Buna rağmen, toplumda bu davalara ilişkin doğru sanılan pek çok yanlış bilgi bulunmaktadır. Özellikle sosyal medya paylaşımları ve kulaktan dolma söylemler, tarafların hukuki sürece hatalı beklentilerle yaklaşmasına neden olmaktadır.
Uygulamada bu yanlış kabuller, davaların uzamasına ve telafisi güç hak kayıplarına yol açabilmektedir. Boşanma davalarında en sık karşılaşılan yanlış algılar şu şekilde özetlenebilir:
“Kadının Beyanı Esastır” Yanılgısı
Toplumda yaygın olarak kabul edilen inanışlardan biri, boşanma davalarında kadının beyanının tek başına yeterli olduğu düşüncesidir. Oysa Türk hukuk sisteminde esas olan, iddiaların ispat edilmesidir. Kadın ya da erkek fark etmeksizin, ileri sürülen vakıaların tanık beyanları, yazılı belgeler, mesaj kayıtları veya resmi raporlarla desteklenmesi gerekir. Salt beyana dayalı iddialar, kural olarak mahkeme tarafından hükme esas alınmaz.
“Ev Kimin Üzerineyse Onundur” İnancı
Bir diğer yaygın yanlış, evlilik içinde edinilen taşınmazın tapuda kimin adına kayıtlıysa ona ait olacağı düşüncesidir. Oysa 2002 yılından sonra yapılan evliliklerde geçerli olan edinilmiş mallara katılma rejimine göre, evlilik süresince edinilen mallar kural olarak paylaşıma tabidir. Tapunun tek bir eş adına kayıtlı olması, diğer eşin bu mal üzerinde hak iddia edemeyeceği anlamına gelmez.
“Mesajlaşma Tek Başına Aldatma Sayılır” Düşüncesi
Sosyal medya yazışmaları ve telefon mesajları, boşanma davalarında sıklıkla gündeme gelmektedir. Ancak her mesajlaşma hukuken aldatma olarak kabul edilmez. Yargı uygulamasında, mesajların içeriği, sürekliliği ve taraflar arasındaki ilişkinin niteliği birlikte değerlendirilir. Basit veya sınırlı yazışmalar, tek başına zina ya da ağır kusur sayılmamaktadır.
“Anlaşmalı Boşanma Her Zaman Sorunsuzdur” Algısı
Anlaşmalı boşanma davaları genellikle kısa sürede sonuçlanabilse de, bu durum her zaman sorunsuz bir süreç yaşanacağı anlamına gelmez. Özellikle nafaka, velayet ve kişisel ilişki düzenlemeleri protokolde açık ve net biçimde düzenlenmediğinde, taraflar ilerleyen yıllarda ciddi uyuşmazlıklarla karşılaşabilmektedir. Anlaşmalı boşanma protokolü, yalnızca boşanma iradesini değil, boşanmanın tüm hukuki sonuçlarını da kapsayan bağlayıcı bir metindir.
“Boşanma Avukatı Diye Bir Ayrım Yoktur” Yanılgısı
Toplumda özellikle büyük şehirlerde dava yoğunluğunun artmasına bağlı olarak, “boşanma avukatı” kavramının hukuken ayrı bir meslek dalı olduğu yönünde bir algı oluştuğu görülmektedir. Halk arasında sıkça kullanılan
boşanma avukatı Ankara
gibi ifadeler, bu algının bir sonucu olmakla birlikte; Toplumda özellikle büyük şehirlerde boşanma davalarının yoğunluğu nedeniyle, “boşanma avukatı” kavramının hukuken ayrı bir meslek dalı olduğu yönünde bir algı oluştuğu görülmektedir. Oysa Avukatlık Kanunu'nda avukatlar arasında dava türlerine göre bir ayrım bulunmamaktadır.
Boşanma davalarına ilişkin yanlış kabuller, çoğu zaman tarafların hukuki süreci hatalı değerlendirmesine neden olmaktadır. Özellikle büyük şehirlerde dava sayısının fazlalığı, “boşanma avukatı” kavramının hukuken ayrı bir uzmanlık alanı olduğu yönünde bir algı yaratmaktadır. Oysa Avukatlık Kanunu'nda avukatlar arasında dava türlerine göre bir ayrım bulunmamaktadır. Halk arasında kullanılan boşanma avukatı Ankara gibi ifadeler, hukuki bir unvanı değil; büyük şehirlerde aile hukuku alanında yoğun şekilde boşanma davalarıyla ilgilenen avukatlara yönelik fiilî bir tanımlamayı ifade etmektedir. Bu nedenle boşanma sürecine ilişkin kavramların hukuki karşılığının doğru anlaşılması, sürecin sağlıklı değerlendirilmesi açısından önem taşımaktadır.
Reklamdır.
Yorum Yap