Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Orhan Gencebay, linç kampanyasına cevap verdi

Başbakan'ın vizyon toplantısına katılan Orhan Gencebay, diğer sanatçılar gibi büyük bir linç kampanyasına maruz kaldı. Gencebay bu kampanyaya öyle bir cevap verdi ki...

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-07-15 01:17:46

Orhan Gencebay, linç kampanyasına cevap verdi

Star'ın haberine göre; Türk müziğinin duayen ismi Orhan Gencebay, Başbakan Erdoğan'ın vizyon toplantısına katılan tüm diğer sanatçılar gibi toplantı sonrası korkunç bir linç girişimine ve kara kampanyaya maruz kalmıştı.

UĞUR DÜNDAR'DAN BÜYÜK AYIP

Özellikle Uğur Dündar dün yazdığı köşe yazısında Orhan Gencebay'la ilgili büyük bir saygısızlığa imza atmıştı. Dündar, yazısının bir bölümünde, Gencebay'la ilgili geçmişte ortaya atılmış asılsız iddiaları yeniden hatırlatarak, bir tür operasyonel gazetecilik örneği sergilemişti.

Yazısının sonunda ise Dündar, "Yazıklar olsun, yazıklar olsun, kula kulluk edene yazıklar olsun" ifadeleriyle sanatçılara karşı yürütülen linç faaliyetlerine destek vermişti.

CANLI YAYINDA TARİHİ CEVAP

Orhan Gencebay ise, A Haber'de yayınlanan %100 Siyaset programına telefonla bağlanarak kara kampanya ve linç faaliyetlerine tarihi bir cevap verdi.

Dün sabah yazdığı bir yazıdan kısa bir bölüm okuyan Gencebay'ın verdiği mesajlar hafızalarda uzun süre kalacak cinsten.

UĞUR DÜNDAR BU CEVAP KARŞISINDA UTANIR MI?

İşte Orhan Gencebay'ın canlı yayında verdiği cevap ve o tarihi metin:

O kadar kaba olacak bir insan olamam ben. Bu bir davettir. Üstelik ülkemizin Başbakanı davet ediyorsa, bu davete icabet etmemek mümkün değildir. Ben böyle bir şey yapamam.

Hatta başka bir örnek vereyim. Üç gün önce de Alevi Federasyonu'nun iftar daveti vardı, oraya katılmıştım.

Cumhurbaşkanlığı vizyonu da anlatılacakken ben orada, ne olduğunu anlamak için bulunmalıydım. Neticede gittik gördük, öğrendik. İster onay verelim, ister vermeyelim. Bu ayrı bir konudur. Çünkü ülkemizde din, dil, ırk farklılıkları vardır, ayrılığı yoktur. Biz saygılıyız herkese. Biz demokrat bir ülkeyiz. Dolayısıyla herkesin özgürlüğü vardır.

Seçimin neticesini halkımızın iradesi belirleyecektir. Burada herhangi bir tercihi belirtmem münkün değildir. Etkilemiş olabilirim diye düşünerek düşünce belirtmem.

Bu sabah yazdığım bir yazının bir kısmını okumak istiyorum:

Çağrıldığınız bir davete gider misiniz? Bu davet bir iftar, düğün, vizyon anlatımı, panel, konferans vs.. Gider misiniz?

Üstelik bu davet, halkımızın yasal oylarıyla ülkemizi yöneten meşru bir Başbakan'ın daveti olursa, gider misiniz? İnsanlık kurallarına göre, müsaitseniz gitmeniz gerek değil mi?

Tabi ki gerekir.

Fakat, bazı vatandaşlarımıza göre, gidemezsiniz.

Bazı vatandaşlarımız diyor ki, "sen benim istemediğim bir şeyi yapamazsın. Öyle her davete gidemezsin. Yoksa seni lekelerim, küfrederim, her şeyi yaparım" demek istiyor.

Ve yapıyor da.

"Ben demokrasi, özgürlük, parlementer sistem, insana saygı falan anlamam" diyor.

"Sen benim onayım iznim olmadan hiçbir yere gidemezsin" diyor.

Bunu yalnız sanatçılarımıza söylüyor.

Bu davete katılan, STK'lar, işadamları, bilim insanları, gayri müslim temsilcileri varken, bunu yalnız sanatçılarımıza söylüyor.

Yani böyle bir duruma ne denir?

Bana göre tam anlamıyla, mahalle baskısı denir. İnanılmayacak bir şey denir. Bazı kişilerin oluşturduğu sınıf farklılığı denir. Ne yaptığını bilmezlik denir. Ötekileştirmek denir.

Ben buna benzeyen bir resmi 70-80'li yıllarda da gördüm. Ülkemizde sağ-sol olayları vardı. Kardeş kardeşe düşürülmek istenmişti. Her gün onlarca kişi yaralanıyor ve ölüyordu. Biz bunları yaşadık.

Ben, Batsın Bu Dünya şarkısını o olumsuzluklara tepki olarak yapmıştım. Batsın Bu Dünya protest bir yapıttır.

Hatta dedim ki:

Elimde bir kandil dolaşıyorum şu bozuk yollarda dertler içinde

Sağımda solumda can verenler var, her dostun kavgası aynı biçimde

Nedir bu kin, nedir bu nefret, hiç kalmamış cana kıymet

Parça parça olsan bile, yine sabret gönül sabret...

***

Yani ben buna benzettim biraz. Burada birileri bana göre, bizim dışımızda olan birileri yine bizi rahatsız etmek istiyor, bizi bozmak istiyor. Ama bana göre, buna gücü yetmez. Biz birbirimizin sağduyusuna sığınarak -ki tarih boyunca hep böyle olmuştur, her zaman barış galebe çalmıştır- bizi bozamazlar.

Biz bir bütünün parçalarıyız. Birbirimizi ne kadar sever sayarsak, ötekileştirmeden birbirimizi anlamaya çalışırsak, bize hiçbir şey olmaz.

Bunun, bir projenin parçaları olduğunu düşünüyorum, 70-80 yılları arasını örnek veriyorum. Alevi-sünni dediler, Kürt-Türk dediler, Laik-Antilaik dediler... Çok şeyi denediler. Hatta 70'lerde Ferdici-Orhancı dediler. Şarkıları türküleri sağcı-solcu diye ayırmak istediler.

Bunlar yine belli zamanlarda denenebiliyor. Bunlara lütfen kapılmayalım. Türkiye Cumhuriyeti denilen bu muhteşem yer bizim ülkemiz. Bizim vatanımız. Burası bizim doğduğumuz toprağımız. Buraya sahip çıktığımız sürece, birbirimize saygı sevgi duyduğumuz sürece bize hiçkimse bir şey yapamaz.
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara