi devletlerinin yanında durmaktan alıkoyuyor, bunu fark etmiyorlar mı artık? Esed'i, PYD'yi, Irak'ı, İran'ı, Putin'i savunacağız derken, kendi devletlerinin ilerlemesi önünde bir takoz gibi durduklarını görmüyorlar mı Allah aşkına? 

Görüldü ki, Erdoğan karşıtlığı paranoyası, ABD, Rusya, İran gibi ülkelerin Suriye'de, Irak'ta ve Ortadoğu'da rahatça at koşturmasını sağlayan, ama Türkiye'yi bu bölgeden uzak tutmayı hedefleyen çirkin bir oyalama taktiğinden başka da bir şey değildir. 

Aslında bu algı operasyonları Erdoğan'ı değil, Türkiye'yi devirmek ve bölmek için geliştirildi. Hala bu gerçeğin farkında değil misiniz?

Yaşar Okuyan, Yaşar Nuri Öztürk gibi ulusalcı muhalifler bile Erdoğan'ın Türkiye ve bölge için ne kadar önemli olduğunu anlamadılar mı? Onlar bile Türkiye'yi Erdoğan etrafında kenetlenmeye davet ederken, size ne oluyor böyle?

Gelelim, Erdoğan ve Hitler arasında benzerlik olduğunu telkin eden seküler üst aklın saçmalıklarına… Neymiş? Erdoğan'ın demokratik seçimlerle iş başına gelmesi Hitler olmasına engel değilmiş, Hitler de seçimle işbaşına gelmişmiş ve böyle diktatör olmuşmuş, falanmış, filanmış…

Yahu, Hitler 1933 yılında seçimle iş başına geldi ama o yıldan sonra Almanya bir daha seçim yüzü görmedi ki! Üstelik Hitler, 5 Mart 1933'te  partisinin (ilk ve son kez) tek başına iktidar olmasının ardından diğer bütün partileri kapatmış ve bütün muhalefeti de ortadan kaldırmıştır. 

Halbuki Erdoğan, 1994'te İstanbul Belediye Başkanlığıyla başladığı iktidar yolculuğuna hala daha devam etmektedir ama hiçbir siyasi parti kapatılmış değildir.

Siyasi partileri kapatmak bir yana, kendi partisi defalarca kapatılma tehlikesi yaşamış; her türlü siyasi hamlesi, sadece siyasi değil hukuki ve askeri cephelerden bile sürekli ciddi bir muhalefetle karşılaşıp engellenmek istenmiştir.  

Hitler dönemine benzetilebilecek katılıkta baskıcı, özgürlük karşıtı, otoriter, diktatöryal bir düzenden bahsedeceksek eğer, Erdoğan öncesi dönem, buna en güzel örnek olacaktır. 

Erdoğan, bırakın siyasi partilere baskı yapıp Hitler gibi onları kapatmayı, her girdiği seçimi ezici bir galibiyetle kazanarak, darbeci, baskıcı, ideolojik maziyi özleyen muhaliflerine demokrasinin, özgürlüğün ne olduğunu öğretmiştir her defasında. 

Erdoğan'ın Hitler'e benzediği iddiası, Roosevelt'in gerçekte Hitler olduğunu savunmak kadar akıl, mantık, izan ve gerçek dışıdır. Erdoğan benzetilecekse,1932-1945 yılları arasında ABD Başkanlığı yapan Franklin D. Roosevelt'e benzetilebilir ancak. 

Franklin D. Roosevelt, dünya ve ABD tarihinin gördüğü siyasi dehalardan birisidir. Katıldığı seçimlerde üst üste 4 kez seçilmeyi başaran Başkan Roosevelt'e ABD'de hiç kimse “diktatör” demez bugün. 

Roosevelt, 1928 yılında ABD'nin İstanbul'u sayılabilecek New York vilayetine vali olarak seçilerek başlamıştı iktidar yolculuğuna. Bu başlangıç, Recep Tayyip Erdoğan'ın 1994'te İstanbul Belediye Başkanı oluşunu hatırlatmıyor mu size de?

F. Roosevelt'in demokratik seçimler sonucunda defalarca seçilmiş olması, Amerikalılar için bir övünç kaynağıdır ve bu yüzden, bu dönemde ABD, demokrasinin beşiği olarak adlandırılmıştır. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan da, hapis vb. her türlü engellemeye rağmen, 3 kez üst üste seçilip Başbakan olmayı başaran tek liderdir Türkiye'de. Ardından, milletin oylarıyla Cumhurbaşkanlığı makamına da seçilen Erdoğan, bu gibi yönleriyle benzetilecekse ancak Franklin Roosevelt'e benzetilebilir. 

Çünkü o da Roosevelt gibi demokratik seçimlere önem vermektedir ve 15 Temmuz'da bir kez daha müşahede ettiğimiz gibi, millet dışında hiçbir güç tanımamaktadır. 

Erdoğan'ın, ABD başkanı Roosevelt gibi her girdiği seçimi kazanmasından rahatsız olanların uydurduğu diktatör ünvanı, her girdikleri seçimde yenilen ama yine de koltuklarını terk etmeyen siyasilere daha çok yakışmıyor mu sizce de?

Roosevelt, ABD'yi içinde bulunduğu büyük ekonomik buhrandan çıkarttığı gibi, Erdoğan da Türkiye'yi 2001 ekonomik krizinin olumsuz etkilerinden kurtarmayı başarmıştır.

Roosevelt 1933 yılında, kongreden savaş zamanlarında kullanılacak kadar geniş bir yürütme yetkisi istemiş ve bu yetkiyi alarak milli olağanüstü hal ilan etmiştir.  

Erdoğan da 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu yetkiyi alarak, 2023'ün güçlü ve adil Türkiye'sini doğuracak temelleri atmaya başlamıştır. Bu yetki Roosevelt'i ne kadar Hitler yaparsa, Erdoğan'ı da o kadar Hitler yapar yani!

Elbette Erdoğan ve Roosevelt arasında başka ilginç benzerlikler de mevcut. Mesela ABD'liler Roosevelt'i, isminin baş harfleri olan FDR kullanımıyla anmışlardır daha çok. Türk milleti de Recep Tayyip Erdoğan için, RTE kısaltmasını kullanmakta değil midir?

Roosevelt, 15 Şubat 1933'te Giuseppe Zangara adlı bir teröristin suikast girişimine maruz kalır. Bu suikast girişimi sırasında Chicago Belediye Başkanı Anton Cermak ağır yaralanır.  Cermak ölmeden önce Roosvelt'e “Senin yerine ben vurulduğum için sevinçliyim” der. 

Erdoğan da Roosevelt gibi pek çok suikast girişimine maruz kalmamış mıdır? 15 Temmuz'da gerçekleştirilen son küresel suikast girişiminde; o milleti, milleti de onun için ölümü göze almamış mıdır?

Roosevelt uzunca bir süre, 2. Dünya savaşına sokmamıştır ülkesini ama ABD'nin çıkarları zarar görmeye başlayınca, müttefik devletler yanında, diktatör Hitler'in yönettiği Almanya'ya karşı savaşmıştır. 

Erdoğan da başlangıçta komşularla sıfır sorun politikasını benimsemiş, hatta Ermenistan'la bile samimi görüşmelere imza atmıştır hatırlarsanız.

Suriye'de, Irak'ta yaşanan son gelişmeler karşısında ise Türkiye, Suriye ve Irak'taki terörist gruplarla savaşmak zorunda kalmış; böylece cephede büyük başarılar elde etmiştir. 

Roosevelt döneminde Hitler önemli bir diktatörken, Erdoğan döneminde de Esad, babadan kalma koltuğunu korumak için kendi halkını katleden, ulusunu sürgüne yollayan zalim bir diktatör olmuştur.  

Milyonlarca masumun kanına giren Esad'ı; ülkesini korumak zorunda olan bir masum gibi gösterip; Türkiye'yi ve Suriyeli mazlumları koruma derdinde olan Erdoğan'a diktatör diyenlerin iğrenç bir algı suikastı içinde oldukları açık değil midir?

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Esad diktatörünün zulmünden kaçan 3 milyon Suriyeliye ülkesinin kapılarını açmakla kalmamış; o mazlumları yerleştirecek bir tampon bölge oluşturmak için her türlü riski göze alarak Kuzey Suriye'ye girmiştir. 

Bu arada Roosevelt'in New Deal (Yeni Düzen) olarak andığı bir idealin peşinde koştuğu ve ülkesini dünyanın tek süper gücü yapmak için uğraştığı bilinen bir gerçektir. Erdoğan'ın 2023 hedefleri de Türkiye için böyle bir yeni düzeni hedeflemiyor mu?

Bütün ABD başkanlarının hedefi olan Amerikan Rüyası ideali, ABD vatandaşlarının da coşkuyla sahiplendiği bir idealdir bildiğimiz gibi.

ABD vatandaşları, ülkelerini yüceltmek ve küresel güç yapmak isteyen liderlerini diktatör, otoriter, faşist olarak nitelendirmemiş; aksine liderlerinin yanında yer alarak Amerikan Rüyasının peşinden koşmuşlardır. 

Erdoğan'ın ülkesini geliştirmek için attığı her adım, Türkiye'yi bölgesel güç yapmak için ortaya koyduğu her hamle, Türkiye'nin ve İslam dünyasının kalkınmasına dair kurduğu her ilerleme hayali ise, Erdoğan karşıtlığı hastalığına yakalananların akıl dışı tepkilerine maruz kalıyor sürekli. 

Size soruyorum o zaman:

“4 kez seçim kazanan Roosevelt'e Hitler diyen, sürekli Roosevelt'i eleştirip Hitler'i (Esad'ı) öven ve Roosevelt'in süper güç olma rüyasını dikta özlemi olarak algılayan insanların  yaşadığı bir ABD, bugün küresel bir güç olabilir miydi?”

Haber Ara