Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Başbakan Erdoğan Ankara Arena'da konuştu

12'nci cumhurbaşkanı seçilen Başbakan Erdoğan, kürsüde AK Parti'nin Genel Başkanı olarak son konuşmasını yaptı. Veda konuşmasında ''13 yıldır gururla taşıdığım genel başkanlık vazifesini artık sizlere teslim ediyorum'' diyen Erdoğan, ''2001’de başlayan genel başkanlık vazifem 13 yıl 13 gün sonra bugün nihayete eriyor. Yeni başbakan emanetçi değildir'' ifadelerini kullandı.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-08-27 12:06:33

Başbakan Erdoğan Ankara Arena'da konuştu


Erdoğan, salon dışında önce partililere hitap etti. Erdoğan şunları söyledi:

Değerli yol arkadaşlarım hanımefendiler, beyefendiler... Sizlerle birinci olağanüstü kurultayımızda böyle anlamlı bir buluşmada bir arada olmanın mutluluğu içerisinde sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Olağanüstü Genel Kurulumuzun Ankara’nın en büyük salonunda malum icrasına geçeceğiz. Oradan sizlere çok daha detay şekilde hitap edeceğim.

ASLA VEDA DEĞİL


Şunu bilmenizi istiyorum bizim bu konuşmamız bir misyon değişikliği değildir, sadece bir isim değişikliğidir. Ve asla bir veda değildir. Bilesiniz ki bu da bir fatihadır, bir başlangıçtır. Yeni bir açılıştır, milattır. Bunu böyle bilmenizi istiyorum. Şu anda 40 bine varan Türkiyemizin 81 vilayetinden buraya gelen siz değerli kardeşelrim bir şeyi ortaya koyuyorsunuz. Biriz, iriyiz, diriyiz, beraberiz, kardeşiz, hep birlikte Türkiye’yiz.


77 MİLYONU SEVDİK, KUCAKLADIK


Kardeşlerim, misyonumuzdan hiçbir zaman feragat etmedik, taviz vermedik. Ama biz 77 milyonu sevdik, kucakladık. Ayırt etmeksizin kucakladık. 780 bin metrekarelik vatan topraklarımıza hizmet götürdük. Bu hizmeti götürmeye devam edeceğiz. Ta Edirne’den Hakkari’ye, Sinop’tan Hatay’a hep birlikte inşallah ihya oldu, inşa oldu, inşa olmaya devam edecek. Modern bir Türkiye’yi gerçekleştirdik, gerçekleştiriyoruz. Asla taviz vermek yok. Tek millet dedik, tek bayrak dedik, tek vatan dedik, tek devlet dedik. Yine böyle yürüyeceğiz. Sizleri çok daha fazla bekletmeden müsaadenizi alarak inşallah salona geçelim, bir an önce kongreyi başlatalım ve hayırlısıyla daha önce de ifade ettiğimiz gibi, içimizden biri, bu mücadelede beraber yürüdüğümüz kardeşimizi biliyorsunuz genel başkanlığa aday gösterdik.

YENİ KABİNE CUMA GÜNÜ

Ortak adayımız Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu bey oldu. Ve inanıyorum ki bugünkü kongreden de katılımın tümünün de ittifakıyla Ahmet Davutoğlu kardeşim çıkacaktır ve süratle yarın cumhurbaşkanlığıyla ilgili yemin törenini yaptıktan sonra, devir teslim töreninden sonra, kendilerine kabineyi kurma görevini vereceğiz. Cuma da yeni kabine gerçekleşmiş olacaktır.


HAKKINIZI HELAL EDER MİSİNİZ?

Sizlerden ayrılmıyorum bunu bilmenizi istiyorum. Bundan sonra 10 Ağustos'ta seçmiş olduğunuz ilk cumhurun başkanı olarak aranızda olacağım. Bu kardeşinize haklarınızı helal eder misiniz? Ben de size haklarımı helal ediyorum.


"MİLLETİN ADAMI, MİLLETİN PARTİSİ İLE KUCAKLAŞIYOR"


Erdoğan'ın salona girmesi kürsüden "büyük an" olarak ilan edildi. Erdoğan'ın içeriye girdiği an, "milletin adamı, milletin partisi ile kucaklaşıyor" anonsu yapıldı.

"MUHAFAZAKAR DEMOKRAT"

Erdoğan eşi Emine Hanım'la birlikte salona girdiğinde yapılan anonslardan biri de "muhafazakar demokrat" oldu.
En çok kullanılan sıfat ise "yeni Türkiye'nin lideri" idi.

KARANFİL ATTILAR

Erdoğan ve eşi, salona girişlerinde kendileri için özel olarak hazırlanmış platformdan yürüyerek tüm salonu selamladılar.
Erdoğan ve eşi, platfomun etrafında hazır bekletilen kırmızı karanfilleri de partililere attılar.

DELEGELERDEN NOTLAR GELDİ

Erdoğan ve eşi platforma yürürken, gerek kendisine gerekse Emine Hanım'a, delegeler için ayrılmış bölümden çeşitli notlar iletildi. Erdoğan çifti de tüm notları aldı.

KONGRE'DE İLGİNÇ ANONS: "SAYIN CUMHURBAŞKANI..."

AK Parti Kongresi'nin açılışı için Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu davet edilirken, kürsüden Erdoğan'a "Sayın Cumhurbaşkanı" diye hitap edildi.

Aynı şekilde, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Soylu'nun da Kongre açış konuşmasına başlarken Erdoğan'a, "Sayın Genel Başkan, Sayın Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanım" olarak hitap etmesi dikkat çekti.

DİVAN BAŞKANI'NIN KONUŞMASINDA DA 'CUMHURBAŞKANI' VURGUSU

Divan Başkanı seçilen AK Parti Genel Sekreteri Haluk İpek de, yaptığı konuşmaya, "Sayın Cumhurbaşkanım" sözleriyle başladı.
Tarihi bir gün yaşandığını söyleyen İpek, "Dünyanın gözü burada" dedi.

EKRANDA "ONE MINUTE" DEDİ, KONGRE COŞTU

Kongre'de Recep Tayyip Erdoğan'ın hayatını anlatan yaklaşık yarım saatlik bir film gösterildi.

Erdoğan'ın okul hayatından, evliliğine, siyasi hayatının dönüm noktasına kadar pekçok bilginin verildiği filmin en çok alkış alan bölümü ise Davos'ta yaşanan "one minute' olayı oldu.
Tanıtım filminde erdoğan'ın Davos'taki one minute olayı gösterildiğinde, tüm kongre katılanları ayakta alkışladı.

"DARBE TEŞEBBÜSLERİNİ BERTARAF ETTİ"

Erdoğan'ın annesinin öldüğü dönemde, kendisine karşı darbe girişiminin başladığının yer aldığı filmde, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrıldığı olaya "narkoz planı" gazete manşetiyle yer verildi. Filmde, "Gezi olayları, 17 ve 25 Aralık darbe teşebbüsleri Erdoğan'ın liderliğiyle, bertaraf edildi" denildi.

"HİZMETİN USTASI, SESSİZ KİTLELERİN SESİ"

Tanıtım filminin sonunda Erdoğan için, "Sessiz yığınların kaptanı, hizmetin ustası, sessiz kitlelerin sesi, ilklerin mimarı, o milletin adamı" ifadeleri kullanıldı.

KÜRSÜYE "GENEL BAŞKANIMIZ VE BAŞBAKANIMIZ" DİYEREK DAVET EDİLDİ


Erdoğan, kongre konuşmasını yapmak üzere Divan Başkanı Haluk İpek tarafından "genel başkanımız ve başbakanımız" olarak anons edilerek kürsüye davet edildi.

VEDA KONUŞMASI


Belgesel sonrasında kürsüye 12'nci cumhurbaşkanlığına seçilen Recep Tayyip Erdoğan geldi.

Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi:

Saygıdeğer divan, çok değerli kardeşlerim…

Geçmişte malum partimizin kuruluşunda bir küçük yavru bir altın bize göndermişti. Kızımız diyor ki benim altınım yok ama benim de sevgim var, kabul eder misiniz diyor. Yurt içinden ve yurt dışından kongremize katılan misafirler, sevgili yol arkadaşlarım, kader arkadaşlarım, genç kardeşlerim, değerli hanım kardeşlerim, değerli beyefendiler sizleri en kalbi duygularımla hasretle muhabbetle selamlıyorum. Allah’ın selamı rahmeti bereketi hepinize, hepimize olsun diyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin birinci olağanüstü kongresinin milletimiz demokrasimiz için hayırlara vesile olmasını rabbimden niyaz ediyorum.

Tüm delegelerimize, AK Parti mensuplarına, her bir kardeşime, hem Ankara’ya hem kongre salonumuza hoş geldiniz diyorum.


KADIN KOLLARINA TEBRİK


13 yaşındaki AK Parti teşkilatı kuşkusuz her türlü övgüyü ziyadesiyle hak ediyor. 14 Ağustos 2001’den bugüne kadar AK Parti’de görev almış, kurucularımızdan MKYK üyelerimize, başkan yardımcılarımızdan bakanlarımıza, milletvekillerimizden il ilçe başkanlarımıza, belediye başkanlarımızdan belediye meclis üyelerimize kadar tüm gönüldaşlarımızı selamlıyorum. Teşkilatımızda görev yapmış, bugün aramızda bulunmayan, ahirete irtihal etmiş kardeşlerimi rahmet yad ediyorum. mekanlarının cennet olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Elbette ki kadın kollarımızı bir kez daha özellikle selamlıyorum. Bu hareket hanım kardeşlerimizle güç kazandı, hanım kardeşlerimizin yüreklerini ortaya koymaları sayesinde bugünlere ulaştı. Bu kutsal davayı bir anne şefkatiyle, hanım zarafetiyle bir oya gibi işleyen hanım kardeşlerimize, bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.

ÖZAL'DAN ERBAKAN'A

Sevgili gençler, AK Parti’nin bu AK teşkilatını alnı ak, yüreği ak, bahtı ak gençleri, sizleri bugün bir kez daha gönülden selamlıyorum. Sizlere her zaman inandım, güvendim. Gençler sizler bu milletin umudusunuz. Sizler yer yüzündeki tüm mazlumların umudusunuz. Sizler Sultan Alparslan’dan Osmangazi’ye Gazi Mustafa Kemal’den Adnan Menderes’e, Turgut Özal’dan Necmettin Erbakan’a kadar uzanan bir kutlu davanın kahraman neferlerisiniz. Yarınlarımız olan geleceğimiz olan umudumuz olan gençler istikbalin siyasetçileri. Yarının idarecileri, bugün sizleri çok farklı çok daha samimiyetle çok daha muhabbetle selamlıyorum.

POLİSE SELAM


Buradan sınır karakollarında gözünü değil gönlünü namlunun ucuna koyarak vatanının nöbetini tutan genç Mehmetleri, askerimizi, polisimizi özellikle selamlıyorum.

Dün yani 26 Ağustos’ta Malazgirt zaferimizin 943’ncü yılını idrak ettik. Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı’nın kahraman neferlerini şehit ve gazilerimizi hürmetle yad ediyorum. Birinci Dünya Savaşı'nda şehit ve gazi olan ecdadımızı hürmetle yad ediyorum. Kıbrıs ve Kore şehitlerimizi, terörle mücadelede şehit olan polis asker ve şehitlerimizi aynı şekilde rahmetle anıyor vefat etmiş gazilerimize Allah’tan rahmet hayattaki gazilerimize uzun ve hayırlı ömürler niyaz ediyorum. Onların eli öpülesi annelerini babalarını, şehit ve gazilerimizin kutsal emanetlerini de buradan muhabbetle selamlıyorum.

SİZLERİN ALLAH'INA KURBAN


Kongremizin hemen başında, tekraren ifade etmek arzusundayım. 10 Ağustos sürecinde işte bu teşkilat tarih yazdı. Sizlerin Allah’ına kurban. Siz dağ taş demediniz, kar kış demediniz. Durmak yok yola devam dediniz. Ve bütün zorluklara göğüs gererek çalıştınız. İşte bu teşkilat 10 Ağustos’ta tarih yazdı. Her bir vilayetimizde, belde ve köyümüzde aşkla çalıştı. Bunun neticesinde sizler sadece cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine tanıklık etmediniz, kendi ellerinizle inşa ettiniz. Önce 2007’deki halk oylamasında milletimizin yüzde 69 oy oranıyla evet demesini sağlayarak tarih yazdınız. Ardından 10 ağustos sürecinde çok çalışarka, milletin adayını, milletin adamını 12’nci cumhurbaşkanı, halk oyuyla gelmiş ilk cumhurbaşkanını sizler seçtiniz.

BİR TUR, İKİ TUR, ÜÇ TUR YOK

Şahsımı cumhurbaşkanı adayı olarak gösteren grubumuza, 10 Ağustos’a kadar gece gündüz çalışan her bir kardeşimize teşekkür ediyorum. Tarihimizde ilk kez cumhurbaşkanı halkın sandığa gitmesi suretiyle belirlendi. Artık bir tur, iki tur, üç dört yok. Hemen ilk turda sizler bu kardeşinizi cumhurbaşkanı seçtiniz. Bunun için çalıştınız. Bu süreci başarılı şekilde idare ettik. Adayların belirlenmesi, oylama, gelişen süreç tamamen yasalar çerçevesinde tecelli etti. İlk kez tecrübe edildiği halde hiçbir sorun çıkmadan, kaosa mahal verilmeden, belki de cumhuriyet tarihinin bu ilk sınavı bu kadar sorunsuz bu kadar kolay bir cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşti. AK Parti unutmayın her zaman ilklerin partisi olmuştur.

77 MİLYONA TEŞEKKÜR

Parti olarak teşkilat olarak Türkiye’ye böyle bir reformu kazandırmanın gururunu hep birlikte yaşıyoruz. Nefes alıp verdiğimiz sürece de bu gururu hep birlikte yaşayacağız. Demokratik olgunluğunu bir kez daha gösteren, sandığa gidip oyunu kullanan, emeği ve katkısı olan aziz milletime, 77 milyonun her bir ferdine de sonsuz şükranlarımı sunuyorum.

GENEL BAŞKANLIK VAZİFESİNİ SİZLERE TESLİM EDİYORUM

Bugün bu olağanüstü kongreyle 13 yıldır gururla taşıdığım genel başkanlık vazifesini artık sizlere teslim ediyorum. 2001’de başlayan genel başkanlık vazifem 13 yıl 13 gün sonra bugün nihayete eriyor. Yarın saat 14:00’te TBMM’de mazbatamızı teslim alacak, Başbakanlık vazifesini de teslim ederek, yemin ederek 12’nci cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmiş olacağız.

SADECE İSİMLER DEĞİŞİYOR

1 Temmuz’da adaylığımın açıklandığı toplantıda bunun bir nihayet olmadığını, bir son bir bitiş olmadığını, bunun yeni bir başlangıç olduğunu ifade etmiştim. Sonrasında yaptığımız toplantılarda mitinglerimizde 10 Ağustos akşamı AK Parti genel merkezi balkonunda, bu hususun altını çizmiştim. Bugün değişen unutmayın sadece şekildir. Bugün öz değişmiyor. Bugün partimizin yüklendiği misyon, davamızın ruhu hedef ve ideallerimiz değişmiyor. Bugün sadece ve sadece isimler değişiyor. Her zaman ifade ettim. AK Parti 13 yıllık bir parti olsa da aslında asırlar öncesinden başlamış kutlu bir yürüyüşün davanın mirasını omuzlarında taşıyan bir partidir. 1071’de Malazgir ovasında, sultan Alparslan’ın arkasında namaza duran, neferlerin hissiyatı neyse bizim de hissiyatımız işte odur.

KAHRAMAN MEHMETÇİĞİN TORUNLARIYIZ


Hicazın çöllerinde sıcağın altında, Sarıkamış’ta Allahu Ekber dağlarının ardında beyaz karların altında şehit olan bizim dedelerimizdir. Çanakkale’de yüreğiyle direnen zafer kazanan şehitler bizim dedelerimizdir. Bizler hep birlikte kurtuluş savaşımızda var olmak ya da olmamak, yok olmaz onuruyla yaşamak veya onuruyla şehit olmak arasında seçim yapan kahraman Mehmetçiğin torunlarıyız. Sanmayın ki 13 yıllık bir yoldan geliyoruz. Biz asırlardır yürüyoruz. Biz kökü mazide olan atiyiz. Biz kökü olmayan ruhu olmayan geçmişiyle irtibatlarıyla koparmış bir parti, böyle bir hareket asla değiliz.

BU HAREKETTE ERBAKAN'IN DA ALIN TERİ VARDIR

Bu harekette Gazi Mustafa Kemal in ufku vizyonu vardır. Menderes’in millet uğruna verilmiş canı vardır. Bu harekette şüpheniz olmasın Necmettin Erbakan’ın da alın teri vardır. Eski başbakanlarımızdan, cumhurbaşkanlarımızdan Turgut Özal’ın da emeği vardır. Bu hareket Ahmet Yesevi’den Mevlana’ya Hacı Bektaş Veli’den Fuzuli’ye, Nazım Hikmet’ten Necip Fazıl’a Mehmet Akif’ten Sezai Karakoç’a kadar o bereketli pınarlardan beslenmiş bir harekettir. Biz bu yola 13 yıl önce 100 yıl önce çıkmadık. İşte onun için isimlerin hiç ama hiç önemi yoktur. Hazreti Adem’den bugüne kadar nice insanlar geldiler. Kondular ve göçtüler. Mezarlıklarda ismi unutulmuş bedeni çürümüş, toprağa karışmış nice insanlar var. milyarlarca insan kayboldu ve gitti. Hazreti Adem ile başlayan iyinin ve kötünün mücadelesi devam etti. Hak ile batıl mücadelesi. İsimleri fanidir. Baki olan davadır. Dün bu büyük davanın sancaktarlığını başkaları yapıyor, mücadelesini başkaları veriyordu. Bugün bu sancağı biz gururla taşıyoruz. Yarın da bu dava sancağı düşmeyecek. İstiklalde de bu dava sahipsiz kalmayacak. Bugünün çocukları gençleri bizlerden devralacak ve onurla o sancağı taşıyacaklar.

''BEN YOKSAM DAVA DA YOK DİYENLER...''


Bu kutlu hareket, mensuplarıyla şereflenmez. Bunun altını çiziyorum çok önemli. Mensuplarıyla şereflenmez. Tam tersine mensuplarına şeref verir. Şunu unutmayın… Gençler şunu unutmayın. Ben yoksam dava da yok diyenler, daha en baştan kaybetmiş olanlardır. Ben olmazsam dava ilerleyemez diyen, davanın ruhunu özünü anlayamamıştır. Bu dava ancak benim ismimle ayakta kalabilir, ancak benim ismimle şereflenebilir diyen kibir tuzağına düşmüştür. İstişareyi danışmayı ortak aklı dışlayan, bu kutlu davaya haksızlık etmiştir. Zira bu dava hiçbir zaman koltuk davası olmamıştır. Unutmayın size evet yüceler yücesinden bir talimatı hatırlatıyorum. “emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun” iki, “tüm işlerinizde istişare ediniz”

ONLARI KİMSE HATIRLAMIYOR VE HATIRLAMAYACAK

Bu dava hiçbir zaman tarihin hiçbir döneminde, makam davası, rütbe paye davası olmamıştır. Bu dava şahsi hırsları kibri fitneyi ve nifakı kıskançlığı çelme takmayı başkasının kuyusunu kazmayı her zaman dışlamış bir davadır. Tarih davasına ihanet edenlerin nasıl onursuzca yok olup gittiğinin örnekleriyle doludur. Bizim dahi yakın tarihimiz davasına ihanet eden, kendisini seçen millete ihanet edip zillete düşen isimlere şahit olmuştur. İşte onları hiç kimse hatırlamıyor ve hatırlayamayacak. Onların iftiralarını kimse hatırlamıyor, hatırlamayacak. Okyanus ötesinden gelen telefonla istifa edenler, darbecilerin haberlerini inanları bugün kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak bunu böyle biliniz.

BAŞKALARININ OYUNCAĞI OLANLAR UNUTULDULAR


Safını cesaretten yana belirleyenler bugün şerefleriyle buradalar. Başkalarının oyuncağı olanlar ise çoktan unutuldular. Unutulmayan namzet adaylar da yok değil ha. Var. onlar da vakti saati geldiğinde o çöplüğün içerisinde yerlerini alacaklardır. Bu büyük dava nice isimler gördü. O isimlerin hepsi geldi geçti, ama dava burada. İsimler değişecek, hepimiz faniyiz.

“DAVAMIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN DAVASININ TA KENDİSİDİR”

Rabbimden duam odur ki, şahsımı da yol arkadaşlarımı da bu davanın neferleri olarak her zaman hayırla hatırlanmamızı bize nasip etsin. Bizleri şu anda ekranları başında izleyen aziz milletim, şunu ifade etmek isterim ki, bizim sancaktarlığını yaptığımız dava 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin davasının ta kendisidir. Bizim davamız Türkiye davasından ayrı bir dava değildir. Biz Türkiye için de farklı bir istikamete bakan, farklı hedefler peşinde yürüyen bir hareket değiliz. 91 yıllık cumhuriyet tarihimiz boyunca özü ve ruhu değiştirmeye, Türkiye’yi bu dava yürüyüşünden koparmaya yönelik girişimler olmuştur. Millet izin vermemiştir.

“MECLİS KÜRSÜSÜNÜN ARKASINA HANGİ EMRİ İLAHİ KONMUŞTU BİLİYOR MUSUNUZ?


Buraları unutmayın gençler. Meclis kürsüsünün arkasına hangi emri ilahi konmuştu biliyor musunuz? Onlar işlerini istişareyle yaparlar mealindeki şura suresinin 38’nci ayeti yazılmıştı. İlk Meclis’teki muhteva tam anlamıyla bir Türkiye manzarasıydı. Orada Türkler vardı, Kürtler vardı, Araplar vardı, Çerkezler vardı, Arnavut vardı, Boşnak vardı, Sünniler vardı, Aleviler de vardı. Milletin bütün unsurları, kurtuluş savaşını sevk etmek için gönül birliği yapmışlardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin mayası işte orada atılmıştı.

“BİRBİRİNE BENZEYEN FERTLER İMAL EDİLMEK İSTENDİ”


Farklılıklar bir zenginlik olarak görülecek, Osmanlı coğrafyasındaki bir arada yaşama kültürü Türkiye Cumhuriyeti’nde de devam edecektir. Sonraki yıllarda buna devam edilemedi. Devlet milletine istikamet çizmek istedi. Devlet vatandaşına her şeyine karışmaya, kılık kıyafetine müziğin dahi şekillendirmeye çalıştı. Adeta tornadan çıkmış gibi şeklen fikren birbirine benzeyen fertler imal edilmek istendi. Tüm farklılıklar reddedildi. Etnik kökenler diller değerler reddedildi. Farklı kıyafete tahammül edilemedi. Bu neyi getirdi? Devlet ile millet arasındaki mesafe açıldı. Devlet milletinden uzaklaştı. Ret, inkar, asimilasyon bu tür politikalar geliştirildi.

AK Parti’yi kurduğumuz, iki büyük mücadeleyi vermeye azmetmiştik kuruluşunda. Birincisi asırlardır yürüyüşüne devam eden davamızı yıpratmaya yönelik girişimlere karşı verdiğimiz mücadeleydi. Biz buna adalet mücadelesi dedik. İkincisi, davamızı yaşatmak ve büyütmek mücadelesiydi. 29 Ekim 1923’te kurulan cumhuriyetimizi ileri seviyeye taşıyacak güçlendirecek, 23 Nisan 1920 ruhunu da Türkiye’ye yeniden kazandıracaktık. Allah’a hamdolsun bu iki mücadeleyi başarıyla bugünlere getirdik. 12 yıl boyunca çok çalıştık gayret ettik. Mücadele ettik. Türkiye’yi belli bir noktaya taşıdık. Kasım 2002’de iktidar görevini devraldığımızda üzerinde kara bulutlar dolaşan yorulmuş karamsar bir Türkiye vardı. Ekonomi çok ağır bir krizin içindeydi. Türkiye bütün umutlarını para fonundan gelecek borçlara bağlamıştı. Borç verenler her ay gönderdikleri müfettişleri eliyle sadece ekonomiyi değil, siyaseti de kontrol etmek istiyorlardı.

“O ZAT DA, SÖYLEMEK İSTEMEDİĞİM BİR SEBEPTEN ORANIN BAŞINDAN AYRILDI”


Bir gün ilgili zata şunu söyledim “siz bize borç verdiniz. Verdiğiniz borcu ne zaman alacağınızı takip edin. Ama siz bize siyasette yol çizmeye kalkarsanız, kusura bakmayın biz buna evet diyemeyiz” bu görüşmeyi onların en tepesindeki zat ile yaptım. Sayın Babacan da vardı. O zat da, söylemek istemediğim bir sebepten oranın başından ayrıldı. Çarklar durmuştu, esnaf kepenklerini indirmişti. İşsizlik büyüyor, enflasyon bir canavar olarak milletin ekmeğini azaltıyordu. Türkiye ekonomisi inim inim inliyordu. Yatırımcı önünü göremiyordu. Esnaf siftahsız dükkanını kapatırken, çiftçinin tarladaki ürünü para etmiyordu.

IMF'YE BORCU SIFIRLADIK

''Altı sıfır atılırsa Taksim meydanında anırırım'' diyen köşe yazarları vardı. Hala bekliyoruz. Bütün bunlarla beraber uluslararası para fonuna Türkiye’nin 23,5 milyar dolar borcu vardı. İktidarda MHP DSP ANAP vardı. 14 Mayıs’ta geçen yıl 29 yıl aradan sonra Türkiye’nin IMF’ye borcunu tamamen biz sıfırladık.

NE OLDU DEVLET YIKILDI MI?

Siyasetin üzerindeki vesayetleri tüm direnişlere rağmen teker teker ortadan kaldırdık. Anlamsız tüm baskılara yasaklara son verdik. Devlet ile milletin istikametini örtüştürmenin gayreti içinde olduk. Diller inançlar yaşam tarzları üzerindeki kısıtlamaları nihayete erdirdik. Baş örtülü başı açık üniversitelerimizde bir arada okuyor. Ülke bölündü mü? Kavga gürültü arttı mı? Tam aksine artık başı açığıyla başı örtülüsüyle bütün kızlarımız üniversitesinde birlik içinde tahsillerini yapıyorlar. Ne zulümdü bu ya. Bu ülkenin evlatlarına reva mıydı? Devlet dairesine sadece başı açık girebilirdi. Şimdi başı örtülü kardeşim devlet dairelerinde görev alabiliyor mu? Ne oldu devlet yıkıldı mı? Eğer özgürlük diyorsak özgürlük buydu. İşte bu da sağlandı. TBMM’de artık başörtülü olarak milletini temsil edebilmenin önünü hamd olsun biz açtık.

Terörün sona ermesi kanın durması için en cesur adımları, Türkiye’de şunu bilelim 77 milyonun kardeşliğini tesis etmek için kararlı mücadele verdik. AB üyelik yolunda en kararlı adımları atan kadro biz olduk. Demokratik reformları biz gerçekleştirdik. İnsan hak ve hürriyetlerini daha yüksek standartlara kavuşturduk.

SON GÜNÜMDE, SON DAKİKALARIMDA...

Son günümde, son dakikalarımda, buradan 77 milyonun her bir ferdine bir kez daha ben musafaha için elimi uzatıyorum. Partim adına hükümetin adına elimi tekrar uzatıyorum. Diyorum ki biz sizi çok iyi anlıyoruz. Sizin yaşam tarzlarınızı değerlerinizi anlıyoruz. Sizin taleplerinizi arzularınızı biliyoruz. Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum. Sizin de bizim anlamanızı istiyoruz. Hangi yasakları aşarak bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Nasıl dışlandığımızı görmenizi anlamanızı istiyoruz.

Hatta bir başbakan olarak bile aldığımız hakaretleri vesaire bilmenizi istiyoruz. Biz sizlere her zaman gönlümüzü açtık anlamadınız. Ama bugün diyorum ki, sizin de bizlere gönlünüzü samimi olarak açmanızı bekliyoruz. Biz bizim yaşadıklarımızı hiç kimse yaşamasın istedik. Eski küslükleri, dargınlıkları, gerilimleri, kamplaşma ve kutuplaşmaları bir kenara bırakalım diyoruz.

KATILMAMAKLA BİZE NE KAYBETTİRİR? HİÇBİR ŞEY


Ama bakıyorsunuz ana muhalefetin başındaki zat, yarın halkın seçtiği yemin törenine katılmayacağını söylüyor. Yani oraya katılmamakla bize ne kaybettirir? Hiçbir şey. Ama kendisinin çok şey kaybedeceğini tekrar hatırlamak isterim. Çünkü biz bu yolda birileriyle yürümedik, milletimizle yürüdük, milletimizle de buralara geldik.

ÜSLUPLARIMIZ FARKLI OLABİLİR

Her türlü gerilim, kamplaşma ve kutuplaşma Türkiye’ye zarardan başka bir şey vermedi. Üsluplarımız yöntemlerimiz farklı olabilir. Hepimiz bu vatanın evlatlarıyız. Şunu unutmayın, milletimiz bir, bayrağımız bir, vatanımız bir, devletimiz bir. Mücadele eden emek veren millete projelerini anlatan herkes için sandıktan çıkmak mümkündür. Bu ülkede seçimler 1950’den bu yana şeffaf şekilde yapılıyor. Hiç kimse kendisini umutsuz hissetmesin. Seçimler ve sandıklar da millet için her zaman takdirini kullanacağı bir vasıtasıdır. Muhalefetin kendisini yenileme ihtiyacı çok açıktır. Kutuplaşma ile muhalefet yapılamayacağı görülmüştür. Sokaktan medet umarak, Türkiye düşmanlarıyla muhalefet yapılamayacağı görülmüştür.

CHP KENDİNİ SORGULAMALI

Cumhuriyet Halk Partisi kendisini sorgulamalı. Tarihiyle yüzleşmelidir. Statükoyla savunan bir CHP fayda sağlayamaz. Çözüm sürecinin karşısına duvar gibi dikilen bir CHP milletle barışamaz. İşte şu anda milletin seçtiği cumhurbaşkanının yemin törenine katılmayacağız diye açıklama yapıyor. Bu muhalefet tarzının tarihi geçmiştir.

MHP ŞEHİT CENAZELERİNİ İSTİSMAR ETTİ

Milliyetçi Hareket Partisi, terör meselesinin beslediği bir parti olmayı ne yazık ki tercih etmiştir. 2007’de Meclis’e yeniden girdiği günden bugüne kadar MHP yönetimi Türkiye’nin hiçbir meselesine eğilmemiş, şehit cenazelerini istismar etmiştir. Çözüm süreciyle de varlık zeminini kaybedecektir. MHP yönetiminin çözüm sürecine karşı çıkmasının sebebi de budur. Bu muhalefet tarzının da Türkiye’ye hiçbir faydası olmadığı açıktır.

HDP TERÖRE SIRTINI TERÖRE DAYADI

HDP de teröre sırtını dayayarak varlık gösteren bir parti olmuştur. HDP bağımsız hür demokrat siyaset yerine, silahların gölgesinde siyaseti tercih etmiştir. Elinde taş olan çocukların arkasına saklanarak, Diyarbakır’da feryat eden çocukları dağa kaçırılmış annelere kulak tıkayarak sadece kan siyaseti yapılır başka bir şey değildir. HDP de yeni Türkiye’de istismardan vazgeçip kan üzerinden yürüttüğü siyaset tarzını terk edip Türkiye partisi olma yolunda ilerlemelidir.

SADECE AK PARTİLİLER OY VERMEDİ

10 Ağustos sadece AK Partililer değil CHP, MHP, HDP ve diğer partilere gönül veren kardeşlerim de bize oy verdiler. Kendi parti yönetimlerine de bir ders verdiler diye düşünüyorum.

YENİ TÜRKİYE'NİN DOĞUM GÜNÜ


Bugün yeni bir gün. Bugün Türkiye’nin özüne döndüğü gün. Bugün Türkiye’nin istikbalinin her zamankinden daha açık olduğu bir gün. Bugün Yeni Türkiye’nin doğum günü. Yeni Türkiye siyasetin vesayetten kurtularak özerkleştiği bir Türkiye’dir. Her sorunun çözüm aracı siyasettir. Her meselenin çözüm zemini TBMM’dir. Artık bunların dışında bir yol yöntem Türkiye için söz konusu olamaz. Bugün siyaset artık mecrasını bulmuş vaziyettir.

MİLLETE RAĞMENCİLİĞİN SONU GELDİ

Türkiye bugün çözüm sürecine girmişse, toplumsal barışa doğru ilerliyorsak bunun temelinde yeni Türkiye’nin yeni siyaseti vardır. Yeni Türkiye çok güçlü bir temele dayanmaktadır. Dayatmacılığın sonunu getiren, çoğulculuğun önünü açan yeni sosyolojik dinamikleri herkesin iyi okuması gerekiyor. Türkiye’de millete rağmenciliğin sonu gelmiştir. Toplumsal meşruiyet siyasetin ana dayanağıdır. Türkiye ancak çoğulculukta uzlaşabilir.

BARIŞ SÜRECİ TOPLUMA EMANET

Bugün yeni Türkiye kurulurken, eski Türkiye’ye özlemin olduğunu görüyoruz. Eski Türkiye’nin aktörleri çatışmayı sürdürmek istiyorlar. Barış umudu çoğaldıkça bunu tersine çevirmek isteyenler harekete geçiyorlar. Terör meselesi eski Türkiye’nin meselesidir. Yeni Türkiye’de siyaset dışı araçlarla iş görme imkanı kalmamıştır. Şiddet araçlarına prim veren bir siyasetin yeni Türkiye’de karşılık bulması mümkün değildir. Barış süreci topluma emanettir.

17-25 ARALIK DARBE GİRİŞİMİNDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL

Eski Türkiye’nin bir başka aktörü daha var. paralel devlet yapılanması. Siyasi temsil yetkisine, siyasi meşruiyete sahip olmadan, meşru demokratik siyaseti tahrip etmek istemektedir. Devlet kurumlarında elde ettiği yetkiyle siyaseti şekillendirmek arzudundadır. CHP ve MHP’nin paralel yapıyla iş birliği yapmaları, bürokratik vesayette aynı istikamete bakıyor olmalarının sonucudur. Siyaset bu girişime taviz veremez. 17 – 25 Aralık operasyonları darbe girişiminden başka bir şey değildir. AK Parti bu darbe girişimi karşısında cesaretle durmuştur.

PARALEL YAPI SİYASETEN MAHKUM


Devlet içindeki paralel yapı siyaseten mahkum olmuştur. Türkiye’nin yaşadığı son iki seçim, paralel yapının ve destekçilerinin siyaseten tasfiyesi olmuştur. Güvenlik kurumlarının ve yargının demokratik meşruiyet temelinde yeniden yapılandırılması son derece önemlidir. HSYK’da bakıyorsunuz, üçüncü derecede böyle bir farklı uygulama var. Bu ülkenin başbakanını kalkıp tweetlerle tahkir eden, hakaretler eden yargının savcısına dava açmamak suretiyle güya kendisi farklı bir korumacılığın içine giren sorumlu değildir, sorumsuzdur. Bu kadar sorumsuz olan bir kişiden siz adalet bekleyebilir misiniz? İşte bunların hesabının sorulacağı günler de yakındır.

HUKUK BİR AVUÇ HAŞHAŞİNİN ŞANTAJINA MAHKUM BIRAKILAMAZ

Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun düşünebiliyor musunuz, bu ülkede, kalkıp da hem siyasete hem de halkın doğrudan seçtiği cumhurbaşkanına karşı son derece nezaketsiz tavırları, eski Türkiye’nin bir alışkanlığıdır. Hukuk sistemi bir avuç haşhaşinin şantajına mahkum bırakılamaz. Kime çalıştığı belli olduğu Pensilvanya hukuk sistemine emir veremez, talimat veremez. Hasan Sabbah benzeri meczupların oyuncağı asla olamaz. Vatansever hakim ve savcılar aralarındaki haşhaşileri temizleyecek hukuk sistemi üzerindeki gölgeleri de kaldıracaktır.

EY PENSİLVANYA'DAKİ ZAT TÜRKİYE'Yİ SEVİYOR MUSUN?

Yeni Türkiye’de devlet içinde paralel devlet yapılanmasına, çetelere, mafyatik örgütlere asla izin verilmeyecektir. Paralel yapının tabanındaki mensuplarına sesleniyorum. Lütfen kendilerini sorgulasınlar. Ey Pensilvanya’daki zat, sen bu Türkiye’yi seviyor musun? Türkiye’yi seviyorsan neden Türkiye’de değil de Pensilvanya’dasın. Gel o zaman Türkiye’ye deyin. Gel Erzurum’a, gel Ankara’ya, gel Konya’ya. Niçin buralar değil de Pensilvanya? İnzivaya çekilmekse buralar da oralardan çok daha anlamlı olacaktır.

MİT'E NEDEN KAST ETTİĞİNİ SORGULASINLAR

Hizmet diyerek yola çıkan bir yapının MİT’e neden kast ettiğini, CHP ile MHP ile HDP ile neden işbirliği yaptığını sorgulasınlar. Bu yapının uluslarası bağlantılarını sorgulasınlar. Eğer bu sorgulamayı yapıyorlarsa inanıyorum ki yanlışı görecekler, AK Parti’nin kendi partileri olduğunu tekrar fark edecektir. Allah zihinlerini açsın, gönüllerini açsın. Kardeşliğimizi yeniden tesis etsin diye dua ediyorum.

YENİ BAŞBAKANIN SEÇİLMESİNDE PARALEL YAPIYA KARŞI DURUŞU DA ETKİLİ


Şunu da açık açık söylüyorum, yeni Başbakan'ın paralel devlet yapısıyla mücadelede son derece azimli ve cesur olacağına yürekten inanıyorum. Esasen yeni genel başkanımızın ve başbakanımızın seçilmesinde bir çok kriterin yanında, paralel yapıya karşı duruşu da etkili olmuştur. Milletimiz bize yetki verdi, aziz milletimize karşı haince duruş sergileyenler bunun hesabını verecekler vermeye başladılar. İhanet cezasını alacaktır. Cumhurbaşkanlığı makamında bu ihanetin hesabını sormak benim de boynumun borcudur. Bu konuda kimse cumhurbaşkanlığı makamında benim sessiz kalmamı beklemesin.

Hakim ve savcılarımızın da milletimizle aynı istikamete bakarak bu süreçte Türkiye’nin yanında durduklarını biliyorum. AK Parti’nin genel başkanlığı ve başbakanlıkta son saatlerime girmiş bulunmaktayım. O genel başkan inşallah yarın akşam şahsım tarafından yeni hükümeti kurmakla görevlendirilecek başbakandır da aynı zamanda. Birlikte değerlendireceğiz onayımızın ardından Cuma günü bunu bitireceğiz. Güven oyu alındığı takdirde 62’nci hükümet, 5’nci AK Parti hükümeti göreve başlamış olacağız.

Dışişleri Bakanımız Konya milletvekilimiz Ahmet Davutoğlu kardeşimizi imzalarınızla siz değerli delegelerimize sunuyorum. Bu ismi çok uzun istişarelerin ardından hep birlikte belirledik. MYK’da, MKYK’da, il başkanları toplantımızda, belediye başkanları toplantımızda, istişarelerimizi yaptık. Davutoğlu kardeşimin yanında çok sayıda isim öne çıktı.

"NASIL ABDULLAH BEY DÖNEMİNDE YAŞAMADIYSAK..."

Şunu altını çizerek ifade ediyorum. şahsım bu partinin kurucu genel başkanı olarak, bir nefer olarak her daim sizlerle birlikte olacağım. Anayasal ve yasal yetkiler dairesinde şüphesiz ki tarafsızlığımızı zedelemeden, destek ve katkılarımı sunmaya devam edeceğim. Hükümetin başarılı olması için de her aşamada katkı vereceğim. Bir cumhurbaşkanının görevi hükümetin önünü kesmek değildir, açmaktır. Nasıl Abdullah bey döneminde yaşamadıysak bundan sonra da yaşamadan ve yaşatmadan devam edeceğiz. Şahsım da bu yeni süreçte Davutoğlu kardeşime her aşamada katkı sunacağım.

"DAVUTOĞLU EMANETÇİ DEĞİLDİR" DEDİ, DAVUTOĞLU'NUN NEDEN SEÇİLDİĞİNİ ANLATTI

Erdoğan'ın konuşmasındaki en önemli mesaj, kendisinden sonra Genel Başkanlığı devralacak Ahmet Davutoğlu konusunda oldu.

Erdoğan'ın kilit cümlesi şu oldu; "Davutoğlu emanetçi değildir....

NEDEN SEÇİLDİ?


Erdoğan, kendisinden sonra AK Parti Genel Başkanlığı için Davutoğlu'nun seçilme nedenini de konuşmasında anlattı. Davutoğlu'nun taşıdığı şu özellikler nedeniyle AK Parti'nin başına geçeceğini anlattı;

-Paralel yapıyla mücadelede kararlılık
-Tecrübe
-Liyakat
-Dış politika konularına hakimiyet .

"SAYIN DAVUTOĞLU BİR EMANETÇİ DEĞİLDİR"


Şunu ifade ediyorum. bir çok gazeteler yazıyor çiziyor. Bu bizim değerlerimizde kültürümüzde yok. Sayın Davutoğlu bir emanetçi değildir. Bunun böyle bilinmesini istiyorum. AK Parti bir tek adam partisi olmadı ve olmayacak. Kurulduğu günden itibaren, AK Parti istişareyle ortak akılla kararlar alan bir parti oldu. Başarıda başarısızlık da tek tek isimlere değil kadroya yazılacaktır. Biz ilkelerin partisiyiz. İstisnasız, her birinizin bu partinin genel başkanına ve başbakanına yardımcı olacağınızı biliyorum.
Yeni genel başkanımızdan, teşkilatımızın da Türkiye’den beklentileri var. Teşkilatı derhal kucaklayacak, yarından itibaren ilk hedef 2015 seçimleri. İkinci hedef 2019 seçimleri. Üçüncü hedef 2023 seçimleri. Ve böylece 2023 hedefimizi inşallah yakalayacağız. 2015 seçimleri bizim için önemli. Yeni bir anayasayı yapacak çoğunluk 2015 seçimlerinde hedef olmalı. Ekonomide güven devam edecek. Aktif barışçı dış politikamız devam edecek. Paralel yapıyla mücadele devam edecek.

Artık vedanın ve ayrılığın vaktidir. Merhum Neşet Ertaş üstadın o muhteşem sesi ve yorumuyla dillendirdiği gibi “hasret etti bizi kavim kardaşa, bir ayrılık bir yoksulluk bir de ölüm”

Allah’a hamdolsun bu veda bu ayrılık sadece yeni bir başlangıç içindir. Belki eskisi kadar olmayacak ama yine görüşeceğiz. Meydanlarda görüşeceğiz, belediyelerimizi ziyaret ederken görüşeceğiz. Yine muhabbet edeceğiz, sizleri yine cumhurbaşkanlığı makamında, milletimizin makamı olduğu için sizleri oralarda da ağırlayacağız. Bu vedanın bu ayrılığın benim için ne kadar zor olduğunu eminim ki her biriniz hissediyorsunuz. Dolaşırken kardeşlerimin gözünde gözyaşı gördüm. AK Parti adeta benim bir çocuğumdu. Bu son kongremde, özellikle bir annenin çocuğuyla olan ilgisi, ki benim AKPArti beşinci çocuğumdu. AK Parti nedeniyle zaman zaman ben dört çocuğumu ihmal ettim.

Çocuklarımdan helallik diliyorum. Eşimden de helallik diliyorum. Onlar beni her zaman anladılar. Beni bu noktada hiçbir zaman yalnız bırakmadılar. Bu mücadelenin de bizzat içinde oldular. Hüzünlendiğimde onlar da hüzünlendiler. Sevinçli olduğum anda onlar da paylaştılar. Kendilerine sonsuz teşekkür ediyorum.

Kadroların kurulmasından şu logonun belirlenmesine balkon konuşmalarına şarkılarından ezgilerine kadar her aşamada partimle teşkilatımla oldum. Her zorluğa sizlerle birlikte göğüs gerdik. Milletin teveccühüne de ümmetin duasına da birlikte mazhar olduk.

Tek tek her birinizden helallik diliyorum. Hakkınızı helal ediyor musunuz? Ben de her birinize hakkımı helal ediyorum. Hazreti Mevlana ne güzel söylemiş “Her gün bir yerden göçmek ne iyi. Her gün bir yere konmak ne güzel. Bulanmadan donmadan akmak ne hoş. Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait şimdi yeni söylemek lazım”

Evet her bitiş yeni bir başlangıçtır, unutmayın güneşin batışı doğacağına dalalettir. Karanlığın sonu hep aydınlık, gecenin sonu şafaktır. İnanıyorum ki her ayrılıkta bir vuslattır. Bugün milletimizle birlikteyiz. Yarın da Allah ömür verirse yine milletimizle birlikte milletimizin içinde olacağız. Rabbim bizi doğru yoldan ayırmasın.

Allah yar ve yardımcımız olsun. yolumuz açık olsun. AK Parti’nin birinci olağanüstü kongresine başarılar diliyorum. Her birinizi, teşkilatımızın her bir mensubunu özellikle değerli kardeşlerim şimdiden tebrik ediyorum. adalet ve kalkınma partisini, yani aşkımı, sevdamı, tutkumu, kavgamı da önce Allah’a sonra sizlere emanet ediyorum.

KONUŞMA SONRASI HEDİYE TÖRENİ

Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasından sonra Ak Parti'de farklı görevlerde bulunanlar adına hediyeler verildi.

FORSU VEKİLLER HEDİYE ETTİ

Cumhurbaşkanlığı forsunu Erdoğan'a, AK Parti grubu adına milletvekilleri hediye etti.

Erdoğan'a AK Parti gençlik teşkilatı adına Gençlik kolları başkanı, AK Partili belediye başkanları adına İBB Başkanı Topbaş ve Ankara İBB Melih Gökçek, AK Parti İl Başkanları adına Antalya İl Başkanı Mustafa Köse, Milletvekilleri adına Adıyaman Milletvekili ve AK Parti Grup Başkan Vekili Aydın ile Denizli Milletvekili Nurcan Dalbudak, Genel merkez MYK ve MKYK adına ise Nükhet Hotar ve Mehmet Ali Şahin hediyeleri vediler.

EMİNE HANIM'A DA EŞLERDEN JEST

Emine Erdoğan'a da milletvekili eşleri jest yaptı.

Milletvekili eşlerinin organizasyonu ile alınan hediye Emine Erdoğan'a AK Parti Grup Başkan Vekili Nurettin Canikli'nin eşi, Hatice Canikli tarafından verildi.
 
 




DAVUTOĞLU SALONA BÖYLE GİRİŞ YAPTI
 




SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara