Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'O kumpasın göbeğinde Arslan var'

'Paralel Yapı'nın Zirve cinayeti davasında mağdur ettiği İlahiyatçı Huri Abat, kendine nasıl kumpas kurulduğunu anlattı.

11 Yıl Önce Güncellendi

2015-01-26 16:23:45

'O kumpasın göbeğinde Arslan var'

Geçtiğimiz Çarşamba günü Malatya Zirve cinayeti davasından tahliye olan İlahiyatçı Huri Abat: "Her şey dinlerarası diyaloğu eleştiren bir makale yazmamla başladı. Paralel medya iftira attı. Adem Yavuz Arslan bu iftiraları kitaplaştırdı.Zekeriya Öz soruşturma açtı. Ali Fuat Yılmazer rapor yazdı. Yurt Atayün ve ekibi tutukladı."

18 Nisan 2007'de Malatya Zirve Kitabevi'ne yapılan baskında biri Alman ikisi Türk üç Hristiyan boğazı kesilerek öldürüldü. Sadece Türkiye'de değil tüm dünyada geniş yankı uyandıran bu cinayet 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon'a kadar uzandı. İşin içerisinde vahşi bir cinayet olduğu için kimse Zirve Davası'ndaki hukuksuzlukları dikkate almadı. Paralel yargı ile mücadelenin zirve yaptığı son bir yıl içinde bile Zirve Davası kapsamında oluşturulan mağduriyetler gazetelerin ilgisini çekmedi.

Geçtiğimiz Çarşamba günü Zirve Davası'nın 3 tutuklu sanığının tahliye olması ile birlikte bu dava yeniden Türkiye gündemine geldi. Serbest bırakılan sanıktan biri olan İlahiyatçı Ruhi Abat  yaşadığı hukuksuzluğu anlattı. Suçsuz yere 4 yıl cezaevinde kalanRuhi Abat'ı hikayesi oldukça tanıdık. Her şeyin Gülen hareketinin öncülüğünde gerçekleştirilen dinlerarası diyalog faaliyetlerini eleştirmesiyle başladığını söyleyen Abat, "bana Zaman ve Taraf iftira attı. Bu iftiraları Adem Yavuz Arslan kitaplaştırdı. Zekeriya Öz fezleke hazırladı. Ali Fuat Yılmazer rapor yazdı ve Yurt Atayün tutukladı" diyor.

-Paralel yapının sizinle sorunu neydi? Neden sizi Zirve cinayeti ile ilişkilendirmek istediler.

Bir ilahiyatçı nasıl olması gerekiyorsa o şekilde davranmaya çalıştım. Allah'a yemin olsun ki bütün cemaatlere eşit mesafede oldum. Hatta 28 Şubat sürecinde saf saf ben bu Paralel yapıyı da savundum. Bunların Müslüman ve Ehl-i Kıble olduklarını düşünüyordum. Nerden bilebilirdim dış güçlerin kuklası olduklarını… 1998 yılında bir makale yazmıştım. "Dinlerarası Diyaloğun tartışma noktaları". Çok naif bir makaleydi. Bu bir ilahiyat dergisinde yayınlandı. Ordan bana taktıklarını öğrendim.

-Peki size yönelik kumpas nasıl kuruldu?

18 Nisan 2007 yılında zirve cinayeti oldu. Bu menfur cinayet olduktan sonra bir sahte ihbar e-maili yazıldı. Ergenekon operasyonlarının da başlama tarihiydi bu. Bu mail Gazeteport isimli bir internet sitesinde Sedef Şenkal Demir imzasıyla yayınlandı. Beni Zirve cinayetinde azmettirici olarak göstermişler. İsim İnönü Üniversitesi'nden Ruhi Babat olarak geçiyordu. Benim soyadım ise Abat. Ben herhalde bir isim benzerliği falan diye düşündüm. Hiç kendime konduramıyorum böyle bir suçlamayı. Ciddiye almadım.

ZAMAN İHBAR MEKTUPLARINI YAYINLAMAYA BAŞLADI

-Paralel medya nasıl devreye girdi?


Sonra Zaman Gazetesi yayınlamaya başladı bu ihbar mektuplarını. Beni gazeteciler aramaya başladı. 25 Nisan 2008'de bir ihbar mektubu daha yayınlandı. Bu mektupta benim Glock marka silah aradığım söyleniyor. Sonradan öğreniyorum ki bir çok cinayet Glock marka silahla işlenmiş. 29 Mayıs 2008 tarihinde Taraf Gazetesi'nde bir haber yayınlanıyor. Malatya Savcısı misyoner avında başlığı atılıyor. Birtakım internet siteleri ile eşzamanlı yayınlanıyor. Bir bakıyorum ki orada yazılan her şey benim suçlandığım iddianamede de yeralıyor.

-Tek delil bu ihbar mektupları mı?

Birçok ihbar mektubu geliyor. 2007-2008 yılları arasında MİT'e tam 6 tane ihbar mektubu yazıyorlar. Hem MİT'i, hem emniyeti, hem savcılığı hem de kamuoyunu besliyorlar. Yani yavaş yavaş topun ağzına geliyoruz.

-Mahkeme bu mektupları ciddiye aldı mı?

Önce almadı. Malatya'daki 3. Ağır Ceza Mahkemesi beni tanık olarak ifadeye çağırdı. O ifadede benim Zirve cinayeti ile benim uzaktan yakından bir ilgim olmadığı ortaya çıktı. Komplo o an için çökmüş oldu.

İHBAR MEKTUPLARI İLE YILMAZER'İN RAPORU AYNI

-Malatya'da işlenen bir davaya İstanbul nasıl müdahil oldu?


Anlatayım. 20 Kasım 2008 tarihinde Taraf gazetesine isimsiz bir ihbar maili gönderiliyor. Ali Fuat Yılmazer 2 Aralık 2008 tarihinde sözde bir rapor düzenliyor. Bu rapor Malatya'ya da gönderiliyor. 5 Aralık 2008 tarihinde Taraf Gazetesi'ne gönderilen bir ihbar mektubunu almak üzere emniyetten bir ekip gidiyor. Taraf gazetesine gönderilen ihbar mektubunun içeriği ile Ali Fuat Yılmazer'in yazdığı sözde raporun içeriği neredeyse aynı. Yani ihbar mailini gönderen el ile Ali Fuat Yılmazer imzalı raporu yazan el büyük oranda örtüşüyor.

-Emniyet bu ihbar mailin nerde geldiğini Taraf'a sormuyor mu?

Hayır sormuyorlar. Taraf'tan bu ihbar mailini almaya giden emniyet yetkilileri, mailin nerden geldiğini araştırma ihtiyacı duymuyor. Bilgisayara da el koymuyor. Taraf'taki yetkililer "biz bu maili sildik" diyor. Neden bu delili karartma ihtiyacı hissettiniz diye sorma ihtiyacı hissetmiyorlar.

DAVAYA ZEKERİYA ÖZ BAKMAYA BAŞLADI

-Zekeriya Öz nasıl devreye giriyor?


Hemen bir ihbar mektubu daha döşeniyorlar. Birisini süper savcı Zekeriya Öz'e, diğeri ise özel yetkili savcı Şeref Gürkan'a. Bu ihbarlar yazıldıktan sonra Zekeriya Öz Zirve cinayeti ile İstanbul'dan soruşturma başlatıyor. Olay Malatya'da gerçekleşmiş, Malatya'dan sonuç alamayınca İstanbul harekete geçiyor. Suç mahali neresiyse orası ilgilenir. Burada hukuk diye bir şey yok.

-Çok tanıdık bir hikaye bu.

Evet bundan sonrası da var. İstihbarat Şube'de Ali Fuat Yılmazer var. Orada kumpasın tenceresi kaynatılmaya başlanıyor. O dönemde Terörle mücadelede Yurt Atayün var. Hazırlanan raporlar 11 Kasım 2009 tarihinde Malatya 3 Ağır Ceza Mahkemesine gönderiliyor. Mahkeme bu raporları hiçbir şekilde göz önünde bulundurmuyor ve raporu reddediyor.

-Tutuklanma süreciniz nasıl gerçekleşti?

Mahkeme reddedince bunlar tutuşuyorlar. Yalancı şahit İlker Çınar'a markaj yapmaya başlıyorlar. O günlerde Bugün gazetesinden Adem Yavuz Arslan "Onlar konuştu cinayetler peş peşe geldi" başlıklı yazılarında bu İlker Çınar'dan bahsediliyor. İlker Çınar'ı hukuki olarak köşeye sıkıştırmışlar. Bu süreçte Adem Yavuz Arslan ile İlker Çınar arasında bazı aracılar eşliğinde telefon trafiği yaşanıyor. Adem Yavuz Arslan İlker Çınar'ın istihbaratçı olduğu yönünde yazılar yazarak ona şantaj yapıyor. Bunun üzerine İlker Çınar bu yazıları alarak Adem Yavuz Arslan hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Her söylediğim dava dosyasında var. Ben paralelci olmadığım için yalan söyleyemem.

BÜTÜN DAVALARDA GİZLİ TANIK İLKER ÇINAR

-Kim bu İlker Çınar?


Sonradan öğreniyorum ki İlker Çınar Balyoz, Ergenekon, Zirve, Askeri Casusluk, Özal suikasti davalarının yalancı tanığı. "Ne iş olsa yaparım abi" gibi kullanıyorlar İlker Çınar'ı. Bu gelişmelerden sonra İlker Çınar emniyete çağrılıyor ve uzun bir ifadesi alınıyor. Aralık 2010 tarihinde İstanbul TEM Şube'de tutularak kendisine yükleme yapılıyor.

-Yani kullanılmaya çok müsait gizli bir şahit ve imzasız ihbar mektupları mı var ortada?

Evet bu gizli şahiti köşeye sıkıştırıyorlar. Bugün yazarı Adem Yavuz Arslan "Bir Ermeni Var" kitabında İlker Çınar deşifre ediliyor ve iyice köşeye sıkıştırılıyor. Bu süreçten sonra Bugün, Taraf ve Zaman bizi yaylım atışına tutuyor. Malatya'da yapamadıklarını İstanbul'da yapıyorlar. Ali Fuat Yılmazer, Yurt Ataün bu işi çok profesyonel yaptığı için onlara veriliyor.

ADEM YAVUZ ARSLAN OLAYIN TAM GÖBEĞİNDE

-Adem Yavuz Arslan'a sürekli vurgu yapıyorsunuz


Adem Yavuz Arslan bu kumpasın tam göbeğinde. Onun için zaten abileri gözaltına alınınca sırığını düşürmüş cambaza döndü ve ABD'ye kaçtı.

-Gözaltına alındığınız gün neler yaşadınız?

Malatya'da evime, fakülteme, Karaman'daki annemin evine, abimin evine, kayınvalidemin evine eşzamanlı operasyon yapılıyor. TRT Haber o zaman paralelcilerin kontrolündeydi. Bir operasyon kanalı gibi her anını haber yaptılar.

-Bu aralamalarda ne buldular?

Bir sürü kitap vardı hiçbirini almadılar. Çekmecemde "Dinlerarası Diyaloğu eleştiren makalelerim vardı onları aldılar. Diyalog ile ilgili yaptığım çalışmaları aldılar. Televizyon tartışma programlarından aldığım notlara el koydular. Memur sendikasına, herhangi bir derneğe üyeliğim yok. Ben münzevi bir hayat yaşayan insanım. Beni hiç adını bile duymadığım örgütlerle ilişkilendirmişler. 2004 yılında Kutlu Doğum haftasında Malatya'nın ilçesinde misyonerlikle ilgili yaptığım konuşmayı delil olarak kullanmışlar. Cinayetten yıllar önce yaptığım konuşmadan dolayı "nefret iklimi oluşturmak"la suçlandım. Mahkeme sürecinde Savcı İsmail Aksoy ve Yurt Atayün ekibi tarafından İlker Çınar'ın 5 kez ifadesi alındı. İfadesi yönlendirilerek hakkımızda delil uydurulmaya çalışıldı.

MAHKEME BİZİ DİNLEMİYORDU

-Mahkeme safhasında neler yaşadınız?

Mahkemede cinayeti işleyenlere sordum. "Beni bir yerde gördünüz mü, bir yerde karşılaştınız mı, bir yayınımı okunuz mu, konferansımı dinlediniz mi" dedim. Hayır cevabı verdiler. "Sayın Başkan bu mahkeme bitmiştir beni neden burada tutuyorsunuz" dedim. Bu dosyanın her tarafı dökülüyordu. Mahkeme heyeti dosyaya çalışma ihtiyacı bile duymadı. Ne söylediysek dinlemediler "yat aşağı" dediler.

-Bugün paralel yapı ile bir mücadele süreci yaşanıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu paralel yapı tamamen yok edilinceye kadar Sayın Cumhurbaşkanı'nın her zaman yanında ve emrinde olacağımı ifade ediyorum. Bu yapı yokedilinceye kadar hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının can, mal ve namus emniyeti yoktur.

SABAH

Haber Ara