Malala ve Nobel Ödülü: Rachel Corrie bu ödülü neden alamazdı?
Malala'nın Nobel Barış Ödülü'nü alması genel olarak güzel karşılandı. Malala bu ödülünü bu yaz İsrail'in saldırıları sırasında yıkılan 65 BM okulunun yeniden inşasına bağışladığını açıkladı. Pakistan'da kadınların eğitimi için sağlam adımlar atan biri olarak bilinen Malala Taliban'ın tehditlerine karşı birçok insana umut kaynağı oldu.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-11-12 12:53:06
Yine de, eleştirenler Malala'yı Somali'den Pakistan'a Müslümanların bombalanmasını sürdürmek için batılı hükümetlerin koltuk değneğinden başka bir şey olarak görmüyor.
Taliban tarafından neredeyse öldürülecek olan genç bir kızı böyle eleştirmek belkide çok sert olur. Ayrıca Malala'nın batının taarruzu yada müttefiklerinin kurbanı olduğuna dair bir dayanak yok.
Rachiel Corrie'nin davası
16 Mart 2003 tarihinde Rachel Corrie, Batı Şeria'da Filistinlilerin evlerinin yıkılmasını protesto ederken İsrail tankı tarafından ezildi. Raporlara göre,sürücü onu görmedi ve aniden tankın altına girdi.
Corrie Uluslararası Dayanışma'nın (ISM) bir parçası olarak çalışmak için vatanı Amerika'dan Filistin'e gelmiştir. Filistin'in kötüleşen koşullarının farkındalığını ve özellikle de evlerin sürekli yıkılmasını protesto etmek için çalıştı. Ani ölümünden sonra Corrie, Filistin halkının bir kızı olarak anıldı ve sayısız övgü yağmuruna tutuldu.
İsrail hükümetinin silahlı kuvvetlerine herhangi bir suçlamayı engellemek için halkla ilişkiler kampanyası başlatması şaşırtıcı değil. İsrail Başbakanı Ariel Şaron tam bir soruşturma emri verdi ama güvenilir bir inceleme yapılmadı. Corrie'nin kendi hükümeti de olaya karşı ilgisiz kaldı.
Neden Corrie değil?
Yıllardır ABD hükümetinin ateşli bir İsrail destekçisi olduğu artık açıkça belli olmuştur. Yahudi hükümeti ABD yardımlarını almada birinci sırada yer alıyor.
Daha öncede belirtildiği gibi bu yardımların çoğu evleri yıkmada kullanılan, Corrie'i ezen tankların da içinde olduğu,genellikle askeri amaçlı yardımlardır.
AB hükümetinin kendi vatandaşlarına yapılan adaletsizliği vurgulama fırsatını geri tepmesi hiç şaşırtıcı değil. Liberal ve muhafazakar Amerikan medyası Corrie davasından uzak durdu.
2012 Ağustos ayında İsrail mahkemesi Corrie'nin ölümünde bir hata görmedi ve olayı kaza olarak gördü. Karara yanıt olarak sağcı analistler kararla birlikte Corrie'nin barışçı olmadığının açık olduğunu iddia etti. Commentary Dergisi'nde yazan Jonathan Tobin alaycı bir şekilde : ''Ölümü de intifada kadar gereksiz ve bir hata içindeydi,'' dedi.
Daha sonra ABD'nin İsrail büyükelçisi, Dan Shapiro Corrie'nin ölümüyle ilgili soruşturmanın yeterince güvenilir ve şeffaf olmadığını kabul etti.
Diğer bir taraftan Malala'nın hikayesi batı tarafından 7/24 haberlerde verildi. Nihilist Taliban rejiminin kurbanı olarak genç Malala birçok batı yanlısı yazar,siyasetçi ve gazeteci için Müslüman ülkelerdeki savaşları rasyonalize etmek adına mükemmel bir gerekçe olmuştur.
IŞİD ve Boko Haram gibi gruplarla savaşlar yoğunlaştıkça Malala gibi cesur bir Müslüman genç kız bazı İslami grupların dünya üzerinde "medeniyet" için oluşturduğu tehdidi abartan batı hükümetlerinin ahlaki otoritesini artırır.
Temmuz ayında Boko Haram'ın Nijeryalı kızları okuldan kaçırdığı zaman Malala'nın savunması ve grubu kınaması ile medya O'nu #Bringbackourgirls kampanyasına destek veren biri olarak gösterdi. Beklenenden kısa bir sürede Malala'nın ekrandaki varlığı sessizce arka koltuğa geçti.
Onun aktivizmine ek olarak Corrie'nin kendi ülkesinin zararlı politikalarına karşı muhalefeti Nobel Barış Ödülü Komitesi gibi bir ana kuruluş tarafından görülmemesine neden oldu ve buda onun davasını bastırmaya yeterli olacaktır.
Ailesine yazdığı mektuplarda Corrie, eski başkan Bush'un bir kukla olduğunu belirtmişti. Orta Doğu savaşının Amerikanın dış politikasına zararlı etkilerinin de farkındaydı. Annesine yazdığı son maillerinden birinde:
''Filistin'in özgürleşmesinin bütün dünyada mücadele eden insanlara çok büyük bir umut olacağına inanıyorum. Ayrıca ABD'nin desteklediği antidemokratik rejimlerin altında yaşayan Orta Doğu'daki Arap halkına da ilham kaynağı olacak...''
Washington'da Filistin'e destek vermek için protesto düzenleyen grupları gördüğüne memnun olduğunu da dile getirdi.
Malala, Pakistan'da ABD saldırganlığını çok cesurca kınadı. ABD insansız hava saldırılarının aşırılığı engellemediğini aksine körüklediğini belirtti. Bir ana haberde savaşın zarar verdiği yerlere silah yerine kitap satılması gerektiğini yineledi.
Yinede ABD ve Avrupa dış politikasına karşı eleştirileri oldukça genel ve neredeyse özel kaldı.
Açık olmak gerekirse,ana akım medyası daha önce yoksullukla ilgili yaptığı açıklamalarında Pakistanlı aktivistin görüşlerini vermekte seçici davranmıştır.
Malala eğitim gibi temel insan haklarından mahrum kalan çocukların bir temsilcisi olarak anılmalı ve bilinmelidir. Eğer Malala'nın memleketi işgal altındaki Batı Şeria ya da Gazze'de yada bombalanan Yemen köylerinde olsaydı gene Beyaz Saray'a davet edilir miydi? Onun mücadelesi onu küresel bir simge yapar mıydı?
Eğer Corrie yaşıyor olsaydı O ve Malala'nın arkadaş olabileceği konusunda az bir şüphe olurdu, Malala'nın Gazzeli çocuklara bağışladığı 50.000 $ para ödülü Corrie'yi derinden etkilerdi.
Usaid (Muneeb) Siddiquide / Yazar
BU MAKALE AYŞE AYDIN TARAFINDAN TİMETURK İÇİN TERCÜME EDİLMİŞTİR
MAKALEYİ ASIL KAYNAĞINDAN OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
SON VİDEO HABER
Haber Ara