Aileler, gözaltına alınan yakınlarının üstün hizmet belgelerini göstererek, operasyonu protesto etti. Emniyet önünde bekleyen eşler, Balyoz davasında yargılanan askerlerin eş ve yakınlarının oluşturduğu “Vardiya Bizde Platformu”nu hatırlattı.
Vatan gazetesi yazarı ruşen Çakır, cemaat için yeni bir dönem başladığını söyledi. Çakır, cemaatin bugüne kadar sokaktan uzak durduğunun altını çizdi ve sivil itaatsizlik eylemlerinin yapmalarının zor olmasının nedenlerini sıraladı...
İşte Çakır'ın yazısının ilgili bölümü...
CEMAAT SOKAKTAN UZAK DURMUŞTUR
Gülen cemaatinin en dikkat çeken özelliklerinden biri, kurulduğu andan itibaren "sokak"tan uzak durması olmuştur. Cemaat yöneticileri değişik dönemlerde devletle sorunlar yaşamalarına rağmen ya sineye çekmiş, ya geri çekilmiş, ya da el altından pazarlıklarla bunları çözmeye çalışmışlardı. Öte yandan İslami camianın bazı kesimlerinin şu ya da bu nedenle (örneğin başörtüsü yasağı) sokağa çıkmalarından rahatsız olmuş, kendi tabanlarını, özellikle gençleri onlardan uzak tutmak için ellerinden geleni yapmışlardı.
HİÇ KOLAY OLMAYACAK ÇÜNKÜ
Bu nedenle Vatan Caddesi’ndeki görüntülerden Cemaat için yepyeni bir dönemin başlamakta olduğunu ve bunun ana zemininin de muhtemelen "sivil itaatsizlik" olacağını söyleyebiliriz. Ancak bu hiç de kolay olacağa benzemiyor. Çünkü:
1) Sözünü ettiğimiz gibi Cemaat tabanı sokağı bilmiyor, ondan ürküyor.
2) Başbakan Erdoğan her türden sivil itaatsizlik eyleminden son derece rahatsız oluyor ve uzlaşma arama yerine polisin orantısız şiddeti yoluyla bunları bastırmak, en azından yolundan çıkarmak istiyor.
3) Sivil itaatsizliği hayata geçirmek esas olarak Cemaat’in "sivil kanadı"nın uhdesinde olmak durumunda. Ancak Cemaat’e yönelik operasyon, en azından şimdilik "sivil olmayan kanat"ı hedef alıyor. Dolayısıyla, örneğin gözaltındaki polis şeflerine yönelik iddialar, suçlamalar hakkında sivil kanadın büyük bölümünün fazla bilgisi yok. Her iddiayı külliyen reddediyor, hükümetin komplosu olarak niteliyorlar. Bunların bazılarının tartışmasız bir şekilde kanıtlanması halinde ciddi kırılmalar yaşanabilir.
4) Zaten Cemaat devlet içinde ayrı bir hiyerarşik yapı kurulduğu iddiasını kategorik olarak reddediyor. Örneğin gözaltındaki polislerin Cemaat’ten olduğunu söyleyenlere "Deliliniz var mı? Kesinlikle öyle bir şey yok" diyorlar. O halde onları neden destekledikleri sorulduğundaysa "yolsuzlukla, haksızlıkla mücadele" gibi genel cevaplar veriyorlar.
5) Gülen cemaati içindeki sivil ve sivil olmayan kanat arasındaki denge, en azından dışarıya karşı, sivil kanadın lehineydi: Cemaat denilince akla ilk olarak yurt içi ve dışındaki okullar, dershaneler, medya, Abant toplantıları, dinler arası diyalog faaliyetleri, Türkçe olimpiyatları vb. geliyordu. Ergenekon, Balyoz vb. süreçlerde bile durumun böyle olmasının nedeni hiç kuşkusuz AKP hükümetiyle kurulmuş olan ittifaktı. Fakat yollar ayrılınca siyasi iktidar (bizzat Erdoğan) Cemaat’in lokomotifinin sivil değil sivil olmayan kanat olduğunu, okullar, medya vb.’nin büyük ölçüde kamuflaj için var olduğunu işlemeye başladı. Sonuçta Cemaat’in bir "hizmet hareketi" değil de "organize bir suç örgütü" olduğu algısı yerleştirilmek istendi. Bu algının devlet eliyle alabildiğine pompalandığı bir atmosferde sivil itaatsizliği örgütlemenin iyice zorlaştığı açıktır.