Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İslami Kesim tezkereyi nasıl yorumladı

Ortak açıklama yapan İslami kuruluşlar ABD öncülüğündeki koalisyona ve tezkereye karşı olduklarını belirttiler.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-10-04 00:38:39

İslami Kesim tezkereyi nasıl yorumladı

TIMETURK / HABER MERKEZİ


"AKABE VAKFI – ANADOLU PLATFORMU-İNSAN VE MEDENİYET HAREKETİ – MEDENİYET VAKFI - UMRAN HAREKETİ
ANADOLU ÖĞRENCİ BİRLİĞİ – GENÇ HAREKET" tarafından hazırlanan metin

Amerika İslam Coğrafyasına Sadece Zulüm Getirir!

Emperyalist Koalisyona Hayır!

İslam coğrafyasında devam etmekte olan insanlık suçlarının faili, siyonist İsrail’in hamisi ABD Irak’ta yaşattığı zulümlerden sonra IŞİD’i bahane ederek Suriye’de de katliam operasyonları yapıyor. Suriye’nin müslüman halkına yönelik 4. yılına giren oğul ESED’in zulümleri devam ederken ABD’nin işbirlikçilerini de yanına alarak oluşturmaya çalıştığı koalisyon, hep şahid olduğumuz gibi coğrafyamıza sadece zulüm, kan ve gözyaşı getirmiştir. Suriye halkının özgürlük mücadelesinin başlamasından bugüne kadar, işlenen gayri insani vahşete karşı kıllarını kıpırdatmayanlar, katliama göz yumanlar, kimyasal silahlarla yapılan saldırılarda yaşanan katliama ses çıkartmayıp, göstermelik adımlar atanlar açıkça saflarını belli etmişlerdir.

Emperyalist işgalci elin yıllardır coğrafyamızda ektiği fitne ve fesat tohumları, mezhep savaşlarını körüklemeye dönük atılan adımlar, müslüman halkları birbirine hasım yapmak için oynanan oyunlar kör bir öfke sarmalı oluşturmuştur. Ölçüsüz, kontrolsüz IŞİD bu öfke patlamasının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. IŞİD bir sebep değil, sonuçtur. Müslümanlar birbirlerine karşı şefkatli ve merhametli, küfür ehline ve onların işbirlikçilerine karşı izzetli ve şereflidirler. İzzet ; müslüman kanı dökerek, kadın, çocuk, yaşlı savunmasız insanları katlederek, insanları yerlerinden yurtlarından göçe zorlayarak sağlanmaz. IŞİD’in bölgedeki direniş gruplarına karşı tekfirci ve ümmet bilincine sığmayan saldırıları, kendileri ile savaşmayan masum halka karşı gayr-i müslim dahi olsa işlediği zulüm kabul edilemez. Tüm dünya halkları nezdinde islam adına, onun adını kirleterek oluşturulmak istenen bu algı operasyonunu kabul etmemiz mümkün değildir. İslami direniş ve özgürlük mücadelesi asildir. Emperyalist akıl tarafından çıkarılıp, bir hançer gibi coğrafyamıza müptela edilen bu algı operasyonu İslami Direnişin asaletine gölge düşüremez.

ABD öncülüğünde oluşturulan emperyalist işgalci koalisyonun bugüne kadar ezilenlerden, mazlum halklardan yana hiçbir duruş sergilemediği bilindiği halde, İslam’a ve islami hareketlere karşı açık düşmalığı belli iken, onlar eli ile bölgeye, bölge halklarına huzurun, sükunun geleceğine inanmamız asla mümkün değildir. Uluslar arası kamuoyu yine üç maymunu oynamakta, tahakkümcü, dayatmacı bir mantık ile bölge ülkeleri ve Türkiye ; güvenlik, insani değerler, bölge barışı gibi süslü ifadelerle koalisyona dahil edilerek, işbirlikçilik rolü verilmeye çalışılmaktadır. Günlerdir medya kanalları aracılığı ile ve diplomatik sıkıştırmalar ile tazyik altında tutulan Türkiye koalisyona katılmaya zorlanmaktadır.

Türkiye bugüne kadar gerek Irak’ta, gerek Mısır’da, gerek Filistin’de ve gerek Suriye’de her daim dikta rejimlerinin baskı ve zulümlerinin karşısında, kardeş halklardan yana tavır almıştır. Gücü elinde bulunduran emperyalistlerin tüm bu yaşananlara karşı ortaya koydukları duyarsızlık ve tutarsızlığa inat Türkiye , duruşu ile ortaya koyduğu pratik ile müslüman halkların güvenini kazanmış ve ümmet nezdinde saygıdeğer bir konuma oturmuştur. Bundan ötürü de ağır bölgesel ve ekonomik bedeller ödemiş, ödemeye de devam etmektedir. Her ne sebeple olursa olsun, Türkiye kendine özgü yeni duruşlar geliştirmeli, işgalci emperyalistlerin polikalarına alet olmamalı, onurlu duruşunu sürdürmelidir. Müslüman halkların beklentileri bu olduğu gibi erdemin, onurun ve adaletin gereği de budur.

Uluslar arası hukuk, diplomatik kurallar, vb. gerekçelerin ardına sığınarak Suriye’de yaşanan vahşete göz yumanlar, bir kere dahi ;- Esed rejiminin katliamlarına karışı ne yapacağız, diye sormayanlar, islami kimliğinden dolayı özgürlük mücadelesi veren halkları öncelikli tehdit görüp, işlenen cinayetleri görmezden gelenler; - IŞİD sorununu görmezden mi geleceğiz diyerek Irak ve Suriye’nin şehirlerine bomba yağdırmaktan çekinmiyorlar. IŞİD adı altında bütün direniş gruplarını ve sivilleri çoluk çocuk demeden bombalıyor, yeni insanlık suçlarına imza atıyorlar.

Biz aşağıda imzası bulunan kurumlar olarak diyoruz ki ; IŞİD üzerinden ümmetin evlatlarına yapılacak her türlü saldırının karşısındayız.Türkiye, topyekün Suriye direnişini hedef alan ABD öncülüğünde emperyalist işgalci koalisyonun saldırganlığına hiçbir yolla ve hiçbir biçimde destek vermemelidir. Türkiye İslam ümmetini yaralayacak hiçbir operasyonda yer almamalı, bilakis bu tür saldırılara karşı mazlumdan yana tutumunu sürdürmelidir. Meclis gündeminde olan tezkerenin, Türkiye’nin bugüne kadar ortaya koyduğu darbe karşıtı ve mazlum halklardan yana adil, istikrarlı ve onurlu duruşa tezat oluşturabileceği endişesi ile hükümeti, emperyalist işgalci islam düşmalarının dayatmalarına karşı dik duruşunu sürdürme iradesini ortaya koymaya çağırıyoruz.


Özgür-Der Genel Merkezi’nden yapılan açıklama:
AMERİKAN SALDIRGANLIĞINA TEZKERE DESTEĞİNE HAYIR!
 
Türkiye yarın meclis gündemine alınacak olan tezkereye kilitlenmiş halde. Irak ve Suriye’den gelebilecek terör tehdidi ve terörist örgütlere karşı alınacak güvenlik önlemleri çerçevesinde gerekçelendirilen tezkerenin öncekilerden farklı olarak daha kapsamlı bir içeriğe sahip olacağı biliniyor ve Meclis’te kabul edilmesi kesin gözüküyor.
Tezkere ile birlikte Hükümet, Irak ve Suriye’ye asker sevkine olduğu gibi, dışarıdan gelebilecek yabancı askerlerin geçişlerine de izin verme yetkisi alıyor. Bu karmaşık ve teknik ifadelerin pratikte ne anlam ifade ettiği ise ancak haftalardır bölgemizde devam eden ABD saldırıları göz önüne alındığında net biçimde anlaşılabilir. Aylardır yoğun bir tazyik altında tutulan, gerek diplomatik gerek medyatik kanallardan sıkıştırılmaya, hırpalanmaya çalışılan Türkiye’yi kimin neye razı etmeye çalıştığı, Türkiye’den kimin ne istediği bellidir.
Irak ve Suriye’de IŞİD’in etkinliğinin artması ve ABD’nin müttefikleri üzerinden Amerikan çıkarlarına tehdit oluşturması karşısında uluslararası kamuoyu diye adlandırılan uluslararası ikiyüzlülük bir kez daha devreye girmiş durumda. “Bir siyasi oluşum ABD için tehditse, Batı için tehditse tüm dünya için tehdittir, insanlık için felakettir.” mantığı olanca netliğiyle karşımızda. Ve bu tahakkümcü, dayatmacı mantık tüm bölge ülkeleriyle birlikte Türkiye’yi de yanında saf tutmaya çağırıyor; insani değerler, bölge barışı, güvenlik vb. süslü ifadelerle örttüğü emperyal hesapları doğrultusunda herkesi işbirlikçilik rolünü üstlenmeye zorluyor.
Türkiye bugüne kadar gerek Irak’ta, gerek Suriye’de dikta rejimlerinin baskıları, zulümleri karşısında kardeş halklardan yana tavır aldı. Bilhassa Suriye’de tam üç buçuk yıldır kesintisiz Esed vahşetine karşı adaletten yana tavır alışından ötürü ağır bedeller ödedi ve halen de ödemeye devam ediyor. Bu uzun zaman dilimi boyunca çaresizce tüm dünyayı ve öncelikle de hakim güçleri bu zulme karşı bir şeyler yapmaya, vahşeti durdurmak için somut ve etkili adımlar atmaya çağırdı. Ama tüm çağrıları boşlukta yankılandı. Bugün kendi çıkarlarına yönelik tehditlerin artması karşısında teröre karşı dayanışmadan, insan haklarından söz eden güçler Suriye halkını sistematik biçimde katleden Esed rejiminin işlediği insanlık suçlarına göz yumdular, şımarık çocukları İsrail’in de zarar görebileceği endişesiyle Esed rejiminin elinden kimyasal stoklarını teslim alıp, gerçekleştirdiği kimyasal katliamın üstünü örttüler.
Irak ve Suriye’deki işgalin ve despotizmin ortaya çıkardığı sistematik vahşet, mezhepçi fanatizm, devlet görünümlü barbarlık öfke patlamasına yol açtı ve buradan IŞİD adlı kontrolsüz, ölçüsüz, aşırılıklarla malul yapı doğdu. Ve şimdi IŞİD’in ölçüsüzce gerçekleştirdiği birtakım fiiller öne çıkartılarak, IŞİD’i de ortaya çıkaran zulüm ortamının sahipleri “cambaza bak” taktiğiyle bir kez daha dünyayı kandırma derdindeler. IŞİD şeytanlaştırması üzerinden suçlarını temize çıkartmaya çalışıyor, hesap vermeleri gerekirken hesap soruyorlar.
Bugüne dek bir kere dahi “Esed rejiminin vahşetine karşı ne yapacağız?” diye sormayanlar, gayet pişkin bir şekilde “IŞİD sorununu görmezden mi geleceğiz?” diye sorabiliyor ve kendi gündemlerini dayatabiliyorlar.
4 yıla yakın bir zamandır uluslararası hukuk, diplomatik kurallar ve benzeri gerekçelerin ardına sığınarak Suriye’de vahşete göz yumanlar, İslami kimliğinden ötürü direnişi öncelikli tehdit görüp rejimin katliamlarını görmezden gelenler bugün çıkarlarına yönelik tehdit büyüdüğünde daha önce ardına sığındıkları BMGK kararı, ülkelerin egemenliği, uluslararası hukuk vb. yalanları bir çırpıda ezip geçiyor ve Suriye şehirlerine bomba yağdırmaktan çekinmiyorlar. Direnişçileri hedef alan saldırılarda aynen Afganistan’da, Yemen’de, Somali’de olduğu gibi çoluk çocuk demeden sivilleri katlediyor, yeni insanlık suçlarına imza atıyorlar.
Şimdi soru netleşmektedir: Türkiye bu ahlaksız, zalimane, ikiyüzlü tutumun sahiplerinin dayatmalarına boyun eğecek midir? İşbirlikçi Irak diktasının ve Esed zulmünün suç ortaklarının kendi çıkarlarına yönelen tehditleri bertaraf etmek için giriştikleri kanlı operasyonlara alet olacak mıdır?
Yarın Meclis gündemine gelecek olan tezkerenin “uluslararası koalisyon” adı altında kotarılan işgal ortaklığına açık kapı teşkil edebileceği endişesiyle Hükümeti bugüne kadar sergilenen adil ve onurlu duruşunu sürdürmeye, emperyalistlerin ve İslam düşmanlarının dayatmaları karşısında yalpalamamaya çağırıyor; bir kere daha “ABD’den değil, yalnız Allah’tan korkun” diyoruz!
İHH ANKARA: NE IŞİD, NE AMERİKA NE DE BATILILAR

"Dünyanın terörist başı olan Amerika’nın eli kanlı katil askerlerini topraklarımızda istemiyoruz.

İçinde yaşıyor olduğumuz coğrafyaya dair emperyalist ülkelerin hesapları yine kan ve gözyaşı üzerine çalışıyor. Başta ABD olmak üzere Avrupa ülkeleri kan krizine girmiş yarasalar misali çırpınıp durmakta, mazlum insanlar üzerine yağdıracağı ölümlere dair planlar yapmakta, kurmayı planladıkları kirli ittifaklar eli ile cinayetlerine meşruiyet kılıfı geçirmeyi de ihmal etmemektedirler. Bu manada Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerine baskılar yapılmakta ve bölgeyi kan gölüne çevirecek askerler devşirilmeye çalışılmaktadır.

Kendi oluşturdukları IŞİD gibi örgütleri bahane ederek Müslümanların üzerine ölüm yağdırılacak, Türkiye başta olmak üzere bölge ülkeleri de bu cinayetlere ortak edilecektir. On yıllardır coğrafyamızda özgürlük getirme aldatmacası altında milyonlarca insanın ölümüne sebep olanların terör bahanesi ile yeniden özgürlük getirme istekleri bizleri derin bir endişeye sevk etmektedir. Orta doğu olarak adlandırılan bölgede cereyan eden olayların baş müsebbibi yine batılı emperyalistlerdir. Buradan batılı emperyalistlere seslenerek diyoruz ki; Terör olarak lanse ettiğiniz olaylar sizlerin yaptıkları yanında okyanustaki damla mesabesindedir. Bugün dünyanın dört bir yanında öldürülen her bir mazlumun kanında sizlerin parmak izleri mevcuttur. İddialı söylemler ardında kurduğunuz madde perest dünya insan soyunun devamı önündeki en büyük tehlike olarak durmaktadır. Bugün ellerinizde bulunduruyor olduğunuz nesnel güç yarın sizleri mazlumlara hesap vermekten kurtaramayacaktır. Zulümleri altında boğulup giden zalim dedeleriniz gibi sizlerde tarih sahnesi içerisinde yok olup gideceksiniz.

Bu manada yapılan baskılar neticesinde hükümet tarafından ulusal güvenliğe yönelik terör tehlikesinin önlenmesi adı altında “Irak ve Suriye’ye yönelik sınır ötesi operasyon düzenleme yetkisini içeren” tezkere bugün TBMM’de oylamaya sunulacaktır.

Mısır’da cunta destekçisi oldunuz, eli kanlı Sisi’ye BM’de meşruiyet kazandırdınız, Suriye’de 200 bin insanın ölmesi hiç umurunuzda olmadı. Ama Suriye’deki kimyasal silahlar İsrail’e karşı kullanılır diye dünyanı ayağa kaldırarak hemen imhasını sağladınız.

Haçlı ordusu (koalisyon güçleri) dünyanın neresine adım atmışsa zulüm, tecavüz, etnik ve dini ayrımcılık hat safhaya çıkmıştır.

Rabbimizin ayeti bizlere şöyle sesleniyor. Onlara: Yeryüzünde fesat çıkartmayın denildiğinde: biz sadece ıslah edicileriz derler.

Teskere için hazırlanan taslak metinde geçen “Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması.” maddesi bizleri derin bir endişeye sevk etmektedir.

Ayrıca yine aynı taslak metinin Bakanlar Kurulu prensip kararında yer alan ve genel bir ifade ile terörist unsurlar olarak adlandırılan yapıların muallaklığı bu teskerenin ABD öncülüğünde oluşturulan koalisyon tartışmaları ile gündeme taşınması sebebi ile soru işaretlerini artırmaktadır. ABD yapmış olduğu terör tanımıyla ortaya koymuştur ki; özelde Suriye’de genelde ise tüm yeryüzünde baskı ve dayatmalara karşı çıkan İslami kimlikli her bir şahıs teröristtir. Koalisyon ortaklarının yapacağı hava saldırında İslami gruplar hedef alınacaktır ki bu İslami grupların IŞİD’le hiçbir alakaları yoktur. Bu güne kadar Suriye’de kendi kukla muhalefetini oluşturamamalarını da unutmamak gerekir.

Buradan başta hükümet yetkilileri olmak üzere tüm TBMM üyelerine seslenerek diyoruz ki; tarihi bir ana şahitlik etmektesiniz. Alacağınız kararla tarih sayfalarına ve mazlum vicdanlara ya işbirlikçi eli kanlı katiller ya da izzetli ve onurlu şahıslar olarak geçeceksiniz. Vereceğiniz kabul oyu ile 100 yıl sonra yeniden batılı emperyalist çetelerin kirli çizmeleri ile bu toprakları kirletmelerine ve coğrafyamızda milyonlarca mazlumun kanını akıtmalarına sebebiyet vereceksiniz.

Bu şuur altında oylamaya katılacak milletvekillerinden dünyanın en acımasız terör şebekesi olan ABD’ye bu ülkenin evlatlarını taşeron yapabilecek bu oylamada ret oyu vermelerini belirterek diyoruz ki emperyalistlerin paralı lejyoneri asla olmayacağız.

Son olarak ne IŞİD, ne Amerika, ne Batılılar!

Müslümanların oluşturacağı birlik ve çözüm yolları."

MAZLUMDER:IŞİD'İ ÖNLEMENİN YOLU KOALİSYONA KATILMAK DEĞİLDİR

IŞİD’i Önlemenin Yolu, ABD Öncülüğündeki Şiddet Koalisyonuna Katılmaktan Değil, Kendi Ülkelerini Savunan Halklara Doğrudan Her Türlü Yardımı Yapmaktan Geçer!

Yeryüzünün en büyük şiddet üreticisi ABD ve işbirlikçisi bölge devletleri, Irak ve Suriye’deki IŞİD hedeflerine dönük askeri operasyonlara başladılar. Operasyonlarda sadece IŞİD hedefleri değil sivil hedeflerin ve diğer muhalif unsurlara ait hedeflerin de vurulduğuna tanık olduk. Operasyonun gerekçesi ise IŞİD’in “medeni değerler” adına durdurulması olarak açıklandı. Çok yakın bir zaman önce bütün Dünya’nın gözleri önünde Filistinli’lere Gazze’de kitlesel katliam uygulayan İsrail’e ses çıkarmayanların, Irak, Afganistan ve Libya işgalleriyle yüz binlerce insanın katlinden doğrudan sorumlu olanların, Suriye’de Esed katliamlarına göz yumanların “medeniyet değerleri” adına vahşete son verme iddiaları inandırıcılıktan uzaktır.

49 dışişleri bakanlığı personelinin Musul’da IŞİD tarafından rehin alınmasını gerekçe göstererek saldırı koalisyonuna katılmakta isteksiz davranan Türkiye, Cumhurbaşkanı ERDOĞAN ABD’ye gitmeden hemen önce rehinelerin serbest bırakılmasıyla koalisyona katılacağını açıkladı. Bugüne kadar yaşanan tecrübeler üzerinden, bölgenin işgali ile dış müdahalelere ve Türkiye’nin oluşturulan koalisyona katılmasına karşı olduğumuzu vurgularız.

MAZLUMDER olarak:

-Milyonlarca vatandaşının siyasal katılım haklarını ve ülkelerinin yeraltı ve yer üstü zenginliklerini gasp ederek birkaç bin hanedan mensubuna tapulayan gasıp Arap diktatörlüklerine karşı söyleyecek sözü olmayan,

-Yeryüzünün efendileri eliyle kadim yurtlarından sürülüp kamplarda yaşamaya mecbur bırakılan Filistinli’leri soykırıma tabi tutan ve insanlık adına üretilmiş ne kadar ortak iyi varsa hepsini berhava eden İsrail adlı terör devletine ve diğer egemenlere bu güne kadar söyleyecek sözü olmayan, uluslarası koalisyonun insan hakları algısına ve idealine inanmıyor ve güvenmiyoruz.

-“Ya bana tabi olmalı ya da ölmelisin” yaklaşımıyla farklı olan her ne var ise vahşice saldıran ve yok eden IŞİD’in durdurulması gerektiğine inanıyoruz.

Bunun için Türkiye’ye, bölge devletlerine ve İslam Dünyası’na düşen ödevler vardır:

-Türkiye, ABD öncülüğünde kurulan koalisyona kesinlikle katılmamalıdır. Şimdiye dek gerçekleştirdiği işgallerle milyonlarca insanı öldüren, insanlığa ait üretilmiş bütün hukuki değerleri yerle bir eden, işgalci İsrail’in soykırıma tabi tuttuğu Filistinli’ler söz konusu olunca açıkça Siyonist katilleri destekleyen ABD öncülüğündeki koalisyonun “medeniyet”i değil vahşeti yaygınlaştıracağı aşikârdır. Batılı ülkeler öncülüğünde bölgeye yapılan askeri müdahalelerin kaosu ve şiddeti derinleştirdiği ve işgal süreçleriyle yaşanan travmanın öngörülemeyen marazi düşünce, tepki ve örgütlenmelere sebep olduğu yaşanan tecrübelerin gösterdiği açık bir gerçekliktir. Koalisyon saldırılarının da bundan öncekilerde olduğu gibi aynı sonuçları doğuracağını söylemek kehanet değildir.

-Türkiye, öncelikle Suriye ve Irak’taki savaş ortamından kaçan tüm sığınmacılara açık kapı politikasına devam etmeli ve sığınmacıların burada bulundukları sürece gerek duydukları tüm insani yardımı kendi ülkelerinde güvenlik tesis edilinceye kadar sağlamaya devam etmelidir.

-Türkiye, kendi kadim ülkelerinde istedikleri gibi yaşamak isteyen Rojava halkına, “ya tabi olmaya ya da ülkelerini terke” mecbur bırakan işgalci IŞİD unsurlarına karşı korunmaları için her türlü yardımı yapmalıdır. Daha önce Suriye Türkmen’lerine kendilerini korumaları için gerek duydukları yardımı gönderen Türkiye’nin aynısını Rojava için de yapması hem tutarlılığın hem de Çözüm Süreci’nin bir gereğidir.

-Bölge ülkeleri mezhep farklılıklarını ve etnik farklılıkları siyasetin enstrümanı olarak kullanmaktan kaçınmalıdır.

-İslam Dünyası, siyasal egemenliğin oluşturulması, kullanılması ve paylaşılması konularını yeniden yorumlamaz, geleneksel siyasal fıkhı revize etmez ve yeni siyasal egemenlik teorileri üretmezse bu türden marazi yapılara engel olamayacaktır; dolayısıyla bu konuların ele alınacağı bir İslam konferansı veya bölgesel konferans acilen toplanmalıdır.

SON VİDEO HABER

Münbiçli Arap esnaf, PKK/YPG'yi anlattı

Haber Ara