Ahmet Hakan, "Bütün yönleriyle Yavuz Bingöl olayı" başlıklı yazısında Yavuz Bingöl olayına bir kez daha bütün yönleriyle değindi. Hakan, Bingöl'ün haykırmak ve konuşmak istediğini ancak Erdoğan ve Berkin Elvan kıyaslamasında büyük bir hataya düştüğünü belirtti.
İşte Hakan'ın o yazısı:
Yavuz Bingöl konuşmak istiyorum, demişti.
Kendisiyle biraz laflayınca...
Neden konuşmak istediğini anladım.
Konuşmak istiyordu, çünkü...
-"Dağılan imajını toparlamak" istiyordu.
-Amacının cepheleşme ortamının sona ermesine katkıda bulunmak olduğunu söylemek istiyordu.
-"Kutuplaşmayı kırmak için Cumhurbaşkanı'yla, Başbakan'la bir araya geliyorum" mesajını vermek istiyordu.
-Hayatın ve siyasetin "siyah" ve "beyaz" olmadığının altını çizmek istiyordu.
-Doğru anlaşılmak istiyordu.
-"Samimiyim, çıkar amacım yok" cümlesini haykırmak istiyordu.
Meramı buydu.
Ancak röportaj sırasında çok vahim bir hata yaptı Yavuz Bingöl.
"Bir siyaset adamına edilmiş iğrenç küfürler" ile "öldürülmüş bir çocuğun annesinin o siyaset adamı tarafından yuhalatılması" arasında bir kıyaslama yaptı.
-Birinin diğerini doğurduğunu söyledi.
-Biri olduğu için diğerinin olabildiğini söyledi.
-Bir kötünün bir başka kötüye yol açtığını söyledi.
Gerçi ikisini de tasvip etmediğini, ikisini de yanlış bulduğunu, ikisinin de kötü olduğunu vurguluyordu ama sorun orada değildi.
Şuradaydı:
-Bu ikisi arasında bir ilişki kuruyordu.
-Bu ikisinden yola çıkarak bir "sebep/sonuç" ilişkisine gidiyordu.
Ama ne oldu?
Sosyal medyada Yavuz Bingöl'ün söyledikleri, sadece şu üç cümleyle özetlendi:
-Erdoğan'a küfürler edildi.
-O da Berkin'in annesini yuhalattı.
-Bu çok insani bir şey...
Oysa röportajda Yavuz Bingöl'ün söylediği ve söylemek istediği tam olarak şuydu:
-Erdoğan'a küfürler edildi. Bu çok yanlıştı.
-O da buna karşılık Berkin'in annesini yuhalattı. Bu da -insani olsa da- çok yanlıştı.
-Erdoğan'ın yaptığını mazur görmüyorum, sadece durum tespiti yapıyorum.
Meramı buydu Yavuz Bingöl'ün.
Bu haliyle de tepkiyi hak ediyordu Yavuz Bingöl. Bu haliyle de söylediği son derece sorunluydu. Bu haliyle de kabul edilemez bir yorum yapmıştı. Bu haliyle de Berkin'in annesini incitmişti.
Ancak söylediklerinin sosyal medyada özetleniş biçimi tepkiyi bine katladı.
Yavuz Bingöl'e yönelik tepkinin bine katlanmasının, bu derece abartılı bir hal almasının tek nedeni sözlerinin sosyal medyada özetleniş biçimi değil.
Yavuz Bingöl'e kızanlar, öfkelenenler, tepki gösterenler aslında onun Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu'nun düzenlediği toplantılara katılmasına kızıyorlar, öfkeleniyorlar, tepki gösteriyorlar.
Düşünebiliyor musunuz?
Memleketin bir sanatçısı, memleketin Cumhurbaşkanı'nın, Başbakanı'nın davetine katılıyor diye...
"Yalaka" ilan ediliyor, "hain" ilan ediliyor, büyük bir öfke ve kızgınlığın muhatabı oluyor, tepki çekiyor.
Esas üzerinde durulması gereken mesele budur.
Bu "mesele"nin ortaya çıkmasında en büyük kabahat, iktidarı ellerinde tutanlardadır.
-Cepheleştirmeyi o kadar arttırdılar ki... Düzenledikleri bir davete katılmak bile "tutum almak, taraf olmak, tarafını seçmek" haline geldi.
-Kendilerine en küçük bir eleştiri getirenleri bile yanlarına öylesine yaklaştırmaz oldular ki... Yanlarına yaklaşabilenlerin tümü, "eleştiriden vazgeçmiş, işi yağcılığa vurmuş tipler" olarak algılanmaya başlandı.
-Çeşitli toplum kesimlerini kendilerinden öylesine uzaklaştırdılar ki... O toplum kesimlerinden kendilerine yönelen bireyler, anında yaftalanır oldu.
-"Ya bizdensin ya karşı taraftan" anlayışını öylesine körüklediler ki... Yanlarına yaklaşanlara "Ha, sen demek ki artık onlardan yanasın" denmeye başlandı.
Bu anormal bir durumdur.
Ve bu anomali en çok da Yavuz Bingöl gibi "Amacım kutuplaşmayı sona erdirmek" diyenleri vurmaktadır.
Sözün özü şudur:
Eğer devleti yönetenler, yeni dostlarının "hain, dönek, yalaka" diye yaftalanmasını istemiyorlarsa...
-Cepheleştirme siyasetine son vermeliler.
-Kendilerini eleştirenleri düşman olarak görmemeliler.
-Kendilerini eleştirenlerle de diyalog kurmalılar.
-Ve ülkeyi tez elden normalleştirmeliler.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!