AK Parti ve Cemaat'ten 'paralel' cevap
Musul’un işgali Türk medyasında tartışılmaya devam ediyor. Bölgedeki Türk Konsolosluğu’nun IŞİD militanlarınca basılarak içerideki diplomatların rehin alınması medyayı olayın üzerine daha fazla eğilmeye sevketti.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-06-15 10:15:33
Gerek televizyonlardaki açık oturum programlarında gerekse de gazetelerdeki köşe yazılarında enine boyuna tartışılan konuların başlıcası “IŞİD’in arkasında kim olduğu, kim tarafından silahlandırılarak fonlandığı.”
Konu hakkında 17 Aralık sürecine müteakiben köprüleri atan Cemaat ve Ak Parti’nin temsilcisi konumundaki yazarların söylemlerindeki “paralellik” ise dikkat çekiyor.
Hükümet ve cemaat arasında son zamanlarda patlak veren gerilim kritik edilirken, başlıca yapılan temellendirmelerden bir tanesi de “İran” ayrışmasıydı.
Buna göre, İran ile samimi ve içten ilişkiler kurmak isteyen Ak Parti “Cemaat” engeline takılıyordu.
Geçtiğimiz gün Musul işgali ve IŞİD’in değerlendirildiği SKY Türk canlı yayınının konuğu Ak Parti’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı stratejist Prof. Dr. Yasin Aktay’dı.
Aktay, programda IŞİD ile İran arasında danışıklık olduğunu öne sürerek, “IŞİD’in arkasındaki kedileri Irak, Esad ve İran olarak görüyorum” dedi.
Cemaate bağlı medya organlarından Bugün Gazetesi’nin yazarı Gültekin Avcı ise bugünkü köşesinde “Stratejik çöküş” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Avcı, İran ile IŞİD’in birbirlerine hiçbir eleştiri yöneltmemesini ilgi çekici bulduğunu ifade ederek, "IŞİD’in İran ve Şiilerle kritik bağlantıları var. IŞİD’e katılan militanların çoğu Şii. Dahası IŞİD’in yöneticileri Abdullah Fereç El Kubeysi ile mevcut emiri Ebu Bekir Bağdadi de Şii” ifadelerini kullandı.
Yasin Aktay ve Gültekin Avcı’nın konuyla ilgili değerlendirmelerini aşağıda dikkatinize sunuyoruz:
Stratejik Çöküş/Gültekin Avcı
Musul konsolosluğuna IŞİD saldırısı, Türk dış politikasındaki stratejik çöküşün derinleştiğini gösteriyor.
“Stratejik derinlik” halüsinasyonları, “stratejik çöküş”ü artık gizleyemiyor.
Ne caydırıcılık ne tutarlılık ne ciddiyet, ne deinandırıcılık kaldı devlette.
“Paralel” palavralarıyla devlet işleyişinde ve dış politikadaciddiyet kayboldu.
Gülen’in iadesi meselesinde Başbakan’ın gerçeğe aykırı açıklama yapması ve ilk kez bir Türkiye Başbakanı’nın ABD Başkanı’nca yalanlanmasıyla inandırıcılık kayboldu.
Tutarlılık da kalmadı.Zira demokrasi ve hukuk nutukları atmak, AKP’nin yaptığı demokrasi ve hukuk katliamını gizleyemedi.
AKP’nin Gezi’deki otoriter reflekslerini, yargıyı siyasete bağlayan HSYK kanun girişimini, ülkeyi Gestapo çiftliğine çeviren MİT Kanunu’nu, hür tefekküre pranga vuran İnternet Kanunu’nu, Twitter ve YouTube yasakları gibi cinnet emarelerini tüm demokratik dünya parmaklarını ısırarak seyretti.
Ya caydırıcılık?
Davutoğlu sıkılmadan hâlâ “Kimse gücümüzü test etmesin” diyebiliyor.
Oysa Ortadoğu “test etmeyen kalmasın” çığlıklarıyla kaynıyor.
IŞİD tebaamızı rehin alır
Suriye F-4’ünüzü indirir.
PKK, egemenlik alameti olan bayrağınızı indirir.
Esed ve İran, Reyhanlı’da size kol kola operasyon koyar.
AKP hükümetinin basiretsizliği neticesi İsrail, Mavi Marmara’yı vurur.
IŞİD, Musul’daki Türk Konsolosluğu’nu yani Türk toprağını ele geçirir ve tebaamızı rehin alır…
Ve daha onlarca dış politik skandal.
Türkiye’nin gücünü test etmeyen ülke de kalmadı, örgüt de kalmadı farkında mısınız?
Tam bir stratejik çöküş ve itibarsızlık sürecidir bu.
Oysa 1 ay önce Hatay Valisi Celalettin Lekesiz, IŞİD’in sınırımızdaki faaliyetleri konusunda adeta isyan etmişti.
Vali, “ABD’nin 11 Eylül’den sonra izlediği politikayı biz de izleyelim ve yabancı mücahitlerin Suriye’ye illegal geçişini engelleyelim” diyordu.
Valilik raporunda; Suriye’deki çatışma bölgelerine katılmak amacıyla diğer illerden ve yabancı ülkelerden Hatay’a gelen kişilerin Reyhanlı ilçesinin köylerinden sınır kaçakçıları kanalıyla illegal olarak Suriye’ye geçiş yaptığı belirtilmişti.
Hükümet ve MİT tarafından dikkate alınmadı bu haklı ikazlar.
Milli istihbarat yerine parti istihbaratı olunca, milli menfaatler de parti menfaatleri altında eziliyor.
Ve IŞİD göz göre göre Türkiye üzerinden hava ve kara trafiğine devam etti.
Madalyonun diğer yüzünde yine İran vardı.
Zira IŞİD gibi Batı’nın kâbusu bir terör örgütünü diri tutmak, İran’ın bölgedeki tüm aktivasyonlarına inandırıcı gerekçeler üretiyordu.
IŞİD’e karşı savaş ilan eden Suriyeli komutanlardan Muhammed Zehran Alluş, 24 Ocak 2014’te El Cezire röportajında, “IŞİD içinde İranlı komutanlar var” diyordu.
İran’ın kucağında boy atıyor
Ceyş El İslam lideri Muhammed Zehran Alluş, esir aldıkları bazı IŞİD komutanlarının üzerinde İran pasaportları ve İran’a giriş damgaları olan başka pasaportlar bulduklarını söylüyordu.
Suriyeli muhalif liderlerden Casim el Avvad da IŞİD örgütünün arkasında İran ve Esed rejiminin bulunduğunu söylüyor ve ekliyordu:
“İran ve rejim, Rakka’da kendi kendine yetebilen, Türkiye’ye terör ihraç edecek bir ‘El Kaide devleti’ kurmak istiyor.”
Dikkat çeken bir nokta ise şu ki; IŞİD militanları Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan’ı kâfir devlet ilan ediyor.
Fakat İran’la ilgili hiçbir olumsuz değerlendirme yapmıyorlar.
Yine kritik bir nokta, IŞİD’in Esed’le hiç savaşmamış olması.
Ve İran’ın, Sünni egemen profildeki IŞİD’e hiç ses çıkarmaması.
Esed IŞİD etkinlik bölgesini vurmuyor. Ve IŞİD Rakka’da çıkardığı petrolü Esed rejimine satıyor.
IŞİD’in İran’la ve Şiiler’le kritik bağlantıları var.
İlginç bir görünüm şu ki; Körfez ve Afrika ülkelerinden (Libya, Suudi Arabistan, Irak) gelip IŞİD’e katılan militanların çoğu Şii.
Dahası IŞİD’in yöneticileri Abdullah Fereç El Kubeysi ile mevcut emiri Ebu Bekir Bağdadi de Şii.
Siyasi analist Prof. Dr. Abdulaziz Fevzan da, “IŞİD, İran ve Suriye istihbaratı tarafından kurduruldu” diyor.Fevzan’a göre; IŞİD, Suriye devrimini başarısız kılmak için bu iki ülke tarafından özellikle desteklendi.
Sadece bu parametreler bile, IŞİD’in Başbakan’ın “ikinci evimiz” dediği İran’ın kucağında boy attığını gösteriyor.
Hani şu Esed’e tebriklerini ilettiğini Başbakan’ın yanında söyleyen İran.
***
Yasin Aktay/SKY Türk
"Üzerine savaşılacak bir ülkeyi bütün maddi zenginliklerin bir çoğunun barındığı bir ülkeyi Maliki bırakır mı?
O bıraksa İran bıraktırır mı? Maliki bırakmak istese, İran ona izin verir mi?
Orada IŞİD’in bu kadar güçlü olması zaten tuhaf!
Bir ara hatırlarsınız Afganistan’da ciddi bir kaosa yakın bir durum söz konusuydu.
Afganistan grupları bir türlü birbirleriyle yenişemiyorlardı.
Bir anda Taliban diye bir grup çıktı, ‘Nereden çıktı bu Taliban’ demeye kalmadı. Taliban ülkeyi ele geçirmiş oldu.
Bir karış toprak için on binlerce kişiyi öldüren Esed, bir anda PYD gruplarına bir bölge teslim etti.
Biz bölgeyi PYD güçleri ele geçirdi zannederken, aslında tablo çok açıktı, netti!
Kendine göre bir tür yedi emine teslim etmiş oluyordu bölgeyi Esed!
IŞİD hareketi de şu anda Suriye’de Esed’e karşı savaşan bir örgüt görüntüsü altında Esed’i rahatlatan, zaman kazandıran bir örgütten başka bir şey değil.
IŞİD bir yandan yürüttüğü kirli savaşla, son derece gaddar savaşla hem uluslar arası toplumla hem de Suriye içerisinde geçici emanet edilen taşerondur."
DANIŞIKLIK VAR
"Danışıklık olduğu için arkasında İran olduğunun işaretleri var.
IŞİD’in baştan itibaren Suriye’de oynadığı rol, daha güçlü bir delildir.
Esed’e karşı, onu zayıflatmaya yönelik bir rol değildir. Baştan itibaren Esed’i güçlendiren, fiili durum itibariyle de Esed’le savaşan Nusra cephesine göre savaştı.
Nusra cephesi bile neye uğradığını şaşırmış durumdadır IŞİD karşısında! IŞİD, iyi eğitilmiş, çok iyi savaşan bir yapı. Tabi tezgah var.
Herkesi atlamaya tahrik eden bir tezgah söz konusu! IŞİD Kerkük’e yönelir mi?
Bölge genişledikçe kontrol etmek çok güçtür.
Ama arkalarında bir güç olması gerekiyor bunların! Ve bu devlet gücü bakalım ne zaman ortaya çıkacak?
Benim gördüğüm kedi İran!
SON VİDEO HABER
Haber Ara