AB Bölgeler Komitesi Türkiye Çalışma Grubu'nun 15'inci toplantısında konuşan Şahin, Gaziantep'te kamplardakiler hariç 200 bin Suriyeli sığınmacıyı barındırdıklarını belirterek "Onların bütün ihtiyaçlarını, sivil toplum ve yerel yönetimler olarak karşılıyoruz. Yurtdışından birçok misafirimiz, bakanlar ve büyükelçiler geliyor, 'ne kadar güzel yapmışsınız, elinize sağlık' diyerek dönüyorlar" dedi.
AB'nin demokrasiye, kadın ve çocuk hakları başta olmak üzere insan haklarına verdiği önemi Suriye ve Mısır'da da ortaya koyması gerektiğini vurgulayan Fatma Şahin, "Suriye'de yüz binlerce kadın ve çocuk öldürülürken, Mısır'da canlı yayında darbe izlenirken AB'nin kendi demokrasi kriterleri ve standartları noktasında aynı hassasiyet içinde olmamasından üzüntü duyduk" ifadesini kullandı.
Şahin, AB'nin Türkiye konusunda da çifte standart uyguladığını, birçok kriterin karşılanmasına ve hayata geçirilen önemli reformlara rağmen katılım müzakerelerinin siyasi engeller nedeniyle umulan hızda ilerlemediğini kaydetti.
Fatma Şahin AB'ye "Bir ülke için koyduğunuz standardı başka ülke için uygulamazsanız güven kaybedersiniz" uyarısında bulundu.
Şahin, bazı Avrupalı yetkililerin Türkiye'de yolsuzlukla ilgili davaların yavaş ilerlediği eleştirisine yanıt verirken 17 Aralık sürecinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ailesinin zan altında bırakılmak istendiğini belirterek "Bir iddia var ama bu ispatlanmadan sanki gerçekmiş gibi hüküm verip tüm dünyaya, uluslararası topluma yalan ve yanlış bilgilerle servis edilmesine halk cevabını 30 Mart'ta sandıkta verdi. Başbakanına ve hükümetine olan güvenini gösterdi" diye konuştu.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel de 17 Aralık sürecinin "demokrasiye darbe girişimi" olduğunu dile getirerek hazırlanan fezlekelerde Başbakan Erdoğan için "dönemin başbakanı" ifadesi kullanılmasının bunu kanıtladığını söyledi.
Türel, "Demokrasilerin her ülkede korunması, demokrasi dışı girişimlere tavır alınması, AB'nin en önemli önceliği olmalıdır" dedi.
Giresun Belediye Başkanı Kerim Aksu, Türkiye'nin 52 yıllık maziye sahip AB üyelik sürecinde sabırların artık tükenmekte olduğunu belirterek AB'den üyelik tarihi vermesini istedi.
Aksu, 17 Aralık sürecinde yaşananların 2010 anayasa referandumunda hatalar yapıldığını gösterdiğini savundu.
AB ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye'de yerel yönetimlerin daha da güçlendirilmesi gereğinin görüldüğünü kaydeden Aksu, atanmış vali uygulamasından vazgeçilmesi ve yerel yönetimlerin mali imkanlarının artırılması önerisinde bulundu.
Türkiye'nin AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Selim Yenel, AB üyelik sürecinde bugüne dek hayata geçirilen önemli reformlarda Türkiye'de temel hak ve özgürlüklerde sağlanan iyileşmeden geriye gidilmesinin mümkün olmadığını belirterek "Özgürlükler cin gibi bir kez şişeden çıktı mı geri koyamazsınız" dedi.
Yenel, "Kıbrıs sorunu çözülse ve üyelik için tüm kriterler yerine getirilse bile AB'nin Türkiye'nin önüne başka engeller çıkarmasının muhtemel olduğunu", üyeliğin ancak AB'nin mevcut içe kapanmışlık atmosferinden sıyrılması ve iki tarafın menfaatlerinin kesişmesiyle gerçekleşebileceğini söyledi.
AB Komisyonu Türkiye Masası Başkanı Jean-Christophe Filori, 30 Mart mahalli seçimlerinin aşırı kutuplaşma atmosferinde gerçekleştiği ve AK Parti'nin "açık bir zafer kazandığı" tespitinde bulundu.
Filori, yargı ve temel haklar ile adalet, özgürlük ve güvenlik fasılları başta olmak üzere katılım müzakerelerinde yeni fasılların açılması gerektiğini vurguladı ve bu kapsamda üye ülkelerin onayını beklediklerini ifade etti.
AB Bölgeler Komitesi'ndeki toplantıya Türkiye ve AB üyelerinden çok sayıda belediye başkanının yanı sıra yerel yönetimlerin çatı örgütlerinin temsilcileri katıldı.