Türkiye, Kürt meselesinde ne yapmalı?
Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu bugünkü yazısında Türkiye'nin Kürt meselesini kaleme aldı.

Oluşturma Tarihi: 2016-02-18 12:56:05

Güncelleme Tarihi: 2016-02-18 12:56:05

Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu bugünkü yazısında Türkiye'nin Kürt meselesine, değinerek,Çözüm sürecinde olduğu gibi sürecin “ulusal sınırlar” içinde yer almasını hatırlatan Bayramoğlu, "Türkiye'nin Kürt meselesi ulusal sınırları aşmış, uluslararası alana yayılmış ve uluslararası güçlere kapısını açmıştır. Bu durum Türkiye açısından Kürt meselesini bir dış dinamik konusuna ve büyük güç kavgasına çevirirken, Kürt hareketi için de ittifaklar ve fırsatlar çerçevesinde bir meşruiyet ve fiili egemenlik arayışına dönüştürmüştür" dedi.

Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu'nun bugünkü yazısı:

Türkiye, dış politik bir boyut kazanan, çözüm-siyaset hattından tümüyle çıkan, Kürt hareketinin silah tercihli stratejisi karşısında, genel olarak Kürt meselesinde ne yapmalı?

Sorulara yanıt aramak için çözüm süreci günleri geri dönmekte fayda var.

Çözüm süreci döneminin bugüne oranla iki önemli özelliği bulunuyordu.

İlki Türkiye'nin Kürt meselesinin hem tanımı ve alanı itibariyle, hem çözüm araçları ve hedefi açısından bu sürecin “ulusal sınırlar” içinde yer almasıydı. Irak ve Suriye Kürtleri ve Kürt hareketlerinden görece bağımsız, merkezi Güneydoğu ve Türkiye olan bir işleyiş söz konusuydu.
İkinci özellik ise “siyaset” kavramının özünde gizliydi. Çözüm fikri, Kürt meselesinin temelini egemenlik ya da egemenlik paydaşlığı hususunu demokratik bir dönüşüm projesi çerçevesinde ele alıyordu. Silah bırakma ve af gibi mekanizmalarla hem entegrasyon hem eklemlenmeyi bir arada varsayan bir nitelik taşıyordu. Sorunun hak ve özgürlük boyutu, alan kontrolü boyutunun önünde duruyordu.

Bugün gelinen nokta malum. Davutoğlu, retoriği ileri götürerek “PYD'nin Rusya'nın paralı askeri olduğunu” söylüyorsa, gerek devlet algısı gerek sorunun dinamikleri açısından manzaranın nereden nereye geldiği bellidir.

Bölge dinamikleri, devletin çözüm sürecini ağırdan alması, Kürt tahayyülü ve stratejisinde yaşanan değişikliklerle gelinen son noktanın iki temel özelliği şu:

1. Türkiye'nin Kürt meselesi ulusal sınırları aşmış, uluslararası alana yayılmış ve uluslararası güçlere kapısını açmıştır. Bu durum Türkiye açısından Kürt meselesini bir dış dinamik konusuna ve büyük güç kavgasına çevirirken, Kürt hareketi için de ittifaklar ve fırsatlar çerçevesinde bir meşruiyet ve fiili egemenlik arayışına dönüştürmüştür.

2. Kürt meselesi çerçevesinde “siyaset”, uzlaşma ve mutabakat esaslarına dayalı demokratik siyaseti ifade etmekten çıkmış, alan kontrolüne ve güç mücadelelerine endeksli bir çatışma siyasetine evrilmiştir.

Bu iki kritik değişikliğin somut sonuçları ortada:

PKK-PYD Rusya, İran gibi ülkelerle dirsek teması içinde ve türlü ittifaklarla Kuzey Suriye'de kantonları birleştirerek bir siyasi alan oluşumu politikası izliyor. Türkiye'nin Kürt bölgesini de bu oluşumun bir devamı olarak görüyor. Türkiye topraklarında yürüttükleri sokak savaşlarının anlamı bu. Kürt sorununun merkezini yeni koşullar, imkanlar ve ittifaklar çerçevesinde bir bakıma Türkiye'den Suriye'ye taşınmış bulunuyorlar.
Siyasi iktidar ise kendisi açısından bu girdabı dışarıdan set çekerek durdurmaya çalışıyor. Ancak bölge dinamikleri, Batı, Rusya ve İran'ın ulusal çıkarları dikkate alındığı takdirde bu konuda başarı son derece zor görünüyor. Bu durum, ayrıca Türkiye içinde sürekli kriz alanları ve çatışma bölgeleri varlığını ima ediyor. Kaldı ki, bu tür bir ilerleyişin yarın çok daha sıkışık durumlar üretebileceğini tahmin etmek hiç zor değil.

Buradan geri dönüş mümkün müdür?

Siyasi olarak her şeyi zorlamak mümkündür.

İlk yapılması gereken “Türkiye'nin Kürt meselesinin yeniden ulusal sınırlar içine çekilmesi”dir.

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ