Al Jazeera'den Mahmut Bozarslan'ın haberine göre; Kürt siyaseti içinde yer alan kadınlar, IŞİD tarafından zorla alıkonan çoğu Ezidi tüm kadınları kurtarmak için harekete geçti ve 'Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Girişimi'ni kurdular. Amaçları, IŞİD'ı Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılatmak ve kadınları kurtarmak için mücadele etmek. Girişimin bünyesinde milletvekilleri, avukatlar ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri var. Girişimin amacı, IŞİD'in esir aldığı kadın ve çocukları kurtarmak.
Sadece Ezidiler, Süryaniler değil, IŞİD'in elindeki Türkmen, Hıristiyan, diğer dini ve etnik gruplardan kadınları da kurtarmak için çalışıyorlar.
IŞİD'in elinde en az 5 bin kişi var
Girişim üyeleri işe envanter çalışması yaparak başladı. “Örgütün elinde kaç kişi var?” sorusunun peşinden gidiyorlar.
Girişim üyeleri bu sorunun yanıtı bulmak için Türkiye'deki kamplarda kalanlarla tek tek görüştü. Al Jazeera Türk'ün sorularını yanıtlayan girişim üyesi avukat Reyhan Yalçındağ Baydemir, örgütün elinde 5 ile 7 bin kadın olduğunu tahmin ettiklerini söyledi.
“Amacımız, tam rakamı bulmak. 5 bin ile 7 bin arası olarak tahmin ediliyor. Hedefimiz, elde tutulan, kaçırılan kadın ve çocukların sayısına ulaşıp, nihai olarak bu kadın ve çocukların tamamı kurtulana kadar çalışmayı yürütmek. Görüşmelerimiz ve toplantılarımız bitti. Bire bir bütün öyküleri alıp, kaçırılan bütün kadınların isimleri, yaşları, eğitimleri, evli olup olmadıkları, çocuklarıyla kaçırılıp kaçırılmadıkları, vs. gibi bir tabloya ulaşmaya çalışıyoruz. Rojava ve Güney'deki (Irak Kürt Bölgesi) kamplara da gideceğiz. Avrupa'ya gidenlerle temas kurulacak. Tanıklarla görüşüp öykülerini alıp, DAİŞ'in ne zaman, hangi gün, saat kaçta köylerine gelmesinden tutarak yanlarına gelen kişilere kadar, böylesi bir envantere ulaşmaya çalışıyoruz.“
Hedef, IŞİD'i UCM'de yargılatmak
Girişimin uzun vadedeki hedefi, IŞİD üyeleri ve destekçilerini de Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin önüne çıkarmak.
Baydemir, IŞİD'in eylemlerinin soykırım olarak tanınması için çalışacaklarını söylüyor:
“Ezidi ya da Süryani halkını dünyanın diğer halklarından ayıran diğer özellik, azınlık olmaları ve korunmazlarsa, tedbir alınmazsa, yok olmakla yüz yüze olan halklar olmaları. Bu nedenle Ezidi ve Süryani halklarına karşı işlenen bu suçun soykırım suçu olarak tanınması için mücadele edeceğiz. Belki kısa zamanda sonuç elde edemeyebiliriz ama kesinlikle bunu soykırım olarak tanınmasını istiyoruz. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin baş savcısı siyah bir kadın, ayrımcılığı bilen bir kadın, ondan randevu isteyip elimizdeki çalışmaları uluslararası alana taşımaya hazırlanıyoruz."
Mahkemenin her düzeyde bu suça iştirak edenlerin yargılanması hedefine dikkat çeken Baydemir, "DAİŞ'i DAİŞ yapan devletleri ortaya çıkarma gibi bir sorumluluğu var mahkemenin." diyor.
'Kadınların tedavi edilmesi lazım'
Baydemir, çalışmalar kapsamında konuyu Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği'nin gündemine taşımaya çalışacaklarını da söylüyor. Baydemir'e göre, yaşadığı yerler IŞİD tarafından işgal edilen ya da bir süre örgütün elinden kaldıktan sonra kurtulan kadınların tedavi edilmesi gerekiyor. Girişim bu amaçla da bir merkez kuracak.
“Vahşet atlatıldıktan sonraki ilk 6 ayda tedavinin mutlaka başlatılması lazım. Post - travmatik stres bozukluğunu yaşayan kadın ve çocuklar tedavi edilmezse maalesef intiharlar başlayabilir. Geçtiğimiz günlerde buradaki kamplarda bir kadın intihar etti. Birkaç kampta 6 kadın intihar girişiminde bulundu. İnsanlar yanında ölmüş, bazılarını getirmiş, bazılarını getirememiş. Stabil bir merkez kurmayı amaçlıyoruz. Travmaya maruz kalmış kadınların tedavi edileceği bir merkez. Tekrardan ayakta durabilmeleri, güçlü bir hayat sürebilmeleri için çok ciddi zaman ve tedaviye ihtiyaç var. Son aylarda bazı kadınlar buraya getirildi, bazı tedavilari edildi ve ailelerinin yanına gönderildi. Hastaneye girişleri yapıldı, hastane kayıtları da bizim için delil olacak. Böyle bir çalışma yürüttük. Gelenlerin 200'ün üzerinde olduğunu tahmin ediyoruz.”
