Dolar

34,8896

Euro

36,6457

Altın

3.046,15

Bist

10.058,47

'Terör olaylarıyla hükümeti aciz göstermek istiyorlar'

Betül Soysal Bozdoğan’ın sunuculuğunu yaptığı, TRT Haber ekranlarında yayınlanan Konuk Odası programı’nın konuğu Prof. Dr. Psikiyatrist-Köşe Yazarı Medaim Yanık oldu. Çağlayan Adliye Sarayında Savcı Mehmet Selim Kirazın katledilmesi ve hemen ardından İstanbul Emniyetine yapılan saldırısının birbirleriyle olan muhtemel ilişkisini değerlendiren Prof. Dr. Yanık, bu tür terör olaylarının, topluma verdiği mesajlara dair önemli açıklamalarda bulundu.

11 Yıl Önce Güncellendi

2015-04-05 14:54:33

'Terör olaylarıyla hükümeti aciz göstermek istiyorlar'

Terör olaylarının gerekçesinin, sosyal mühendislik yapmak olduğunu vurgulayan Yanık, amacın; hükümetin ülkeyi yönetemediğini halkın zihnine kazıyarak, arkasından gelecek bir kaos ortamını, halka göstermeye çalışmak olduğunu fakat düşündükleri planın tam tersi şekilde işlediğini belirtti. Terör olaylarının, semboller üzerinde çalışılarak planlanan girişimler olduğunu söyleyen Yanık, bu tür terör olaylarının çoklu hedefler belirlediğini ve bu saldırıların seçimlere yönelik kaos planı olduğunu ifade etti.

Yapılan terör eylemlerinin direkt olarak Çözüm Süreci için planlanmadığını söyleyen Yanık, Çözüm Süreçlerinde, süreci bozmak isteyen dış faktörlerin, terör örgütlerini harekete geçirerek, süreci etkileyecek eylemler yaptıklarını, DHKP-C örgütünün de bu yapıya uygun olduğunu sözlerine ekledi.

Terör olaylarının, topluma verdiği mesajlar hakkında Betül Soysal Bozdoğan’ın sorularını yanıtlayan Yanık, bu olayın sonucu olarak; gezi parkı hareketinin, meşruiyetini kaybettiğini ve toplumsal bilinç yönünden bakıldığı zaman, gezi parkı çevresindeki insanların bu olayla beraber algılanabileceğini vurguladı. Bu olayın ölüm ve terör ile ilişkilendirilmesine bağlı olarak, gezi parkı ruhunun tamamen kaybedildiğini ifade eden Yanık, Muhalefetin de bu tür olaylar karşısında duyarlı olması gerektiğini ifade etti. Yanık, muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’nun, halkı sosyal medya üzerinden galeyana getirmesini siyasal bir yanlışlık olarak nitelendirdi.

Seçimlerle ilgili olarak değerlendirmede bulunan Yanık, toplumsal huzurun sağlandığı bir ülkede, bu tür terör olaylarıyla halkın toplumsal bilincinin olumsuz yönde etkilenmeyeceğini belirtti.

''TERÖR OLAYLARIYLA HÜKUMETİ ACİZ GÖSTERMEK İSTİYORLAR''

Betül Soysal Bozdoğan (BSB)
: Olaylar çok üst üste geldi ve hepimizin sorduğu soru şu; olaylar neye hizmet ediyor? Bu sorunun cevabını arıyoruz toplum olarak. Üç tez öne çıkıyor. Öncelikle öne çıkan ilk tezimizi sorayım; “Bu olaylar seçime kadar sürecek, zaten beklenen bir şeydi. Amaç ülkeyi istikrarsızlaştırmak, halkın güven duygusunu zedelemek” diyenler var. Nasıl yorumluyorsunuz?

Medaim Yanık (M.Y): Bu tutarlı bir tez aslında. Terör olaylarının bir numaralı gerekçesi; bir sosyal mühendislik yapmaktır. Sonuçta bu türden terör olaylarıyla öldürdüğünüz insan sayısı, toplamında bir kişidir, iki kişidir, üç kişidir. Ama burada bir tek insanı öldürmek değil, öyle bir şey yapıyorsunuz ki bu toplumda infial oluşturuyor. Devletin veya hükümetin şuanda var olan ülkeyi yürütemediğini, götüremediğini arkasından bir kaos geleceğini zihinlere kazımak istiyorlar. Terör olayı, tek tek insan öldürme meselesi değildir. Terör örgütleri bu olayı, devleti, hükümeti yönlendirmek istedikleri için bu olayı yaparlar.

''TERÖR OLAYLARI, SEMBOLLER ÜZERİNDEN PLANLARINIR VE PROPOGANDA YAPMAK AMAÇLANIR''

BSB: Ben şunu anlıyorum, hem devlete mesaj gidiyor hem halka, şöyle diyorlar mesela: ‘eğer savcı öldürülmek isteniyorsa, dışarıda da pusu kurulabilirdi, neden adliyede yapıldı bu olay? Devlete mesaj veriyor, senin evinde, senin adamını öldürürüm diyor’ diye yorumlayanlar da var.

M.Y.: Terör olaylarını, sıradan cinayetlerden ayıran en önemli özellik; semboller üzerinden yürümesidir. O yüzden, seçilen hedef, kimin öldürüleceği, nasıl öldürüleceği, sıradan bir öldürme de olmaz diyelim ki bu rehin alma süreci, 5-6 saat ülkenin gündemini belirleme, propagandasını yapmak, eylemi yapacak kişiler o yüzden oturup semboller üzerine çalışırlar.

ULUSLAR ARASI GÜÇLER AYNI ANDA BİRDEN FAZLA ÖRGÜTÜ YÖNLENDİREBİLİRLER

BSB: İkinci tez de şöyle; bu olaylar Çözüm Süreciyle alakalı, Çözüm Süreci nihayete erene kadar devam edecek. PKK ile uzlaşıyorsunuz ama diğer taraftan uyuyan başka terör örgütleri canlandırılmaya çalışılıyor. Bir şekilde ülke terör ile meşgul ediliyor yorumları var mesela, bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?

M.Y.: Çözüm Süreçlerinde yine toplumu infiale sebep olacak eylemlerin yapıldığı bilinen bir şey. Çözüm Süreci içerisinde, süreçleri bozmak isteyen dış faktörler, direkt veya vekâleten başka taşeron örgütleri harekete geçirerek, sürece etki edecek eylemleri yapıyorlar. Yine vekâleten savaş verenler, mücadele edenler, uluslar arası güçler bir toplumla ilgili, kendi istedikleri yönde bir hareketlenme yapmak istiyorlarsa, genellikle tek bir örgütü değil, birden fazla örgütü ele geçirmek, yönlendirmek istiyorlar. DHKP-C böyle bir yapıya uygun bir örgüt zaten. Uluslar arası güçlerle, Orta doğuyla, Suriye ile ilişkisi olduğu bilinen uluslar arası güçlerle iş birliği yapma anlayışı olan bir örgüt. Ama bu eylem direkt olarak, Çözüm Süreci için spesifik hedeflenmiş bir eylem değil.

BU OLAYIN BÜTÜN ALEVİLERİ TEMSİL EDEN BOYUTU YOK

BSB: Üçüncü tez şu; Ortadoğuda var olan o mezhepsel ayrımcılığa hizmet eden olaylardır bunlar. Nasıl yorumluyorsunuz? Böyle bir zemini de olabilir mi?


M.Y.: Türkiye’de birbirleriyle mücadelede olan, kendi içinde ayrışmaları olan toplumsal kesimler var. Diyelim ki; Kürtler. Kürtler, tek bir grup değil. Daha dindar olanları var, daha seküler olanı var, PKK, HDP yönünde hareketten, AK Parti yönünde hareket edenine kadar pek çok toplumsal kesim var. Aleviler de, kalıcı, köklü toplumsal kesimlerden bir tanesidir. Ve toplumda sorunları olan toplumsal kesimlerden bir tanesidir. Aleviler de kendi içlerinde farklı, bir grup daha radikal olup diğer grup, toplum içerisinde yerli, daha barışçı, makul çözümler bulmak isteyen bir durumu var. Bu olayın Alevi kimliğiyle ilgili bir durumu var ama bütün Alevileri temsil eden bir boyutu yok. Aynı Kürt meselesindeki gibi, bütün Kürtler PKK yönünde hareketlenmiyor. Bu eylemde DHKP-C, Alevi kimliği ile ilişkili ama tamamen Aleviliği temsil eden bir şey değil. Alevilerin esas önemli toplumsal kesimi böyle terör olaylarıyla ilişkili değil ve aksine böyle olaylara karşı tavır alan, daha barışçıl çözüm arayan kesim. Ama her kesim içerisinde olduğu gibi Alevi kesim içinde de daha radikal olan, bu talepleri için de gerektiğinde uluslar arası güçlerle iş birliğinden kaçınmayacak örgüt veya kesimler de var.

GERÇEKLEŞTİRİLEN TERÖR OLAYLARI, SEÇİMİ ETKİLEMEYE YÖNELİK OPERASYONLARDIR

BSB: Bu olaylar yaşandı ve siz bir akademisyen olarak da toplum psikolojisini iyi okuyabilen, gözlemleyebilen birisiniz. Şunu soracağım; siyasi partiler pozisyonlarını belirlediler, söylemlerini ifade ettiler. Peki, seçim öncesinde bir hareketlilik gözlemliyor musunuz? Halk nasıl değerlendiriyor? Oy verme eylemlerini nasıl etkileyebilir?

M.Y.: Birinci tezi esas alırsak, bu olaya bence en yakın tez budur. Bu türden terör olayları, çoklu hedefler belirlerler. En güçlü zamanlaması açısından da baktığımızda, bu olaya seçimi etkilemeye yönelik bir olaydır. Bunun arkası gerçekten bir düzeyde gelebilir. Bunu planlayan kafalar neyi planladılar? Çağlayan’da savcının şehit edilmesi olayı arkasından emniyet saldırısını beraber okursak eğer, bu mühendislik. Şöyle bir şey yapacağız, bu iki olayla beraber, Türkiye’yi, kamuoyunu etkileyecek, esir alacak bir süreç olacağız ve devleti bu olaylar karşısında aciz bırakacağız. Bu da, özellikle bazı toplumsal kesimlerin, diyelim ki AK Parti’nin, Türkiye’yi yönetemiyor algısına sahip olup, seçimi etkileyecek bir şey. Planlarını bu şekilde yapıyorlar ama bu tür örgütlerin bence hesap yapma kapasitesi son derece düşük. Böyle bir hesap yaptılar ama bu çok basit bir hesap. Türkiye’de toplum mühendisliğine çok aktör soyunur ama bunların bir toplum mühendisliği yapabilecek kapasiteleri veya imkânları yok. Çünkü bu örgüt, güvenlik açıklarından yararlanıp, savcıyı öldürme becerisi gösterebiliyor veya emniyete bir kişiyi feda ederek, bir militanıyla saldırabiliyor. Ama Türkiye kamuoyunu kendi istedikleri yönde, yönlendirebilecek bir kapasiteye sahip değiller. Sonuçları itibariyle bakarsak aslında murat ettikleri şeyin tam tersi oldu. Bu olayların sonucu nedir? Gezi Parkı olayları etrafında oluşan ve sonrasında gelişen bir toplumsal grup vardı

BU OLAYLARLA, GEZİ PARKINA DESTEK VEREN İNSANLAR İLİŞKİLENDİRİLEBİLİR

BSB: Gezi hareketinin devamıdır diye yorum yapan çok fazla kanaat önderi var.


M.Y.: Böyle algılanacak bu çok net. Az çok haberle, siyasetle ilgilenen kişi bile bunu ilişkileriyle beraber okur. Kimse, gezi parkındaki herkes böyle bir saldırıyı istedi demez. Ama bu saldırıyı yapanlar gezi parkı olaylarında neredeydi? Gezi parkındaydı. Kimlerle beraberdi? Kimler sahip çıkıyor böyle bir şeye? O tarafta yer alıyor, gezi parkı çevresi. Olay hep, beraber olduğu kişilerle algılanır. Bu, gezi parkına gitmiş herkes bu eylemi destekliyor anlamına gelmez. Ama algı, bu olayla gezi parkI çevresindeki insanların beraber algılanmasına sebep olur.

GEZİ PARKI, MEŞRUİYETİNİ KAYBEDİP, DAĞILMIŞTIR

BSB: Değerlendirme yaparken, ilişkiler bazında değerlendiriyor konuyu öyle değil mi?

M.Y.: Resimde beraber okunur. Bunun çok fena bir maliyeti olur. Birincisi, gezi parkı hareketi, meşruiyetini kaybetmiş oldu. Zaten şiddete başvurmasından dolayı, meşruiyet problemleri vardı. Bu olayla birlikte öldürme ve terör meselesi de yapışmış oldu buraya. O bir koalisyondu içinde farklı toplumsal kesimler vardı. Siz orayı bu kadar terör ve öldürmeyle ilişkili hale getirirseniz, o koalisyondaki birçok insan oradan dağılır. O koalisyonu sahiplenme düzeyi azalır. Bu da dağılmasına sebep olur.

BSB: Bazı yazarlar da sizin bu yorumunuza paralel durumlar ifade ettiler. Dedikler ki: ‘bu öldürmeyle birlikte, bu terör eylemiyle birlikte gezi ruhu da ölmüştür.’ Bu yorumlar da geldi.

M.Y.: Algılar üst üste birikiyor.

CHP MARJİNALİZE BİR KONUMA DOĞRU GİDİYOR

BSB: Biraz da siyasi liderlerin söylemleri üzerinden gidelim. Sayın Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında bir konuşması var ve çarpıcıydı. Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylemi kendi kitlesinde nasıl bir karşılık buluyor onu soracağım. Şöyle demişti Sayın Kılıçdaroğlu: ‘Hak arayan kim varsa, ulusal kurtuluş savaşını başlatmalıyız Anayasası askıya alınmış bir süreç var ve bu süreç biraz daha hızlanarak devam ederse halkın direnme hakkı ortaya çıkacaktır’ demişti. Kitlesi bundan ne anladı sizce?

M.Y.: Bu iki terör olayını direnme hakkı olarak kodlarlarsa, büyük problemdir. Bu olayı direnme hakkından öte, terör olarak kodlarsak daha net olur. Sanırım Türkiye’de elitler, bu süreçte şiddetle aralarına mesafe koyamama ile büyük bir yara aldılar. CHP, Türkiye’nin tarihsel devlet hakkı gibi bir merkezi olmaktan köşeye ve marjinalize bir konuma doğru gidiyor ve bu bir basiretsizliktir. Şuan ki olayı twitter üzerinden savunmak siyasal olarak da akılsızlık. Bu sadece çok dar radikal bir kesimde, bir mücadele duygusu yaratabilir. Ama geniş toplumsal kesimde bu olay, eylemcilerin tam tersi beklediği olur.

TÜRKİYE’NİN TOPLUMSAL DOKUSUNUN, İKİ TERÖR OLAYIYLA DAĞILMASI MÜMKÜN DEĞİL

BSB: Bu olay üzerinden Sayın Davutoğlu’nun tepkisi ve açıklamasını da size soracağım. Sayın Davutoğlu dedi ki: ‘Teröre karşı hepimiz aynı mesafede durmalıyız.’ Dedi. Ve özellikle İç Güvenlik Paketine atıfta bulundu. ‘Teröre asla müsaade etmeyeceğiz, sokakların karışmasına asla izin vermeyeceğiz.’ dedi. Buradaki birinci mesaj, terör örgütlerine, ikincisi ise halka. Halka güven vermeye çalışıyor. Nasıl okuyorsunuz?


M.Y.: Türkiye’nin toplumsal dokusu, bir iki terör olayıyla dağılabilecek bir psikoloji değil. 10 sene önce olsaydı, ekonomimiz oturmamış, liderliğimiz oturmamış olsaydı belki.

TOPLUMUN ANA DAMARI, İKTİDARA OTURDU

BSB: Başka bir süreci yaşıyoruz ülke olarak değil mi?


M.Y.: Türkiye’nin şuan baskın toplumsal kesimi, Türkiye’nin gidişiyle ilgili pozitif bir bakış açısına sahip. İşlerin yolunda gittiğine yönelik bir kanaati var. Bir iki terör olayı bu toplumsal huzuru bozabilecek düzeyde olamaz. Seçimi etkileme açısından bu iki olay mı? Elektrik kesintisi mi daha önemli? Deseniz, elektrik kesintisinin toplumsal bilince etkisi daha büyük. Devletler artık bu tür terör olaylarından korkmuyorlar.

BSB: Bilinç değişiminin kaynağı nedir? Devlete olan güven mi arttı?

M.Y.: Toplumun ana damarı iktidara oturmuş durumda. O yüzden iktidarın toplumsal desteği de yüksek. Artı 10 yıldır giderek bir çıkış içerisindesiniz. Ülkenin dışı kaynıyor, siz makul düzeyde bir istikrar tablosu çiziyorsunuz. Ekonomimiz makul ölçüde gidiyor. Özgürlüklerle ilgili bir açılımın olduğu bir dönemdesiniz. Genel olarak kanın ve şiddetin azaldığı bir dönemi yaşıyorsunuz. Böyle bir dönemde, güçlü bir Cumhurbaşkanı var. Önümüzdeki seçimleri de alması çok muhtemel sadece hangi oranda alacağı konuşulan bir iktidar var. Böyle işlerin yolunda gittiği bir ülkede siz iki tane terör eylemi yaparak, toplumsal bilinci etkileyemezsiniz.
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara