Suriyeli sığınmacılar: Hukuki haklar, sorunlar...
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Aybüke Ekici, derneğin faaliyetlerini kuruluş amacını, Suriyeli sığınmacıların durumlarını anlattı.
11 Yıl Önce Güncellendi
2015-03-09 11:22:54
Öncelikle derneğinizi tanıyalım. Uluslararası Mülteci Hakları Derneği ne gibi faaliyetler yapıyor? Derneğin kuruluş amacı nedir?
Derneğimizi hukuki yardım ve hak savunuculuğu üzerine kurduk. Kuruluş aşamasında hep şu konunun üzerinde durduk; mülteciler haklarının ne olduğunu tam olarak bilmiyor, bilseler de muhataplara nasıl ulaşacakları konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Temel çıkış noktamız mültecilerin sıkıntılarını bir nebze olsun giderebilmek. Kurulurken sadece Suriyeli mülteciler konusu odaklı başlamadık. Türkiye transit bir ülke olduğu için pek çok ülkeden mülteci alıyor. Ülkemize gelen mültecilerin çoğu Suriye dışından. Aslında çoğunlukla Suriye’den gelenlerle ilgili düzenlenen mevzuatla sorunlar gideriliyor. Fakat Kafkasya’dan, örneğin Türki Cumhuriyetlerden gelen mültecilerin sorunlarının daha gözle görülür olduğunu söyleyebilirim. Havaalanında, vize işlemlerinde pek çok sıkıntıyla karşılaşıyorlar. Derneğin kurucu avukatları olarak mültecilerin haklarını öğrenmelerinde onlara yardımcı olmak, hukuki açıdan karşılaştıkları sorunları çözebilmek, muhataplara ulaşmalarını sağlamak temel gayemiz.
Suriyeli sığınmacıların ülkemizdeki hukuki statülerini, haklarını ve bu haklarının uluslararası normlara uygunluğu açısından nasıl olduğunu kısaca açıklayabilir misiniz?
Suriyeli sığınmacılarla ilgili geçici bir yönetmelik uygulandı. Bu yönetmelik sadece Suriyeliler için değil Türkiye’ye kitlesel göç şeklinde gelen tüm kişiler için gerçekleşti. Nisan 2014 itibariyle Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) yürürlüğe girdi. Bu kanun genel olarak yabancıların seyahat ve ikametleriyle birlikte sığınma ve iltica prosedürünü de düzenliyor. Bu gelişmeyle birlikte Türkiye’nin ilk kez iltica ile ilgili sistemli bir kanunu oldu. Bu kanunda mülteci, şartlı mülteci ve ikincil mülteci statülerinin şartları belirlendi. Biliyorsunuz Türkiye Avrupa dışından gelip sığınma talebinde bulunan kişileri mülteci olarak kabul etmiyor. Ancak Suriye örneği ya da daha önceki olaylar gösterdi ki ülkemize sığınma talebinde bulunanların yaklaşık % 80 i Kafkasya ve Ortadoğu ülkelerinden gelmektedir. Gelen kişileri mülteci olarak kabul etmediğiniz zaman bir statü sorunu ortaya çıkıyor. Bu statü sorununu çözmek için şartlı mülteci ve ikincil koruma statüleri oluşturuldu. Şartlı mültecilerde yine mülteciler gibi ülkesinde zulüm gören ve zulüm korkusu sebebiyle ülkesine dönemeyen kişileri kapsıyor.
Suriyeliler için şartlı mülteci diyemiyoruz. Çünkü bu korumanın gerçekleşmesi için mevzuatta bireysel başvuru yapılması gerektiği belirtiliyor. Bunun için de geçici koruma yönetmeliği geldi. Artık bu gelişmeyle birlikte; ülkesindeki savaş ve çatışma dolayısıyla kitlesel göç eden ve bireysel başvuruda bulunamayıp korumadan yararlanamayan kişiler bu yönetmelik kapsamında korumaya alınıyor. Dolayısıyla gelenlerin ülkelerindeki durum düzelene kadar Türkiye’de barınmalarına izin veriliyor. Yönetmeliğe bağlı olarak statülerinin belirlenmesi için Suriyeliler emniyet müdürlükleri tarafından kayıt altına alınıyorlar. Kayıtları ilk başta AFAD ve BMMYK başlatmıştı. Ancak pek verimli ilerlemedi. Şu anda Suriyeliler giriş yaptıkları veya bulundukları illerdeki emniyet müdürlüklerinde kayıt altına alınıyorlar. Başvuruda bulunuyorlar, sonrasında parmak izleri alınıyor ve kendilerine yabancı tanıtma kartı veriliyor. Bu tanıtma kartının verilmesiyle kayıt işlemleri gerçekleşmiş oluyor. 9 rakamı ile başlayan kimlik numarası veriliyor ve artık koruma yönetmeliğine tabi olarak çeşitli sosyal haklardan, eğitim ve sağlık haklarından faydalanabiliyorlar.
Suriyeli sığınmacıların Türkiye’nin pek çok yerinde özellikle İstanbul gibi metropollerde bulunduklarını biliyoruz. Sizce Suriyeli sığınmacılar şehirlerin toplumsal yapısını nasıl etkilemektedir?
İlk zamanlarda bu konuyla ilgili pek sıkıntı yaşanmıyordu. Çünkü sayı azdı. Kilis örneğinde şehrin nüfusunun sığınmacıların sayısından az olduğunu görüyoruz. Bu durum ister istemez bu yerde ciddi bir sosyal değişiklik oluşturuyor. Suriyeli sığınmacı sayısı iki milyona yaklaştı. Bu kadar kişiyi kamplarda tutmanız da zor. İster istemez şehirlerde yaşıyorlar. Suriye’den savaş nedeniyle kaçan pek çok tahsilli insan var. İş sahibi insanlar, doktorlar, mühendisler, öğretmenler var. Bu insanlar yardım almayı kabul etmiyorlar doğal olarak. Elinizdeki bu çeşitliliği imkan varken değerlendirmek gerekiyor. Basit prosedürlerden dolayı potansiyellerden de faydalanamıyoruz. İlk etapta bu sorunların değerlendirilmesi lazım. İkinci olarak çalışma izni önemli. Son zamanlarda özellikle iş noktasında sıkıntılar olmaya başladı. Nüfus yoğunluğunun da artmasından dolayı inşaat sektöründe veya diğer işçi sektörlerinde Suriyeliler çalıştırılıyor. Çalışma izinleri olmadıkları için kaçak yolla ve düşük ücretle çalıştırılıyorlar. İki taraflı bir mağduriyet söz konusu; Suriyeli sığınmacılar düşük ücretle zor şartlarda çalıştırılıyorlar ve bu durum Türkiye vatandaşı işçilerin çalışmasını engelliyor.
Peki bu mağduriyetlerin giderilmesi için neler yapılabilir?
Sorunların çözülebilmesi için çalışma izninin verilmesi ve sistemleştirilmesi gerekiyor. Ancak bu şekilde ucuz iş gücünün önüne geçilebilir. Suriyelilerin değerlendirilebileceği farklı işgücü kollarının oluşturulması gerekiyor.
İş alanı dışında metropollerde yaşanan diğer sosyal sorunlar nelerdir?
Temel sorunlardan biri de kültürel farklılıkları. Gelen mültecilerin yüzde 80’ini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Kadınların bir kısmını da genç yaşta eşi vefat etmiş kişiler oluşturuyor. Sosyal durumları ile ilgili sıkıntılardan dolayı evlenmek istiyorlar. Türkiye’den birileriyle evlenmek istiyorlar ama ne yazık ki istismar edildikleri durumlarla çok sık karşılaşıyoruz. Suriye’deki hukuk sistemi bizdekinden farklı. Çoklu evlilik hem hukuki açıdan hem toplumsal açıdan yasak olmadığı için Türkiye’de de buna meyil ediyorlar. Ama hem Türk hukuku hem de kültürü çok eşliliğe karşı. Dolayısıyla çok eşlilikle ilgili çok ciddi sıkıntılar var.
Maalesef bu durumda toplumda tepkiye ve önyargıya neden oluyor.
Haklısınız. Önyargı meselesi ne yazık ki dedikodularla çok ilerleyen bir şey. Bunu Antep, Maraş ve Urfa’da yaşananlarda gördük.
Önyargıların giderilmesi için neler yapılmalı sizce?
Öncelikle sağlıklı bilgi alışverişi olması lazım. Ne yapılıyor, neler yaşanıyor şeffaf bir şekilde paylaşılması lazım. Bu bilgi akışını düzenli yaparsanız insanların tepkisini de en aza indirgemiş olursunuz. Sorunun çözümü ve kültürel kaynaşmanın sağlanması için psikologlar, sivil toplum kuruluşları, din görevlileri ve yerel yöneticilerin bir araya gelip bu konu için ortak bir çözüm yolu bulmaları gerekiyor.
Bunun için geç kalındı mı sizce?
Evet. Daha öncesinden bunlar planlanarak, bazı önlemler alınabilirdi ama çokta geç kalmış sayılmayız.
Suriyeli sığınmacıların topluma entegre olması için neler yapılabilir?
Öncelikle dil eğitimine ağırlık verilmesi lazım. En büyük problem bu. Yaşı küçük olan Suriyeliler açısından bu kolay. Hem kolay öğrenebilirler hem de Türkiye’de eğitim görecekleri için bunu daha kolay halledebiliriz. Ama 18 yaş üstü ve eğitim görmeyen kişiler için dil sorununun halledilmesi lazım. Bu kişilere yönelik kurslar, çalışmalar yapılması gerekiyor. Bunun dışında çok sayıda okul çağında Suriyeli çocuk var. En başta bahsettiğim gibi kayıt sistemi daha tamamlanmadığı için okul çağında olan Suriyeli çocukların kesin sayısı bilinmiyor. En kısa zamanda bu çocukların kesin sayısının tespit edilmesi ve okula gidip eğitim sistemine katılmaları gerekiyor. Eğitimli nüfustan faydalanmak gerekiyor. Kendilerini değerlendirebileceği alanlar açmamız lazım. Konferanslar, panel çalışmaları güzel fakat bölgeye geziler düzenlenerek daha iç içe olunmasının sağlanması gerek. Bölgedeki halkın yaşadığı sıkıntıları biz hep medya üzerinden takip ediyoruz. Medyada her zaman yapıcı bir dil kullanmıyor. Medyadaki dilin nasıl kullanıldığına dikkat edilmesi lazım. Büyük şehirlerde yaşayıp bölgeye yabancı olanların bölgeyi yakından tanıması gerekiyor. Belki bunun için sivil toplum kuruluşları ile çalışmalar yapılabilir. Bunun dışında biz hep Türkiye açısından entegrasyonu değerlendiriyoruz. Bir de Suriyeliler açısından entegrasyonu düşünmemiz gerekiyor. Onların burada yabancılık çekmemesi içinde bazı çalışmaların yapılması gerektiğini düşünüyorum. Kültürlerine yönelik programlar eğlenceler ve geziler düzenlenebilir.
Çalışma izninin çıkmasının Türkiye’deki iş piyasalarına etkisi nasıl olur?
Suriyelilerin istihdamını ihtiyaç olan yerlerde doğru bir şekilde olmasını sağlarsanız Türkiye’deki istihdam sorununa olan etkileri minimum seviyede tutabilirsiniz. İstihdam sorununu da tartışırken genelde önyargılarla yaklaşıyoruz. Bu kadar Suriyeli ile nasıl başa çıkacağız diye söyleyenler var. Bu da strateji belirleyememekten kaynaklanan bir sıkıntı maalesef.
Avukat Aybüke EKİCİ kimdir?
1983 Aksaray doğumludur. 2007 yılında Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ nden mezun olmuştur. İyi derecede İngilizce bilmektedir.2009 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Hukuk Müşavirliği’ ne Avukat olarak atanmış, Ağustos 2013 tarihine kadar burada avukat olarak görevini sürdürmüştür.
Ağırlıklı olarak idari davalar olmak üzere icra takipleri, iş hukuku ve borçlar hukukundan kaynaklanan davaların yanı sıra ihaleler ve sözleşme çalışmaları yapmıştır.
Eylül 2013 tarihinden itibaren Yıldırım Hukuk Bürosu’ nda çalışmaktadır. Yabancılar ve İltica Hukuku alanında uzmanlaşmış ve bu alanda çalışmalarını sürdürmektedir. Uluslararası Mülteci Hakları Derneği’ nin yönetim kurulu üyesidir.
tuicakademi.org
SON VİDEO HABER
Haber Ara