Dolar

34,8715

Euro

36,6851

Altın

3.020,07

Bist

10.108,10

Davutoğlu, Davos'da Türkiye'nin önemini anlattı

Başbakan Davutoğlu, ''En az gelişmiş ve en çok gelişmiş ülkeler arasında biz bağ kurmak köprü olmak istiyoruz. Bizim adalet anlayışımız, adalet olmazsa barış da olmaz'' dedi.

11 Yıl Önce Güncellendi

2015-01-23 19:46:34

Davutoğlu, Davos'da Türkiye'nin önemini anlattı


Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye'yi köprü bir ülke haline getirmek istediklerini belirterek, "En az gelişmiş ve en çok gelişmiş ülkeler arasında biz bağ kurmak köprü olmak istiyoruz. Bizim adalet anlayışımız, adalet olmazsa barış da olmaz" dedi.

Davutoğlu, Davos Dünya Ekonomik Forumu Kongre Merkezi'nde, B20 Türkiye'nin onuruna vereceği resepsiyonda yaptığı konuşmada, böyle bir toplantının biraraya gelmek için büyük bir fırsat olduğunu belirtti.

Londra'dan Davos'a ulaştığında katıldığı ilk toplantıda Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığı öncelikleri hakkında görüşlerini paylaştığını dile getiren Davutoğlu, söz konusu toplantıda 3 prensipten bahsettiğini, bunların kapsayıcı olma, uygulama ve yatırımlar olduğunu kaydetti.

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nu ve diğer G-20 çalışma grubunu gerçekten tebrik etmek istediğini söyleyen Davutoğlu, "Biz, G-20'nin ana çalışma amacı konusunda bir masa etrafında çok iyi bir danışma ortamı sağladık. G-20 zirvesinde, zirvenin liderleri ve küresel sistemde siyasi unsurlar arasında koordinasyon vardı. G-20 iş toplumunun zirvesidir. Bu bağlantı siyasi düzenin ana yapısını oluşturuyor" diye konuştu.

Davutoğlu, ekonomi ve siyaset bilimi alanında iki lisansının bulunduğunu söyleyerek, "Neden bu iki alanda lisans yaptım? Çünkü ekonomi öğrencisiyken, bir siyasi özü olmayan hiçbir ekonomik programının başarılı olamayacağını fark ettim. Daha sonra siyaset bilimi alanında lisans yaparken, ekonomik özü olmayan hiçbir siyasette barışın olamayacağını gördüm. Tarih okurken, barışçıl bir piyasa inşa edildiği yerde, siyasi alanda da barış olduğunu gördüm. İpek Yolu üzerinde uzun yıllar hüküm süren imparatorluklara, devletlere bakınız. İpek yolu üzerinde barışçıl bir atmosfer sağlayanlar hayatta kalmışlardır. Bunu başaramayanlar ise başarısız olmuşlardır. Eski zamanlarda İpek yolu ile siyasi düzenin sağlanması birlikteydi" şeklinde konuştu.

Modern dünyaya bakıldığında benzer şekilde, ekonomide devletlar arası bağlılık olduğu zaman, barışın da tesis edildiğini anlatan Davutoğlu, "Genellikle 1960'larda konuşulan terör dengesi konusu, iki süper gücün nükleer kapasitesi olduğu zaman birbirilerine sataşmayacakları yönündeydi. Bu denge 'barış getirebilir' anlayışı vardı. Benim için, bu negatif barış anlamına geliyor. Pozitif barış ise ekonomilerin dengelendirilmesi ve bütünleştirilmesidir. Eğer komşuların ortak bir bahçesi, ortak bir alanı varsa, birbirlerine saygı göstermek zorundadırlar. Fakat eğer demir bir duvar ile birbirlerinden ayrılmışlarsa, bu bir sorun demektir" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu,Osmanlı zamanında Balkanlar'da Bosna ve Üsküp'te komşular arasında kapı bulunduğunu, bu kapının amacının komşuların birbirlerine yardım etmelerini sağlamak olduğunu söyleyerek, bu kapı ve komşuluk ilişkileri gibi, serbest ticarette de bu anlayışa ihtiyacın olduğunu anlattı.

Özgüveni olan ülkelerin sınırlarını açtığını dile getiren Davutoğlu, "Özgüveni olmayan ülkeler ise sınırlarını serbest ticarete kapıyor. Biz sınırlarımızı serbest ticaret için Avrupa Birliği'ne (AB) 1995'te açtık. Çünkü kendimize özgüvenimiz var. Aradan 20 yıl geçti. Biz hala AB'nin kapılarını vatandaşlarımıza açmasını bekliyoruz" dedi.

- "Bizim adalet anlayışımız, adalet olmazsa barışta olmaz"

Türkiye'nin G20 başkanlığı sürecinde İpek yolunu örnek aldıklarını belirten Davutoğlu, "Burada bir G varsa aslında bu küresel 20 anlamına geliyor. Çünkü küresel bir çağdayız. Her ülke birbirine bağlı. Bu modern çağda tüm ülkelerin birbiriyle ilişkileri var aslında. İpek Yolu'ndaki karavan ilişkileri gibi. Yeni karavanlar ise internet, mail, e-ticaret, iletişim araçlar...Fiziksel karavanlar yok artık. İnsanlar teknoloji sayesinde yaklaşıyor" dedi.

Bu nokta çözümün ne olduğunu soran Davutoğlu, ilk çözümün ortak bir kader olduğunu, ortak kaderin hükumetlerin ve G-20 ülkelerinin ortak kaderi olduğunu kaydetti.

- Türkiye'nin köprü haline gelmesini istiyoruz"

G-20 ülke liderlerinin ortak kadere inanması gerektiğini söyleyen Davutoğlu, şunları söyledi:

"Biz Türkiye'yi bir köprü haline getirmek istiyoruz. En az gelişmiş ve en çok gelişmiş ülkeler arasında biz bağ kurmak, köprü olmak istiyoruz. Bizim adalet anlayışımız, adalet olmazsa barış da olmaz. Ekonomik adalet olmazsa siyasi sistem de olmaz. Sahra altı ülkelerindeki 20 milyon kişinin elektriğe erişimi yoksa, biz dünyanın diğer kısımlarında kendimizi güvende hissedemeyiz. Başkanlığımız sürecinde biz kuzey ve güney arasında, zengin ve yoksul arasında dünya ekonomisinin merkezi güçleri arasında, marjinal sektörler arasında köprü olacağız. Bunları biraraya getirerek sinerji yaratacağız. Ancak biz bunu sadece politik ve siyasi karalar alarak yapamayız. Siyasi liderler kararlar alabilirsiniz, ancak uygulama aşaması çok önemli. Siyasi kararlılık olamazsa tüm bunlar sadece kağıtta kalır."

Bu noktada iş dünyasına güvendiklerini, iş dünyasının getireceği yenilikçi fikirlere açık olduklarını söyleyen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu yüzden başkanlığımız sürecinde G-20 ve B-20 arasında etkileşimin olacağını söyleyebiliriz. Politika ve ekonomi arasında daha fazla etkileşim olacak. Çünkü atlattığımız kriz ekonomik ve siyasi krizdi. Mesela, 2008'de yaşandı. Bunu yönetemediğiniz zaman çok detaylı bir krizle karşılaşıyoruz. Ekonomik krizi yönetemeyen ülkeler sosyal krize giriyor, işsizlik ortaya çıkıyor, işsizlik sonrası birçok sorun ortaya çıkıyor. Biz Türkiye'de şanslı bir şekilde fark ettik 2008'den bu yana neler yaptık. Finans sektörümüzü güçlendirdik, zaten çok güçlüydü. Aslında bizim hükumetimiz döneminde yani aslında önce güçlü bir finans sisteminiz olduğunda entegre olan ekonomi politikalarıyla farklı sektörle birlikte güçlü bir ekonomimiz olur. Bu aslında siyasi istikrarı getirir. İstikrar konusunda en büyük karşılaştığımız sorun istihdam konusu. Bu noktada kararlı politikalarımızla 2008-2009 krizinden sonra birçok istihdam yarattık. Geçtiğimiz yıl 1.3 milyon yeni iş gücü alanı açıldı. Yani aslında dünyanın da bunu yapması lazım. Ölçeğin genişlemesi lazım. Tüm dünyada bir ülke varmış gibi davranılması lazım" şeklinde konuştu.

- "Kısa vadeli ülkesel çıkarlar, sürdürülebilir politikalar yaratamaz"

G-20'nin küresel bir güç olduğunu, bu noktada kısa vadeli çıkarların düşünülmemesi gerektiğini anlatan Davutoğlu, tüm insanlığı ilgilendiren konuların düşünülmesi gerektiğini söyledi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Çünkü kısa vadeli ülkesel çıkarlar sürdürülebilir politikalar yaratamaz. Ben bu çağrıyı liderlerle Dresden'de buluştuğumda yaptım. Adil bir ekonomik bir sistemin nihai barış için gerekli olduğunu ilettim. Akedemisyenler kitaplar yazabilirler, siyasiler kararlar alabilirler, ancak bir piyasa yapısı işi bu teorileri bu kararları uygulamazsa hepsi boşa gider. Çok güzel etik politikalarınız olabilir ancak piyasanızda etik açıdan uygulanmazsa hiç bir anlamı yaramaz. Çok harika siyasi kararla alabilirsiniz, fakat piyasa test edilmezse yine başarılı olmayacaktır. İşte bu yüzden de G-20 liderleri olarak bizim görevimiz sadece tüm dünya ekonomileri için detaylı bir strateji yaratmak değil, aynı zamanda bunları piyasa yapıları içerisinde uygulanmasını sağlamaktır. İşte bu yüzden B-20'nin çabalarına ihtiyaç duyuyoruz" ifadelerini kullandı.

- "Mantalitede değişikliğe ihtiyacımız var"-

Dünyadaki tüm iş dünyasının liderlerinin işbirliğine ihtiyaç olduğunu dile getiren Davutoğlu, bu toplantı içerisinde Asyalılar, Avrupalılar, Amerikalılar ve Afrikalılar'dan oluşan birçok küresel yapı gördüğünü ifade eden Davutoğlu, konuşmasında şunlara yer verdi:

"Herkes burada. Biz aslında uluslararası iş dünyasının en seçkin grubuyuz, Bu gruba dahil olmak geleceğin ekonomik zorluklarının sorumluluğu bizim omuzlarımıza yüklüyor. Aynı zamanda politik yapıların getirdiği zorluklar da bizim görevimiz, aynı zamanda dünyadaki adaleti sağlamak da görevimiz. Aslında söylediklerimi bir kaç kere tekrarladım. BM'de olsun, diğer kurumlarda olsun. Mantalitede bir değişikliğe ihtiyacımız var. Sadece organizasyon yapısında değil, mantalitede değişiklik lazım. Çünkü mantalite değişikliği yapmazsak uluslararası sistemde başarıya ulaşamayız. Biz Türkiye olarak bu yıl mantalitemizde, karar alma yapılarımızda, uygulama stratejilerimizde, aynı zamanda paradigmamızda değişiklik yapacağız. Empati kurmak çok önemli. Etik açıdan küresel hayata baktığımızda empati sayesinde en iyi etik değerleri uygulayabiliriz. Bu bizim görevimiz. Bunu yapabilmek için de iş toplulukları, devlet liderleri biraraya geldiği insanlığın geleceğinin aydınlık olduğu için bir yapıyı düşünüyoruz. Biz Türkiye'nin G-20 başkanlığında hiç kimseye ayrımcılık yapmadan, dinine, diline, etnik kökenine bakmadan hizmet sağlayacağız."

Haber Ara