Dolar

34,8673

Euro

36,6659

Altın

3.022,65

Bist

10.055,90

Savcının itirazındaki şok gerekçeler

Cemaat'in Emniyet içerisindeki yapılanmasına yönelik yapılan soruşturmayı yürüten savcı İrfan Fidan, 22 Temmuz Operasyonu'nda gözaltına alındıktan sonra tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen 49 polisten 38'inin serbest bırakılmasına itiraz etti.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-08-06 04:38:33

Savcının itirazındaki şok gerekçeler

SERBEST BIRAKILMA GEREKÇELERİ SIRALANDI
1. Sulh Ceza Mahkemesi'ne 167 sayfalık itiraz dilekçesi sunan savcı Fidan, dilekçesinde şu cümlelere yer verdi:

"Şüphelilerin gerçek amacı, soruşturma kılıfı altında devlet yönetimini takip etmek, telefonlarını dinlemek, bu şekilde bilgi elde etmektir. Bu amaca ulaşılarak, milli güvenlik açısından kritik bilgiler elde edilmiştir. Eylemin kişisel olarak gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Polis memurundan Emniyet Müdürü'ne kadar, rütbe ve mevkisi her ne olursa olsun, tüm şüpheliler bu durumun farkında ve bilincindedir. Bir polis memurunun veya komiserin kendi başına devletin en üst yönetimini dinleyip görüşmelerini kaydetmesi, daha sonra da bu kayıtları yazılı (tape) hale getirmesi, yetkisi de, haddi de değildir."

"EŞCİNSEL İLİŞKİYE VARANA KADAR..."
Şüpheliler arasındaki resmi hiyerarşinin dışındaki ast-üst ilişkisinin ayrıca araştırılması gereken bir husus olduğunu vurgulayan Savcı Fidan, itiraz dilekçesinde, "Tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk edilen tüm şüphelilerin, dosya kapsamında gerçekleştirdikleri tüm işlemler tek tek çıkarılmıştır. İletişimin tespiti, teknik-fiziki takip kararlarına dayanak teşkil eden rapor ve taleplerde, mahkemeden karar talebini gerektirecek suç unsuru taşıyan herhangi bir görüşme yoktur. Bu talepler doğrultusunda alınan kararlar kullanılarak binlerce insanın özel hayatına ilişkin (eşcinsel ilişkiye varana kadar) binlerce görüşmesi kaydedilmiş ve hiçbir suç unsuru taşımayan bu kayıtlar tape haline getirilmiştir. Mağdur hakları yönünden sakıncası nedeniyle bu kayıtlar azami itina ile muhafaza edilmektedir" ifadelerine yer verdi.

"SERBEST KALANLARIN SUÇ KASTI ORTADAN KALKMADI
22 Temmuz soruşturması kapsamında bazı şüphelilerin serbest bırakıldığını ifade eden savcı Fidan, "Soruşturma sırasında ifadeleri alınan şüphelilerin 'mahkeme kararları doğrultusunda işlem yaptıklarına' dair savunmaları, suç kastını ortadan kaldırmamaktadır. Mahkeme kararları, insanların özel hayatlarını ve devlet erkanının ulusal-uluslararası görüşmelerini kaydetmeye ruhsat vermez. Resmi belgede sahtecilik, suç uydurma, özel hayatın gizliliğini ihlal, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek suçlarından bir kısım şüpheliler hakkındaki tutuklama talebinin mahkemece reddine ilişkin, 'suçun cezasının alt ve üst sınırları' gerekçesi, 'suç uydurma' suçu yönünden makul ise de, özel hayatı ihlal edilen mağdur sayısı, mağduriyete sebebiyet veren belge (tape) sayısı ve düzenlenen sahte resmi belge sayısı gözönünde bulundurulduğunda, ceza miktarı itibariyle 'resmi belgede sahtecilik, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmek' suçları yönünden bu gerekçenin yerinde olmadığı açıktır" dedi.

"GERÇEĞE AYKIRI BİNLERCE BELGE TESPİT EDİLDİ"
Selam-Tevhid soruşturmasında gerçeğe aykırı belge düzenlendiğini belirten savcılık, "Soruşturma dosyasında gerçeğe aykırı olarak düzenlenen binlerce resmi belge, özel hayatın gizliliğini ihlal kapsamında kalan binlerce tape bulunduğu tespit edilmiştir. Soruşturmanın bu aşamasına kadar elde bulunan 7 harddiskten ancak 2 adedi incelenebilmiştir. Tespit edilen bulgular bu 2 harddiske ilişkindir. Kalan 5 adet harddiskin incelemesi devam etmektedir" cümlelerine yer verdi.

"ŞÜPHELİ DE OLSA, İNSAN ONUR VE HAYSİYETLERİYLE BAĞDAŞMAYACAK UYGULAMA İÇERİSİNE GİRİLMEMİŞTİR, GİRİLMEYECEKTİR"
Savcı Fidan, gözaltı sürelerinin aşıldığı iddialarına ilişkin olarak, "Cumhuriyet Başsavcılığı'na getirilen şüphelilerden bir kısmı ifadesini müteakip serbest bırakılmış, saat 02.05 itibariyle (yasal gözaltı süresi içerisinde-UYAP kayıtlarında mevcuttur) tutuklanmaları talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edilmişlerdir. Bu tespitler doğrultusunda, şüphelilerin gözaltı sürelerinin dolduktan sonra nöbetçi mahkemeye sevk edildikleri iddiası mesnetsiz olup, şüphelilere atfedilen eylemlerin vehametini gizlemeye ve soruşturmayı itibarsızlaştırmaya yöneliktir. Selam-Tevhid soruşturmasında izlenen yöntemde olduğu gibi, bu iddia da çalışılıp kurgulanılarak sahneye sürülmüştür. Soruşturma hukuk sınırları içerisinde yürütülmekte olup, şüpheli de olsa insan onur ve haysiyetiyle bağdaşmayacak hiçbir uygulama içerisine girilmemiştir, girilmeyecektir. İnsan hak ve hürriyetleri yasal sınırlamalar dışında ihlal edilmemiştir, ihlal edilmeyecektir. Ancak, soruşturmaya konu 'Siyasi ve askeri casusluk, özel hayatın gizliliğini ihlal, suç uydurma, resmi belgede sahtecilik, kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmek' suçları yönünden, tüm bağlantılarıyla birlikte maddi gerçeğin ve sorumluların ortaya çıkarılması için, CMK'nın imkan verdiği tüm enstrümanlar kullanılmaktadır, kullanılmaya da devam edilecektir" cümlelerine yer verdi.

ÖMER KÖSE'NİN İMZASININ OLDUĞU BELGELER
Aralarında eski İstanbul Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Ömer Köse'nin de bulunduğu 38 kişinin Selam-Tevhid soruşturması kapsamında gerçekleştirdiği işlem, imzaladığı bilgi ve belgeleri, görev ve görev süresi ile birlikte açıklayan savcılık, Köse'nin 8 Şubat 2012 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nde Müdür olarak göreve başladığını, 18 Aralık 2013 tarihinde görevinden alındığını kaydetti. Selam-Tevhid soruşturması kapsamında dinlenen kişilerin teknik araçlarla izlenmesinin uzatılmasına dair üst yazılarda, mail hesaplarının takibine dair üst yazılarda ve iletişimin tespitlerine dair üst yazılarda Köse'nin imzasının olduğu 55 sayfada anlatıldı.

"TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ OLARAK KARAR ALINIP DİNLENDİ"
Savcılık, itiraz dilekçesinde, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve yasaları uyarınca yasal olarak dinlenilme imkanı bulunmayan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, TBMM Başkanı, Bakanları, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı ve milletvekillerinin en yakınındaki çalışma arkadaşları (Başbakanlık Danışmanları, TBMM Başkanlık Danışmanı, eski milletvekilleri, iktidar partisi Genel Başkan Yardımcısı Danışmanı, Bakan Danışmanları, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı Özel Kalem Müdürlüğü) hiçbir delil olmadığı halde, haklarında terör örgütü üyesi olarak karar alınıp, bu kişilerin telefonları (Başbakanlık İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı'na ait) dinlenerek ulusal-uluslararası görüşmelerinin kaydedildiği, bu görüşmelerin devletin milli güvenlik-dış politikasına ilişkin olup ulusal-uluslararası yararlar bakımından gizli kalması gereken bilgi ve belgeler kapsamında olduğu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı'nın görüşmelerinin dinlenip kayda alınabilmesi için, danışmanları ve tercümanı hakkında (Mustafa Varank, Sefer Turan) hiçbir delil olmadığı halde terör örgütü üyesi olarak karar alınarak dinlenildikleri, bu sayede Başbakan'ın dinlendiği ve kayda alındığı..." cümlelerine yer verdi.

"MİT MÜSTEŞARI 'EMİN' KOD ADIYLA DİNLENDİ"
"Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in görüşmelerinin dinlenip kayda alınabilmesi için, Özel Kalem Müdürü Adnan Boynukara hakkında hiçbir delil olmadığı halde terör örgütü üyesi olarak karar alınarak dinlendiği, bu sayede Adalet Bakanı'nın dinlendiği ve kayda alındığı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı'nın görüşmelerinin dinlenip kayda alınabilmesi için, Özel Kalem Müdürü ve Basın Danışmanı Edip Ali Yavuz hakkında hiçbir delil olmadığı halde terör örgütü üyesi olarak karar alınarak dinlenildiği, bu sayede Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı'nın görüşmeleri dinlenerek kayıt altına alındığı, 'Emin' kod adıyla tapelerinin yazıldığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Moritanya Büyükelçisi Musa Kulaklıkaya hakkında, hiçbir delil olmadığı ve yasal imkan bulunmadığı halde büyükelçi olduğu gizlenerek terör örgütü üyesi olarak karar alınarak dinlenildiği, kamuoyuna 'Bir kulağımın duyduğunu diğer kulağımdan bile saklıyorum' şeklinde açıklaması yansıyan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Yardımcısı ve Özel Kalem Müdürü Ali Sarıkaya hakkında, hiçbir delil olmadığı halde terör örgütü üyesi olarak karar alınarak dinlendiği, bu sayede Dışişleri Bakanlığı'nın dinlenildiği, Halkbank Dış Operasyonlar Müdürü Levent Balkan hakkında, hiçbir delil olmadığı halde terör örgütü üyesi olarak karar alınarak dinlendiği... (17 Aralık soruşturması ile bağlantısı araştırılmaktadır)"

"KİŞİLERİN İTİBARSIZLAŞTIRILMASI MAKSADIYLA"
"Herhangi bir delil ve yasal imkan olmadığı halde, cami, medrese, vakıf, dernek, sosyal tesis ve televizyon kanalı hakkında, buralara girip-çıkan herkesi takip etme amacıyla 'terör örgütü üyesi' oldukları gerekçesiyle takip kararlarının alındığı, sınırlı olarak sayılan çok sayıda devlet adamı, işadamı, siyasetçi, gazeteci, sivil toplum örgütü yöneticilerinin dinlenip kayıt edebilmek amacı ile kurgulandığı, soruşturma kapsamındaki kişilerin itibarsızlaştırılması maksadıyla özel hayata ilişkin görüşmelerinin kaydedildiği, yasal engellere rağmen tape yapıldığı, bu kapsamda 37 klasör içerisinde bulunan tapenin çoğunun özel hayata ilişkin olduğu anlaşılmıştır."

"TEVHİD-SELAM İSİMLİ BİR ÖRGÜT UYDURDULAR"
"Yasal olmayan bir şekilde (kurgulanarak) şüpheli konumuna sokulan insanların dinlenebilmesi maksadıyla Tevhid-Selam isimli bir örgüt uydurulduğu, Soruşturmayı yürüten kişilerin Terörle Mücadele Şube Müdürü, Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcıları, Büro Amirleri, Büro Amir Yardımcıları ve rutbeli (Başkomiser, Komiser, Komiser Yardımcısı) konumunda oldukları dikkate alındığında, bunun farkında oldukları, soruşturmada görevli polis memurlarının da bu kişilerle birlikte hareket ettikleri, TCK'nın 37/1. maddesi bağlamında 'eylem ve fikir birliği içerisinde' oldukları anlaşılmıştır."

SUÇLARIN CEZA MİKTARI
İtiiraz dilekçesinde, suç maddelerinin ceza miktarlarına ise şu şekilde yer verildi:

-TCK'nın 328/1. maddesinde: "Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibari ile gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin eden kimseye 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası verilir",

-TCK'nın 271/1. maddesinde: "İşlenmediğini bildiği bir suçu yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye 3 yıla kadar hapis cezası verilir",

-TCK'nın 135/1. maddesinde: "Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilir",

-TCK'nın 204/1. maddesinde: "Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

Haber Ara