Bozdağ, HSYK 3. Daire'yi deşifre etti!
Parelel yapı ile ilşkili hakim ve savcıları eleştiren Bakan Bozdağ, HSYK 3. Daire’nin bazı soruşturmalarda blokaj uyguladığını açıkladı.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-08-04 13:51:02
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün’ün sorularını yanıtladı.
Yargıda 'Paralel Yapı' ile ilişiği olduğu iddia edilen hakim ve savcılara sert çıkan Bozdağ, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimlerine yönelik paralel yapının bazı hakim ve savcılara şantaj yaptığına ilişkin ihbarlar geldiğini söyledi. Bozdağ, HSYK 3. Daire’nin de bazı soruşturmalar hakkında blokaj uyguladığını belirtti.
Bozdağ'ın açıklamaları şöyleydi:
İTİBARSIZLAŞTIRMA ÇABASI VAR
İstanbul’da yürütülen soruşturma Türkiye’de maalesef büyük bir algı operasyonu ile karşı karşıya. Soruşturulan kişiler ile ilgili iddialar nedir, deliller nedir bunların üzerinde durmak yerine; bir takım görüntüler, fotoğraflar, mesajlar ve yayınlarla soruşturmayı yapanları, soruşturmayı yürüten hakimleri, savcıları itibarsızlaştırma çabası çok yüksek. Biz bunlar daha önce başka soruşturma ve yargılamalarda gördük. Esasında soruşturulan konuları herkesin iyi bilmesi lazım. Hukuk kullanılarak, hukukun içinde görev yapması gereken kişiler vasıtasıyla dinlenildiğine ilişkin çok ciddi bir iddia ile Türkiye karşı karşıya. Burada bir yargı kararı hukuk dışılığı meşrulaştırmak için de kullanılıyor. Böylesi bir durumda insanların buların soruşturulmasını istemesi kadar doğal bir şey olamaz. Şu anda Türkiye’nin başbakanının konuşmaları dinleniyorsa ,devlet başkanları ile görüşmeleri kayda alınıyorsa, Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarı dinleniliyor kayda alınıyorsa, bu ülkenin sanatçıları dinleniyorsa kayda alınıyorsa, hem de ilgisiz alakasız isnatlarla alınıyorsa, sahte isimlerle başka numaralar dinleniyor, sonra bunlar arşivleniyor, yıllarca tutuluyorsa o zaman hukuk devletinde ne oluyor deme hakkı vardır. Bunları soruşturma, bu işi yapanları, hukuku araçsallaştıranları soruşturma ve bunun için de hukukun öngördüğü yaptırımları uygulama hakkı vardır.
PEK ÇOK ALANDA DİNLEME OLDU
Şu anda Türkiye’de pek çok alanda dinleme olduğuna dair herkesin kabulü var. Ülkenizin başbakanının ikametine, çalışma ofisine böcek koyup dinliyorlar, devletin önemli kurumlarından birisi, kriptolu telefon üretiyor ve diyor ki, bunu kimse dinleyemez. Bakanlar, başbakan, cumhurbaşkanı, kuvvet komutanları, mit müsteşarı gibi devletin en mahrem bilgilerine sahip olan kişilere bu telefonlar veriliyor ve bunlar dinleniveriyor. Bunu üreten belli.öyleyse dinleyen birileri var, o mahremiyet içerisinde konuşmalar oluyor. Dışişleri bakanlığında yaşanan hadise. Ülkenin milli güvenliği ile alakalı bir konu dinleniyor ve onlar medya aracılığıyla servis ediliyor.
SORUŞTURMAYA ALGI OPERASYONU VAR
Herkes soruşturmaya bakıyor, soruşturma ile ilgili bir algı operasyonu yönetiliyor. O zaman hepimizi burada sorması lazım algı operasyonu yapanlara, hukukun işlemesine engel olması için çalışanlara, bu işin altında başka şeyle arayanlara sormak lazım “Başbakanı neden dinlediniz? Neden kriptolu telefonlar dinlendi? Neden güvenlikle ilgili tüm konular dinleniyor?”
HSYK’DA 3. DAİRE BÜYÜK BLOKOJ YAPIYOR
Bu soruşturmalar yürümeli hukuk içinde işlemeli, gerçekler ortaya çıkmalı, gerçek failler gereken cezaları almalıdır. Bu soruşturmalar yürüyor, hakim ve savcılarla ilgili kısımda elbette farklı bir prosedür var. Orada hukukun dışına çıkmış hakim ve savcılar varsa, hukukun onlar hakkında da işlemesi lazım. Pek çok iddialar üzerine incelemeler var. Ama HSYK’da maalesef 3. Daire bu incelemeler konusunda büyük bir blokaj da uyguluyor şu anda. Oradan bir himaye de görüyorlar. Onlar öneride bulunmadan bir inceleme ve soruşturmanın başlama imkan ve ihtimali yok. Ama hukukun dışına çıkanlarla ilgili, mutlaka hukukun işlemesinde fayda vardır. Aksi takdirde, Türkiye’yi biz bir hukuk devletine çeviremeyiz, getiremeyiz.
YARGI SUÇ İŞLEMEDEN DEVREYE GİREMEZ
Sakın başbakanın etrafındaki herkesi dinliyorsunuz. Bu yargı eliyle kurulmuş bir tuzak gibi. İnsanları dinliyorsunuz, yargıdan karar alıyorsunuz ve örgüt olmayan şeyi örgüte dönüştürüyorsunuz. Bu da size nihayetsiz ve süresiz dinleme imkanı getiriyor. Siz birini bir örgütten dinliyorsanız, 3 ay dinlediniz sonra neler buldunuz bir bakmak lazım, 3 ay daha uzatılıyor, ondan sonra her ay uzatma yapılıyor. Dosyada bir şey yok. Tesadüfen deliller, onlar arşivleniyor. Bir bakıyorsunuz bazı medya organlarına bunlar servis ediliyor. Yargı görevi yapanlar, yargıyı ve hukuku bu tür hukuk dışılıkların içerisine sokamazlar. Yargı ne zaman devreye girer? Suç işlenmeden önce devreye girmez. Adli süreç suçun işlenmesinden sonra başlar, sadece işlenmiş suçun delillerini bulmak, faillerini tespit etmek ve adil yargılamasını yapmak için başlar. Ama şimdi Türkiye’de baktığınızda, adli süreçler işlenecek muhtemel suçlar üzerine bir delil toplama süreci gibi işletilmiş. Siz kuruyorsunuz sistemi, gelsin torbaya. Ondan sonra muhtemel suçlar ve failler, onlardan dosyalar oluşturuyorsunuz. Bu hukukun, hukuk kullanılarak çiğnenmesidir.
Şu an da bir yasal çalışmamız yok. HSYK ile ilgili Türkiye’de çok ciddi eleştiriler var. Bu eleştirilerden HSYK’nın ben de başkanı olarak fevkalade rahatsızım. Çünkü bizim hakim ve savcılarımız, milletin hakim ve savcılarıdır. Savcılar Cumhuriyet adına savcılık yaparlar, hakimler millet adına karar verirler. Eğer bir ülkede hakimler ve savcılar, Fethullah Gülen’in hakimleri, savcıları ya da başka bir Cemaatin hakimleri, savcıları olarak anılır hale gelmişse, işte orada yargının bağımsızlığından, hukuk devletinden, tarafsız ve bağımsız bir yargıdan bahsetme imkanı maalesef yoktur.
SORUŞTURMA SAVCILARI TEHDİT EDİLİYOR
Bir hakim, soruşturmaya yönetenlere ‘Ekim’de HSYK seçimleri var, bu seçimlerden sonra düzen tersine olacak, sizden hesap sorulacak’ anlamına gelen tehdit içeren mesajlar atıyor. Normal bir hukuk devletinde bu hakimi orada bir saat oturtmazlar. Sen tarafsızlığını yitirdin, bağımsızlığız bir hakim olarak görev yapma şansını ortadan kendi elinle kaldırdın derler. Sen hukuka sahip çıkamazsın, kinin, öfken, nefretin ve düşmanlığın seni teslim almış. Sen şimdi o öfkenin, nefretin ve düşmanlığın esiri durumdasın.
Bu hakimin huzuruna Tayyip Bey’i seven birinin davası gelse, bu kişi kendini ne kadar güvende hisseder? AK Parti’ye, Tayyip Bey ve başkalarına karşı böyle bir nefreti, kini, öfkeyi ortaya koyuyor, hukuku işletenleri tehdit ediyor. Bu tür olaylar karşısında HSYK’nın sigorta görevini yerine getirmesi lazım. Hangi hakim, savcı hukuku araçsallaştırıyor, mensup olduğu ideolojinin, fikrin, cemaatin ve tarikatın bir makamı haline dönüştürüyor, birilerinin kininin, nefretinin, intikamının aracı haline getiriyorsa, onlarla ilgili derhal devreye girmeli ve yasaların emrettiği kuralları uygulamalı ve ona uygun müeyyideleri de derhal uygulaması lazım. HSYK’nın kendi tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitiren hakim ve savcılarla ilgili devreye girmesi ve hukuk devletini koruma vazifesini ifa etmesi lazımdır. Maalesef HSYK’da da bazı üyelerimizin bu noktada blokajlarıyla karşı karşıyayız.
Şunu çok net ifade etmek isterim, Türk yargısı, Türk milletinin yargısıdır. Hakimler ve savcılar milletimiz adına, hukuk devletinin gereklerine uygun görev yaparlar. Yargı, bağımsızdır, tarafsızdır ama bu layüsellik anlamına gelmez. Layüsellik keyfiliktir. Esasında bir bağımlılığı ifade eder. Anayasa, hukuk, kanun ve vicdanla hepsi bağlıdır. Bunun dışındaki bağlılıkları reddeder. Yani ideolojiyle, tarikatla, Cemaatle, Fethullah Gülen’le, kim olursa olsun, hepsi ile bağlılığı reddetmek, sadece anayasa hukuk, vicdan ve kanunla bağlı olmak demektir.
YARGININ ÜZERİNDE BÜYÜK BİR TÖHMET VAR
Bazıları için benim uygulamam kanundur gibi bir keyfiliğe kaçış var, hukuk devletinin dışına çıkıştır bu. Bizim buna izin vermemiz asla söz konusu olamaz. Yargı milletin yargısıdır. Bu yargının Fethullah Gülen’in yargısı, bir Cemaatin, tarikatın ya da bir ideolojinin yargısı olmasına da asla izin vermeyiz. Yargının içerisinde görev yapan, kendilerini kanun yerine koyan ve bir takım bağlılıklarla hareket eden kişiler Türk yargısına, Türk hukuk devletine büyük zarar vermektedir. Bu yargıyı, bu töhmetten sadece kanunlarla kurtaramayız. Ancak yargıçlar ve savcılar verdikleri adil kararlarla bundan kurtarabilir. Şuan da yargımızın üzerinde maalesef büyük bir töhmet var. Fetullah Gülen’e bağlı şu kadar hakim ve savcı var, yemin, ant içmiş bu kadar insan var gibi yargıçlarımızın böylesine tasniflere tabi tutuluyor olması ve medyada pek çok kesim tarafından böyle takdim ediliyor olması, Türk yargısının içine düştüğü çirkin ve kötü, somut bir göstergesidir.
YARGI MİLLET İÇİN İRADE KOYMALI
Bütün yargıç ve savcılarımıza bir çağrıda bulunuyorum. Diyorum ki: Gelin yargının üzerinden güç devşirmek isteyenlere, yargının üzerinden kin ve nefretlerini pompalamak isteyenlere, yargıyı kullanarak hesap sormak isteyenlere, Türk yargısını hukukun dışına çıkartıp Fethullah Gülen’in yargısı yapmak isteyenlere ve ya başka grupların, tarikatların, Cemaatlerin yargısı yapmak isteyenlere hep beraber biz Türk milletinin yargısıyız, biz sadece bu millet adına, hukuk adına görev yapıyoruz deyip tüm bunları reddetmemiz lazım. Bunun yolu da bu HSYK seçimidir. HSYK seçimlerinde bir takım çalışmalar yapılıyor, burada hakim ve savcılarımız büyük bir sınavdan geçecekler. Onun için de diyorum ki yargı üzerine düşen karanlık bulutları ortadan kaldırmak için yargı mensuplarının bir irade ortaya koyması lazım. Artık yeter bizi kullanmaktan vazgeçin.
SON VİDEO HABER
Haber Ara