Gülen'in son konuşması bitişinin ifadesi mi?
Bir dönem Gülen'in en yakınlarından biri olan Ahmet Keleş, Gülen'in son konuşmasını yorumladı.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-08-07 09:11:58
25 yıl Gülen Cemaatinde bulunmuş olan Prof. Dr. Ahmet Keleş Fethullah Gülen’in son mesajlarını “paralelin bittiğinin resmidir” şeklinde yorumladı.
Keleş, Gülen’in nasıl mesajlar verdiğini şöyle anlattı: “Aylar sonra, mahcubiyeti kameradan gizlenemeyen bir yüz, hatalarını bile sevap gibi göstermeye çalışan mugalatacı bir dil, aba altından sopa göstermekten geri durmayan bir ego, insanlık tarihinin medar-ı iftiharı ne kadar şahsiyet varsa hepsinin istismarını içeren ajitasyon dolu ama bedduası da eksik olmayan bir konuşmayla Pensilvanya Münzevisi tekrar karşımıza çıktı. Aslında bu konuşma bir yönüyle, ülkemizin maruz kaldığı son yüzyılların en büyük iç tehdidinin baş sorumlusunu tanımak açısından da son derece önem arz etmektedir. Benim gibi bu sesi ve söylem tarzını içeriden bilenler son konuşmadaki derin tükenmişliği, ruhundaki temizlenemez kirlenmişliği gösteren beyanlarını çok iyi fark eder. Ben onu hiç bu kadar yolun sonunda görmemiştim.”
BİZE PARELEL DEDİLER, SÜLÜK DEDİLER...
Gülen'in sohbetinin ilgili kısmı şöyle:
Şeytan sürekli aleyhimizdeki bazı şeyleri önümüze sürer, “Haydi siz de bir şey söyleyin bunlara karşı, hep sükût mu edeceksiniz?” der. Belki bazen sûret-i haktan da görünerek bir şeyler dürtükler; biz de hiç farkına varmadan onun dürtüklediği şeyleri söyleriz. Mesela “paralel” dediler bize. “Paralel” paranoyanın nesebi gayr-ı sahih veledidir. Biz de onlara diyelim: “Siz paralelsiniz!” Hayır, böyle mukabele etmemeli!..
KİM PARALELSE ALLAH ONUN BELASINI VERSİN
Mesela, “sülük” dediler. Nedir? Kanı emen! Hakikaten birileri milletin kanını emiyor, kansız bırakıyor onu. Fakat mukâbele-i bi’l-misil kâide-i zâlimânesine girerek “Kan emen sülükler sizsiniz!” dememeli!.. İlle de bir şey demek istiyorsanız; karbondioksit atma manasında, şöyle dersiniz: “Kim paralelse, Allah onun belasını versin. Kim sülükse, Allah onun bin belasını versin. Sülüklerin evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın. Bizsek yani. Kim çeteyse… kim örgütse… kim silahlı örgütse… kim milletine kötülük yapmak istiyorsa… kim milletin hakkı olan arpa kadar bir haram yemişse, Allah onun belasını versin!” Bunu söylerken kendi adınıza söyleyin!
DENSİZLİĞİN HER TÜRLÜSÜNÜ SÖYLEDİLER
Densiz demeyi bile terbiyeme, saygıma uygun bulmadım. Onlar densizliğin her türlüsünü söylediler. Dedikleri ettikleri şeyleri saydılar, yakın tarihe kadar 200 tane küfür, tel’în, lanet lafından bahsettiler. Hepsini hatırımda tutmadım. Orada da Cenab-ı Hakk’ın bana verdiği nisyan hakkını kullandım. Demedik şey, atmadıkları iftira, söylemedikleri yalan ve sizi uğratmadıkları gadr bırakmamışlar.. etmedikleri emanete hıyanet bırakmamışlar. Fakat bütün bunları -Halk ifadesiyle, onu demek de doğru mu? Nezaketmizle telif edilebilir mi? Karakterimizin sesi soluğu olur mu? Değilse Allah bizi affetsin, mâşerî vicdan da bizi bağışlasın- buldukları bir günah keçisine yüklediler.
CENTİLMENCE DAVRANMAK DÜŞER
Bir gün insanlık cennete gitme yoluna girse, sıratı da geçse, orada bir şeye takılsa, “Hele durun size bir şey soracağız!” dense, yine onların o paranoyasından doğan nesebi gayr-ı sahih paralel mülahazasına verecek ve diyecekler ki, “Bunların yüzünden oldu!” Şimdi öyle bir mantık ve öyle bir felsefe, zedelenmiş, yaralanmış, bir yönüyle ayıp örtme duygusuyla kıvranıp duran insanların ruhuna öyle hâkim olmuş ki, bütün mesâvîyi birilerine yüklemeyi o işin içinden sıyrılmanın tek yolu olarak görüyorlar. Fakat, bütün bunlara karşı centilmence davranmak size düşüyor.
BEŞ PARA ETMEYEN İNSANLAR!
Biraz rahatsızlığımdan, biraz da bunlara cevap vermemek için, aylardan beri burada sizin karşınıza çıkmadım. Şayet sizin karşınıza çıkarken, birilerinin yaptığı fenalıklar karşısında hislerimi işin içine katarak konuşursam, bu marz-ı ilâhîye uygun düşmez, ihlasa muvafık düşmez, ihsan şuuruyla telif edilemez, yakîn ile telif edilemez; böyle olmayınca da o beş para etmez. Beş para etmeyen insanlar gayr-ı merğûb metâlarını her gün maşerî vicdan pazarlarına, panayırlarına sürseler bile, bize bu mevzuda yine karakterimizin gereğini ortaya koymak düşer. Karakterinizi bozmanız, onun gereğine göre laf etmemeniz, öyle bir davranışta bulunmamanız, kendi namusunuza dokunmak kadar çirkin ve şenî’ bir şeydir. Başkaları da kendi karakterlerinin gereğini sergiliyorlarmış, o bizi alakadar etmez.
SON VİDEO HABER
Haber Ara