Dolar

34,9484

Euro

36,7051

Altın

2.988,58

Bist

10.125,46

'Türkiye iki partili sisteme gidiyor'

2011’den beri Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim görevlisi olarak dersler veren Adalet ve Kalkınma Partisi” adlı kitabın yazarı Christos Teazis Türkiye siyaseti ile ilgili konuştu.

11 Yıl Önce Güncellendi

2015-03-16 09:23:06

'Türkiye iki partili sisteme gidiyor'

Yüksek lisans tezinizi MHP, doktoranızı AK Parti üzerine yaptınız. Önce şunu sorayım; Türkiye siyasetini ve partileri çalışmak nereden geldi aklınıza?

Aslında Türkiye’ye gelmeden önce de Türk siyaseti benim için merak konusuydu. Siyasal’a başladığım zaman, danışmanım rahmetli Yavuz Sabuncu ‘’niye partileri çalışmıyorsun?’’ diye sordu. Böylece başladım...

Doktora tezinizin konusu Adalet ve Kalkınma Partisi. Önermeniz neydi?

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kökenleri nereye gidiyor dendiğinde şöyle genel bir varsayım vardı: Adnan Menderes, Turgut Özal, Recep Tayyip Erdoğan. Ben de araştırmama bu sıralamayla başladım. Fakat bu varsayım bir yerde tıkandı. Adalet ve Kalkınma Parti’sinin bu kadar güçlü olmasını, her seçimde biraz daha güçlenmesini Menderes, Özal sıralamasıyla açıklayamadım. Şunu fark ettim: Adnan Menderes CHP’den çıkan biridir. Bir eleştiri yapmış olsa da Cumhuriyetin kurucu felsefesine karşı çıkamazdı, özüne karşı değildi. Mesela Atatürk’ü koruma kanunu çıkartan oydu. Sonra Erdoğan’ın 23 Nisan 2004’te yaptığı bir konuşmayı okudum. Diyor ki, ilk Meclis’ten aldığımız irade ve ruhla, demokrasinin çağdaş ve evrensel değerlerini savunmaya devam edeceğiz. Bu mukaddes emaneti layıkıyla koruyarak gelecek kuşaklara taşıyacağız. Dünya durdukça o ilk İstiklal Meclis’nin ruhunu içimizde yaşatacağız . Niye böyle dedi diye 1920’lere döndüm baktım ve orada AK Parti’nin asıl kökenleri sayılacak yapıyı buldum: İkinci Grup.

AK PARTİ’NİN KÖKENİ İKİNCİ GRUP

İkinci Grup’u AK Parti’nin öncülü yapan ne?


İkinci Grup, cumhuriyetin kurucu felsefesine muhalif bir zihniyete sahip. Mesela Ali Şükrü Bey ve Hüseyin Avni Ulaş var. Ben özellikle Ulaş üzerine durdum çünkü Hüseyin Avni Ulaş Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra “muhalif” partilerin programlarını hazırlayan kişiydi. 12 Temmuz beyannamesinden sonra çok partili hayata geçildi. Kurulan ilk parti Nuri Demirağ’ın başkanlığında Milli Kalkınma Partisi. Hüseyin Avni Ulaş kuruculardan biriydi ve yazdığı parti programında şunları öneriyor: 1) Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmeli. 2) Ekonomide liberal değerleri benimsememiz lazım. Ki Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi Adalet ve Kalkınma Partisinin temel şiarıdır.

TÜRKİYE BAŞKANLIK SİSTEMİNE GİDİYOR

AK Parti Menderes’in halk iradesi, Özal’ın liberal ekonomi şiarını da sürdürmüştür aslında?


Bunlara katılıyorum ama Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kökenleri bakımından benzerlik yoktur. Demokrat Parti dönemiyle bugün arasında şöyle bir benzerlik var ama: o zamanlar iki partili bir sistem vardı, demokratlar ve cumhuriyetçiler vardı. Ve o dönemde Marshall Planı uygulanmaya başladı. Marshall Planı sadece Türkiye’de değil Yunanistan’da da uygulanan bir plandı. Sadece solculara karşı değildi, aynı zamanda Amerikanlaştırma planıydı. İnsanlar Amerikalı gibi düşünsün davransın isteniyordu ve sadece sosyo-kültürel değil sosyo-ekonomik ve sosyo-sosyo-politik amacı da vardı. Örneğin bugün Yunanistan’da da, Türkiye’de de başkanlık sistemine doğru gidiliyor.

DP döneminde Müslümanlar demokrat parti çatısı altına girdiler. Demek ki demokrat Müslüman oldular. Bugün Tayyip Erdoğan’ın sürekli bunu savunması gibi. Ben 2009’da tezimde şunu yazdım: Türkiye’de başkanlık sistemine gidilecek ve demokratlar ile muhafazakarlardan oluşan iki partili sistem olacak. Muhafazakarlardan kastım, eski sistemi muhafaza etmeye çalışanlar. Şunu belirtmem lazım: Bu iki partili sistem Adalet Kalkınma Partisinin yaratmış olduğu zemin üzerinde kurulacaktır.

YENİ BİR EKMELEDDİN BEY ÇIKACAK

Muhafazakarlar, cumhuriyetçiler olarak adlandırılabilir mi?


Evet diyebiliriz. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı iki partili sisteme gidildiğinin bir işaretiydi. Türkiye’de o ikili yapı “Demokrat Müslüman”, “muhafazakar Müslüman” olacak. Çünkü toplumunun temel harcı İslam’dır. İhsanoğlu profili muhafazakar Müslüman tipine tam uyuyor. Mesela Ekmeleddin İhsanoğlu diyordu ki, “ben elhamdülillah Müslümanım. Ve ben parlamenter sistemden yanayım”. Bu anlayış gittikçe pekiştirilecek. Belki muhalefeti birleştirecek yeni bir Ekmeleddin İhsanoğlu bulunabilir diye düşünüyorum.

BÜTÜN İŞARETLER İKİ PARTİLİ SİSTEMİ GÖSTERİYOR

Erdoğan belediye başkanlığı döneminden başlayarak, 2002’lerden beri Türkiye için en iyi sistemin başkanlık sistemi olduğunu söylüyordu, bu anlamda bir tutarlılık sergiliyor. Ama tartışma malum, Türkiye’nin ihtiyacı üzerinden değil şahıslar üzerinden yapılıyor ve sanki dün başlamış gibi yapılıyor. Sözden söylemden öte, politik eylemler, gidişat neyi gösteriyor?


Başkanlığa gidildiğini. Gezi Parkı olayların bir boyudu da bunu gösterdi mesela. Bir yanda Erdoğan’ı sevenler vardı bir yanda nefret edenler. AK Parti karşıtlığı olsa da ilk başta bir kişileştirme de vardı. Otoriter vs deniyordu. Fakat bu kutuplaşmayla iki partili sistemin sosyolojik bakımından temellerini atıldı. Yavaş ilerliyor. Sonra 17 Aralık oldu. Erdoğan dedi ki, “iki tane kutup var sanki. Bir taraf biziz, öbür taraf, CHP MHP Cemaat-paralel örgüt”. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Ekmeleddin İhsanoğlu gibi bir aday çıktı. Kademe kademe iki partili sisteme, başkanlığa doğru gidiliyor.

YENİ ZİHNİYETİ AK PARTİ OLUŞTURUYOR

Bir yanda sürekli seçim kazanan bir parti varken ve o partinin karşıtları bir yerde öbekleşirken neden mesela o muhalefet adına, ana muhalefet olarak CHP, AK Parti’nin önüne geçemiyor?

Çünkü CHP devlet partisiydi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman kuruldu. Sonrasında CHP iktidar olmasa da iktidarı şekillendiren zihniyet oydu. Seçilmiş partilere de “benim ilkelerime göre hareket etmek zorundasın” diyordu, laiklik vs gibi. Resmi ideoloji artik milletin desteğiyle Adalet ve Kalkınma Partisi sekilendiriyor.

O dönüşüm tamamlandı mı sizce?

Aslında dönüşüm devam ediyor. Dönüşümü anlayabilmek için CHP’ye bakmak yeterli. CHP binasında mescit açılıyorsa o iş bitmiştir. Kılıçdaroğlu konuşma yaparken ezan okunursa ara veriyor. CHP tarihinde rastlamadım ben buna veya varsa bilmiyorum. Bu bir dönüşümü gösteriyor. Nasıl eskiden CHP’nin zihniyetine zemin sosyoekonomik sosyopolitik sosyokültürel her şey şekillendiyse şimdi Adalet ve Kalkınma partisi zhniyetin göre olur.

CHP DEVLETLE YASLANDI, AK PARTİ TOPLUMA

Peki, zihniyet değişimi olurken yeni zihniyet aynen eskinin yerini mi alıyor?


Hayır. Eskiden her şey devlet üzerinden yapılıyordu. Bütün sosyo ekonomik sosyo politik kurumlar devlere endeksli oluyordu. Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi her şeyi toplum üzerinden yapıyor. Fark bu. AK Parti, yaptığı her değişiklikte halka gidiyor ve siz karar verin diyor.

CHP’NİN BAŞARISIZLIK SEBEBİ FRANSIZ ZİYNİYETİ

CHP ve kurucu kadro, Cumhuriyetin başından itibaren elindeki tüm ideolojik aygıtları, baskı araçlarını kullanarak toplumu değiştirmeye yönelik bir politika izledi. Ne o zihniyet baki kaldı ne CHP bir daha sandıktan çıkamadı. CHP neden başaramadı?


Çünkü CHP ulus devlet zihniyetidir. Fransa zihniyetidir. 1980 sonrası hakim olan neo-liberalizm zihniyeti Anglo-Sakson zihniyetidir ve bunu en iyi temsil eden Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin başarı gerekçelerinden biri bu. Çağın değerlerine göre hareket eden bir parti AK Parti, ekonomiden pay alamayan, dışlanmış kesimlere hitap etti ve onları oyuna dahil etti. Onun için başarılıydı. Şimdi durum biraz değişti. Sisteme entegre olunca parti içinde yeniden bir yenilenme var. Onun için, benim görüşüme göre, 3 dönem kuralı var hücre yenileme olsun diye. İlerde bunu daha çok göreceğiz.

RÖPORTAJIN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Haber Ara