Size ne oluyor beyler?
“Sen bir devsin yükü ağırdır devin. Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin”
11 Yıl Önce Güncellendi
2015-03-25 08:52:31
MEHMET TEPE | TİMETURK
Büyük yapılar, medeniyetler, kurumlar ve eserler istikamet, istikrar, tesanüt ve sabrın meyveleridir. Nitekim Endülüs’ün, Selçuklunun ve Osmanlının vebenzeri devlet ve medeniyetlerin kuruluşuna bakıldığında bu hakikati görebiliriz. Bu hasletleri taşımayan iddialar hakikate ulaşamamış, asil inşa sürecini gerçekleştirememiş ve yolda kalmıştır. “Yeni Medeniyet İnşası” başlıklarıyla yazılar yayınlarken ve bu inşa sürecinin zaaf ve imkânları üzerinde kafa yorarken güncel siyaset olarak içinde bulunduğumuz durum her türlü enerji kaybıdır. Bu durum benim için dahi bir enerji kaybıdır. Bu yazılarda bu inşa sürecinin bazı zaaf ve imkân unsurlarından bahsetmiştim. Bu unsurlar; tarihȋ, siyasȋ, insanȋ, irfanȋ ve coğrafȋ unsurlardır. Şu an içinde bulunulan siyasi durum insanȋ ve irfanȋ yoksunluktan kaynaklanan bir durumdur.
Tarihteki bazı benzetmeleri günümüzdeki meselelere anlamada kullanmak hata olur. “Teşbihte hata olmaz” ama muhakkak olan teşbihte hata yapmamaktır. Yer, zaman, şahıslar, olay ve örgüleri bakımından alakasız olduğu için bazı teşbihler yersiz ve köksüz olur. Nitekim “okçular tepesi” benzetmesi böyle bir teşbih hatasıdır. Siyasetteki makam ve stratejileri ya da -en adi haliyle- bir bankayı bile “okçular tepesi” olarak görmek ciddi bir hatadır. Siyaset pragmatik bir meşguliyet olduğu için bu teşbihin hatalı olması söz konusu olduğu gibi bankacılık da para pul işleri olduğu için bir o kadar hata hatta densizce bir benzetimdir. Nitekim günümüz dünyasında siyasi bir yapının içinde gayri-müslimler bulunduğu gibi kirli işler yapan bir zat hatta bir din düşmanı dahi bankayla ticari ilişkiler kurabilir.
Meseleye gelince; siyasette “okçular tepesi” metaforu yersiz bir kullanım olsa da samimiyet, dürüstlük, dava, tesanüt, istikrar ve sabır gibi kavramlar önemli unsurlardır. Her büyük davanın ya da medeniyet kurma iddiası taşıyan siyasȋ unsurların samimiyetle hareket eden destekleyicileri de vardır dalkavukları vardır. Hakiki liderlerin farkı dalkavuklar ile dava adamların arasını ayırt etmeyi bilmesini bilmesidir. Yusuf Kaplan’ın ifadesiyle “Ömer karakterinden yoksun liderlerse, benliklerine ve etraflarını kuşatan dalkavuk kişilerin ayartılarına yenilirler ve yolculuğu bitirirler.”
Son zamandaki hükümet ile Cumhurbaşkanı arasında olan sorunun en büyük nedeni; benim yeni medeniyet inşası sürecinde önemli kavramlar olarak gördüğüm irfanȋ ve insanȋ perspektifin kaybolmasıdır. Yaşanan durum “okçular tepesi” benzetmesiyle izah edilecek durum değildir. Tarihte meydana gelen çatışmalara bakıldığında çatışma meselenin asıl unsurları olan kişilerin arasında olan çatışmalar değil kraldan daha çok kralcıların arasında yapılan çatışmadır. “Hariciyeler” tecrübesi yaşamış İslam topluluklarına bakıldığında bu durum yani kralcıların konumu bariz görülür.
“Yeni Medeniyet İnşa Süreci” veya “Yeni Türkiye” ifadesi ve söylemi heyecanını Beytullah’ın avlusunda şahsımla konuşan ve bunun heyecanını sözlerinde ve gözlerinde olan bir hırdavatçıya şahit olan biri olarak söylüyorum. Kimsenin bu hırdavatçının gözünde olan parıltıyı söndürmeye veya sözlerindeki canlılığı söndürmeye hakkı yok. Ülkede yaşanan iktisadi, hukuki ve siyasi devrimlerin yanında yapılamayan fakat yapılması elzem olan irfani, içtimai ve insani devrimlerin önünde takoz olmaya hakkı yok. Danışman sıfatıyla, gazeteci çıkartma kâğıdıyla ve bilumum “titlerle” kulis yaparak ve fitne peşinde koşarak tüm milletin ve ümmetin, İslam coğrafyasının ümitlerini yıkmaya hakkı yok.
Erdoğan’ın 12-13 yıllık süreçte yapmış olduğu devrim yeni medeniyet inşasını gerçekleştirecek zemini oluşturmuş Kaplan’ın ifadesiyle “dalga kırma” hareketini gerçekleştirmiş “dalga kurma” ya da inşa etme süreci ise Davutoğlu’na nasip olmuştur. Tüm dalgalar kırılmış yeni dalgalar kuracakken, molozlar kaldırılmaya başlanıp yeni yapılar inşa edilirken zemine moloz taşıyanlar ve ne idüğü belirsiz ya da hiçbir işe yaramayan dalgaları çıkaranlar neyi umut etmektedirler veya neden böyle davranmaktadırlar.
Erdoğan da, Arınç da, Gökçek de Davutoğlu da yanlış yapıyor. Erdoğan gazeteci çıkartma kağıdına sahip ilginç tiplerle ayakların yere basılmadığı hava da yaptığı açıklamalarla yanlış yapmıştır. Bakanlar Kurulunu toplayan, Başbakan’la haftada bir görüşen, iktidarının başından beri danışman ve siyasetçi olarak yanında bulunan Başbakan Yardımcısı ve çözüm sürecinin sorumlusu olarak atadığı sır küplerinden biri olan Yalçın Akdoğan’a serzenişte bulunmayan Reis’in, gazete çıkartma kağıdına sahip fotoğraf karesindeki tiplere ve çoğu ilginç figüre neyin açıklamasını ne maksatla yapar anlamıyorum. Vekalet bırakıldığında Mavi Marmara meselesinde “bizden kimse savaş beklemesin” Gezi olaylarında ise eylemcilerin “vali değiştirilsin, köprü ve hava alanı inşaatları durdurulsun” gibi taleplerine yönelik, “talepleri değerlendirecek” diyen danışmanlarının ısrarlar paralelden olduğu söylenmesine karşın yerinden oynatmayan geminin babaya tutunması gibi bu danışmanlara tutunan bir kere yetmedi iki kere yersiz açıklamalar yapan Arınç da hata yapıyor. “Kızı ve damadı paralelci” Arınç istifa etmelidir yetmedi görevden alınmalıdır” diye twetler atan Gökçek de hata yapıyor. Arınç ve Gökçek’in yersiz çıkışları kaosun belirdiği ortamda konuşmayan fakat konuşması gereken Davutoğlu da yanlış yapıyor. Davutoğlu konuşmalı Anadolu’nun irfanıyla bilge adam hikmetiyle konuşmalı…
Eğer yeni medeniyet diye bir davamız varsa halis konuşmalar yapıp halis sözler söyleyip halis işler yapmalıyız. Yolda sağlam durmak ve yolda emin bir şekilde yürümek için sağlam yol arkadaşları bulmak lazım. “Büyü bozuldu” söylemleri ise işi büyüyle olan kişilerin işidir. Bizim işimiz büyüyle olmamalı kardeşim. Medeniyet kurma lisanı halle hem Müslümanların hem de diğer insanların yaşayabileceği bir zemini inşa etmek olmalıdır. Ne birilerine “oh” oldu dedirtmenin ne de “aralarındaki birliklerini boz, birbirlerine musallat et” diye hezeyan içinde beddua eden bir zata keramet yükletmenin anlamı yok…..
Zaman bütün hesapları, kişisel çıkarları ve polemikleri ayakların altına alıp “yeni medeniyet inşası” denilen süreci devam ettirme süreci. Eğer bir medeniyet süreci inşa edilecekse Erdoğan bir Melikşah ise Davutoğlu bir Nizam-ı Mülk’dür. Hem siyasi konum olarak hem de yapıları itibariyle böyledir. Nizam-ı Mülk’e değer verip onu makamına getiren ve ondaki cevherin hakkını veren Melikşah ise Melikşah’ı büyük sultan yapan da Nizam-ı Mülk’tür. Üstad’a kulak vermek lazım. “Sen bir devsin yükü ağırdır devin. Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin”
Son olarak uçaktaki gazetecilere kafam takıldı. Bu karede yer alan zevatlar Yeni Türkiye’nin nesi oluyor. Ya da bu zevatların çalıştığı gazetelerin havada yapılan açıklamaların manşet yapılması Yeni Türkiye’nin neresine düşer? Dalkavukluğu hakiki adamlık zanneden bu eski model medyayla Yeni Türkiye nasıl inşa edilir? Yeni Türkiye’ye yeni medya lazım…
SON VİDEO HABER
Haber Ara