''Geldi mi, gelecek mi; yok gelmeyecek, gelirse ben de neyim”, vesaire gibi tartışmaların ayyuka çıktığı bir zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, “S-400'ler alınacak demiyorum, alınmıştır, diyorum” şeklindeki kesin ve kararlı açıklamasından sonra S-400'ler gelmeye başladı...
Hayırlı olsun. Allah, gücümüze güç katsın, ülkemizi korusun!
TÜRKİYE'NİN İSTİKLÂL VE İSTİKBAL MÜCADELESİ...
Türkiye'nin istiklâl ve istikbal mücadelesinde önemli bir adım olarak değerlendirilebilir bu.
Eğer bu tür silahları biz yapıyor olsaydık, bu cümleyi çok daha rahat bir şekilde kurabilirdik ve bu silahlar, Türkiye'nin istiklâl ve istikbal mücadelesinde çok önemli bir adımdır, kilometre taşıdır, derdik.
Silahların üretiminin bize ait olmaması, yine de bu silahların, bu güçlü savunma sisteminin önemini azaltmaz kesinlikle.
İnşallah bu tür savunma sistemlerimiz de olur, bunları da yaparız yakın bir gelecekte.
Çünkü Türkiye'nin son on yılda savunma sanayiinde devrim yaptığını görmek gerekiyor. Bunu daha önce çokça yazdığım için bu kadarla yetiniyorum burada.
S-400'lerin Türkiye'ye getiriliş zamanlamasının 15 Temmuz'un yıldönümüne denk getirilmesi Batılılara ve uydularına çok önemli bir mesaj!
Yerininse, 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin karargâhlarından biri olarak bilinen Akıncı Üssü olarak belirlenmesi de aynı şekilde herkese çok güçlü bir mesaj: Hem Batılılara, hem hâin uydularına hem de Ruslar'a!
Neden Ruslar'a da mesaj dedim, peki?
Şunun için: Ruslar, bölgeye, güneyimize yerleştiler. Ruslarla güvenliğimiz için bu tür stratejik anlaşmalar yapmak ve işbirliği projeleri geliştirmek zorundayız.
ABD ve AB ülkeleriyle kurduğumuz Türkiye'nin bağımsızlığını tehlikeye atan netameli, zorlu ilişkileri dengeleyebilmek için.
Fakat öte yandan Rusya'yla da her zaman dikkatli, ince eleyip sık dokuyan ilişkiler kurmaya özen göstermeli, Türkiye'yi bu kez Rusya'ya bağımlı kılacak adımlar atmamaya özen göstermeliyiz.
RUSYA, İSRAİL'DEN VE ABD'DEKİ YAHUDİ GÜCÜ'NDEN BAĞIMSIZ HAREKET EDEMEZ!
Rusya, bölgedeki varlığını olmasa bile varlığının -bir şekilde- meşruiyetini bize borçlu.
Bölgedeki varlığını kime borçlu Rusya, peki?
İsrail'e ve ABD'deki Yahudi gücüne!
Rusya, İsrail'den ve Yahudi gücünden bağımsız bir milim adım atmaz, atamaz.
Rusya'nın önünü açanlar, İsrail ve ABD'deki Yahudi gücü yani!
Bunu çok iyi bileceksiniz. Ve Rusya'yla kurduğumuz ilişkilerde İsrail ve Yahudi gücünün “gizli el”ini aslâ gözardı etmeyeceksiniz, diyorum ülkemizin yöneticilerine.
Paranoyakça gibi gelebilir ama buna mecburuz: Türkiye, küresel sisteme meydan okudu ilk kez “one minute”ten itibaren.
Türkiye'den ve Erdoğan'dan intikam almanın yollarını araştırıyorlar!
Bunun için Erdoğan'sız bir Türkiye ya da AK Parti'nin parçalandığı, dolayısıyla Türkiye'nin kolayca güdülebileceği belirsiz, iplerin kendilerinde olduğu bir Türkiye istiyorlar!
Bu süreçte, belli bir noktadan itibaren, küresel sistemin lordlarının direktifleriyle Türkiye, Rusya tarafından her an tuzağa düşürülebilir, diye düşünmek ve dikkatli hareket etmek zorundayız.
S-400'ler önemli ama burası da en az S-400'ler kadar önemli.
Türkiye, NATO'dan stratejik -hatta askerî- bir saldırıyla veya ABD ambargosuyla karşı kaşıya kalabilir mi?
Bu konuda Trump'ın söyledikleri bağlayıcı değil. Kongre'yi, Pentagon'u, Yahudi gücü'nü, dolayısıyla Amerikan derin devletini dikkatle izlemeye almak ve önlemlerimizi ona göre almak, her şeye hazırlıklı olmak gerekiyor.
Sözün özü: S-400'ler, ülkemize yönelik saldırıları püskürtebilmemiz açıcından caydırıcı bir işlev görecek. Ama bu durum, bizim bu kez Rusya'ya bağımlı hale gelmemize yol açmamalı. Aktif denge stratejisi dediğim stratejiyi 3 yıldır uyguluyor Türkiye. Aktif denge politikası ve çok seçenekli dış politika stratejisi, bizi şu ya da bu güce bağımlı olmaktan kurtaracaktır. Vesselâm.