Türkiye’nin pagan medyayla ve cinayetleriyle imtihanı
Yeni Şafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan, toplumu tanımanın medyadan geçtiğini belirtti ve Türkiye medyasına eleştirilerde bulundu.Yabancılaştırıcı, yozlaştırıcı ve sığlaştırıcı sömürge kafalı bir medya rejiminin hakim olduğunu ifaden eden Kaplan, çatışmaya değil konuşmaya dayalı bir medya olması gerektiğini yazdı.
11 Yıl Önce Güncellendi
2015-02-16 11:47:33
İŞTE YENİ ŞAFAK GAZETESİ YAZARININ O YAZISI;
Türkiye’nin pagan medyayla ve cinayetleriyle imtihanı
Bir toplumu tanımak mı istiyorsunuz?
Medyalarına ve bu medyaları nasıl kullandıklarına bakın.
SAVAŞLAR, MEYDAN’LARDA DEĞİL MEDYA’LARDA KAZANILIYOR!’
Bir toplumu yok etmek mi istiyorsunuz?
Algılama biçimlerini değiştirin. Böylelikle zihinleri köleleşsin, beyin ölümü gerçekleşsin, istenilen şekillerde yönlendirilebilecek hâle gelsin.
Renkli devrimler mi yapacaksınız, türlü operasyonlar mı tezgâhlayacaksınız, bir ülkeyi kaosa mı sürükleyeceksiniz, dolayısıyla siyasî, ekonomik ve stratejik olarak kontrol altına mı alacaksınız?
Hiç dert etmeyin: Elinizde medya gibi bir silahınız var. Medya bombardımanına tutun: Kitlelerin algı biçimlerini değiştirmeniz, zihinlerini istediğiniz şekillerde biçimlendirmeniz, yönlendirmeniz kâfidir.
O yüzden bütün küresel, bölgesel ve yerel operasyonlar, önce medya’larda yapılıyor, sonra -gerek kalırsa- meydan’lara taşınıyor.
O yüzden zaferler, savaş meydanlarından verilen askerî savaşlarla kazanılmıyor artık: Medyalarda sürdürülen medyatik savaşlarla kazanılıyor.
Bir ülkeyi, medya bombardımanına tabi tutarak dize getirmeniz, silahlarla savaşarak dize getirmenizden hem daha kolay hem de çok çok daha az maliyetli ve külfetli zira.
TÜRKİYE’DE MEDYA CİNAYETİ!
İşte Türkiye’de yapılan şey tam da bu. Bu ülkenin medyası yok. Bu ülkenin kültürel değerlerini, anlam haritalarını, medeniyet iddialarını eksene alan, tartışan bir medya rejimi yok bu toplumun.
Yabancılaştırıcı, yozlaştırıcı ve sığlaştırıcı sömürge kafalı bir medya rejimi hâkim ülkede.
Pespaye diziler, iğrenç televizyon programları, kültürel değerlerimizi lime lime ediyor, kurşuna diziyor: “Özgecan katilleri” yetiştiriyor!
Medya, ahlâkî normlarımızı, kültürel değerlerimizi delik deşik ediyor. Ahlâksızlığı, yozlaşmayı, sığlaşmayı norm hâline getiriyor!
Tam bir cinayet bu! Sömürgeciler bile yapamazdı bunu! Türk medyası mı şimdi bu?
RTÜK, niçin varsın, ne işe yararsın sen?
“ANANI TÜRK TELEVİZYONUNDA GÖRDÜM!”
Pespaye Türk dizileri, iğrenç televizyon programları sadece bu toplumu kurşuna dizmiyor. Girdiği her toplumu kurşuna diziyor.
Araplar arasında bir küfür yaygınlaşmış. Araplar, birbirlerine kızdıkları zaman şöyle küfrediyorlarmış (Özür dileyerek aktarıyorum):
“Ananı Türk televizyonunda gördüm!”
Bu rezillik bize yeter!
Dün, ilâ-yı kelimetullah’ın yayılması için cehd eden bir toplum, bugün başka Müslüman toplumların ahlâkını bozacak işlere imza atıyor!
Ne günlere kaldık yahu!
MEDYA, NÜKLEER SİLAHLARDAN TEHLİKELİDİR
Daha önce de zikretmiştim: Büyük düşünür Heidegger, şöyle der: “Kamera, izleyiciye yöneltilmiş silahtır.”
Medya, bir iletişim aracı değildir. Güç ve tahakküm kurma aracıdır. Medyalara hâkim olan, çeki düzen veren güçler, dünyaya boyun eğdirirler.
Medya, nükleer silahlardan daha tehlikelidir. Silah, doğrudan, acıtarak ve bağırtarak öldürür. Medya dolaylı olarak, acıtmadan, ayartarak öldürür.
Medyanın gücü, kitlelere “dolaylı olarak hitap etmesi”nden olmasından kaynaklanır. İnsanlar, “ne olacak canım, sonuçta, izlediğimiz şey film, kurmaca” diye medyayı fazla önemsemezler.
Oysa medyanın ihtiyacını duyduğu ve gücünü pekiştirmesine, gücüne güç katmasına imkân sağlayan şey tam da bu “örtük, dolaylı etkisi ve gücü”dür.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
SON VİDEO HABER
Haber Ara