Türkiye borç vermede öncü!
Başbakan Ahmet Davutoğlu Avustralya'da Türk işadamları ve STK temsilcilerine yaptığı konuşmada,'Türkiye Cumhuriyeti Devleti, demokrasi güçlü, ekonomisi bırakın başkasından borç istemeyi dünyada en fazla borç veren, gayri safi hasılasına göre en fazla borç veren ülkedir' dedi.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-11-14 18:07:31
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Şundan emin olunuz; Türkiye artık ayağına takılan prangaları kırmıştır. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti önünde kimse duramayacaktır. Bunu hamasi bir şey olarak söylemiyorum" dedi.
Davutoğlu, G20 Liderler Zirvesi dolayısıyla temaslarda bulunduğu Avustralya'nın Brisbane kentinde, Türk sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve işadamlarıyla bir araya geldi.
Davutoğlu, Griffth Üniversitesi Queensland Sanat Koleji'ndeki buluşmada, 50 yıl önce, Türkiye'nin her bir köşesinden Avustralya'ya gelenlerin nasıl özlemle vatanlarını hasretle zihinlerinde canlandırdığını görür gibi olduğunu söyledi.
Helal rızk için yola çıkanların, kimisinin Avrupa'ya kimisinin de Avustralya'ya kadar geldiğini, bu süreçte Avustralya'ya gelenlerin sayısının 175 bine ulaştığını belirten Davutoğlu, bu sayının diğer ülkelerden gelen soydaşlarla birlikte 200 bine ulaştığına dikkati çekti.
Göçlerin başladığı yıllardan bu yana çok şeyin değiştiğini ifade eden Davutoğlu, "İnsanımızın dinamizmi bizim için gurur kaynağıdır. Ama 50 yıl içinde ikinci üçüncü neslin kat ettiği mesafe gerçekten takdire şayandır. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti'nin kat ettiği mesafeyi de herhalde bizzat gözlüyorsunuz. Buradan uzaktan da olsa Türkiye'nin gücünün ne kadar arttığını, uluslararası itibarının ne düzeye çıktığını herhalde yakından takip ediyorsunuz. İşte buraya Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak G20 Zirvesi'ne katılmak için gelmem ve bir sonraki G20 Zirvesi'ne ev sahipliği yapacak olmamız bile bu değişimin bir işaretidir" şeklinde konuştu.
-"İki şeyi hiç ihmal etmedim"
Türkiye'nin, artık vatandaşların iş aramak üzere uzak diyarlara gitmek zorunda kaldığı bir ülke olmadığını, aksine dışarıdan göçlerle, çevresinde çok zor durumdaki insanların ve iş arayanların dahi gıptayla baktığı, güvenlik alanı ve iş imkanı olarak gördüğü bir ülke olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Zor dönemlerden geçtik. Zorlu süreçlerin içinde kimi zaman ekonomik krizlerle, kimi zaman deprem gibi tabii afetlerle bugünlere kadar ülkemizi en iyi şartlara ulaştırmak için çalışarak, gayret sarf ederek geldik. Ne zaman yurt dışına çıksam hangi ülkeye gidersem gideyim iki şeyi hiç ihmal etmedim, en azından etmemeye çalıştım; birisi eğer orada bir şehitliğimiz varsa mutlaka o şehitliği ziyaret edip ecdadımızın, dedelerimizin ruhlarını şad etmek için oralara ziyarette bulunmak. Avustralya'da bulunmasa dahi birçok çevre ülkelerde, birçok ülkede, Myanmar'a kadar ülkede şehitliklerimiz var. İkincisi de vatandaşlarımızla buluşmak. Sizlerle buluşmak bize başlı başına büyük bir heyecan veriyor, mutluluk veriyor, azmimizi ve şevkimizi artırıyor. Hepinize teşekkür borçluyuz. Teşekkür borçluyuz çünkü siz ve sizin babalarınız, Avustralya'ya, uzak diyarlara gelirken helal rızk için geldiler ama bir konuda da çok kararlı geldiler. Türkiye ile bağlarını koparmadılar, dilleriyle, inançlarıyla, kültürleriyle, varlıklarını devam ettirme konusunda örnek bir tavır sergilediler. Aksi takdirde çok kısa sürede ikinci, üçüncü nesilde kültürel bağlarda bir şekilde zayıflama görülebilirdi ama görmüyorsak eğer bir kısmı Allah'ın rahmetine kavuşmuş olan o ilk öncülere teşekkür borçluyuz."
-"Saçınızın bir teli dahi cihana değişmeyecek kadar önemlisiniz"
Avustralya'da 110 bini çifte vatandaşlık kazanmış olan son derece dinamik, Türkiye'ye bağlı, kendinden emin, özgüveni ve dayanışması da yüksek bir topluluk bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi:
"Sizler bizim için hem onların emanetisiniz ve vatandaşlarımız olarak nerede olursa olsun saçınızın bir teli dahi cihana değişmeyecek kadar önemlisiniz. Ama aynı zamanda bizim gücümüzün bir parçasısınız. Yurt dışındaki vatandaşlarımız ister Avrupa'da olsun ister Orta Asya'da, Ortadoğu'da, Kafkaslar'da, Balkanlar'da ister ABD'de ister Avustralya'da olsun, Türkiye'nin yürüyen gönüllü elçileridir. Onlar yürüdükçe, onlar bizi temsil ettikçe onları bulundukları çevrede Türkiye'yi tanıttıkça Türkiye'nin itibarı, gücü ve dışarıdan görüntüsü olumlu yönde değişir. Bizim sizlere olan en önemli vazifemiz, siz al bayrağı gördüğünüzde bugün resmi arabayla geçerken birçok resmi simada hemen fark ettim; heyecanla yola atlayanlar oldu, bayrağa el sallayanlar oldu şimdi gelirken bile yol kenarında bekleyenler vardı. Bizim size birinci görevimiz, al bayrağı gördüğünüzde 'işte benim bayrağım, işte benim ülkem" diye gurur duyabileceğiniz bir Türkiye performansı sergilemek. Yani namerde muhtaç olmamak ve sizi namerde muhtaç etmemek."
"Bana bütün bu devlet görevim ve siyasi faaliyetlerim esnasında çok hediyeler verildi. Sembolik değeri olan ve önemsediğim ama en güzel hediyeyi Kulu'da bir vatandaşımız verdi" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Konya Kulu'yu biliyorsunuz. 2011 seçimleri öncesinde sokakta gezerken, 60- 70 yaşlarında bir vatandaşımız gözleri dolu dolu şunu söyledi; 'Size çok teşekkür borçluyuz. Ben, 70'li yıllarda İsveç'e gitmiştim. O yıllarda İsveç'e gittiğimde bir toplum içine girseydik herhangi bir yerde gözümüzün içine baksalar, kimliğimizi gizlemeye çalışırdık. Şimdi ise son yıllara ülkemizin kazandığı itibar dolayısıyla bir meclise girdiğimizde biz onların gözlerinin içine bakıyoruz. Ah bir sorsalar da Türküm diye haykırsam diyorum. Gerçekten 2001 Türkiye'sini düşünün. Krizden çıkamamışız. Bir gecede yüzde 5 binleri, 7 binleri bulan faizlerle insanlar fakirleşmiş, bitmiş, herkes bir şekilde kendini yurt dışına atmaya çalışıyor.
O günlerde yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın halini düşünüyorum da mutlaka boyunları eğikti. Bir IMF memuru gelip de Türkiye'de teftiş yapıp ekonomiyi neredeyse yönetmeye kalktığında sizler de burada derinden üzüntü duyuyordunuz. Ya da 12 Eylül sonrası Türkiye, yasaklarla askeri rejimle anıldığı bir dönemde, demokrasinin olmadığı bir ülke olarak mutlaka başınız eğikti. Ama şimdi demokrasi güçlü, ekonomisi bırakın başkasından borç istemeyi dünyada en fazla borç veren, gayri safi hasılasına göre en fazla borç veren ülkedir, Türkiye Cumhuriyeti devleti. Aradaki fark bu."
-"Bizim görevimiz, sizin başınızı dik tutmak"
"Somali'ye sorsanız, 'ümidimiz Türkiye' der, Myanmar'a gitseniz oradaki halkın arasına karışsanız, 'ümidimiz Türkiye' der, Mali'ye ya da Bosna'ya ya da Orta Asya'da herhangi bir yere gönüldaşlarımızın olduğu yerlere" diye konuşan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"İşte size bizim görevimiz, sizin başınızı dik tutmak, bayrağımızı gördüğünüzde, başkalarını o bayrağa duyduğu saygı dolayısıyla sizin de büyük muhabbet, onur duymanız. Hele hele Avustralya'da, bugün üniversitede konferansta söyledim, 100 yıl önce Avustralyalılar, İstanbul'a, efendim Gelibolu'ya piknik yapmak ister gibi geldiler. 'Biz davet etmedik' dedim, bazen Avustralyalı dostlarıma söylerdim ama geldiniz biz onurumuzu koruduk, siz onurluca savaştınız ama bu savaştan hiç unutulmayacak bir dostluk hikayesi çıktı, Türkiye-Avustralya ilişkilerinde. Eminim siz şimdi yolda yürürken Çanakkale Savaşı'nda onurlu bir şekilde direnmiş neslin torunları olarak Avustralyalılarla göz eşiğinde konuşuyorsunuz, yani başınız dik bir şekilde. Şimdi eğer o neslin torunları olarak bizler o neslin emanet ettiği ülkeyi dış borca mahkum etmiş olsaydık, dünyanın saygı duymadığı bir siyasal yapıyla yönetiliyor olsaydık, iç çekişmelerle, bunalımlarla anılıyor olsaydık eminim bu Türkiye-Avustralya ilişkilerini etkilediği kadar sizlerin buradaki konumlarını da etkilerdi. Şundan emin olunuz; Türkiye artık ayağına takılan prangaları kırmıştır. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti önünde kimse duramayacaktır. Bunu hamasi bir şey olarak söylemiyorum." Davutoğlu, Türkiye'nin Van Depremi'ni yaşadığını ancak Marmara Depremi'nde olduğu gibi devletin bölgeye ulaşmasının uzun sürmediğini belirterek, bir senede yepyeni bir Van inşa edildiğini anlattı.
Türkiye'nin de ekonomik ve küresel krizler geçirdiğine, Yunanistan, Fransa, İtalya gibi ülkelerde hala sıkıntılar yaşandığına işaret eden Davutoğlu, "Ama 2001'de bütün finansal sistemi çökmüş olan Türkiye ve bu sebeple ekonomik zorluk dolayısıyla siyasi, neredeyse egemenliğinden taviz vermek durumunda kalan Türkiye, çünkü bir çok konuda dışarıdaki ekonomik şartlardan etkilenmiş bir siyasal yapı vardı, şimdi kendi gücünü ispat etme yanında dünyaya uluslararası yardımda örnek olan bir ülke haline geldi. Bu zorlukları aştık hep. Şimdi de zorluklarımız az değil. Türkiye'nin coğrafyasında yaşayan bir ülkenin hiçbir zaman kolay günü olmaz. Mesele o zorlukları aşabilecek milli dayanışmayı, milli iradeyi sergileyebilmekte" dedi.
Kendisinin de Malezya'da 5 yıl kaldığını ve Türkiye'den gelen olumsuz her haberin kendisini üzdüğünü, mutlu haberlerin de günlerini aydınlık kıldığını anlatan Davutoğlu, "Onun için sizlerin halini çok işi anlıyorum. Burada bizim görevimiz, sizlerin başını dik tutacak şekilde Türk ekonomisinin, siyasetinin, kültürünün performansını diri tutmak, yüksek tutmak. Sizin göreviniz, çünkü hiçbir Türk bulunduğu yerde kendini yalnız hissedemez kendini bir anlamda Türkiye'deki bu sürecin dışında hissedemez, sizin göreviniz, zaten yapmakta olduğunuz birinci göreviniz, Türkiye'yle gönül bağınızı, dua bağınızı, Türkiye ile kültür, dil bağınızı koparmamanız, yeni nesillerin de koparmasına izin vermemeniz. Herbir çocuğumuz mutlaka Türkçe'yi dilini, dinini, örfünü, kültürünü öğrenmeli" diye konuştu.
-"Aranıza herhangi bir fitnenin girmesine izin vermeyin"
"Hangi etnik, mezhebi, bölgesel geçmişe sahip olursanız olun hepiniz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşısınız" ifadesini kullanan Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Aranıza herhangi bir fitnenin girmesine izin vermeyin. Çözüm süreci yürütüyoruz, niye? On yıllarca süren bir yarayı kapatmak için. Bir daha kardeşlerin arasına kimse fitne sokmasın diye, herkes demokratik hakkını en iyi şekilde kullansın ama aynı zamanda eşit vatandaşlık hakkını da kullanabilsin diye uzun ve çileli bir süreçte onlarca yıldır açılan yaraları sarmaya çalışıyoruz. Kimse böyle bir etnik farklılık dolayısıyla 'Kürt'tü, Türk'tü' diye sizin aranızda farklı kimliklere atıfta bulunarak ihtilaf sokmasın. Hepiniz hangi etnik kökenden gelirseniz gelin, hangi mezhebi geçmişe sahip olursanız olun, hangi şehirden gelmiş olursanız olun, bizim için eşit vatandaşlarsınız, hepiniz gözümüzün nurusunuz. Kimse bizim hükümetimizden, devletimizden böyle bir farklılık yapacağı beklentisi içinde olmasın."
Geçen hafta Hacıbektaş'ta bulunduğunu anımsatan Davutoğlu, "Alevi canlarla orada buluştuk. Sünni-Alevi, mezhep ayrımına dayalı hiçbir senaryonun ne Türkiye'de yeri vardır, yeri olacaktır ne de yurt dışındaki vatandaşlarımız arasında yeri olacaktır. İkinci görevimiz, burada omuz omuza verip bu Türkiye'nin binlerce kilometre ötesinde birbirinizle dayanışma içinde olmanız" diye konuştu.
"Üçüncü beklentimiz de Avustralya'da toplumsal, siyasal, ekonomik hayatın her yerine nüfuz etmeniz. Kesinlikle ondan bigane kalmamanız" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hep bunu ikilem gibi görürler: Entegre olmakla kültürel yabancılaşma içine girmek, asimile olmak arasında bir zıtlık gibi. Hayır. Biz vatandaşlarımıza güveniriz. Sizler, hiçbir şekilde kültürel özelliklerinizi kaybetmeden Avusturalya toplumunun en üst yerlerine ve en deruni bağları geliştiren sosyal ortama girersiniz...
Daha çok Avustralya parlamentosunda şu ana kadar herhangi bir vatandaşımız temsil edilmedi belki...Biz görmek istiyoruz ki ben görüyorum Avustralya heyetlerinde köken olarak Avustralyalı olmamakla birlikte yükselmiş çok farklı milletten insanlar var. Niye onlar yükselirken sizler yükselmeyesiniz? Bu anlamda Avustralya zaten doğası gereği en başından itibaren bir göçmen toplumu...Onun için Anzakların Çanakkale'de bize karşı verdikleri mücadele, aynı zamanda Avustralya kimliğini de oluşturan ilk süreç olarak kabul edilir. Onun için siz de bu toprakları kendinizden addedin. Yabancı bir ülke gibi düşünmeyin. Vatandaşlık oranımız çok yüksek. Buna da memnun oldum. Siz burada Avustralya toplumuna ne kadar nüfuz ederseniz, kendi aranızdaki dayanışmanız ne kadar güçlü olursa hem buradaki sorunları daha kolay aşarsınız hem de Türkiye'nin tanıtımına, Türkiye'nin burada daha iyi bilinmesine en büyük katkıyı yaparsınız. Burada büyükelçiliğimiz, konsolosluklarımız hepsi sizin emrinizdedir."
-"Bundan sonra millet amir, devlet memur"
Genel Başkanlığı, Başbakanlığı devraldığı konuşmasında vurguladığı bir konuyu buradan da vurgulamak istediğini dile getiren Davutoğlu, "Belki eskiden devlet amirdi, millet memur gibi görülürdü. Arkadaşlar bundan sonra öyle değil bundan sonra millet amir, devlet memur... Yani hepimiz bütün çalışanlarımızla bütün görevlilerimizle sizin huzurunuz sizin mutluluğunuz için gece gündüz çalışmakla memuruz. Bizzat başta ben olmak üzere" ifadelerini kullandı.
Devlet-millet ilişkilerinin özellikle yurt dışında nasıl olduğunu anlatmak için bir hatırasını da dile getiren Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bir öğretmenimiz burada vefat etmişti. Babasını aradım. İki veya üç sene önceydi. Doğrudan ben çıkınca telefona inanamadı önce. Sonra 'geçmiş olsun, Allah rahmet eylesin' deyip taziyelerimi ilettim. Çok üzgün, o sırada taziyede olduğu anlaşılıyordu. Sonra vedalaşınca bir telefonu kapattığını zanetti ve konuşmaya başladı. Orada aileye, bulunanlara hitaben yemin ederek, 'Vallahi oydu. Dışişleri Bakanıydı, bizzat kendi aradı, kendi sesiydi. Elhamdülillah ne devletimiz var. Bir bakan doğrudan vatandaşını arıyor ve taziye diliyor' dedi. Emin olun o gece büyük bir huzur içinde uyudum ve sonra şunu anladım: Vatandaşımız her an bizi hissetmek istiyor."
Büyükelçiler Konferansı'nda bu konuyu naklettiğini anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Eğer vatandaşımızın başına bir iş gelirse gözünden dökülen ilk gözyaşını bizim dışişleri görevlilerimiz görecek. İlk damla gözyaşını, bizim büyükelçimiz, diplomatlarımız görecek ve onlar silecek. Çünkü beklenti bu. Biz size aileniz kadar yakınız. Yani akrabalarınız ne kadar yakınsa büyükelçiniz de o kadar yakındır. Ankara binlerce kilometre ötede olabilir. Ama Ankara'da bizler size buradaki komşunuz kadar yakınız. Sıkıntınız varsa arayacaksınız, derdiniz varsa paylaşacaksınız, ama bir an dahi sahipsiz olduğunuz hissine kapılmayacaksınız.
Siz madem ki burada hepimiz adına 77 milyon vatandaşımız adına bizim kültürümüzün, geleneğimizin temsilcilerisiniz. Biz de her zaman sizin yanınızdayız, sizin emrinizdeyiz. Allah sizi bu topraklarda her zaman mutlu ve huzurlu kılsın. Birliğinizi daim eylesin, devletimizi ve milletimizi her zaman sizinle birlikte olacak şekilde o ruh bağını daim kılacak şekilde bir arada olmayı nasip eylesin."
Toplantıya, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de katıldı.
SON VİDEO HABER
Haber Ara