PTT: Paralel'in Tahşiye telaşı
Yeni şafak yazarı Abdülkadir Selvi bugünkü köşe yazısında paralelin Tahşiye telaşını yazdı.
11 Yıl Önce Güncellendi
2015-01-13 12:35:53
PTT...
Açılımı, Posta, Telefon, Telgraf değil.
Paralelin Tahşiye Telaşı.
Sormayın Paralel'i bir tahşiye telaşı sardı ki, ateş bacadan çıkıyor.
Çünkü Tahşiye operasyonunda talimatı nereden aldıklarını, hangi suç delilleri oluşturup operasyon yaptıklarını en iyi onlar biliyor.
Fethullah Gülen’i kurtarmak için kolları sıvayan Nazlı Ilıcak ise , 2 Ocak 2014 tarihli,”Askeri İstihbarat ve Tahşiyeciler” başlıklı yazısında, Tahşiyecilerden, Fethullah Gülen’den önce Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin imzasıyla 13 Mart 2009 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gönderilen yazıda söz edildiğini anlatıyor.
Benden uyarması. Nazlı Ilıcak kimi kurtarmak istediyse o batmıştır.
Buna rağmen yazının altında imzası bulunan İsmail Hakkı Pekin’le konuştum.
Nazlı Ilıcak’ın algı operasyonu yaptığını belirterek,” Biz stratejik istihbarat yaparız. Bu tür örgütleri izlemek için ne yasamız müsaittir ne de teşkilatımız. Bu görev MİT, Polis İstihbarat ve Jandarma İstihbarat'a verilmiştir” dedi. Peki bu yazı ne anlama geliyor? Pekin, “MİT’ten gelen istihbaratı bilgi sahibi olunması amacıyla Kara Kuvvetleri'ne ilettim” dedi.
Paralel yapı, bir dönemler cezaevlerine atıp, zulmettiği insanlara sığınır oldu. İsmail Hakkı Pekin bu açıdan ilk değil. Basılmamış kitabından dolayı hayatını kararttıkları Ahmet Şık’ı da yine Tahşiye operasyonu sırasında keşfetmişlerdi. Yakında Hanefi Avcı ve İlker Başbuğ’u da istismar etmeye kalkışırlarsa şaşırmam. Çünkü bunların ahlaki kriterleri yok.
Tahşiye operasyonunda ise sorun istihbaratın onları takip etmesi değil, bombalar konulmak suretiyle, sahte suç delilleri oluşturulması.
Nazlı Ilıcak’ın kurnazca bir manevra ile kurtarmaya çalıştığı kişi ise konuşmasıyla Tahşiyecileri hedef gösteren Fethullah Gülen. Anlaşılan o ki Paralel yapı, Tahşiye operasyonunda polisleri gözden çıkarmış. Gülen’i kurtarmaya çalışıyorlar.
Bir an Nazlı Ilıcak gibi düşünecek olursak, Gülen grubuyla ilgili daha önce istihbarat raporlarının olması, şimdi Gülen’e karşı yapılacak bir operasyonu meşrulaştırır.
70’li yıllardan bu yana Gülen hakkında istihbarat raporlarının bulunduğunu tahmin etmek zor değil. Ayrınca Gülen, DGM’de açılan dava sürecinde Türkiye’den ayrılmak zorunda kalmıştı. Hakkında dava açılması ve istihbarat raporlarının bulunması, bomba, tabanca ve mermi konularak Fethullah Gülen’e karşı silahlı terör örgütü kapsamında operasyon yapılmasını mı gerektirir? Nazlı Ilıcak’ın Tahşiye mantığından hareket ederseniz, meşru.
Nazlı Ilıcak’ın yayınladığı bir belgeye can simidi gibi sarılan Paralelciler, kendi elleriyle kendi kazdıkları kuyuya düştüklerinin farkında değiller. Şimdiye kadar bu akılla Gülen grubunun üzerine gidilseydi, Fethullah Gülen’in ceketinin her cebinden bir bombanın çıkması gerekirdi.
Söz konusu olan Tahşiyecilerle ilgili istihbarat raporunu ilk olarak kimin hazırladığı değil. Paralel polislerin sahte suç delilleri oluşturarak, dershanelerine bombalar koydukları Tahşiyecilere terör örgütü kapsamında operasyon yapıp, onların 17 ay hapis yatmalarına sebep olmaları.
İkincisi ise operasyonların Fethullah Gülen’in 6 Nisan 2009 tarihinde bu grubu hedef gösteren konuşmasından sonra başlaması.
Madem Tahşiye dosyası tekrar açıldı, önce 17.03.2010 tarihli Emniyetin ekspertiz raporundan bir bölümü aktarmak istiyorum:
“Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne başlıklı resmi yazıda, 4 (dört) adet parmak izinin yapılan aramada görevli olup, mukayese amaçlı parmak izleri alınan görevli 278341 sicil sayılı polis memuruna ait olduğu, 1 (bir) adet parmak yapılan aramada görevli görevli olup, mukayese amaçlı parmak izleri alınan görevli 102100 sicil sayılı polis memuruna ait olduğu, 4 (dört) adet parmak izinin yapılan aramada görevli olup, mukayese amaçlı parmak izleri alınan görevli 139207 sicil sayılı polis memuruna ait”
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
SON VİDEO HABER
Haber Ara