TİMETURK BLOG | İslam Mazharoğlu
Zaman ne kadar çabuk geçiyor… Miladi 20 Nisan 571 Efendimizin (sav) doğum tarihi. Kameri olarak 12 Rebiulevvel sabaha karşıya tekabül ediyor.. Peygamberimiz doğumunun üzerinden 1444 yıl geçmiş.
Bu yılı diğerlerinden ayıran nedir? İnsanlığın insani değerlerden böylesine uzaklaştığı; savaşların, hoşgörüsüzlüğün, fitne ve nifakın böylesine yaygınlaştığı; birliğe, kardeşliğe, barışa muhtaç olduğumuz bir dünyada, Rahmeten lil Alamiyn olan Peygamber Efendimizi her zamankinden daha fazla özlem ve iştiyakla anlamamak mecburiyetindeyiz.
Hiçbir kutsalı olmayan beyinsizlerin sadece o’na değil semavi olan her şeye saldırdıklarını ve bu saldırılarından rahatsızlık duyan Müslümanların tepkilerinin zerre kadar dikkate alınmadığı Kahpe bir dünyada yaşıyoruz…Merhametin,sevginin,müsahamanın anlayışın,affetmenin zirvesi soylu bir insana saldırmak hangi akla hizmettir?
Savaşta karşılaştığı bir düşmanı şahadet getirdikten sonra öldüren Usame bin Zeyd’i “O, la ilahe illallah dedikten sonra öldürdün ha!..” şeklinde öyle bir ta’ziri vardır ki Usame “keşke o günden sonra Müslüman olsaydım“ diye büyük bir nedamet duyacaktır. İşte insanlık budur!
Resulullah’a ilk vahiy geldiğinde insanlık ve fıtrat değerlerinden uzaklaşmış bulunan Mekke toplumu kendi elleriyle kızlarını diri diri toprağa gömüyordu, şereflerini kurtarmak için. Ne olduysa işte böyle bir durumda oldu. Tefekkür etmek için gittiği Hıra mağarasında ilk vahiyle muhatap olduğunda bir pazartesi günüydü. “OKU!”deniliyordu (A’lak 1-5 ) Bir müddet sonra gelen ikinci vahiy (Kalem, 1-4) evrensel mesajın ağır mesuliyetini onun omuzlarına yüklemişti.
Yakın akrabasından başlayarak insanlara hakikati tebliğ ederken akla hayale gelmeyecek eziyetlere maruz bırakılmasına rağmen davasını anlatmaya devam etti. Sonra” her zorlukla beraber bir kolaylık vardır “düsturuna uygun olarak insanlar İslam’ı kabul etmeye başladılar. Ta uzak diyarlardan insanlar akın akın Mekke’ye geldi. Bunlardan biri de Ebu Zer’di. Efendimiz ’i bulmak için geldiği Mekke’de Kureyşlilerce çok kötü dövüldüğü halde gerçeğin peşinden ayrılmadı ve hidayeti buldu.
Hz. Ömer, 27 yaşında, kardeşini İslam’dan döndürmek için gittiği evde okunan ayetlerin etkisiyle oracıkta Müslüman oldu. Aslan avcısı, yiğitler yiğidi Hz. Hamza’nın İslam’la şereflenmesi ise ayrı misal. İşte Mus’ab bin Umeyr.. Geçtiği yerlerde pencerelerin açıldığı, bakışların ona teveccüh ettiği mütevaziliğiyle tebarüz etmiş Mekke’nin en yakışıklısı. Hakkı kabul etmesinin hemen akabinde İslam davetçisi olarak Medine’ye gönderildi. Onun mirasını ve nasıl büyük bir nimete kavuştuğunu öğrenmek isteyenler Medine’de Uhud Şehitliği’ne mutlaka uğramalıdırlar.Hakeza Efendimizin yatağında onun yerine ölümü göze alan kahramanlar kahramanı Hz Ali…
Artan tazyik onun canına yönelince Medine ‘ye hicretten başka bir çıkış yolu kalmamıştı. Sadık arkadaşı Ebu Bekir’le beraber uzun bir yolu mihnetler içinde bitirip Medine’ye ulaştılar…
Allah Resul’ü, Mekke’nin azgınlaşan toplumunu terk etmek zorunda bırakıldığında kendisini karşılayan Medine semasında sevinç ve surur nidaları yükseliyordu. Medine, Medine olalı böyle bir sevinci, neşeyi müşahede etmemişti.
Hz. Muhammed, inananların gönlünde, Allah'ı sevmekten başlayıp dalga dalga tüm mahlûkata yayılan bir sevgi halesi oluşturdu. O, sevgi , şefkat ve barış medeniyeti kurdu. Medine birçok farklı inançtan ve milletten insanın bir arada barış içinde yaşadığı mutlu bir şehir oldu.
Peygamberimizin sevgisi etrafında kenetlenen inananlar, karıncayı bile incitmekten çekinen mükemmel şahsiyetler olarak temayüz ettiler.
On dört asır önce getirdiği mesajla, insanlık âleminin hem dünyasını hem de ahiretini aydınlattı O. Sadece bizim için değil, bütün insanlık için en güzel misaldir. Müslümanların bugünkü yol bilmezlikleri ve geri kalmışlıkları İslam’ın şanlı peygamberini ve getirdiği değerler manzumesini anlatmaya kifayet edemez.
Miladi 571’de sadece Mekke’nin üstüne doğmadı ki güneş… Bütün âleme rahmet olarak gönderilmişti O…Kendisini öldürmek isteyenlere karşı bile affedici oldu. Mekke’yi fethettiği gün, acımasız Mekke toplumunu “”Yusuf’un kardeşlerine dediği gibi diyorum” şeklinde konuşarak bağışlaması, O’nun nasıl bir ruh yüceliğine sahip olduğunu gösteren bir ibret vesikasıdır.
Hz. Muhammed, insan sevgisinin ve şefkatin sembolüdür. Sahih rivayetler, kendisine tabii olanları bütün mahlûkata karşı şefkat ve merhamete yönelttiğini belgelemektedir.
İşte vicdanların kabul edemeyeceği şey doğaya, hayvanlara ve bütün mevcudata karşı bu kadar büyük bir ihtimam telkin eden, merhameti öğütleyen bir peygambere saldırmanın akıl karı olmadığını göstermeye kâfidir.
Peygamberler yüce şahsiyetlerdir. Allah onları laf olsun diye seçmemiştir. Onlara karşı yapılan her türlü taarruz ve edepsizlik elçiyi seçene yapılmış addedilir ki O da Allah’tır. Öyleyse ötelerden gelen mesajı insanlara tebliğle memur nebileri inkâr çok büyük bir bahtsızlıktır. Hele inkârda haddi aşıp onlara saldırmak ve onları istihza etmek fıtratı bozulmamış insanlık değerleri nezdinde bir insanlık suçudur.
Batı dünyasında Peygamberimiz hakkında neşredilen karikatürlere denecek dünya kadar şey var… Demek ki medeniyetler çatışması, onların, gelecekteki dünya öngörülerinin temelini meydana getiriyor. Ama bu seviyesiz ve insafsız saldırıyı iz’an sahibi hangi insan kabul edebilir? Bırakınız herhangi bir dine mensup olmayı insan olan kimse bu pervasız saldırıyı normal kabul edemez;etmemeli…Bunun fikir hürriyetiyle hiç ilgisi yok…Ülkemizde birkaç densizin yaptıkları ise akılsızlık ve nasipsizlikten başka neyle telif edilebilir bilmiyorum…
Bize, fıtrat dini olan İslam’ı getiren, Kuran’ı tebliğ ederek bizleri dirilten; eminlik ve doğruluğun ölümsüz öğretmenini sevgiyle ve özlemle hatırlıyoruz…
Hoş geldin ey doğru sözlü...
Hoş geldin göz aydınlığı
Hoş geldin ey merhamet timsali.
Hoş geldin ey Allah’ın Nebisi!...
Hoş Geldin!