Suriye yoğunluklu haberler ve videolar yayınlayan Ummetislam.net'te yayınlanan bir habere göre; Halep'te Esed güçlerine karşı savaşmaya devam eden Türkiyeli bir savaşçı Nureddin Yıldız'a iletilmek üzere bir mektup gönderdi. Mektupta oldukça ilginç bir üslup kullanıldığı dikkat çekerken Nureddin Yıldız'a yönelik son dönemde yürütülen medya lincinden ötürü Yıldız'ı destekleyici ifadeler göze çarpıyor. Müstear bir isimle yazılan mektupta genel olarak yabancı savaşçıların neden Suriye'de bulundukları ve neyi amaçladıkları anlatılıyor.
İŞTE MEKTUBUN TAM METNİ
Esselamualeykum ve rahmetullahi ve berekatuhu!
İŞTE MEKTUBUN TAM METNİ
Esselamualeykum ve rahmetullahi ve berekatuhu!
Muhterem Hocam!
Bu mektubu size Halep’te cihad etmeye gayret eden bir kardeşiniz olarak yazıyorum. Belki bizim cihad ettiğimizi düşünmüyor olabilirsiniz. Belki bizim bir avuç ne yaptığını bilmeyen insanın peşinden gittiğimize kanaat etmiş olabilirsiniz. Eleştiriye ve nasihate kalbi kapalı olduğumuzu da düşünüyor olabilirsiniz. Cihadı menhec olarak belirlediğini ilan eden bir takım insanların tavırlarındaki nakısaların sizi bu şekilde ‘zannetmeye’ itmiş olabileceği ihtimali de bu aciz kardeşinize garip gelmiyor. Elbette her topluluğun hastalılıkları vardır ve cihada niyet eden kardeşlerde de hastalıklı olanların varlığı kimseye meçhul değildir. Ancak cephede dahi sizi takip etmeye, sözünüzü dinlemeye ve ilminize kulak kesilmeye gayret eden kardeşlerinizin varlığından sizi haberdar etmek istedim. Ola ki en azından eleştirilerinizi dinleyen kardeşlerinizin size seslenişinden Rabbim sizlere hayırlar nasip eder.
Allah sizi korusun. Sizi linç etmek isteyenlerin hücumlarını teessürle takip ettik. Davetçi bir alim olarak Allah’ın size kolaylıklar vermesi için dua ediyoruz. İnanıyoruz ki Hakk’a davet edenlerin imtihanı da davette bulundukları dine nispetle büyük olacaktır. Her zorlukla birlikte bir kolaylık olduğuna iman edenleriz. Bizler öyle bir Allah’a iman ettik ki bu dünyada çileler çekeceğiz, sıkıntılara düçar olacağız, malla, evlatla ve eşle imtihan olacağız. Bühtanlarla yüzleşeceğiz fakat Allah için fedakarlıktan geri kalmayacak, Allah’ın emrine riayet etmeye gayret ederken kalbimizi bir mengene gibi sıkan dertlerden insanlara karşı şikayetçi olmayacağız. Mümin kalbin derdini açık ettiği dergah Rabbine dualarla sığındığı dergahtır.
Sevgili Hocam!
İstanbul’da derslerinize katılmaya gayret eden bir kardeşinizdim. Allah’ın takdir etmesiyle Suriye’de olanları en başından beri müşahade eden bir kardeşiniz oldum. Tenkit ettiğiniz kardeşlerinizin pek çoğunu da Şam topraklarında tanımayı Allah nasip etti. Size bir nebze kendimi, bir nebze onları bir nebze de neden insanların Türkiye’de kalmayıp cihada çıktıklarını anlatmak istedim. Ola ki sözlerimizde kusur olur, hata ettiğim hususlarda beni bağışlamanızı en baştan rica ederim. Zira ilim tahsil etmiş bir kardeşiniz değilim. Hatalarımı cehaletimin tebarüz edişi olarak görüp bana müşahhas kılarsanız ve her birisini öz kardeşim gibi sevdiğim kardeşlerimin halini anlatmaya çalışırken dile getirmeye niyet ettiğim öze odaklanırsanız beni mesrur kılarsınız.
Cephelerde kendisi için dertlendiğimiz ve dua ettiğimiz Hocam!
Buradaki kardeşleriniz macera aramıyorlar. Elbette içlerinde macera peşine düşenler de vardır. Allah Resulü’nün ordusunda bulunup ganimet düşleyenler vardı. Allah Resulü ile gazveye çıkıp kabilesi için savaşanlar da bulunmaktaydı. Kimseyi kınama makamı değiliz. Ancak burada bulunan kardeşlerinizin ekseriyeti Allah için cihada niyet etmiş, - kalpleri bilen ancak Allah’tır lakin - gördüğümüz kadarıyla ihlasla mazlumları korumaya adanmış kardeşleriniz. Bunu sadece ellerinde silah varken gözlemliyor olsaydım inanın size bunları anlatma ihtiyacı hissetmezdim.
Burada gördüğümüz ve çoğunluğu Afganistan’da da, Çeçenistan’da da, Irak’ta da Allah için cihad etmiş kardeşlerinizin ihlasını, silahla düşmana karşı ribat tutarken veya iktiham yaparken müşahede etmiyoruz muhterem Hocam. Onların asıl kahramanlığı geceleri kalkıp gözyaşlarıyla kıldıkları namazlardır ki Allah da biliyor Türkiyeli mücahid kardeşlerimiz bu sahada da amel yönünden çok zayıftırlar. İçlerinde nafile oruçlarla günlerini taçlandıranlar, geceleri Arş’ın sahibinin karşısında gözyaşıyla kıyama duranlar var elbette. Fakat burada sizin “eleştiriye tahammül edemeyen kardeşler” dediğiniz öyle kardeşler biliyoruz ki sadece vurulduklarında değil; kıyama durduklarında, ribat tuttuklarında, mutfağa girdiklerinde, kardeşlerinin kullandığı tuvaletleri temizlendiklerinde ve eline Kur’an’ı alıp cennetin güzelliklerine dalarmışcasına Kur’an’ın billur havuzlarına daldıklarında onların şehid olduklarını gördük. Sonra bir kısmının gerçekten şehadete eriştiğini müşahede ettik. Kimisinin cesedinden parça kalmadı, kimisinin yüzündeki yaşayan tebessümünde gördük akıbetini ve kimisinin naaşı dahi düşmanın elinde kalmasına rağmen müjdeleri salih rüyalarla iletildi diğer kardeşlerine.
Muhterem Hocam!
Buradaki kardeşlerinizin nasihate ihtiyacı var. Afganistan’daki kardeşlerinizin nasihate ihtiyacı var. Filistin’deki, Somali’deki ve Keşmir’deki kardeşlerinizin nasihatlerinize ihtiyacı var. Eğer bir gün hududu geçip Halep’te, İdlib’te, Lazkiye, Hama’da ve Humus’ta ribat tutan kardeşlerinizi ziyaret edip nasihat ederseniz çok memnun olacaklar. Onlar, alimlerin onları yalnız bırakmasını istemediler. Alimler, sadece kürsüden davette bulunuyorlarsa halis bir kalple cihada çıkan kardeşleriniz eksikliklerinde mazur olmazlar mı Hocam? Sadece şehirde yaşayan, uzun vadeli planları olan ve sadece vakit bulduğunda sizin ilminize talip olanlardan mı ibarettir nasihate ihtiyaç duyanlar Hocam? Buraya gelmenizi ve buradaki insanlara önderlik etmenizi istemiyoruz elbette. Gerçekliğinizi biliyoruz. Fakat ümmetin yükünün bir avuç gencin sırtında olmasına karşın en azından tenkit ettiğiniz bu kardeşlerinizi doğruya davet etmeniz icap etmez mi? Hiç değilse onları bir de kendilerinden dinlemeli değil misiniz?
Bizler sizlere itimat ediyoruz. Fakat geride kalan ve somut hiçbir projesi olmayan cemaatlerin birer parçası olmayı reddetmek hakkımız değil midir Hocam? Mağaralarda istişare eden ama kıyamete kadar bu ümmeti korumaya azmetmiş, cihad eden topluluktan olmayı arzulayan kardeşleriniz, sizce rahat yaşamlarında neyi bulamadıkları için rahat hayatı bırakıp mağaralara, hendeklere ve düşmanın mermilerinin bir an bile eksik olmadığı ribat noktalarına koşuyorlar?
Sevgili Hocam!
Burada, Türkiye’de bulamadığımız kardeşlik, burada uzun vadeli ve soyut olmayan gerçek bir ameli yapabiliyor olma hali, burada Türkiye’de bulamadığımız Kur’an okumaları, namazlar ve her biri kardeşini nefsine tercih eden kardeşler görüyoruz. Yaralandığınızda şehid olma pahasına mermilerin önünde yanınıza sürünen kardeşleriniz var burada. Türkiye’de cezaevine girip çıktıktan sonra size selam vermekten imtina eden, selam verdiğinizde ağız ucuyla kerhen selamınızı alan ve dükkanını fişletmemenizi isteyen kardeşleriniz yok. Allah biliyor ki biz o kardeşlere de dua ediyoruz sizlere dua ettiğimiz gibi. Uzun gecelerimiz var burada. Soğuktan ayaklar uyuşuyor, göz kapakları düşmanın karşısında yoruluyor fakat bu kardeşiniz şahit ki bu halde bile başınıza gelen musibetleri duyduğunda size dua eden salih gençler var. Rabbimizden temenni ederiz ki Türkiye’de de size buradaki gibi dua eden kardeşleriniz olsun.
Hocam!
Elbette iki yüz yıldır namusu kirletilen, kadınları aşağılanan, toprakları çiğnenen ve onuru ayaklar altında olan ümmetimizin yükü bizim sırtımızda olmamalıydı. Allah biliyor ki her namazımdan sonra bu ümmete halihazırda imamlık edenleri Rabbime şikayet etmekten geri kalmıyorum. Vallahi elimizde doğru düzgün silahımız yokken hattımızın arkasında kalan Ehl-i Sünnet kadınlarının tamamının namusu bizim sırtımızda kalmamalıydı. Çocuklarımız için “Eğer bu hattı kırarlarsa geride kalan kamplar küfrün tasallutu altında kalacak. Nasıl bırakırız buraları?” diye dertlenen buradaki bir avuç kardeşiniz olmamalıydı. Savaşı arzu etmedik fakat savaş gelip çattığında da Allah’a yaraşır şekilde düşmanın karşısında durmaya azmettik ve evet eksiklerimiz var. Fakat burada duanızı talep etmek dışında elimizden birşey gelmiyor. Rabbimizden temennimiz odur ki bizim eksiklerimizi gidersin, kalplerimizi ihlasla doldursun ve düşman karşısında ayaklarımızı sabit kılsın. Ehl-i Sünnet’e zulmeden düşmanlarımıza hidayet etsin ki vallahi onlardan bir tanesinin hidayete ermesi bize onlarcasının katledilmesinden daha hayırlıdır.
Muhterem Hocam!
Bu ümmetin iki yüz yıllık yükü elbette mağaralarda istişare edip karar veren insanların omuzlarına da bırakılmamalıydı. Fakat Allah’ın takdiridir ki bu insanlar Ruslar Afganistan’ı işgal ettiğinde Afganistan’a gidip dikildiler, binlerce ve binlerce şehid oldular. Geride mezarları kalmadı, isimleri kalmadı, sadece Allah katında varmayı umdukları menzil kaldı. Bosna’da kadınlarımız kirletildiğinde – ajitasyon için söylemiyorum – oraya gittiler, binlerce ve binlerce şehid oldular. Şu milletten ya da bu milletten diye ayıramıyorum. Her milletten onlarca salih genç, kadınlarımızın namusu için düşmanla kadınlarımızın arasına bedenleriyle bir hat inşa ettiler. Çeçenistan’da, sonra yeniden Afganistan’da, sonra Irak’ta ve sonra Suriye’de yine binlerce ve binlerce şehid olanlar, mağaralarda istişare eden kardeşleriniz oldular. Evet, stratejik olarak pek çok şeyi fehmedemediler. Fakat fırsat bulduklarında ümmetlerinden özür dilediklerine ve Allah’tan da gözyaşlarıyla af dilediklerine bu kardeşlerinizin gözleri şahittir.
Allah için bu kardeşleriniz biraz yoruldular. Ümmetin ordularının vurdumduymazlığından, alimlerinin suskunluğundan ve sırtlarındaki yükün ağırlığından ötürü yoruldular. Bulunduğumuz yerde düşmana karşı ribatta bulunan otuz kadar Türkiyeli kardeşiniziz ve hepsi size selamlarını iletmemi istediler. Onları başınıza gelen musibetten haberdar ettiğimde sizler için hüzünlendiler. Sizleri sevdiğimizden şüphe duymamanız için elimizden gelseydi derslerinizde de yanınızda olmayı arzu ederdik, ola ki sizlere ferahlık nasip ederdi Rabbimiz dualarımızla. Fakat buradaki kardeşleriniz de geri çekildiğinde bu hattı koruyacak binler yok arkamızda. Bu kardeşleriniz gerilerinde kalan kadınlar ve çocuklarla düşmanın arasında beklemekteler ki onlara ulaşacak hain elleri, hepsi şehid düşene kadar geciktirebilsinler. Umulur ki onlar direnirken ümmetimizin içinden, acılardan ve feryatlardan haberdar olan başka kardeşler yetişir de onların boşluğunu doldururlar. Allah emrinde galiptir ve herşeye kadir olandır.
Muhterem Hocam!
Resulullahımız, ümmetinden bir taifenin kıyamete kadar cihadı bırakmayacağını haber veriyor ve buradaki kardeşleriniz belki o hadisi de yanlış anlayarak o taifeden olma umuduyla sıkıntılara katlanıyorlar. Sizler de onlar için dua edin. Ümmetin bütün yükü, kafire bir tokat bile vuramayan onlarca liderin zavallılığı, bu kardeşlerinizin yükünü daha da ağırlaştırıyor.
Allah daha iyi biliyor fakat bizler şehid olmayı arzu ediyoruz. Rabbimizden temennimiz ümmetin daha büyük acılarını bize göstermeden bizi şehid olarak katına almasıdır fakat yaşadığımız elem çağının biteceğine dair büyük umutlar beslemek için de henüz erken. Guantanamo’da kardeşlerimiz hala zalimlerin elinde, kadınlarımız hala tutsak ve Kudüs hala esaret zincirleriyle prangalı. Daha büyük bir acının olamayacağını düşünüyoruz her seferinde ve bir sonraki seferde daha büyük acılar geliyor. Rabbimizden sabrımızın ecrini istiyoruz. O gani olandır.
Hocam!
Yüzbinlerce kardeşimizin şehid olmasını bir an dahi arzu etmedik. Eğer bu konuda bir hatamız olduysa Rabbimizden af diler ve ümmetimizden de özür dileriz. Fakat sizler de en azından bu kardeşlerinizin yüzbinlerce kardeşimizi korumak için canlarını ortaya koyduğunu söyleseydiniz belki bu kardeşleriniz için bir hayır dua, bir sürur ve bir müjde olurdu bu. Stratejimizdeki yanlışlıklardan, aklımızdaki eksikliklerden ve fehmimizin zayıflığından ötürü Allah’tan yardım isteriz. Fakat aynı zamanda isterdik ki aklı bizden daha evla, stratejisi bizden daha güçlü ve fehmi daha sağlam kardeşlerimiz kafire karşı bizi uyarsaydı, alimlerimiz cihada kalksaydı, hiç değilse cihad eden kardeşlerine hakkı tavsiye etseydi…
Meramımız sizi üzmek ya da kırmak değildi. Hiçbir zaman da öyle olmadı. Bizler zannediyoruz ki siz de bizleri seviyorsunuz ve bizlere dua ediyorsunuz. Mü’min kardeşine hüsnü zann ile bakar, hayırla sarfınazar eder. Allah amellerinizin karşılığını versin. Göğsünüzü genişletsin.
Allah bizleri cennetinde buluştursun.
Allah emrinde galip olandır fakat insanlar çoğu bunu bilmezler.
(Ebu Muaz El Bursevi)
Allah emrinde galip olandır fakat insanlar çoğu bunu bilmezler.
(Ebu Muaz El Bursevi)