Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İmamoğlu: Bizim yola çıkışımızın en büyük ödülü birinci turda seçimi kazanmaktır ve kazanacağız

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Edirne’de; “Farklı yollarda yürüyorsak, demokrasi diyorsak, gerçekten bugünün iktidara gitmesi gerekir diyorsak Türkiye'nin düştüğü sıkıntıların her birisinde hemfikirsek ortada bir gerçek var. Millet İttifakı… Ya burada birleşirsiniz ya da birleşmediğiniz takdirde o hesaplarınızın yanlış olduğunu öğrendiğinizde her şey geç olur. O bakımdan bu birliğin gücüne bu birlikteliğin gücüne elbette ki herkesi davet ediyoruz. Bu davet illa bu ittifakın resmi statüsünün içine eklenmekle de olmayabilir. Bunun şu anda başka örneklerini de yaşıyoruz. Farklı düşündüğünüz hatlarda ayrıştığınız ama hedef noktasında birleştiğiniz bir statüyle. Bizim yola çıkışımızın en büyük ödülü birinci turda seçimi kazanmaktır ve kazanacağız. Benim bütün bu sözlerim siyaset arenasınadır. Siyaset arenasında yol yürüyen insanlara dairdir. Elbette ki herkes üstüne düşeni alacaktır diye düşünüyorum” dedi.

2 Yıl Önce Güncellendi

2023-03-30 21:54:39

İmamoğlu: Bizim yola çıkışımızın en büyük ödülü birinci turda seçimi kazanmaktır ve kazanacağız

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Edirne'de; “Farklı yollarda yürüyorsak, demokrasi diyorsak, gerçekten bugünün iktidara gitmesi gerekir diyorsak Türkiye'nin düştüğü sıkıntıların her birisinde hemfikirsek ortada bir gerçek var. Millet İttifakı… Ya burada birleşirsiniz ya da birleşmediğiniz takdirde o hesaplarınızın yanlış olduğunu öğrendiğinizde her şey geç olur. O bakımdan bu birliğin gücüne bu birlikteliğin gücüne elbette ki herkesi davet ediyoruz. Bu davet illa bu ittifakın resmi statüsünün içine eklenmekle de olmayabilir. Bunun şu anda başka örneklerini de yaşıyoruz. Farklı düşündüğünüz hatlarda ayrıştığınız ama hedef noktasında birleştiğiniz bir statüyle. Bizim yola çıkışımızın en büyük ödülü birinci turda seçimi kazanmaktır ve kazanacağız. Benim bütün bu sözlerim siyaset arenasınadır. Siyaset arenasında yol yürüyen insanlara dairdir. Elbette ki herkes üstüne düşeni alacaktır diye düşünüyorum” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Edirne Belediyesi'nde düzenlenen programda konuştu. İmamoğlu, şunları söyledi:

“EDİRNE'Yİ AVRUPA'NIN EN SEÇKİN ŞEHİRLERİNDEN BİRİ YAPABİLİRİZ: Beni çok etkileyen bir şehirdeyim. Birkaç kez iş yaşamında gelmiştim ama yıllar önce ilk belediye başkanı seçildiğimde Beylikdüzü'nde ilk zamanlarıydı, ilk yazıydı. Burayı ziyarete geldiğimizde daha detaylı bir geziyi yaptığımızda o zaman başkanımızın ekipleriyle çok etkilenmiştim ve hani bu şehrin çok yol alabileceğini bunu birkaç kez de Recep Gürkan başkanımla paylaşmıştım. Bu duyguyla buradayım. En az demeyeceğim çünkü Recep Gürkan başkanın hayalleri daha fazladır onu geçmek istemem. Ama ona yakın ya da onun kadar Edirne'yle ilgili hayalleri olan ve o hayallerin Edirne Belediye Başkanımız ve siz Edirneli dostlarımızla var olacak yetkilerimizle bu güzel kente neler kazandırabileceğimizi şimdiden düşünüyorum. Edirne'yi Avrupa'nın, Türkiye'nin değil, Avrupa'nın en seçkin şehirlerinden biri yapabiliriz. Bu duyguyla buradayım, hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Çok kıymetli konuklarımız var. Belediye Başkanımız oldukça detaylı bir biçimde tarifledi. Ben de hem altılı masanın çok kıymetli il başkanlarını onun nezdindeki bütün partili yöneticilerinin ve belediye başkanlarımızı hepinizin huzurunda ben de sevgiyle saygı selamlıyorum. Burada aynı zamanda eşimle birlikte olmanın ve Recep Gürkan Beyefendi'yle eşinin bizi misafir etmesinin de bizim için ailece de çok özel bir anı olduğunu ifade etmek isterim.

BİR BAŞKASININ TARİFİYLE İSTANBUL'U KAZANAN TÜRKİYE'Yİ KAZANIR İSTANBUL'U KAYBEDEN TÜRKİYE'Yİ KAYBEDER: Tarihi bir dönemdeyiz. Tarihi bir dönemin fertleri olmak bazen şöyle gelebilir insanlara. Ya böyle bir dönemde mi. Hani siyaset yapılır. Bazı dostların diyor yahu ne şanssız adamsın. Yani İstanbul Belediye Başkanı oldun bir gün bile sana nefes aldırmadılar her gün sana saldırdılar. Baktığınızda dört yılın içirişinde bir buçuk yılı neredeyse pandemiyle geçti. Yani bu saldırıların yanında. Ardından gerçekten Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en tariflenmesi güç bir ekonomik krizini yaşadık ve hala yaşıyoruz. Yanı sıra birçok imkanların kanunun ötesinde elinizden alındığı bir süreçte görev yapıyorsunuz üstüne hepimizin içini yakan ve acıtan canlarımızı yitirdiğimiz acı depremin etkisi, baktığınızda böylesi bir dört yıl, bir de içinde Cumhuriyetimizin 100'üncü yılı var. Bu 100'üncü yılında Türkiye'mizin ne yazık ki elde ettiği birikimlerin dahi heba edildiği bir dönemden sonra tekrar rehabilite edilebilmesi gereken ve de ileriye dönük atılması gereken reform adımlarının olduğu bir dönemin ferdi olmak yani ne kadar şanssız insansın diye arkadaşlarımın tarifleri olduğunda hep şunu söyledim. Aslında şanssız insanlar değiliz. Ben kendimi çok tarihte sorumlu bir kimlik olarak görüyorum şanssız değil. Tam aksine bu mesuliyetini yerine getirmekle sorumlu ve tarihin bu önemli döneminde görevinin hakkını veren biri pozisyonda olduğumu düşünüyorum ve bu sorumlulukla işime sarılıyorum. Burada bulunan her dostumuz aslında benzeri bir sorumluluğa sahiptir. Onun için bu süreçte başarılı olmak zorundayız. Bakın başka bir şansımız yok. Kayıtsız şartsız doğruları yapmakla mükellefiz ve doğruları yapmamız halinde memleketimizin bambaşka bir döneme evrileceğini hissetmemiz şarttır ve bunun hiçbir detayı düşünülemez. Yani güncel yaşamda birtakım kişisel duygularımızı kişisel beklentilerimizi ön planda tuttuğumuz alışkanlıklarımızı tümden silip atıp başka bir ortak aklı, ortak düşünceyi ortak hedefleri hayatımızın merkezine koyup yol yürümek zorundayız. Böyle bir dönemde Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. İstanbul dünyanın en güzel kenti. Dünyanın hala başkenti diye tarifleyebileceğimiz bir şehir. İstanbul Türkiye'mizin göz bebeği, her şeyi yani bir başkasının tarifiyle İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır. Ya da İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder öyle bir şehir. İşte bize yüklenen sorumluluk böyle bir sorumluluk. Ben böyle bir kentte, böyle bir makamdayım. Onun için gecemizi gündüzümüze katarak çok çalışmak zorundayız. Doğruları ve başarılı olmak zorundayız. Bu duygularla Edirne'deyim.

MENZİLİMİZ TEK İSE YOLUMUZ TEK İSE BİZ YOLUMUZDAN KİMSE ÇEVİREMEZ: Bir siyasal süreç yaşadık, yaşıyoruz. Aslında 2017'den beri temelleri atılan bir ittifak sürecini deneyimliyoruz ve bu ittifak süreci geçmişte deneyimlediğimiz yaptığımız, konuştuğumuz detaylarıyla hâkim olduğumuz bir konu değil. Tam aksine sıfırdan inşa edilen bir sistemle ülkemizin geleceği adına ortaya konan bir mutabakat süreci. Bu zaruretten doğmuştur. Bu zaruret memleketin düştüğü durumdan ötürü doğmuştur. Demokrasi yoksulluğundan, adalet yoksulluğundan, vatandaşın ekonomik yoksulluğundan yaşam kalitesi yoksulluğundan her türlü sorunundan ötürü doğmuş bir zorunluluktur. İşte böyle bir dönemde mutabakat gerektiğini hisseden ve yola çıkan kendi hayatı boyunca kendisini devletine, milletine adamış bir insan olan ve böyle olmalı deyip bu süreci destekleyen, önderlik eden Kemal Kılıçdaroğlu'nun 13'cü Cumhurbaşkanı adayımız olmasının sebebinin altında yatan da tam da bu mutabakata vermiş olduğu emektir. İşte 2017 yılından bu yana ortaya koyulan bu emek ki hemen akabinde ona yoldaş olup nasıl bir kararlılıkla asla geri adım atmadan ters düşebilirsiniz, tartışabilirsiniz, konuşarak süreçlere bazen sert konuşarak, hiç önemi yok ama çözüm bularak bu yolculuğa yoldaş olan ve bu dönemin en önemli altılı masanın en önemli aktörlerinden, liderlerinden birisi olan Sayın Meral Akşener Hanımefendi'nin yoludur. Ve tabi ki sonrasında genişlemeliyiz birliğin gücünü arttırmalıyız diyerek Sayın Davutoğlu, Sayın Babacan Gültekin Bey, Temel Karamollaoğlu Bey bütün bu aktörlerle bir araya gelişin oluşturduğu muazzam bir birlikteliğin inşası sürecidir. Birçok konu dediğim gibi deneyimlenmemiştir şu an deneyimleniyor ve her aşamasında ülkemiz başka bir konunun muhatabı oluyor. Zorluklarımız olacak ama aşacağız. Problem çıkaranlar olacak ama problemleri çözeceğiz. Kötülük yapmak isteyenler olacak onlara engel olacağız. O bakımdan eğer menzilimiz tek ise yolumuz tek ise biz yolumuzdan kimse çeviremez çevirmemeli.

BİRİNCİ TURDA SEÇİMİ KAZANACAĞIZ: Farklı yollarda yürüyorsak yani gerçekten demokrasi diyorsak gerçekten bugünün iktidara gitmesi gerekir diyorsak Türkiye'nin düştüğü sıkıntıların her birisinde hemfikirsek ortada bir gerçek var. Millet İttifakı ya burada birleşirsiniz ya da birleşmediğiniz takdirde o hesaplarınızın yanlış olduğunu öğrendiğinizde her şey geç olur. O bakımdan bu birliğin gücüne bu birlikteliğin gücüne elbette ki herkesi davet ediyoruz. Bu davet illa bu ittifakın resmi statüsünün içine eklenmekle de olmayabilir. Bunun şu anda başka örneklerini de yaşıyoruz. Farklı düşündüğünüz hatlarda ayrıştığınız ama hedef noktasında birleştiğiniz bir statüyle. Süreci elbette desteklemenin modelini bulabilme kabiliyetine sahip olabilirsiniz. O bakımdan buradan söylüyorum ki kesinlikle Recep Gürkan Başkan'ımıza katılıyorum bizim yola çıkışımızın en büyük ödülü birinci turda seçimi kazanmaktır ve kazanacağız. Benim bütün bu sözlerim siyaset arenasınadır. Siyaset arenasında yol yürüyen insanlara dairdir. Elbette ki herkes üstüne düşeni alacaktır diye düşünüyorum.

İSTANBUL'DA BELEDİYE BAŞKANI OLMAK ALLAH'IN BİR LÜTFU: Bugün Edirne'de olmanın çok başka bir anlamı var. O da gerçekten benim hayranlıkla takip ettiğim, okuduğum hayatımın çocukluğundan itibaren hep başucunda duran insanlardan, liderlerden birisi olan Fatih Sultan Mehmet'in doğum günündeyiz. Niçin çocukluğundan dedim çünkü ben de bir fetih şehrinde doğdum. 1461'de Fatih Sultan Mehmet İstanbul'un fethinden tam sekiz yıl sonra Trabzon kentini fethetmiştir dolayısıyla fetih kelimesi Fatih Sultan Mehmet ismi Trabzon'da her doğan çocuğun zihninde olan ve tabiri caizse onunla büyüyen bir şehir durumundadır. İşte ben de bir Fetih şehrinin çocuğu olarak dünyaya geldim ve o simgenin, fetihin simgelerinden biri olan Ortahisar Mahallesi'nin içinde hayatı geçmiş bir çocukluk ve lise yaşlarım oldu. O bakımdan hep derim İstanbul'da belediye başkanı olmak Allah'ın bir lütfu. Bunun karşılığını verebilmek benim gerçekten hani sonsuz derecede kendisini, hayatını ortaya koyacak bir kararlılıkla yürüyor. Bunu belki en fazla eşim ve ailem biliyor ama öyle. Çünkü böylesi bir kente layık olmak lazım. Ama diyorum ki bir tılsımı var bu işin. Yani bir fetih kentinde doğmak Fatih Sultan Mehmet'in fethettiği o ve fethin isminin ya da merkezinin olduğu Ortahisar'da yaşamak ve hatta o mahallede Kanuni Sultan Süleyman'ın bile doğmuş olması ve böylesi bir yaşam beklentisiyle beraber İstanbul'a belediye başkanı olmak. Benim için elbette buna tesadüf diyebilirsiniz. Ama maneviyat yönüyle de benim başka duygularım var içinde. Onu ifade etmek isterim. O bakımdan Fatih Sultan Mehmet gibi bir entelektüel insanı devlet insanını az önce çok güzel bir hatırlatma yaptı başkanımız. Hoca kimliğiyle muazzam bir hatırlatma yaptı. Fatih Sultan Mehmet'in insanlarına, yöneticilerine hangi soruların sorulup, hangi soruların sorulmayacağı yönündeki tavsiyesiyle vatandaşlara davranış biçimine yaptığı tarif ne acıdır ki bugün hala tavsiye edilmesi gereken bir tarih konumunda kaç yüz yıl sonra o bakımdan onun için değerli topraklardayız ve Fatih Sultan Mehmet Han'ı yani Edirneli Mehmet'i unutmayan ve her anında yaşayan Edirne şehrine bu serhat şehrine yürekten teşekkür ediyorum. Fatih'in başkent yaptığı İstanbul'un belediye başkanı olarak iyi ki doğdun Fatih Sultan Mehmet diyerek. İşte bazen tarihi bile tersten okutuyorlar. Fatih Sultan Mehmet'in dünya insanı oluşu, Fatih Sultan Mehmet'in inançlara bakışı aslında laiklik kavramının o yüzyıldaki belki en öncü insanlarından birisinin olması. Yine Fatih Sultan Mehmet'in sanata düşkünlüğü, farklı kültürlere düşkünlüğü, bildiği diller ve kurduğu uluslararası diyaloglar açısından gerçekten dünyanın önemli liderlerinden birisi. Teşekkür ediyoruz. Bugün de burada Fatih Sultan Mehmet. Doğum gününde hem bu toplulukla hem de birazdan Edirneli dostlarımla, hemşerilerimizle bu güzel anı paylaşmanın keyfini çıkaracağım.

DEVLETİN GÜCÜNÜN KAYBOLDUĞU DEVLETİN GÜCÜNÜN VATANDAŞA HAD BİLDİRDİĞİ, BU DÖNEMİ ARTIK SONA ERDİRECEĞİZ: Az önce dedim ya Edirne'ye layık olmak da bizim artık sorumluluğumuz. Elbette ittifakın bildiğiniz üzere işte kararlı iki insanın yine istişareyle sürecin daha iyi olması ve daha güçlü bir şekilde yürütülmesi noktasında bana ve çok kıymetli dostum ve saygıdeğer Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Mansur Yavaş Beyefendi'ye ki onu da sizlere selamını ileteyim. Yardımcılığı kavramıyla bir noktasına katkı sunma konusunda iki yöneticinin görevlendirilme süreci kesinlikle amasız, fakatsız baktığımız bu süreçte seçimi kazanmak adına yapılacak her doğrunun altına imza atma kararlılığıyla elbette ki bu teklifi kabul ettik. Ve gecemizle gündüzümüzle inanın her atılan adıma katkı sunma gayretiyle yol yürüyoruz Mansur Yavaş başkanımızla birlikte. Bu istişareler önümüzdeki günlerde daha da büyüyecek, daha da güçlenecek. Tabi az önce dediğim gibi devleti bilen, vicdan sahibi, adaletli ve herkese saygıyla yaklaşan ülkemizdeki belki hak hukuk, adalet, yoksulluğu konusundaki ilk sinyali veren, ilk işaret fişeğini yakan saygıdeğer Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığı ile beraber ve diğer beş liderin, bizlerin ve mutlak, liyakatli diğer katılımcılarla beraber güçlü bir kadroyla ülkemizin bu restorasyon rehabilitasyon ve birçok konuda atılacak reformist adımlarla birlikte yol yürümesi konusunda kararlı bir iktidar Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığıyla beraber 15 Mayıs'ta başlayacak ve kesinlikle orada devlet aklı ve devlet ciddiyeti var olacak. Devletin gücünün kaybolduğu devletin gücünün vatandaşa had bildirdiği, vatandaşın yanında olduğu değil, vatandaşa haddini bildirdiği bu dönemi artık sona erdireceğiz. Her şeyi biz biliriz asla demeyeceğiz. Milletimize yüzü dönük ve milletiyle konuşan ortak aklın sesine kulak veren bir hükümet dönemi başlayacak işin ehline teslim edildiği ve bununla birlikte her zaman milletinle düşünen ve milletin ihtiyaçlarına çözüm bulan bir hükümet dönemi başlayacak ve siyaseti bir avuç insanın zenginleştiği ya da siyaseti ya da iktidarı bir siyasi partinin ya da bir kesimin iktidarına dönüştüğü değil, 86 milyon insanımızın iktidarı olduğu bu bir dönemi ülkemize ve milletimize yaşatacağız.

GERÇEKTEN ÜLKEYE BÜYÜK ZARAR VEREN BİR DÖNEMİ YAŞIYORUZ: Edirne'yle ilgili heyecanımı o günkü heyecanımı hatırlıyorum. Sonrasında ülkemizin birçok şehrine gittim ve gidiyorum, geçmişten de deneyimlerim var. Sizi en ucuna götüreyim. Mesela Kars ziyaretinde yine çok heyecan duyduğum şehirlerden birisidir. Tarihi geçmişiyle özellikle hemen sınırda bulunan Ani Harabelerini gördüğümde demiştim ki yani bir kent düşünün, böylesi bir kalıntının olduğu bir yer ve dünyada 1500-2000 yıl önce hatta iki bin yılı aşan tarihlerde o dönemin dünyanın en seçkin kentlerinden birinin kalıntılarının olduğu bütün inançların merkezlerinin var olduğu bir kentin varlığı var ama bundan ülkemizin bile doğru dürüst haberi yok. Aslında oranın Kars'ın turist kaynaması lazım. İnsanların orayı yani coşa coşa koşa koşa ziyaret etmesi lazım. Keza az önce söylediğim gibi Edirne ki Edirne'nin farklı kabiliyetleri de var. Avrupa'ya açılan kapısı. Tabi oranın da doğuya açılan kapı olduğunu unutmamak gerekir. Bunu şundan söylüyorum. Uçtan uçağa memleketin stratejik bir kalkınma modeliyle nasıl bir avantaja, nasıl güçlü bir topraklara sahip olduğunu işaret etmeye çalışıyorum ve gerçekten stratejik akılla değil bugün aklına geleni yapan ve çıkar üzerinden hesap yapan bugünü yarını düşünen sadece kısa vadeli adımlarla gerçekten ülkeye büyük zarar veren bir dönemi yaşıyoruz. Devletin planlama aklının tamamen lağvedildiği bir zaman dilimini bize yaşatıyorlar. Halbuki biz ülkemizin 2050 yılını, 2100 yılını konuşabilen bir toplum olmalıydık. Bunların hepsinden uzaklaştık. Artık bu akla dönüştüğünde ve yanına mutlak yaşam kalitesini az önce söylediğim gibi adaleti, özgürlüğü kattığınızda işte o zaman Edirne'den Kars'a, Hatay'dan Sinop'a memleketin her köşesi başka kabiliyetleriyle dünyada bambaşka isimler şeklinde anılacak kentler olur. Bunu başarabiliriz ve bu şehrin işte onun için kendi derinliğinde var olan zenginliklerin aslında bize ne kadar yetebileceğini görebiliyoruz. Ama biz ne yazık ki fakirleşen, yoksullaşan bir şehir konumuna düştük.

BU GÜZEL TOPRAKLAR HUKUKSUZLUKLARIN, HAKSIZLIKLARIN KONUŞULDUĞU BİR ÜLKE OLMAKTAN USANMIŞTIR: Bugün ilginç bir yolculuk oldu. Yolculuk esnasında aklıma gelen bir duyguyu daha hak hukuk adalet çerçevesinde sizlerle paylaşmak istedim. Düşünün ben umut için Trakya'ya geliyorum. Umudumu arttırmak yüzünün o umut dolu tebessümünü daha güçlü hale getirmek için tabiri caizse şehir dışındaki ilk adımımı, ilk günümü Trakya'dan başlatıyorum. Onun için Kırklareli'ne geldim onun için Edirne'deyim. Ama ülkemizin neredeyse son 25 yılında ne yazık ki yol üstünde içinden geçtiğim Silivri'ye baktığımızda Pınarhisar'a baktığımızda Edirne'ye baktığımızda siyaseti, tutukluluğu ve ne yazık ki yargı üzerinden özellikle siyaseti dizayn etme çabasının simgesi haline gelen mekanları, ilçeleri, toprakları görüyoruz. İşte hukukun ve demokrasinin güçlendiği bir ülkede Silivri gibi efendime söyleyeyim Pınarhisar gibi, Edirne gibi anıların değil özgürlüklerin konuşulduğu, Türkiye'nin Avrupa'ya açılan kapısı Edirne'nin başka kabiliyetlerinin konuşulduğu hani gençlerin hayallerini Edirne'nin ötesine taşıdığı değil evet onlara ücretsiz pasaport da vereceğiz, onlara hiçbir harç vesaire de almayacağız başka katkılar da sunacağız gençlerimize. Ama hayallerini Edirne'nin ötesine değil hayallerini Edirne'de güçlendirsinler, büyütsünler diye biz Trakya'nın anılmasını ve konuşulmasını istiyoruz. Çünkü bu güzel topraklar hukuksuzlukların, haksızlıkların konuşulduğu ve siyasetin kendi gücünü, kendi bekası için kullandığı bir ülke olmaktan usanmıştır. Buna son vereceğiz.

GENÇLERİN SİZE GÖSTERECEĞİ TEPKİDEN Mİ ÇEKİNİYORSUNUZ: Yolda gelirken başkanımla onu konuştum. Raporda görünce yaklaşık 39 bin sayısını ki 40 bini aşan rakamı ifade etti başkanımız ve 40 bini aşan gencimizin üniversite okuduğu bir şehir Edirne. Ya Allah aşkına bana biri tek bir maddelik geçerli olduğuna dair bir savunu sunsun. Ya bu üniversiteler niçin kapalı bilen var mı? Bana bir izah etsin. Üniversiteleri niçin kapattılar? Gençlerimizi niçin okuldan uzaklaştırdılar. Her konuda niçin ilk önce eğitimi cezalandırıyorlar? Bir şey olduğunda niçin ilk önce eğitimi sıkıntıya uğratıyorlar. Bu ülkede eğitimin bu kadar köhneleşmesi, üniversitelerin bu kadar baskı altında tutulması, özgürlüklerin en fazla olması gereken yaratıcılığın en güçlü olması gereken üniversiteler niçin kapatılır bu şekilde anlamış değilim. Ve ısrar ediyorlar bu kararlarında. YÖK'ün karar vermiş olmasına rağmen yani üniversiteler açılabilir demesine rağmen neyi bekliyorsunuz? Seçimi mi bekliyorsunuz? Gençlerin size göstereceği tepkiden mi çekiniyorsunuz? Bir ülke yöneticisi, partisi gencinden korkar mı? Daha ötesini söyleyeyim. Çocuklardan korkuyorlar. Korkunun ecele faydası yok. 2019 yılında seçimi kazandım ilk tur, güzel bir anımdır. Sabahın köründe İETT'ye bir toplantı koydum. Toplantıdan çıktım. İstiklal Caddesi'nde yürüyorum. Çok erken bir vakit. Böyle belli sayıda insan koşup fotoğraf çekiliyor. O ara bir beyefendi gördüm. Ama bir çocuk böyle montundan asılıyor yani fotoğraf çekilmek istiyor belli ki. İnanın yani çocuk altı yedi bilemediniz sekiz yaşlarında yaşını sormadım. Böyle ceketinden asılıyor da gelmek istemiyor. Dedim ki beyefendi gelin dedim hayırdır ya fotoğraf çekileceğiz dedi. Gelin çekilin dedim ve çocuk geldi. O beyefendi yine gelmedi. Makinasını çıkardı. Telefon telefonunu ve fotoğrafımızı çekti çocukla. Neyse öptüm çocuğu sarıldı bana. Bu çekinen baba geldi kulağıma eğildi. Dedi başkanım annesi ve babası olarak biz size oy vermeyecektik. Ama dedi bu çocuk kabine kadar bizimle girip bizim size oy verdiğimizden emin olmak istedi. Bize oy kullandırdı dedi. Bunu bana itiraf eden bir baba, onun için bir şey tavsiye edeyim buradan beni izliyordur. Her akşam izlediğini düşünüyorum. Ona bir şeyi tavsiye edeyim kork o çocuklardan cıvıl cıvıl çocukları geliyor bu ülkenin pırlanta gibi gençleri geliyor. O çocuklardan ve gençlerden kork. Üniversiteyi kapatsan da kor, kapatmasan da kork. Onlar size oy vermeyecek. Onlar özgür bir ülke istiyorlar. Onlar değişim istiyorlar. Onlar demokrasi istiyorlar.

ÜNİVERSİTELERİ AÇACAĞIZ DİYE AÇIKLAMA YAPMIŞ: YÖK Başkanı bunu bugün mü açıkladı? Çok kızınca Kırklareli'nden vallahi üniversiteleri açacağız diye açıklama yapmış. Ne derler giderayak aklı başına gelirmiş ya. Neyse bugün Kırklareli'nde bağırınca yüz yüze eğitim başladı. Teşekkür edelim yine de YÖK Başkanına, yüz yüze eğitim için, bu günleri niye yediler? Onu hala anlamış değilim. Konuşmamın içinde deprem sürecine değindim. Deprem nedir? Ve meseleye biz nasıl bakıyoruz kısaca anlatıp sözlerimi sonlandırmak istiyorum.

İSTANBUL'A DEPREMLE İLGİLİ ÇEVREYLE İLGİLİ HATA YAPTIRACAK HİÇBİR KONUYA DA EVET DİYEMEYİZ KANAL İSTANBUL GİBİ BİR İHANET PROJESİ GİBİ: Deprem bu toprağın toprakların gerçeği ve depremin insanları öldürmediğini, insanları yine o insanların yaptığı yapıların öldürdüğünü hepimiz biliyoruz o bakımdan sorumluyuz. Yani insanlarımız depremde on binlerce insanımız ölüyorsa sorumluyuz bütün yöneticiler olarak sorumluyuz ve sorumluluğu üzerine alıp doğruları yapmakla da mükellefiz. Bakınız ben 2019'da belediye başkanı seçildik. İkinci seçimden hemen sonra Temmuz'un birinde göreve başladık. Eylül ayında eylül ayında depremle ilgili bir çalıştay hazırlığı yaptık ve deprem çalıştayı oluşturduk ve biz hem İstanbul'a dair hem ülkemizin diğer kurum kuruluşlarına bir tavsiye sürecini hazırladık. Biz dedik ki kardeşim deprem meselesi bu şekilde olursa bugüne kadar yürüdüğü şekliyle olursa bu bitmez çözemeyiz bu sorunu. Yani bize yetmiş seksen sene lazım ne yapmamız lazım? Bir seferberliğe dönüşmesi lazım, el birliğiyle olması lazım ve İstanbul'un kendine has özel bir metoda ihtiyacı var hatta bir yasaya ihtiyacı var. O zaman çıkan sonuçtan bahsediyorum. Ben bunu bakanlığından, bakanına, onların yetkililerine kadar anlattık, anlattık defalarca anlattık. Çok makul bulunmasına rağmen tek bir adım atılmadı. Herkesin aynı masada düşünüp konuştuğu bir şekilde İstanbul'u hızlıca güçlendirebiliriz. İstanbul'la ilgili hızlıca kararlar alabiliriz. Ama İstanbul'a depremle ilgili çevreyle ilgili hata yaptıracak hiçbir konuya da evet diyemeyiz. Örneğin Kanal İstanbul gibi bir ihanet projesi gibi. O bakımdan işte bütün bu çerçeveyi ortaya koyar adımlar atarsanız bu sürecin çözümü hızlanır. Bakın biz İstanbul depremine sadece İstanbul olarak bakmıyoruz. Edirne'den Balıkesir'e Bilecik'ten Sakarya'ya ve Çanakkale'ye kadar, bir Marmara Bölgesi olarak bakıyoruz.

EKREM İMAMOĞLU'YLA NASIL YAN YANA GELSİNLER İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ'Nİ ONLARIN MALINI ELİNDEN ALDI: Bir afet anında ulaşım, erişim ya da yardımla ilgili acil kurtarmayla ilgili meselenin afet planına böyle bakıyoruz. Peki böyle bir çalışma var mı? Ne yazık ki var diyemiyorum. O kadar çok işimiz var ki memleketin birçok sorununa dair çözümüne ulaşmaya dair. Örneğin İstanbul büyük depremini yaşadığında, Allah geçinden versin. İnşallah dualarımız kabul olur ve inşallah hızlıca İstanbul'da daha ciddi adımları önümüzdeki dönem sayın Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığında yeni hükümetimizle hep birlikte atarız ve atacağız inşallah bunu başaracağız. İşte arama kurtarma ve bunun gibi lojistik unsurları Edirne'de var etmek gibi ya da başka işte Kırklareli'nden başka destekleri hazırlamak gibi. İşte İstanbul ve yakın çevresindeki silahlı kuvvetlerin bu sürece nasıl destek olması gerektiğinden denizin boğazların, Marmara Denizinin, Karadeniz'in nasıl kullanılması gerektiğine varıncaya kadar stratejik bir süreci çalıştık, çalışmaya devam ediyoruz. Sadece İstanbul Büyükşehir. Belediyesi sorumlu değil. AFAD'ın üstünde olan sorumlulukların dahi nasıl olması gerektiğine dönük çalışmalarımızın sonucuna gelmek üzereyiz. Biz on bir şehrimizi etkileyen depreme sadece deprem ve sonuçları üzerinden bakmıyoruz. Öncesinde ne yapılmadı? 20 yılı aşkın süre neler ihmal edildi, deprem günü neler yapılmadı? Deprem anında arama depremden hemen sonra arama kurtarmanın en önemli anında saatlerce neredeyse bir güne yakın mobil iletişimi kim duraksattı? Mobil iletişim niye çalışmadı? Enkaz altındaki insanlar yakınlarına niçin ulaşamadı? Bunların hepsi sorgulanacak. Bir başka yerde bir başka yerde bunlar bir daha yaşanmaması adına tedbirler alınacak bu kadar net. Onun için ya gelin bunlar hep beraber konuşalım. Bakın bu kadar depremin konuşulduğu yerde biz çok önemli dört beş toplantıyı yaptık İstanbul'da, Adana'da da yaptık beraberce. Birçok yere de katkı sunuyoruz ve gürül gürül çalışıyoruz. Devletimizin tek bir kurumundan bu konuda davet almadık. Gelin kardeşim, acil neleri konuşmalıyız? Buradan hangi dersleri çıkarttık? Demediler. Niçin biliyor musunuz? Seçim var. Ekrem İmamoğlu'yla nasıl yan yana gelsinler? İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Onların malını elinden aldı. Bir şehrin belediye başkanı olmak o şehrin sahibi olmak, bir devletin hükümeti olmak o devletin sahibi olmak.

BİZ DEVLETİN BU UĞRADIĞI EROZYONU DA DÜZELTECEĞİZ: Hani var ya o ben bilirim ben yaparım. İşte öyle yaparsan sana şurası kadar üçe dört bir tane temel atıyormuş gibi yaparlar. O manzarayı ülkeye seyrettirirler. Demirler de yani bari demirleri bağ teliyle bağla onu bile yapmamışlar. Demirler dokuz sekizlik oynadı vallahi. Şimdi bir başka manzara devletin en başındaki Cumhurbaşkanımız, yanında ortağı bir partinin genel başkanı, iki tane önemli bakan ben geçenlerde bir yerde daha söylüyorum, böyle bir temeli atıyor. Temeli atarken bir tane bloğun temeli bir blok yapacaklar sözüm ona insanlara konut yapacaklar. Bu vahim durum. Dedim ki ya biz en son böyle bir temele bakarak hayran hayran yani temelin dökülüşüne bakarak bakışımızı en son babamla Güngören'de 89 yılında attığımız temele öyle bakmıştık bir blok yapıyorduk. Yani Allah aşkına ya insanlarımız ölmüş milyonlarca insanımız bizden Hatay'a yakışan bir Hatay inşa etmemizi istiyor medeniyetler şehri ya da Kahramanmaraş'a yakışan Maraş inşa etmemizi, Adıyaman, Malatya bunları yapmamızı bekliyor, seçim propagandası diye yapılan kepazeliğe bak. Böyle şeyler seçime alet edilmez. Oturulur konuşulur düşünülür. İşte biz devletin bu uğradığı erozyonu da düzelteceğiz ve devleti gerçek sorumluluklarıyla, işleriyle uğraşacağı bir süreci başlatacağız.

MEMLEKETİN HER YERİNDE SANDIKLAR PATLAYACAK ALLAH'IN İZNİYLE: Ramazan ayı mübarek olsun. Ramazan ayında güzel insanların, kalbi güzel insanların, bu güzel arınma ayında duaları kabul olur. Allah'ım bu memleketimizi, bu cahillikten koru ya Rabbi ve bizim bu kadim topraklarda yüzlerce yıldır var olan idaremizi, devlet geleneğimizi dünyaya örnek yakın çevresine Balkanlardan Orta Doğu'ya, Kafkaslardan Orta Asya'ya kadar bütün ülkelere barış getirecek en iyi demokrasi örneklerini yaşatan bir ülke olmayı hepimize nasip eyle ya Allah'ım diyorum. Dua ediyorum. Ama dua etmek yetmez çok çalışacağız. Ben dedim ki bu sürecin en çalışkan neferi olacağım. Ya ben dün ne diyorsam şu anda da onu diyorum. Ben hala iktidar olmak için bu sürecin en çalışkan neferi ben olacağım. Kesinlikle 86 milyon insanın iktidarı unutmayın. Onun için işte diyorum ki evet en çalışkan neferi ben olacağım. Çok çalışacağız. 15 Mayıs'tan sonra da en çalışkan neferi ben hem İstanbul adına hem ülkemiz adına hem önümüzdeki dönem Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun hükümeti adına memleketin ve millet ittifakının hükümeti adına. Çok çalışalım ve başarılı olalım. Sandıkları patlatacağız dedi ya Recep Başkan, memleketin her yerinde sandıklar patlayacak Allah'ın izniyle ve ondan sonra seçim bittikten sonra kimin oy verip vermediğine bakmaksızın milletine hizmet eden bir hükümet devrede olacak. Hangi partinin belediye başkanı olduğuna bakmaksızın her belediyesine, yerel yönetimine hizmet eden bir dönemi başlatacağız. Şu partidense İller Bankası kredisi verilmesin, şu partiden ise verilsin demeyen bir dönem başlayacak. İnsanları ayırt etmeyen yöneticileri ayırt etmeyen bir dönem memlekette başlayacak. Onun için biz kendimizi daha iyi anlattıkça göreceksiniz bugünün iktidar partisine mensup bazı belediye başkanları bile kendi partisi gibi çalışıyormuş şeklinde yapacak ama kalbinden bizim kazanmamız için dua edecek. Öyle güzel bir kampanya yaşatalım öyle güler yüz, öyle iyi davranalım ki çünkü sizler bizim yol arkadaşlarımızsınız, öyle güzel şeyler konuşalım ki kışkırtan akla asla uymayalım. Güler yüzlü tebessümle memleketimizin geleceğini hissettirelim. Sandık güvenliğine şimdiden yoğun bir hazırlık yapalım. Ve memleketimizi on beş Mayıs sabahı gerçekten yani her şeyiyle bu güzel memleketi hissettiren bir sabaha uyandıralım. Kazanacağımızdan hiçbir kuşkum yok. Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti kurarken silah arkadaşlarıyla hepimizin atasıyla, dedesiyle, ninesiyle ne kadar büyük mücadeleler ve zorluklar yaşadığını düşünün. Bugün yaptıklarımızın aslında çok da zor olmadığını hissedin ve yola koyun. Yolumuz açık ve başarılarla dolu olsun. Her şey çok güzel olacak.”

Haber Ara