Dolar

34,8800

Euro

36,8224

Altın

3.049,96

Bist

10.104,20

Kudüs'teki durum 1967 şartlarından daha ağır

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, 'Kudüs'teki durum fevkalade hassas bir durumdur. Hiç abartmadan söyleyebiliriz ki 1967 şartlarından daha ağır bir şartla karşı karşıyayız' dedi.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-11-13 10:58:07

Kudüs'teki durum 1967 şartlarından daha ağır

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İsrail'in son dönemde Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırgan tutumunun bölgeyi kritik bir eşiğe getirdiğini belirterek, "Kudüs'teki durum fevkalade hassas bir durumdur. Hiç abartmadan söyleyebiliriz ki 1967 şartlarından daha ağır bir şartla karşı karşıyayız" dedi.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Kudüs Temas Grubu toplantısı için Fas'ın başkenti Rabat'ta bulunan Kurtulmuş, Anadolu Ajansı (AA) Rabat ofisini ziyareti sırasında Kudüs'teki son gelişmeler ve dün başkent Rabat'ta düzenlenen Temas Grubu toplantısına ilişkin ayrıntılı açıklamalarda bulundu.

Kriz adım adım gelişti


"Kudüs'teki durum fevkalade hassas bir durumdur. Hiçbir dönemde olmadığı kadar hassas bir durumdur. Hiç abartmadan söyleyebiliriz ki 1967 şartlarından daha ağır bir şartla karşı karşıyayız" diye konuşan Kurtulmuş, bugün tanık olunan krizin, belirli bir arka plana yaslandığını ve bir sürecin sonucu olduğunu ifade etti.

Kurtulmuş şöyle devam etti:

"İsrail 1967 savaşından bu yana sürekli olarak kendi zeminini genişletiyor. Özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) ABD'nin veto gücüne dayanarak, ondan kuvvet alarak istediği her adımı atıyor. Sürekli toprak işgal ediyor. Sürekli Filistinlilerin haklarını ihlal ediyor. Adım adım Kudüs'ü kendi fiili başkenti olarak kullanıyor. Ve hatta Doğu Kudüs'ten Müslümanları neredeyse tamamıyla atmak durumuna geldi. Ayrıca Kudüs'ün Yahudileştirilmesi faaliyetleri, yasadışı yerleşim faaliyetleri, Arap ve Müslümanların arazilerinin elinden alınması, onlara karşı olağanüstü yüksek baskıların kurulması… Böyle adım adım gelişti."

"İsrail BMGK'daki 'dayısına' güveniyor


İsrail'in Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlal ve saldırgan tutumundaki artışın, "bir tarafta hakları gasbedilen Filistinlileri büyük bir siyasi kararlılıkla savunacak bir cephenin olmaması, diğer taraftan İsrail'i engelleyecek uluslararası mekanizmanın bulunmaması" şeklinde başlıca iki sebebe bağlayan Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti:

"BM'den ne karar alırsanız alın herhangi bir yaptırım uygulayamıyorsunuz. Çünkü veto gücü olan BMGK daimi üyesi ABD, İsrail'i her zaman koruyan kollayan tavırlar, kararlar içerisinde oluyor. Amiyane tabirle İsrail de BMGK'daki 'dayısına' güvenerek arkasını ona yaslayarak istediği her adımı atıyor. İkincisi, İslam ülkelerinin maalesef ciddi bir dağınıklık, siyasi ve fikri dağınıklık içinde olması. Özellikle son birkaç yıldır Suriye, Irak, Mısır gibi çok temel meselelerde, İsrail'in komşusu olan Arap ülkeleri başta olmak üzere İslam ülkelerinin büyük bir dağınıklığın içine giriş olmaları. Bu da ikinci temel neden. Bu iki temel unsur birbirini destekledi ve bu günlere gelindi."

İsrail "altın vuruş" peşinde


İsrail'in, başta BMGK olmak üzere uluslararası mekanizmalarda kendi lehine olan dengeler ve İslam dünyasındaki dağınıklıktan istifade ederek "bir altın vuruş yapıp, bu işi tamamlama noktasına geldiğini" ifade eden Kurtulmuş, şunları aktardı:

"Özellikle Kudüs'te, Mescid-i Aksa'da, Harem-i Şerif'te kimsenin aklına hayaline gelmeyecek… Evet bunlar tahmin ediliyordu ama bu kadar saldırganlaşacakları tahmin edilmiyordu. Önce 5 Ekim'de İsrail askerleri maalesef Mescid-i Aksa'ya kirli ayaklarıyla girdi. Sadece ayakları değil, aslında ruhları da kirliydi. Oradaki insanları adam yerine koymayan, onları insan gibi görmeyen bir anlayışla o saldırganlığı yaptılar. Arkasından Müslümanların cuma namazlarına ve diğer namazlara girişi engellendi. Daha önce uzun süre belli yaş gruplarının altındaki gençlerin girmesi yasaklanmıştı. Bu da yeni bir süreci başlatmış oldu."

Altta yatan sebebi de biliyoruz

"Bununla birlikte Mescid-i Aksa'nın İsraillilerin kirli postallarıyla kirletilmesinin ötesinde, burada altta yatan sebebi de biliyoruz" diyen Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Mescid-i Aksa'nın altında açmış oldukları tünellerle zaten kazı faaliyetlerini sürdürüyorlar. Ellerinden gelse bir gün Mescid-i Aksa'yı yıkıp, 'Ne yapalım yıkıldı, bunun yerinde Süleyman Tapınağı vardı. Biz bu tapınağı yeniden inşa ediyoruz' diyecekler. Dolayısıyla hakikaten son derece vahim bir noktadayız" diye konuştu.

Sadece Müslüman ülkeler değil, barıştan, haktan, adaletten yana olan, Filistinlilerin insani haklarını savunan herkesin bu konuda son derece hassas olması gerektiğine işaret eden Kurtulmuş, "Allah muhafaza yarın çok daha kötü sonuçlarla karşılaşmamak için bugün tedbir almak zorundayız" dedi.

Kudüs Temas Grubu toplantısı

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, bu çerçevede Kudüs Temas Grubu'nun toplanmış olmasını önemli bir adım olarak nitelendirerek, "Fevkalade başarılı bir toplantı oldu. Filistin'in birliği bütünlüğü konusunda, Filistin'in haklarının korunması konusunda bir kere daha yekvücut olundu. Daha önce İİT Bakanlar Konseyi'nde kabul edilmiş olan adımların bugün daha net hale getirilerek, bunların bütün katılımcılar tarafından kabul edilmesi sağlanmış oldu" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin önerileri

Rabat'ta yapılan toplantıda Türkiye'nin bazı somut tekliflerde bulunduğunu belirten Kurtulmuş, bu öneriler ve önümüzdeki dönemde atılacak adımlar konusunda da şunları kaydetti:

"Bu teklifleri üç noktada toplayabiliriz. Bunlardan bir tanesi uluslararası bir Kudüs Vakfı'nın kurulması. Bu, İİT'den isteyen ülkelerin katılabileceği, yine İİT'nin gözetimi altında, ama uluslararası mahiyette olan, Kudüs'teki İslami varlığı korumak, Kudüs'teki insan hakları ihlallerini dünyaya duyurmak, bu konuda kültürel ve sosyal çalışmalar yapmak üzere kurulacak vakıf."

Türkiye'nin ikinci temel teklifinin, Filistin'in haklarının savunulması konusunda kuşatıcı ve kapsayıcı bir koalisyon oluşturulmasını öngördüğünü söyleyen Kurtulmuş, "Bugün dünyada barıştan, adaletten yana olan insanlar var. İslam dünyasında olduğu gibi Batı dünyasında da var. Bunlar azınlıkta olabilirler, bunların sesi çok çıkmıyor olabilir. Ama biz barıştan, haktan, adaletten yana olanların bir araya getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunlar içinde Yahudiler var, Hıristiyanlar var, diğer dinlere mensup olanlar var. Dolayısıyla Kudüs konusunda uluslararası bir koalisyonun, yani sivil toplum kuruluşları, fikir adamları, siyasetçiler, aktivistler arasında bir uluslararası işbirliği zeminini oluşturacak bir koalisyonun kurulması gerekiyor" diye konuştu.

Filistinlilere uluslararası hukuk desteği

Türkiye'nin toplantı gündemine taşıdığı üçüncü önerinin, Filistinlilere, haklarını savunabilmeleri için uluslararası hukuk desteği verilmesi olduğunu belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Kudüs'te tek tek çok sayıda insan hakları ihlalleri var. İnsanlar evlerinden çıkartılıyor, toprakları işgal ediliyor, zulmediliyor, haksızlığa uğruyorlar. Ya da Filistinlilerin kurdukları birtakım dernekler, vakıflar haksızlıklarla karşı karşıya kalıyor. Dolayısıyla Filistin'de özellikle Kudüs'te ortaya çıkan bireysel ve toplu insan hakları ihlallerinin uluslararası alanda birtakım mahkemelere taşınması, sadece insan hakları mahkemeleri değil, aynı zamanda birtakım ceza mahkemelerine çıkarılması için Filistinlilerin hukuk desteğine ihtiyaçları var. Bunu sağlayacak çalışmalar da üçüncü temel teklifimiz oldu."

İsrail'in rahatlığı "kriminalize" edilememesi

"İsrail'in en büyük rahatlıklarından birisi de kriminalize edilememiş olmasıdır. İsrail, işlediği suçlarla ilgili hiçbir hesap vermiyor, la yus'el vaziyette. Halbuki bu gerçeği gören çok sayıda insanın olduğunu da görüyoruz. Ümit ediyorum bu somut teklifler hayata geçirilir ve İsrail'in saldırganlığı, bu barbarca tavırları, uluslararası mekanizmalar kullanılarak durdurulur" diyen Kurtulmuş, sözkonusu önerilerin nihai deklerasyon içine girmediğini ancak toplantı vesilesiyle kamuoyuna duyurulmuş olduğunu belirtti. Kurtulmuş, önümüzdeki dönemde bu öneriler üzerinde çalışmalar yapılacağını ve İİT'ye sunularak kabul edilmesini temin edeceklerini söyledi.

Savaş ve barıştan yana iki ayrı irade


Halihazırda dünyada barış yanlılarıyla, düzen yanlılarıyla çatışma ve savaş yanlıları şeklinde tasnif edilebilecek iki önemli irade olduğunu ifade eden Kurtulmuş şunları kaydetti:

"Biz barış ve düzen yanlılarını bir araya getirmek mecburiyetindeyiz. Şunu hep beraber, dünyadaki bütün barış yanlıları görüyor ki dünya barışının kilidi Ortadoğu'dur. Ortadoğu kilidinin anahtarı ise Filistin'de, Kudüs'te sağlanacak barıştır. Bu barış sağlanmadan ne Ortadoğu'da ne de dünyada barış sağlanabilir. Bu, maliyeti çok yüksek olan bir çatışmadır. İsrail'in ortaya koymuş olduğu bu saldırganlık, sadece Filistinlilere değil, sadece Müslüman dünyasına değil, başta İsrail'deki barış yanlıları olmak üzere bütün dünya insanlarına büyük zararlar veriyor."

Kurtulmuş, gelinen aşamada çok daha aktif, çok daha sesli ve uluslararası hukuka uygun şekilde bu görüşlerin dünya gündemine taşınmasına yönelik çalışmalar yapılması gerektiğini, Türkiye olarak bu girişimlere sonuna kadar destek vereceklerini kaydetti.

Haber Ara