Merkez Bankası'nın faiz politikalarını siz de eleştiriyorsunuz? Perşembe günü yine Para Politikası Kurulu toplanıyor. Siz bir faiz indirimi bekliyor musunuz?
Bizim eleştirilerimizi karşı çıkanlar enflasyonun yüksel olmasını gerekçe gösteriyorlar. TÜİK'in açıkladığı 12 aylık ortalamalara ait enflasyon hangi döneme ait. Geçmiş döneme. Peki güdülen faiz politikaları hangi döneme ilişkin? Siz bankaya gittiğinizde size uygulanan yıllık faiz hangi döneme ait. Tabiki gelecek döneme ait. Faiz oranları olsa olsa ancak beklenti enflasyonuyla karşılaştırılabilir. Önümüzdeki bir yıla ilişkin enflasyon beklentisi ise yüzde 6,5 civarında. Bu durumda ortaya çıkan faiz yüksek mi değil mi? Bu tefeci faizidir. Bu faizle bu memlekette üretim olmaz. Yatırım da olmaz, istihdam da olmaz. Şu anda piyasa durdu. Faizlerin düşürülmesini bekliyor. Piyasa önden gidiyor. Merkez Bankası şu anda piyasanın arkasına düştü. Ben Merkez Bankası'nın piyasanın önüne düşmesini istiyorum. Ben Merkez Bankasının bağımsızlığına güveniyorum ama ben ekonomi bakanı olarak görüşlerimi söylüyorum.
İŞSİZLİKTE AVRUPA'DAN İYİYİZ
Merkez Bankası'nın uyguladığı politikaların hesabını millet siyasi iradeden sormuyor mu? Bu durumda MB'nin faiz politikalarının faturası hükümete kesilmiyor mu?
Evet hesabını biz veriyoruz. Ülkenin genel politikaları itibariyle Merkez Bankası hükümetle çelişemez. Tekrar yukarı doğru çıkar endişesi mi taşıyor, bilemem. İhracat artarken, büyüme artarken, son 6 ayda doğrudan yabancı yatırım yüzde 50'ler seviyesinde artarken, işsizlik yüzde 9'a kadar düşerken faiz neden düşürülmüyor. İstihdam alanları üretmede Türkiye dünyada bir numaradır. 18 çeyrekten beri Türkiye ortalama yüzde 5 büyüyor. Bütün bu olumlu beklentilerin olduğu bir ortamda yeniden Türkiye'nin kurdaki oynaklığı rağmen faizlerin yükselmesi mümkün değil. İşsizlik rakamları bakımından Avrupa'nın büyük ülkelerinden daha iyi durumdayız.
Bu çıkmaz nasıl aşılacak?
Merkez Bankası bu resmin tamamını görmeli ve gereğini yapmalı. Ondan sonra piyasa kendini belirler. Merkez Bankası'nın 0,50 veya 0,75 baz puanlarla düşüş yapması çare değil. Diyaloğumuzun olduğu bir kurum ama faiz zamanlamasıyla ilgili sıkıntılarımız var. Şu anda 1 puanlık faiz artışı 5 milyar TL bir yük getiriyor Türkiye'ye. Merkez Bankası'nın şapkasını önünü koyup düşünmesi lazım.
ETKEN EKONOMİYE GEÇİYORUZ…
Bu yeni anlaşmalarda iştahlı tarafın ABD olduğu görülüyor. ABD neden böyle bir girişime ihtiyaç duydu?
Dünyada iki tip ekonomi var. Etken ekonomiler ve edilgen ekonomiler. Biz şimdiye kadar edilgen ekonomiler grubunda olduk. Geldiğimiz noktayı ve elde ettiğimiz başarıları edilgen ekonomiyle elde ettik. Hammadde ve enerji piyasalarıyla tüketim alışkanlıkları başkaları tarafından belirlenmiş, tüketim ağları başkalarının kontrolünde olan. İki tarafı tutulmuş olan bir tünelde fason üretim yaparak bu günlere geldik.
Etken ekonomiye geçiş yaptık mı?
Şimdi oraya geliyorum. Türkiye bundan 35 sene önce, ihracatı ve ithalatıyla toplam dış ticareti 5 milyar dolar bile değildi. Türkiye 35 yıllık sürede ihracatı dayalı büyüme ve kalkınma sloganıyla çıktığı bu yolculukta bugün 5 milyar dolarlık dış ticareti 10 tane kentimiz her biri kendi başına yapıyor. Denizli yapıyor. Antep bunu ikiye katlıyor. Bursa dörde beşe katlıyor. Biz bugün geldiğimiz bu noktada 5 milyar dolar bile olmayan dış ticaret hacmimizi hizmet gelirleriyle birlikte 470 milyar dolara getirdik. Bunu 33 yılda yaptık.
Bununla yetinecek miyiz?
Hayır. Çünkü bu geldiğimiz seviyle ancak 11 bin dolarlık kişi başına gelir seviyesine gelebildik. Kişi başına düşen gelirde 25 bin dolarlık seviyeyi geçmek. Biz bu hedeflere edilgen ve fason bir ekonomiyle yakalamamız mümkün değil.
Dış ticaret dengesinde büyük başarı var
Bugün açıklanan ihracatçı beklentisi vardı. Yeni ortaya çıkan rakamları nasıl değerlendiriyorsunuz? İhracat içtahını beğeniyor musunuz?
Bu sene dış ticaret dengelerimizde büyük bir başarı içindeyiz. İhracatımızda 13 Temmuz itibariyle yüzde 6,4'lük bir artış var. Irak ile ilgili sıkıntılara rağmen bu başarıyı elde ettik. İthalatımız eksi seviyelerde. İhracatımız planladığımız gibi gidiyor. Kurdan kaynaklanan avantajlarla tarihi başarılar elde ediyoruz. İhracatımızın ithalatı karşılama oranı yüzde 59'dan yüzde 68'e çıktı. Cari açıkta yüzde 30'lara varan bir gerileme var. Orta vadeli hedefimiz 50 milyar dolara düşürmekti. İlk altı ay itibariyle 12 milyar dolarlık bir düşüşle 52 milyar dolara kadar cari açığı düşürdük. Önümüzdeki 6 ayda göstereceğimiz performans ile 50 milyar doların altına çok rahat indirebiliriz. Belimizi doğrultucu bir adım olacak. İhracat üretimi, üretim istihdamı arttırdıkça milli bir ekonomi olma hedefimiz sağlamlaşmış olur.
ENERJİ HARİÇ CARİ FAZLAMIZ VAR
Hatta enerji hariç cari fazlamız var şu anda. Enerji'ye verdiğimiz parayı bir kenara koyarsak şu anda cari dengede fazla veriyor durumda oluruz. Ama biz enerjiyi de işin içine katıyoruz çünkü nihayetinde para ödediğimiz en önemli kalem.
İran ile çok başarılı bir dönem geçiriyoruz. Tercihli serbest ticaret anlaşmasını imzaladık. Bu imzayı atmak bana nasip oldu. Güzel bir sonuç aldık. 14 yıldır süren bir süreçti. Onay süreci de tamamlandı. Tercihli Ticaret anlaşması devreye girmesiyle bizim şu anda 14 milyar dolar olan ticaretimizi 35 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Bunu çok kolay bir şekilde yapabiliriz. Önümüzdeki ayın 23'ünde İran Ticaret ve Ekonomi Bakanı Türkiye'ye gelecek. Tercihli Ticaret anlaşması kapsamında yapacaklarımızı konuşacağız.
Körfez ülkelerine Mısır üzerinden açılım yaptık
Körfez ülkelerine ulaşmak için Irak koridorunun yeniden güvenli hale getirilmesi düşünceniz vardı. Işıd ile birlikte bu seçenek rafa mı kalktı?
Durdu. Orada bir açılım sağlayamadık. Mısır üzerinden bir açılım yaptık. Arap yarımadasına ulaşmak için Mısır ikinci bir alternatif oldu. Ancak Irak hattı ihtimali de tamamen ortadan kalkmış değil. Yeni başgösteren karışıklık nedeniyle bir ara kargaşa yaşandı. Ama yine de Irak'ta İran sınırına yakın bir hattan aşağı ülkelere bizim tırlarımız ulaşabiliyor. Bugün bu konuyla ilgili de Ankara'da bulunan Mesut Barzani ile yapılan görüşmelerde de bu konu gündeme getirildi.
ORTADOĞUDAKİ ZORBALIK ELBETTE BİTECEK
Ancak yaşadığımız bu sıkıntıların hiçbiri kalıcı değil. Kalıcı olan bu coğrafyadaki kardeşlerimizin kendilerini kaybetmeden, kendi özelliklerini koruyarak saygı duyulur bir şekilde ayakta kalmasıdır. Suni olan bu bütün ayrılıklar bitecektir. Suni olarak bu toplumlara dayatılan her türlü zorbalık gün geldiğinde bitecektir. Demokrasi, milletin iradesi, halkların iradesi ve özgürlüklerin önünde kimse duramayacaktır. Oralarda büyük bir zulüm var. Irak'ta Suirye'de, İsrail'de büyük sıkıntılar yaşanıyor.
Tırlarımıza yönelik şiddet yok
Irak'ta Türkiye plakalı tırlara yönelik bir engelleme veya bir şiddet var mı?
Tırlarımıza bugüne kadar hiç saldırı yapılmadı. Sadece 31 şoförümüz alıkonuldu. O sıkıntıyı ad aştık. Türkiye olmadan ırak ticari hayatını sürdüremez. Bizim de Irak'a yönelik beklentilerimiz var. Kuzey Irak'ın da güneydeki yönetimin de lojistik olarak bizden başka ciddi bir çıkışları bulunmuyor. Sadece sevkiyat tedirginliğinden kaynaklanan bir durgunluk var. Ama inanılmaz bir talep var. Taşıma ile ilgili sıkıntılar giderildiği zaman, beklenen gelişmeler yaşandığı zaman Türkiye Irak ile ticarette inanılmaz rahatlıklar ve avantajlara sahip olacaktır.
Sıkıntılar tesadüf değil
Türkiye'nin kendi yakın coğrafyasıyla bu etkin iletişiminden rahatsızlık duyan var mı? Zaman zaman karşılaşıyor musunuz bu tür sıkıntılarla?
Uluslararası ilişkilerde menfaat ilişkisi en büyük etkendir. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın yeniden yapılanmasının bu döneme denk gelmesi bir tesadüf değil. Türkiye dünyanın en büyük hava alanlarından birini kurarken, üçüncü köprüyü yaparken, körfez geçişlerini, hızlı tren hatlarını, Marmaray'ı ve nükleer santraller kurarken bunların olması sıradan bir durum değil. Türkiye bambaşka bir yere geçiyor. Onun için bir olacağız diri olacağız. Namerde IMF memurlarına muhtaç olmayacağız. Dünya bankasından gönderilen ithal Ekonomi bakanlarına ihtiyaç duymayacağız.
Süreç Doğu'ya yaradı
Çözüm sürecinin Doğu'daki ticarete etkisi var mı?
Çok etkisi var. Orda şimdi nakliye yapmak, gümrükleme yapmak, insanların serbestçe seyahat etmesi bölgeye ticari hareketlilik getirdi. Bizim insanlarımızın bölgede üretmesi depo kurulması, stoklama yapılması ve bu bölge üzerinden civar ülkelere dağıtım yapması bölge ihracatını artırması barış ve kardeşlik süreciyle mümkün. Bu biraz daha genişleyecek ve farklılaşacak. Üretim de başladığı zaman inanılmaz hikâyeler ortaya çıkacak. Tersine göç başladı.
Fason üretimle ilk 10 arasına giremeyiz
500 milyar dolarlık hedef için 'hayal oldu' şeklinde eleştiriler var...
Görecekler. Allah ömür verirse hep birlikte göreceğiz. Halep ordaysa arşın burada. 10 yıl sonra bunu göreceğiz. Bu tür eleştirileri yapanlar bu seneki hedefleri de öngörmüyorlardı. Bu hedeflere mevcut üretim tarzımızla ulaşmamız mümkün değil.
Dünyanın en zengin yer altı kaynakları kültür coğrafyası dediğimiz alanda var mı, var. Dünyanın en zengin enerji kaynakları bu coğrafyada var mı? Son 10 yılda dünyadaki emtia fiyatlarındaki inanılmaz ve kalıcı artışla bu coğrafyanın refah ve gelir seviyesini, tüketme ve harcamasını artırdı mı? Peki artmaya devam edecek mi edecek. Dolayısıyla biz Türkiye olarak enerji ve hammadde geleceğimizi sürdürülebilir bir şekilde ve en önemlisi de kazan kazan yöntemiyle garanti altına alarak bu hedeflere ulaşabiliriz. Başkaları gibi vahşi bir emperyaliz ile değil; kazan kazan yöntemiyle onlarla beraber ortaya çıkarak. Şu anda bizim çocuklarımızın tüketim alışkanlıkların kim belirliyor.
Yari güzel olanın başı beladan eksik olmaz
Yakın coğrafyalarımızda sıkıntılar var. Suriye, Irak ve Ukrayna'da yaşananların dış ticaretimize etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yâri güzel olanın başı beladan eksik olmazmış. Anadolu'da olmanın bir gereğidir bu. Burası tarih boyunca birçok hesaplaşmaya sahne olmuş. Maalesef Ortadoğu coğrafyasında sınırlar hep cetvelle çizilmiş bugüne kadar. Sınırlar kültürel, ekonomik ve coğrafi özelliklerle çizilmediği zaman bu tür sıkıntılar kaçınılmaz oluyor. Son 100 yıl içinde üçüncü kez çiziliyor bu sınırlar. Kuzeyimizde de suni ayrılıklar nedeniyle sıkıntılar yaşanıyor. Bu coğrafyalardaki sıkıntı ve problemler bizi doğrudan etkiliyor.
Gezilerinizde kültür coğrafyasıyla sınırlı kalmadığınız anlaşılıyor?
Avrupa Birliğini de kültür coğrafyamızın dışında tutmak mümkün değil. Çünkü Avrupa'da 6 milyona yakın insanımız yaşıyor. Üstelik dünyanın en büyük enerji ve hammadde bölgelerinin çıkış, Avrupa'nın ise giriş kapısındayız. Şu anda ihracatımızın yüzde 40'ını AB'ya yapıyoruz. İthalatımızın da bir o kadarını bu bölgeden yapıyoruz.
AB'nin ABD ile anlaşmasına sessiz kalamayız
Türkiye'nin dış ticaret stratejisine getirdiğiniz yeni çerçeveyle birlikte vurguladığınız 'Kültür coğrafyamız' kavramının derinliğinde neler var?
Biz bunu daha önce genel bir politika olarak gördük. Rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal zamanında Kültür Coğrafyamıza dönük bir ilgi oldu. Rahmetli Erbakan zamanında da D-8'lerin kurulması kültür coğrafyasında önemli bir adım oldu. Ancak kültür coğrafyasına ilişkin politikaların en çok hayat bulduğu dönem bu dönem oldu. Dünya Ekonomisine geniş bir pencereden baktığımızda dünyanın ekonomik haritası yeniden çizildiğini görüyoruz. Aslında bunun altında siyasi bir harita da var. Avrupa Birliği ile Amerika'nın görüşmelerini sürdürdüğü TTIP, aynı şekilde Amerika'nın Asya Pasifik'te 15 ülke ile hızlı bir şekilde yürüttüğü görüşmeleri var. ABD her iki anlaşmayı da 2015'te bitirmek, 2016'da onay süreçlerini tamamlamak ve 2017'de uygulamak niyetinde.