Etyen Mahçupyan: AKP’nin başarısız kaldığı üç alan
Akşam Gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan bugünkü yazısında AK Parti'nin başarısız kaldığı alanları ele aldı...
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-11-18 03:12:43
Etyen Mahçupyan, "AKP’nin başarısız kaldığı üç alan" başlıklı yazısında geleceğin tarihçilerinin AK Parti iktidarına olumlu bakabileceğini belirten Mahçupyan, diğer gelecek olan iktidarların da bu yönde konsantre olacaklarını söylerken AK Parti'nin olumsuz yanlarını da yorumladı.
İşte Mahçupyan'ın "AKP’nin başarısız kaldığı üç alan" başlıklı o yazısı:
Geleceğin tarihçileri muhtemelen en az on yıl daha sürecek olan AKP dönemini bugün birçoklarını şaşırtacak bir netlikle ‘olumlu’ olarak değerlendirecekler. Vesayetin bitmesinin, ekonominin sıçramasının, özgürlüklerin artmasının, kurumsal yapının yeniden inşasının altını çizecekler. Çünkü zaman makro nitelikleri öne çıkarır. AKP gibi tarihsel bir misyonun yüklenicisi olan ve bunun bilincinde bir liderliğe sahip hükümetler de genel gidişatın doğru yönde belirlenmesine konsantre olurlar. Gerçekten de esas alanda doğruları takip ettiğiniz sürece, yapılacak yanlışların da hükmü azalır ve önemsizleşir.
Ne var ki değişim sürecinin içindeyken daha dar kapsamlı konularda yapılan yanlışlar öne çıkarak siyaseti belirleyebilir. Bunun nedenlerinden biri söz konusu yanlışların, iktidarın ikincil sayması nedeniyle bir süre sonra birikimli bir hal almasıdır. Böylece bu belirgin başarısızlıklar adım adım iktidarın ‘karakteri’ haline getirilir ve bazen de gelir. Muhalefet ise genellikle bu yanlışlar üzerinden siyaset üretmeyi tercih eder. Hele geleceğe yönelik bir ufuk yaratmak açısından sıkıntı yaşayan bir muhalefetin varlığında, güncele hitap eden başarısızlıkların bir tür kaldıraç gibi kullanılması şaşırtıcı olmaz.
AKP iktidarlarının da muhalefete alan açan üç temel başarısızlığı oldu. Bunlardan ilki hükümetlerin Batı ile olan ilişkisinde ortaya çıkan boşluklardır. AKP iktidarının ilk döneminde Batı dünyası siyasetçisi ve medyasıyla AKP’yi destekledi ama burada da Türkiye’deki hükümetin rolü yoktu. Hatta belki de bu durum sonraki boşluğun da nedeni oldu. İktidarın AB normlarının takipçisi olması ve o dönemde ‘ılımlı’ İslami kimliğiyle bir model oluşturabileceği beklentisi, bir süredir Ortadoğu’da alan kaybeden Batı’nın AKP’yi desteklemesine neden oldu. Ancak ardından gelen dönem AKP’nin özellikle dış politikada ‘uyumsuz’ olarak değerlendirilen ve kontrol edilmesi güç tutumu ile damgalandı. Buna hükümetin yargı ile karşı karşıya gelmesi eklendiğinde Batı’daki ibre de tersine dönmüştü. Çünkü AKP Batı ile ilişkileri tümüyle Hizmet hareketine bırakmış haldeydi. Brüksel’de Gülen cemaatinin dışında CHP’nin ve TÜSİAD’ın büroları varken, on yılı devirmiş AKP iktidarının henüz bürosu yoktu. Bu ‘altyapıya’ AKP’li sözcülerin Batılıların kulağına hiç hitap etmeyen, hatta ters tepen söylemini eklemek gerekiyor. Bugün bile AKP adına konuşanlar bazen fazlasıyla apolojetik davranıyor ve sanki AKP’nin yaptığı her şey iyi ve doğruymuş gibi konuşuyorlar. Bunun iktidarı yıpratan ve AKP’nin ‘otoriterliğini’ pekiştiren bir algı yarattığını kavramakta zorlanıyorlar.
İkinci başarısızlık alanı Gezi olaylarında görünür hale gelen ‘sosyalle bağlantı’ meselesidir. AKP Milli Görüş hareketinin de devamı niteliğiyle, kendisini ‘siyasi’ bir eylem alanı içinde tanımlarken sosyal nitelikteki tercih ve taleplere büyük ölçüde ‘sağır’ kaldı. Sosyal alandaki enerjinin bir biçimde siyasette karşılık bulacağını varsaydı. Buna Türkiye’nin cemaatçi yapısını ve AKP’nin merkezin dışından gelen bir hareket olduğu gerçeğini eklediğimizde, iktidarın kimliksel ayrışmayı veri almasını ve buna göre davranmasını yadırgamayabiliriz. AKP kendi tabanındaki sosyal devinimi, kuşatıcı bir parti anlayışı üreterek ve iç mobilizasyonu sağlayarak siyasetin içine çekebildi. Ama bunu İslami kesimin dışı açısından yapması mümkün olmadı. Dahası seküler cenahı tümüyle elden kaçıracak şekilde o alanın sosyal ihtiyaçlarına, algılarına ve duyarlılığına yabancılaştı.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!
SON VİDEO HABER
Haber Ara