Erdoğan: Nobel ödüllerinin nasıl verildiğini biliyoruz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Biz büyük bir devlet olmanın gayreti içerisindeyiz ve bu gayretimizi de sürdüreceğiz' dedi.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-12-03 13:59:49
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, " Çok zaman sağdan sola hepimiz işitiyoruz. 'Bizde sanatçı yetiştirmiyor', 'bizde ilim insanı, münevver yetiştirmiyor'. Hayır efendim. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Bal gibi yetişiyor. Üstelik her şeye rağmen yetişiyor. Umutsuzluğa rağmen, kötümserliğe rağmen, karamsarlığa rağmen, tekellere rağmen, mahalle baskısına rağmen Allah'a hamdolsun yetişiyor hem de çok sayıda yetişiyor" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda düzenlenen törenle sahiplerine verildi.
Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, kendilerine ödüllerini tevdi edecekleri sanatçıları, bilim insanlarını ve kurumları tek tek tebrik ettiğini ve her birine şahsı, ülkesi ve millet adına sonsuz şükranlarını sunduğunu belirtti.
Çok sayıda aday arasından titiz bir çalışma neticesinde ödüle layık görülen kıymetli sanatçı, bilim insanı ve kurumları belirleyen seçici kurula ve törene katılanlara teşekkür eden Erdoğan, "Burada çok samimi bir hissiyatımı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'ni kime verelim diye bir çalışma yaptığımızda karşımıza gerçekten bereket fışkıran bir liste çıktı. Bu ödüle layık olabilecek birbirinden değerli, çok sayıda eser ve hizmet sahibinin olduğunu gördük. Bundan dolayı da inanın Allah'a hamd ettik" diye konuştu.
Erdoğan, bu toprakların yüzyıllar boyunca olduğu gibi bugün de alimler, sanatçılar ve çok değerli münevverler yetiştirdiğine işaret ederek, şöyle konuştu:
"Tohum toprağa öyle bir samimiyetle, öyle bir hasbilikle ve öyle bir duayla atılmış ki toprağın üzerinde fırtınalar da olsa, sel de olsa, kuralık da olsa o tohum canlı kalmaya, uygun ortam bulduğunda filizlenmeye devam ediyor. Fikir eğer lisan varsa vardır. Bizim lisanımızı köreltmeye çalıştıkları halde hamdolsun fikir tohumunu kurutamadılar. Münevverlerin neşvünemasına mani olamadılar. Sanat eğer ruh varsa, eğer heyecan varsa en önemlisi de irfan, hikmet ve ahlak varsa vardır. Bizim millet ve medeniyet ruhumuzu, heyecanımızı köreltmeye çalıştıkları halde, irfan, hikmet ve ahlak damarlarımıza kastettikleri halde sanatımızın ve sanatçılarımızın yetişmesine engel olamadılar."
Hamdolsun ilim insanlarımız hala var
İlim de, Yunus Emre'nin de ifade ettiği gibi, "Eğer kendini bilmek varsa vardır" diyen Erdoğan, "Yine bizim bütün yabancılaştırma gayretlerine rağmen köküyle yani o toprağın altındaki tohumla irtibatı kesmeye yönelik tüm gayretlere rağmen hamdolsun kendisini bilen, kendisi kadar milletini, toprağını, medeniyetini bilen ilim insanlarımız hala var" şeklinde konuştu.
Erdoğan, ilmin ve sanatın evrensel boyut kazanması ve uluslararası camiada takdir edilmesinin son derece önemli olduğunu aktardı.
Bunun tek başına asla bir kriter olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Uluslararası başarı kazanmadı diye o belli, şöhretli ödülleri alamadı diye ne ilim ilmiden zerre değer kaybeder ne de sanat sanatından zerre değer kaybeder" ifadesini kullandı.
Bal gibi yetişiyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dünyanın belli bölgelerinde takdir görmüyor, kabul görmüyor diye kadim musiki sanatımızı, hat sanatımızı, ebru, tezhip, tezyin sanatımızı öksüz bırakmak inanın nankörlükten başka bir kavramla izah edilemez. Dünyadaki şöhretli ödülleri almıyor diye sinema, roman, hikaye gibi sanatlarımız metruk bir halde kendi kaderleriyle baş başa bırakılamaz. Özellikle ilim konusunda, ilim tarihini başkaları yazıyor diye ilim tarihini sadece egemenler yazıyor diye başımızı öne eğip, çaresizlik içinde, eziklik içinde, kompleksli bir hayranlık içinde olan biteni seyretmek millet olarak bize asla yakışmaz. Çok zaman sağdan sola hepimiz işitiyoruz. 'Bizde sanatçı yetiştirmiyor', 'bizde ilim insanı, münevver yetiştirmiyor'. Hayır efendim. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Bal gibi yetişiyor. Üstelik her şeye rağmen yetişiyor. Umutsuzluğa rağmen, kötümserliğe rağmen, karamsarlığa rağmen, tekellere rağmen, mahalle baskısına rağmen Allah'a hamdolsun yetişiyor hem de çok sayıda yetişiyor."
Erdoğan, bunun sanata, ilme ve fikre hangi zaviyeden bakıldığıyla ilgili bir mesele olduğuna dikkati çekti.
Nobel kararlarını objektif mi veriyor?
Törendeki konuşmasında Alev Alatlı'nın da konuyu çok güzel ifade ettiğini kaydeden Erdoğan, "Şu anda uluslararası kurumları şöyle bir masaya yatırdığımızda, hepsinin karar noktasında attığı adımları özellikle ideolojilerin, siyasetin veyahutta kendi inançlarının belirlediği bir dünyada sizler objektif bakışı hiçbir zaman beklemeyin. 'Nobel' diyoruz değil mi? Nobel kararlarını objektif mi veriyor? Asla. Bunları bizzat gördük, görüyoruz ve yaşıyoruz. Uluslararası kurumlar, Birleşmiş Milletler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını objektif mi veriyor? Asla. Yine söylüyorum. Dünya 5'ten büyüktür" şeklinde konuştu.
BM Güvenlik Konseyi dünyayı mı temsil ediyor?
"Birinci Dünya Savaşı'nın şartlarından sonra oluşan bir Birleşmiş Milletler ve şu andaki bu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dünyayı mı temsil ediyor" diye soran Erdoğan, hayır cevabını verdi.
Erdoğan, "İçeride Avrupa var, Asya var, Amerika var. Kıtalar olarak ele alacak olursanız diğer kıtalar nerede? Yok. Peki. Bu 5 ülke sadece Hristiyanlardan oluşuyor. İçlerinde bir tane Müslüman ülke var mı? Yok. Tüm dünya bu 5 ülkenin içinde herhangi birisinin dudak arasına mı bakacak? Eğer 'Hayır' derse mesele bitmiştir. Tüm dünya ona mahkum. Böyle bir zulüm olabilir mi? Adaletin beklendiği bir yerde adalet yok, sadece zulüm var ve bu zulüm acımasızca devam ediyor. Suriye'de 300 bin kişi ölmüş, 400 bin kişi ölmüş. Umurlarında mı? Asla. Türkiye 1 milyon 600 bin insanı şu anda kabullenmiş. Umurlarında mı?" şeklindeki görüşlerini paylaştı.
"Karşımıza geldikleri zaman 'tebrik ederiz, çok güzel işler yapıyorsunuz, hakikaten başardınız.' Yahu o lafı bırak. Bütün bu yükü sırtına almış Türkiye'ye ne kadar destek verdin ondan bahset. Asla" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ama arzu ettikleri yerlere bu destek kanallarını açıyorlar. 'Afrika, Afrika, Afrika' diyorlar. Afrika'nın sadece petrollerini, elmaslarını, altınlarını araştırıyorlar. Yaptıkları bu. Onun dışında bir şey var mı? Yok. İşte bütün bunların bakış açışını değerlendirdiğimizde meseleye sadece kendi mahallenizin ufku kadar bir çerçeveden bakarsınız ve bunların baktığı budur. Fakat bunlar göremezler, göremeyecekler de. Eğer meseleye ideoloji gözlüğüyle mensubu olduğunuz tekellerin kriterleriyle bakıyorsanız belki göremezsiniz. Ama ufuklarını şöyle genişletip bakabilseler çok değerli işler görecekler. O zaman Türkiye'den ne kadar ilim adamlarının, ne kadar sanatçıların çıktığını da o zaman çok daha rahatlıkla görebilecekler. O günler gelecek mi? Eyvallah gelir. Benim bu noktada umudum var."
Erdoğan, "Mahallelerini ya da muhayyilelerini genişletip bakabilseler çok değerli eserler görecekler. İdeolojik saplantılardan kurtulabilseler, yabancılaştıkları topraklara bu toprağın insanı gibi bakabilseler, buradan ne büyük cevherlerin çıktığını, ne büyük eserlerin fışkırdığını fark edecekler" ifadesini kullandı.
Niyazi Sayın'ın, ömrünü neye vakfetmiş bir kutup olduğunu dile getiren Erdoğan, "Kimine göre ney, afedersiniz, bir odun parçasıdır. Kimine göre ney içi boş bir kamış parçasıdır. Kimine göre müzik aletlerinden biridir. Ama hepimiz biliyoruz ki aslında ney Hazreti Mevlana'nın da ifade ettiği gibi sadası ateş olan, sadası aşk olan bizatihi kendisi sanat, hikmet ve ahlak abidesi olan bir ilim çeşmesidir" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "(Neyin sadası ateştir, hava sanma, kimde bu ateş yoksa yazık ona) diyor. Neydeki o ateşi, o aşkı göremeyen neyi sadece şöyle içinden nefes geçen bir kamış parçası olarak gören, Mevlana'nın da ifade ettiği gibi sadece kendisine yazık eder. O 'neye sanat, neyzene sanatçı demiyor' diye ney ya da neyzen değerinden hiçbir şey kaybetmez, sanatından hiçbir şey kaybetmez" dedi.
Özgüveni aşılayabilmenin gayreti, mücadelesi içindeyim
"Bakın aynı meselenin ilim tarihi yazılırken önümüze çıktığını görüyoruz" değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bizzat bu ülkenin bazı gençleri hatta ve hatta bizzat bu ülkenin bazı aydınları farklı bir ilim tarihinin var olabileceğine, bize anlatılan tarihin yanlış olabileceğine, dayatılmış olabileceğine ihtimal dahi vermiyorlar. Bizim bilim insanlarımızın, Engin Deniz Akarlı gibi nice değerli tarihçimizin, ilim erbabının muhteşem eserleri dar bir çerçeveye hapsolup kalırken, dedikodular, söylentiler, efsaneler ve uydurmalar, hatta twettler, facebook mesajları, haber bültenleri 'ilim' diye, 'tarih' diye, 'bilim tarihi' diye bizlere dayatılabiliyor. Bugün bizim milletimizin ve medeniyetimizin en çok ihtiyaç duyduğu şey değerli Alev Alatlı'nın bir ömür boyu bizlere anlatmaya çalıştığı gibi aydın diktasına, aydın vesayetine, yabancılaşmış ve milletini küçümseyen aydına bir projektör tutabilmektir. İnanın Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olarak en büyük arzularımdan biri gençlerimizin, sanatçılarımızın, münevverlerimizin ve ilim insanlarımızın en başta bu özgüvene kavuşabilmeleridir."
Erdoğan, Başbakan olduğu esnada, gittiği her şehirde, katıldığı her toplantıda, bu milletin her bir ferdinin özgüvenli olması gerektiğini anlattığının altını çizerek, "Cumhurbaşkanı olarak aynı şekilde bu özgüveni aşılayabilmenin gayreti, mücadelesi içindeyim" dedi.
Türkiye'nin şu anda dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip olduğunu ve en büyük 20 ekonominin arasında bulunduğunu belirten Erdoğan, şu anda da Türkiye'nin, 1 Aralık'tan itibaren, önümüzdeki yılın 1 Aralık tarihine katar G 20'nin dönem başkanlığını yapmaya başladığını hatırlattı.
Demokratikleşme yolunda tarihi adımlar atan bir ülkeyiz
Erdoğan, "Şu süre içerisinde yaptığımız çalışmalarla ve genç, dinamik bir nüfusa sahip bir Türkiye olarak geleceğe farklı bakmanın azmi, kararlılığı içerisindeyiz. Bölgesindeki tüm krizlere rağmen demokratikleşme yolunda tarihi adımlar atan, önemli ilerlemeler kaydeden bir ülkeyiz" dedi.
Bunların yetmeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Biz ekonomimizle, nüfusumuzla, ileri standartlara ulaşan demokrasimizle olduğu kadar, tarihimizle, medeniyetimizle, sanatçılarımız, münevverlerimiz ve alimlerimizle de hiç tereddütsüz büyük bir ülkeyiz. En başta buna inanmayanın ne iddiası olur, ne hedefi olur, ne de gelecek tasavvuru olur. Biz Allah'ın izniyle içindeki o medeniyet cevherini hiçbir zaman kaybetmeyecek bir tohuma, o tohumu emniyetle muhafaza edecek bereketli topraklara, o toprakların üzerinde yetişmiş ulu çınarlara sahibiz. O tohumu, o toprağı ve o ulu çınarları idrak edemeden, milyonlarca ışık yılı uzaktaki yıldızları idrak edemezsiniz. Onları asla göremezsiniz. Biz o medeniyet tohumunu yaşatmak için gayretimizi sürdüreceğiz. O tohumun yurdu olan bu toprakları muhafaza etmeyi sürdüreceğiz. Toprağın üzerindeki ulu çınarları görmeye, gözetmeye, onları her zaman teşvik etmeye, takdir etmeye devam edeceğiz. Biz biliyoruz ki kimse görmese de kimse takdir etmese de sanat sanattır, sanatçı da sanatçıdır. Biz görenlerden, gösterenlerden, takdir edilmelerini, teşvik edilmelerini temin edenlerden olacağız."
Burası Türk milletinin sarayıdır
Erdoğan, "İşte şu anda çatısı altında bulunduğumuz Beştepe Cumhurbaşkanlığı Sarayı. Biliyorsunuz neler söylediler, neler söylüyorlar, neler söylemeye devam edecekler. Varsın söylesinler. Hiç umurumuzda değil" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz büyük bir devlet olmanın gayreti içerisindeyiz ve bu gayretimizi de sürdüreceğiz. İstanbul'da bir Dolmabahçe Sarayımız var, hala onunla övünürüz. Bir Topkapı Sarayımız var, hala onunla övünürüz. Bizden sonra gelen nesillere 'Acaba bizden öncekiler bize ne bıraktı?' diye sorduklarında, ortaya koyduğunuz bir eseriniz var mı? Buna bakın, bununla övünün. 'Şu anda acaba Türkiye Cumhuriyeti Devleti nereden yönetiliyor, nereden yönetildi?'. Bu soruyu soranlara bir cevap vermek gerektiğinde işte bu cevabı, bu duruşuyla, bu saray verecektir. Burası Tayyip Erdoğan'ın sarayı değil. Burası Türk milletinin sarayıdır. Bu saray sadece Türk milletinin kendi imkanlarıyla inşa edilmiş olan bir saraydır. Bu sarayın içerisinde sadece Cumhurbaşkanlığının görevlileri çalışacaktır, iki, millet burada ağırlanacaktır. Biz bugün bakın bu salonda sizlerle bir araya gelebiliyoruz. Ama bundan önce bizim bir araya gelebileceğimiz bu tür imkanlarımız yoktu. Devlet başkanları geldiği zaman şu anda onurla, gururla onları burada ağırlamaya başladık. Tabii onlar da çok daha burada değerlendirmeler yapıyorlar."
Erdoğan, "İslam Ansiklopedisi'nin içerisinde öyle zannediyorum ki 'hervele' kelimesi de yerini almıştır. Ben inanıyorum ki artık bu millet 'hervele' yapıyor. Bu çok önemli. Bunu yakalamak durumundayız. Bunu yakaladığımız anda inanıyorum ki özgüveni bu milletin daha da artacaktır, daha da farklı bakacaktır dünyaya. Dünya da Türkiye'ye farklı bakacaktır" dedi.
Erdoğan, ödüle layık bulunan Niyazi Sayın'ın neyzenlerin kutbu olduğunu belirtti. Erdoğan, "Niyazi Sayın, nefesinden bir medeniyet çıkan, nefesinden aşkın ve sevginin medeniyeti inşa olunan bir büyük ahlak, bir büyük erdem abidesi" dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bütün bir ömrünü sabır ve sebatla başta ney olmak üzere ebru, tezhip gibi klasik sanatlarımıza vakfetmiş üstadımıza bir kez de bugün milletçe şükranlarımızı ifade etmek istiyorum. Rabbimden kendisini uzun ve sıhhatli bir ömür niyaz ediyorum. İcra ettiği ve yaşattığı sanatından ziyade bize bizi anlattığı için, özellikle de bize bizi anlatmaya devam edecek sanatçılar yetiştirdiği için 'Rabbim ondan razı olsun' diyorum.
Sayın Alev Alatlı hiç mübalağasız söylüyorum, bu ülkenin, özellikle de bu ülke münevverlerinin vicdanı oldu. Eserleriyle oldu. Bize büyük medeniyet anlayışını anlattı. Bize zihin tutulmalarını, kalp yaralarını anlattı. Sayın Alev Alatlı bize Batı'yı en doğru şekilde anlattı, gizli kapaklı bırakmadı. Doğu'yu hatırlattı. O, 'Yaşasın ölüm' dese de bize ona hayırlı, uzunu, daha nice eseriyle bizi kucaklaştıracağı bir ömür diliyoruz. Az önce burada ifade ettiler, orada kimse var mı diye sormuştu. Evet, burada olduğumuzu ve inşallah hep yanınızda olacağımızı hatırlatmak istiyorum."
Susuz Yaz'ı unutamıyoruz
Hülya Koçyiğit'i ifadede kelimelerin yetersiz kalacağını aktaran Erdoğan, "Kelimeler kifayetsiz çünkü Susuz Yaz'ı unutamıyoruz. O kelimelerin kifayetsiz olması sebebiyledir ki o bize sanatın diliyle konuştu ve sinemamızın 100. yılına ulaştığı böyle bir dönemde Türkiye sinemasının hiç unutulmayan ve inanıyorum ki asla da unutulmayacak bir siması oldu" diye konuştu.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kimi zaman İstanbul'un küçük hanımefendisi, böyle tanımlandı. Kimi zaman Anadolu'nun çilekeş kadını oldu. Sadece bizlerin hafızalarında değil, sinemanın ve sanat tarihimizin altın sayfalarında silinmeyecek yer edindi. Bir sanatçı olarak çözüm sürecine ayrıca hiç çekinmeden, korkmadan önemli katkılarda bulundu. Akil insanlar arasında o heyette yer alarak kanın ve gözyaşının dinmesi için de yanımızda yer aldı, son derece hayırlı bir süreçte bizimle birlikte aynı yolda yürüdü. Sinemamızın 100. yıl dönümünde beyazperdenin, ekranların bu büyük simasına da en kalbi şükranlarımızı sunuyorum."
Engin Deniz Akarlı'nın ilmin ve tarihin hakikat üzerine nasıl inşa edilebileceğini gösterdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle dedi:
"1. Dünya Savaşı'nın yüzüncü yıl dönümünü idrak ettiğimiz bu günlerde, büyük tarihçilere ilim, hikmet ve hakikat sahibi tarihçilere ne kadar ihtiyacımız olduğunu milletçe derinden hissediyoruz. Bizim kendi tarihimizi dahi başkaları yazarken bize gerçek değil, kurgu dayatılırken, Akarlı hocamız, gerçekleri hem bize anlatmakla kalmadı hem de dünyaya anlattı. O da ömrünü ilme, tarihe ve hakikate vakfetti."
Hizmetlerinden ve eserlerinden dolayı Akarlı'ya şükranlarını sunan Erdoğan, "Ben inanıyorum ki Engin hocam yalnız değilsin. Eserlerinle varsın, öğrencilerinle varsın ve var olacaksın" diye konuştu.
Bu ansiklopedi gerçekten milletimizin bir iftihar vesilesi
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'ne kurumlar arasından İslam Ansiklopedisi'ni yayınlayan İslam Araştırmaları Merkezi'nin uygun görüldüğünü belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Uzun yılların çalışmasıyla 17 bin maddelik devasa bu ansiklopedi gerçekten milletimizin bir iftihar vesilesi. İslam Ansiklopedisi sadece Türkiye'nin İslam coğrafyasının da en kapsamlı eseri oldu. İslam Ansiklopedisi'ni bir tarih birikiminden ziyade istikbale yönelik bir medeniyet tasavvuru olarak gördüğümü burada tekrar vurgulamak isterim. Bu eser geçmişi ve geçmişin birikimini bize sunmakla kalmıyor, bize geleceğin yolunu aydınlatıyor."
Eserin yayımlanmasında emeği geçenlere, katkı verenlere şükranlarını sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı'nı da tebrik etti. Eserin dijital ortamda da yayımlanmasını önemli bulduğunu ifade eden Erdoğan, "Alfabe değişikliği yapmış bir ülkenin akabinde bunun tedbirlerini de alması ve mevcut birikimini Latin Alfabesi'ne aktarıp basma konusunda özel bir gayret göstermesi gerekirdi. Matbu kitaplarda yapamadığımız bu gerekliliği şimdi sanal ortamda adeta bir seferberlik bilinci içinde yapmamız gerektiğini düşünüyor ve ilgili bütün kurumları bu alanda olağanüstü gayret göstermeye davet ediyorum" dedi.
İslam Ansiklopedisi'nin birçok dilde yayımlanacağını, bunu dünyanın özenle takip edeceği ve bir başucu eser olacağına yönelik de inancını dile getiren Erdoğan, ödül almaya hak kazananları bir kez daha tebrik ederek sözlerini tamamlandı.>
SON VİDEO HABER
Haber Ara