Dolar

32,3374

Euro

34,8108

Altın

2.390,60

Bist

10.276,88

Salih Tuna: O salladığın parmağı kırarız

Salih Tuna, Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde yaşanan dünkü intihar saldırısını değerlendirdi...

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-07-21 06:20:08

Salih Tuna: O salladığın parmağı kırarız

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Salih Tuna, bugünkü "O salladığın parmağı kırarız" başlıklı yazısında Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde Kobani'ye gitmek üzere olan gruba yönelik gerçekleştirilen intihar saldırısını ele aldı. Büyük resmi gözden kaçırmayalım, Suruç katliamı, Batılı işgalcilerin Türkiye'ye parmak sallaması mesabesindedir, ifadesine yer veren Tuna, "Ayakta durmak, ayakta kalmak için Alevi - Sünni, Kürt- Türk birbirimizin sırtına yaslanmak zorundayız," dedi.

İşte Salih Tuna'nın o yazısından bir bölüm:

Suruç katliamında olağan şüpheli DEAŞ veya IŞİD denilen o taşeron örgüttür. Kaldı ki, örgüt adı değişse de durum değişmez.
Durum dediğim, (Kürt – Türk, Arap – Acem, Şii- Sünni) Müslümanı Müslümana kırdırmak; hedeflenen budur.

Kissinger'in 11 Eylül saldırılarının hemen ardından, “Bundan sonra çatışma Müslümanların arasında olmalıdır” şeklinde belirlediği hedef maalesef gerçekleşmektedir.

Oyun gayet nettir!

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov birkaç yıl öncesinden bu oyunu görmüş, şöyle demiştir: “Batı İslam dünyasını bölmeye çalışmamalı. Müslümanları birbirine kırdırmaktan vazgeçmeli…”

Vazgeçmediler, vazgeçmeyecekler!

Nihai amaçlarını da Doğu'nun yaşayan en büyük bilgesi Sezai Karakoç üstadımız, İran, Suriye, Türkiye çatışmasının tuzak olduğunu belirttiği 2011'deki konuşmasında şöyle dile getirmiştir: “Batı nihai işgali, son işgali yapmak peşindedir. Öyle bir işgal ki, bir daha İslam'ın dirilişi vaki olmasın, İslam haritadan silinsin. Hadise budur. Tehdit hatta tehditten de öte içinde yaşadığımız gerçek budur…”

Sezai Karakoç, Batı'nın bu işgalinin, Moğol ve Haçlı istilasından daha korkunç olacağını söylemişti.

Hülasa, işgalcilerimiz geri dönmüştür.

Türkiye işte bu işgale direnmektedir.

Büyük resmi gözden kaçırmayalım, Suruç katliamı, Batılı işgalcilerin Türkiye'ye parmak sallaması mesabesindedir.

Korkunç bir tehdittir.

Ya diz çökeceğiz; manda olacağız, işgalcilerimizin postallarını yalayacağız ya da boyun eğmeyip dimdik ayakta duracağız.

Şayet boyun eğmeyeceksek lagalugayla, amayla mamayla nefes tüketmemeliyiz.

Tek yürek olmak zorundayız.

Ayakta durmak, ayakta kalmak için Alevi - Sünni, Kürt- Türk birbirimizin sırtına yaslanmak zorundayız.

“Biz hep birlikte Türkiye'yiz” diye haykırdık mı bu iş tamamdır.

Çünkü bu tavır müstevlilere, “o salladığın parmağı kırarız” demektir.

Yazık ki yazık, HDP Eşbaşkanı Demirtaş Suruç katliamı ardından, 50 vatandaşımızın can verdiği 6 – 7 Ekim olaylarına neden olan o çağrısına benzer şekilde bir açıklama yapmıştır: “En önemli konu, artık halkımız kendi güvenliğini almak durumunda. Tüm il ve ilçe teşkilatlarımız kendi güvenlik tedbirlerini almalıdırlar…”

Halbuki daha geçen gün baskılara dayanamamış, “Buradan çağrı yapıyorum PKK kesinlikle Türkiye'ye karşı silah bırakmalıdır…” deyivermiş, haliyle hepimizi sevindirmişti.

Ne ki, çok geçmeden Kandil'den, Cemil Bayık'ın ağzından, Kürtlere silahlanma çağrısı yapıldı.

HDP Eşbaşkanı maalesef o çizgiye geldi. Hangi çizgiye bağlı çalıştığını da ortaya koymuş oldu.

KCK da (Suruç'ta gencecik kardeşlerimizin cesetleri daha soğumadan) “kuklacıların” sözcülüğüne soyunmuş gibi bir açıklama yaptı: “Bu gençlerin katili doğrudan AK Parti Hükümetidir. AKP'nin Kürt düşmanlığı ve Kürt düşmanlığı temelinde IŞİD'le kurduğu ilişkiler ve ittifak bu katliamı ortaya çıkarmıştır…”

Haber Ara