Vals Sörvey Uluslararası Gözetim Hizmetleri Genel Müdürü Baturalp Alkan, Türk denizlerinde özellikle SLAÇ (Sıvılaştırılmış Lityum Asit Çözeltisi) gibi hassas maddelerin taşımacılığı ve basımıyla ilgili çevre güvenliğini tehdit eden durumlara karşı mevcut cezaların yetersiz kaldığını belirtti. Cezaların uluslararası örneklerle kıyaslandığında Türkiye'deki uygulamaların caydırıcılık açısından eksik olduğunu ifade eden Alkan, denizlerde sürdürülebilirlik için çok yönlü bir strateji geliştirilmesi gerektiğine işaret etti.
Maddi cezalar, gemi gelirleriyle orantılı olmalı
Alkan, mevcut yaptırımların birçok durumda şirketleri durduracak güce sahip olmadığını belirtti. Özellikle SLAÇ gibi çevresel etkileri yüksek maddelerin taşınmasında uygulanan cezaların ciddi oranda artırılması gerektiğini vurgulayan Alkan, “Para cezaları uluslararası standartlarla uyumlu ya da bu seviyenin üzerinde olmalı. Bu sadece rakamsal bir artış değil, aynı zamanda ihlalin maliyetini katlanılamaz hâle getirme meselesidir” dedi. Ayrıca, cezaların şirketlerin yıllık cirosu ve kâr marjıyla orantılı olarak belirlenmesi gerektiğini ifade ederek, “Caydırıcılık, ancak ihlalin mali açıdan ağır sonuçlar doğurmasıyla sağlanabilir” görüşünü paylaştı.
Teknolojik altyapı ile anlık denetim mümkün
Deniz güvenliğinde anlık denetim ve veri takibinin önemine değinen Baturalp Alkan, teknolojik gelişmelerin denizcilik alanında da etkili bir denetim imkânı sunduğunu belirtti. IoT, GPS ve uzaktan izleme sistemleri sayesinde gemilerin faaliyetlerinin anlık olarak takip edilebildiğini vurgulayan Alkan, “Sadece belirli zamanlarda yapılan kontroller yerine sürekli izleme altyapısı kurulmalı. Böylece ihlaller anında fark edilebilir ve cezai süreçler hızla başlatılabilir” dedi.
Vals Sörvey Uluslararası Gözetim Hizmetleri olarak bu alandaki teknolojik yatırımlarına devam ettiklerini ifade eden Alkan, dijital denetim sistemlerinin Türkiye'de daha yaygın hale getirilmesi gerektiğini belirtti.
Rastgele ve sık denetimler ezbere sistemleri kırabilir
Baturalp Alkan, sadece dijital sistemlerin yeterli olmayacağını, rastgele ve sıklaştırılmış denetimlerin de devreye sokulması gerektiğini söyledi. “Ezber sistem, ancak rutin dışı denetimlerle bozulur” diyen Alkan, kamu otoritelerinin denetimlerini planlarken bu prensibi benimsemesinin, ihlallerin önüne geçilmesi açısından büyük katkı sağlayacağını belirtti.
Ayrıca her geçen gün Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı başta olmak üzere ilgili devlet kurumlarının bu yönde çalışmalar yürüttüğünü takip ettiğini belirten Alkan, özel sektör olarak bu sürecin bir parçası olmaya hazır olduklarını da ifade etti.
Yasal altyapının güçlendirilmesi öneriliyor
İhlallere karşı sadece para cezası değil, lisans iptali gibi ağır yaptırımların da uygulanması gerektiğini belirten Alkan, yasal altyapının bu yönde gözden geçirilmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. “Bazı gemiler, bayrak ülkelerinin yasal boşluklarını kullanarak kuralları ihlal edebiliyor. Türkiye olarak bu tarz bayraklı gemilere karşı daha sert yaptırımlar uygulanmalı” diyen Alkan, ciddi çevre ihlalleri durumunda lisansların süreli veya tamamen iptali gibi yaptırımların caydırıcılığı önemli ölçüde artıracağını vurguladı.
Sektör bilinci eğitimle inşa edilmeli
Çevre güvenliği konusunda uzun vadeli başarı için yalnızca yaptırımların değil, sektörün tüm paydaşlarında ortak bilinç oluşturmanın da gerektiğini savunan Baturalp Alkan, “Gemi sahipleri ve işletmecilerle birlikte, kaptan ve mürettebat da bu işin bir parçası. Bu nedenle düzenli olarak farkındalık seminerleri ve eğitimler yapılmalı” dedi.
Alkan, bu eğitimlerin yalnızca yapılmasının değil, aynı zamanda katılım oranlarının da izlenmesinin gerektiğini söyledi. Eğitime katılmayan ya da uygulamaya geçmeyen şirketlerin uyarılması ya da daha yakından izlenmesi gerektiğini belirtti.
Kamuoyuna açık ihlal duyuruları
Baturalp Alkan, cezaların yalnızca idari bir işlem olarak kalmaması gerektiğini, kamuoyuna açık şekilde duyurulmasının da caydırıcılık açısından kritik olduğunu söyledi. “Yapılan ihlallerin kamuoyuyla paylaşılması, sektördeki diğer oyunculara da net bir mesaj verir. Bu şeffaflık, sektörel disiplin açısından gereklidir” dedi.
Uluslararası denizcilik hukukuna tam uyum sağlanmalı
Türkiye'nin IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü) ve benzeri kuruluşların çevre ve güvenlik standartlarını daha yakından takip etmesi gerektiğini söyleyen Alkan, uluslararası normlara uyumun yalnızca yasal bir zorunluluk değil, aynı zamanda Mavi Vatan'ın korunmasında stratejik bir gereklilik olduğunu vurguladı.
Alkan, “Her milin kıymeti hissedilmeli. Mavi Vatan bilinci yalnızca söylemde kalmamalı, uygulamada da hissedilmeli” diyerek, deniz güvenliği politikasının ülke çapında sahiplenilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Sınır ötesi işbirlikleri kontrolü kolaylaştırabilir
Alkan, çevre ihlallerinin sınır tanımadığını belirterek, komşu ülkelerle sınır ötesi işbirliği yapılması gerektiğini dile getirdi. Özellikle Karadeniz, Ege Denizi ve Akdeniz gibi bölgelerde ortak denetim mekanizmalarının kurulmasının, başarıyı artıracağını ifade etti.
Bu ortak sistemlerin, sadece teknik bilgi paylaşımı değil, aynı zamanda operasyonel işbirliği düzeyinde de olması gerektiğini belirten Alkan, “Birlikte denetleme, birlikte raporlama ve gerektiğinde birlikte yaptırım uygulama” prensibinin benimsenmesini önerdi.
İhlal sonrası süreçlerin hızlandırılması gerekiyor
Caydırıcılığın en temel unsurlarından biri olarak cezaların zamanında uygulanması gerektiğini vurgulayan Alkan, ihlal tespiti sonrası cezai işlemlerin aylarca sürmesinin, bu yaptırımların anlamını yitirmesine neden olduğunu söyledi. “Ne kadar hızlı hareket edilirse, ihlalin algılanan ciddiyeti o kadar yüksek olur” ifadesini kullanan Alkan, sürecin hızlandırılması için hem yasal hem teknolojik altyapının geliştirilmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye'deki uygulamalar uluslararası standartların gerisinde
Baturalp Alkan, Türk denizlerinde uygulanan cezaların bazı alanlarda uluslararası uygulamaların gerisinde kaldığını kabul etti. Özellikle Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri gibi bölgelerde, benzer çevre ihlallerine karşı milyon dolarlık para cezalarının ve kalıcı lisans iptallerinin uygulandığını hatırlattı.
Asya ve Afrika gibi bazı bölgelerde cezaların daha esnek olabildiğini ancak büyük liman kentlerinde benzer sıkılıktaki yaptırımların devreye sokulduğunu belirten Alkan, Türkiye'nin bu noktada istikrar kazanması gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin pozisyonunu güçlendirmesi gerekiyor
Alkan, “Türkiye, jeopolitik konumu gereği önemli bir denizcilik koridorunda yer alıyor. Eğer bu avantajı kaybetmek istemiyorsak, denizlerdeki hukuki ve teknik düzenlemelerimizi dünya standardına çekmeliyiz” dedi. Bu doğrultuda, hem özel sektörün hem kamu kurumlarının birlikte hareket etmesi gerektiğini ifade etti.
Mavi Vatan'a sahip çıkmak ortak görevimiz
Açıklamasının sonunda denizcilik kültürünün önemine de değinen Baturalp Alkan, “Barbaros Hayrettin Paşa ‘Denizlere hâkim olan, dünyaya hâkim olur' derken bir vizyon ortaya koymuştur. Aynı şekilde, Mustafa Kemal Atatürk de ‘Denizcilik Türk'ün millî ülküsüdür' diyerek bu hedefi göstermiştir” ifadelerini kullandı.
Alkan, Vals Sörvey Uluslararası Gözetim Hizmetleri olarak yalnızca denetim ve izleme sistemlerine yatırım yapmakla kalmadıklarını, aynı zamanda Mavi Vatan bilincini gelecek nesillere aktarmak için çalışmalar yürüttüklerini söyledi. Türkiye'nin denizcilik sektöründe daha sağlıklı, daha güvenli ve çevreye duyarlı bir yapıya ulaşmasının ancak ortak bilinç ve kararlılıkla mümkün olabileceğini vurguladı.