Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'İhbar maillerini polisler yazıyordu'

17 Aralık soruşturması için verilen takipsizlik kararında savcı Ekrem Aydıner, polislerin yaptıkları istihbari dinlemelerden elde ettiği verileri isimsiz ihbar mailine dönüştürdüklerini, sonra da buna dayanarak soruşturma başlattıklarını yazdı

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-10-20 09:11:25

'İhbar maillerini polisler yazıyordu'

17 Aralık soruşturması için yazılan 63 sayfalık takipsizlik kararından, Cemaat'in polise hakim olduğu dönemdeki uygulamalara ilişkin dikkat çekici veriler yansıdı.

Kararda, 17 Aralık’ta yapılan operasyonun ardından görevden alınan Savcı Celal Kara ile emniyet görevlilerinin topladıkları delillere ilişkin değerlendirmeler yer aldı.

Kararda soruşturmanın başlamasıyla ilgili net bir olay bulunmadığı, somut bir vak'aya dayanmadığı sadace "isimsiz ihbar" gibi bilgilerle soruşturmanın başladığı vurgulandı.

'İhbarlar somut vak'alara dayanmıyor'

İsimsiz, uyuşturucu ve karapara aklama gibi iddiaları içeren ihbarların, somut vak'alara dayanmadığını bu nedenlede de kuvvetli şüphe nedenlerinin arandığı telefon dinleme işlemi için gereken şartların oluşmadığı belirtildi.

Telefon dinleme kararının verildiği ilk anda kuvvetli suç şüphesini gösterir bir delililin olmadığı da vurgulandı. Savcılık, "Başka şekilde delil elde etme imkanı olmasına rağmen, diğer yollardan hiçbir araştırma yapılmamış olması, telekomünikasyonun denetlenmesi kararını hukuka aykırı hale getirmektedir" dedi.

'İstihbari dinleme yapan polis, isimsiz ihbar yapıyor'


Takipsizlik kararında polisin istihbari dinleme yaptığı, daha sonra elde ettiği verilerle isimsiz ihbar mailine dönüştürdüğü ve bunların üzerinden soruşturma başlattığı belirtildi.

Sarraf ve diğer şüphelilere ilişkin yapılan ihbarlara da dikkat çekildi. İhbar maillerinde şüphelilerin kullandıkları telefon numaralarını bile belirtildi.

Savcılık, "Bu durum, kolluk tarafından istihbari dinlemeden elde edilen bilgilerin veya hukuka aykırı yolla elde edilen delillerin isimsiz ihbarlar yoluyla adli soruşturmada kullanıldığını göstermektedir. Bu yolla elde edilen verilerin, isimsiz ihbarla soruşturmaya başlanması için delil olarak kullanılması hukuka aykırıdır" ifadelerini kullandı.

'Polis savcılığa 2 ay haber vermedi'

Polisin soruşturmaya başlamak için savcılığa haber vermesi gerektiğinin belirtildiği kararda, isimsiz ihbarın 18 Temmuz 2012’de geldiği ancak soruşturmanın 13 Eylül 2012’de başladığı, bu tarihe kadar ne yapıldığının belirsiz olduğu vurgulandı. Savcılık kararında isimsiz ihbar mailinden derhal haberdar edilmesi gereken savcılığın yaklaşık iki ay sonra bilgilendirildiğine de dikkat çekti.

'Aynı IP adresinden 12 ihbar'


Savcılık kararında emniyete gönderilen ihbar mailine ilişkin de çarpıcı bilgiye yer verdi. Şüphelilerle ile ilgili 1 Ağustos 2013 tarihinde emniyete bir ihbar maili gönderildiğini ifade eden savcılık, “İhbarın yapıldığı IP adresinden 12 kez daha ihbar yollandığı tespit edildi. Bu şekilde çok sayıda ihbar yollanan bir IP adresi hakkında hiçbir araştırma yapılmamıştır” dedi.
'Kararlarda çelişkili ifadeler'

Şüphelilerle ilgili Eylül 2012’de alınan dinleme kararının ilk sayfasında suçlamanın ‘örgüt kurmak ve örgüt faaliyeti çerçevesinde kaçakçılık yapmak’ yazılı olduğu ancak ikinci sayfasında ise 'kaçakçılık ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklamak' suçlamasının yer aldığı tespit edildi. Savcılık bu durumun ‘ciddi bir çelişki olup, kanundaki düzenlemeye aykırı’ olduğunu ifade etti.

Savcılık soruşturma dosyasında yer alan bazı ihbarlarda 'işin ucunda uyuşturucu baronları ve PKK olduğunun ileri sürüldüğünü ancak bu hususların da tamamen gözardı edildiğini' kararında anlattı.

'Kararlarda somut delil yok'

Takipsizlik kararına göre, şüpheliler hakkında verilen teknik ve fiziki takip kararları somut delillere dayanmadı. Bu tespitine örnek de veren savcılık, Sarraf hakkında fiziki takip kararı verilen bir kararda ‘Sarraf’ın yurtdışından iki valizle geleceği, bazı şahıslarla kaçak altın ticaretine ilişkin görüşme yapacağı’ belirtildi. Ancak takip edilen Sarraf’ın havaalanından çıkarak eşi ile görüştüğü, sonrasında ayrıldığı tespit edildi. Savcılık bu olayla ilgili, "Görüldüğü üzere teknik takip kararının dayanağı olan iddia gerçek dışı çıkmıştır. Buna rağmen 4 hafta teknik araçlarla takip kararı verilmiştir. Kararda hangi bilgi ya da delile dayalı olarak bu suçlara ilişkin kuvvetli şüphenin oluştuğu belirtilmemiştir" dedi.

Takipsizlik kararında şüpheliler hakkında alınan izleme kararlarının delile dayanmadan keyfi biçimde uzatıldığını belirtildi.

Sarraf ile görüşenlere 'delilsiz dinleme kararı'

Kararda bazı isimlerin sadece Rıza Sarraf ile suç unsuru olmayan birkaç görüşme yaptığı için dinlemeye alındığı ifade edildi.
Sanatçı Ebru Gündeş’in de eşi Sarraf nedeniyle dinlemeye alındığı ancak Gündeş’in 17 Aralık’ta hazırlanan fezlekede şüpheli olmadığı, eşi ile yaptığı aile içi görüşmelerin de kaydedildiği vurgulandı.
Karardaki bilgilerin delili yok
Sarraf ile ilgili alınan teknik araçlarla izleme kararlarının birinde ‘Sarraf’ın banka alacağı, bunun içinde Süleyman Aslan’ı aracı kıldığı’ belirtildi. Ancak soruşturma dosyasında bu bilginin kaynağı bulunamadı. Dinlemeler ve fezlekelerde bu yönde bir bilgiye rastlanmadı.

Özel hayatı ihlâl

Sarraf’ın mahkeme kararı ile mail şifresinin alındığı ve şifre ile mailine girildiğini belirten savcılık, "Bu biçimde delil elde etme işlemi hukuka aykırıdır. Şifre ile girilen elektronik posta adreslerinde bireylerin her türlü bilgi ve belgeleri yer alabilir. Bu durum kişilerin özel hayatında öngörülemez ihlallere neden olabilecektir. Hangi maillerin kopyasının alındığı denetlenebilir değildir" dedi.

Soruşturmaya emniyete gönderilen e-posta ihbarı üzerine başlanıldığı ancak suç vasıflandırılmadan teknik takip kararı alındığı belirtildi.

Devlet politikası vurgusu

Takipsizlik kararında şüpheli Rıza Sarraf’ın ortağı olduğu bazı şirketlerin İran ile yaptığı altın ticaretine değinildi. Sarraf’ın ortak olduğu bazı şirketlerin 2012 yılı Şubat ayından itibaren İran’a önemli tutarda altın ihracatı gerçekleştirdiği belirtildi. Savcılık, bu ihracat işlemlerinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığını ifade etti.

Kararda savcılık tarafından Halkbank’ın kayıtlarının da inceletildiği anlatıldı. Yapılan incelemede Sarraf’ın yönetim kurumu başkanı olduğu Royal Denizcilik adlı şirketin ticari hacminin önemli bölümünü İran ile yapılan altın ihracatı oluşturduğu ifade edildi. Özellikle altın ihracatının 2012 yılında rekor düzeye ulaştığının belirtildiği kararda, "Hatta Türkiye’nin ihracatında önemli bir yer tuttuğu, şirketin kayıtlarından ve Halkbank’ın kayıtlarında yapılan incelemede anlaşılmıştır" denildi.

Şirketin yaptığı ihracat işlemlerinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığını vurgulayan savcılık, "Yapılan işlemlerin İran’a uygulanan ambargoyu delmeye yönelik girişim olarak değerlendirilmesi başsavcılığımız tarafından yürütülen suç soruşturması kapsamının dışında olan bir husustur. Bu yöndeki işlemlere devam edilmesi ve izin verilmesi bir devlet politikası gereği olup, doğruluğu ve yanlışlığı tartışma konusu yapılmayacaktır" şeklinde ifadeler yer aldı.

Selahattin Günday /Al Jazeera

Haber Ara